Kocaeli'nin Az Bilinen Tıp Tarihi Anlatıldı
Kültürü Sempozyumu’nda Kocaeli’nin tıp tarihindeki az bilinen gerçekler ortaya çıkarıldı.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu’nda ildeki tıp tarihi gözler önüne serildi. 5 farklı sunumun işlendiği oturumda bilinmeyenler ortaya çıkarıldı. Yahya Kaptan Konferans Salonu’nda gerçekleşen oturumda ilk olarak Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nermin Ersoy, Kocaeli Üniversitesi ve Öğrt. Gör. Belgin Babadağlı İzmit Sancağı’nda Frengi hastalığı hakkında az bilinen gerçekleri aktardı.
Amerika kıtasının keşfinden (1492) sonra Avrupa’ya yayılarak büyük salgınlara yol açmış olan frenginin 16. Yüzyılın ‘Sifiliz Yüzyılı’ olarak anılmasına neden olduğunu dile getiren Ersoy, “Osmanlı ülkesine nasıl geldiği konusunda farklı görüşler bulunmakta, ancak görülmeye başlandığı tarih itibarıyla Osmanlı-Rus Savaşları, özellikle Kırım Savaşı sonrası salgınlar artmıştır. Bu amaçla İzmit Sancağı’nda frengiye karşı yürütülen mücadele kapsamında İzmit, Adapazarı, Geyve ve Kandıra kazalarına seyyar frengi tabipleri atanmış, 1911 yılında İzmit’te, 1918 yılında da Adapazarı’nda Frengi Hastanesi açılmıştır” dedi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Prof. Dr. Kenan Olgun sunumunda Osmanlı Devleti’nde doktor ve cerrah yetiştirmek amacıyla ilk modern Tıp Fakültesinin 1806 yılında açıldığını aktararak, “Tıphane-i Amire adıyla açılan bu okulda öğretim görevlileri Müslüman ya da yabancı olurken öğrencilerin tamamı Müslümanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte dersler önce İtalyanca sonra Fransızca olarak verilmiş, zamanla okula gayrimüslimlerde alınmaya başlanmıştır. Bu okullardan mezun olan doktorlar Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde görev yapmışlardır. Ülkenin birçok yerinde sıklıkla görülen tabipliklere atanan gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarından ziyade Karamürsel’e Müslüman doktor atamalarının daha fazla olduğunu görürüz” ifadelerini kullandı.
Sakarya Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Sarı ise Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin, savaş alanında yaralanan veya hastalanan askerlere yardım etmek amacıyla kurulduğunu belirterek, “Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1911 yılında yeniden kurulduktan sonra ülke genelinde vilayet, sancak ve kazalarda şubelerini açtığı görülmektedir. Bu şubelerinden birisi de Ekim 1911’de açılan İzmit Şubesi’dir. Cemiyetin İzmit merkez şubesinin dışında sancağa ait diğer kaza ve nahiyelerde şubeleri açılmıştır. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nde İzmit, Karamürsel, Geyve, İznik, Adapazarı, Bahçecik, Değirmendere, Derbent, Gebze, Kandıra, Karasu, Hendek, Sapanca, Akhisar, Akyazı ve Yalova Hilâl-i Ahmer Şubeleri faaliyetlerini devam ettirmiştir” şeklinde konuştu.
19. yüzyıl sonu 21. yüzyıl başında İzmit Sancağı’nda sağlık hizmetleri konusunu ise Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Akpınar, Dr. Cebrail Yılmaz ve Tarihçi Resul Narin aktardı. İzmit’te koruyucu uygulamaların öncelikli olarak belirli hastalıklara karşı şekillendiği, zaman zaman genel temizlik ve dezenfeksiyon kurallarının uygulandığı ve nihayet sosyal hayata müdahale anlamındaki zorunlu uygulamaları da içerdiği kaydedildi. Yrd. Doç. Dr. Rahime Aydın Er ise Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele konulu sunumunu gerçekleştirdi.
Kaynak: İHA
Amerika kıtasının keşfinden (1492) sonra Avrupa’ya yayılarak büyük salgınlara yol açmış olan frenginin 16. Yüzyılın ‘Sifiliz Yüzyılı’ olarak anılmasına neden olduğunu dile getiren Ersoy, “Osmanlı ülkesine nasıl geldiği konusunda farklı görüşler bulunmakta, ancak görülmeye başlandığı tarih itibarıyla Osmanlı-Rus Savaşları, özellikle Kırım Savaşı sonrası salgınlar artmıştır. Bu amaçla İzmit Sancağı’nda frengiye karşı yürütülen mücadele kapsamında İzmit, Adapazarı, Geyve ve Kandıra kazalarına seyyar frengi tabipleri atanmış, 1911 yılında İzmit’te, 1918 yılında da Adapazarı’nda Frengi Hastanesi açılmıştır” dedi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Prof. Dr. Kenan Olgun sunumunda Osmanlı Devleti’nde doktor ve cerrah yetiştirmek amacıyla ilk modern Tıp Fakültesinin 1806 yılında açıldığını aktararak, “Tıphane-i Amire adıyla açılan bu okulda öğretim görevlileri Müslüman ya da yabancı olurken öğrencilerin tamamı Müslümanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte dersler önce İtalyanca sonra Fransızca olarak verilmiş, zamanla okula gayrimüslimlerde alınmaya başlanmıştır. Bu okullardan mezun olan doktorlar Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde görev yapmışlardır. Ülkenin birçok yerinde sıklıkla görülen tabipliklere atanan gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarından ziyade Karamürsel’e Müslüman doktor atamalarının daha fazla olduğunu görürüz” ifadelerini kullandı.
Sakarya Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Sarı ise Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin, savaş alanında yaralanan veya hastalanan askerlere yardım etmek amacıyla kurulduğunu belirterek, “Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1911 yılında yeniden kurulduktan sonra ülke genelinde vilayet, sancak ve kazalarda şubelerini açtığı görülmektedir. Bu şubelerinden birisi de Ekim 1911’de açılan İzmit Şubesi’dir. Cemiyetin İzmit merkez şubesinin dışında sancağa ait diğer kaza ve nahiyelerde şubeleri açılmıştır. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nde İzmit, Karamürsel, Geyve, İznik, Adapazarı, Bahçecik, Değirmendere, Derbent, Gebze, Kandıra, Karasu, Hendek, Sapanca, Akhisar, Akyazı ve Yalova Hilâl-i Ahmer Şubeleri faaliyetlerini devam ettirmiştir” şeklinde konuştu.
19. yüzyıl sonu 21. yüzyıl başında İzmit Sancağı’nda sağlık hizmetleri konusunu ise Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Akpınar, Dr. Cebrail Yılmaz ve Tarihçi Resul Narin aktardı. İzmit’te koruyucu uygulamaların öncelikli olarak belirli hastalıklara karşı şekillendiği, zaman zaman genel temizlik ve dezenfeksiyon kurallarının uygulandığı ve nihayet sosyal hayata müdahale anlamındaki zorunlu uygulamaları da içerdiği kaydedildi. Yrd. Doç. Dr. Rahime Aydın Er ise Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele konulu sunumunu gerçekleştirdi.