Zorbalık Ruhsal Soruna Yol Açıyor
Zorbalık kavramının şiddet uygulayan ve uygulanan arasında güç farklılığı olduğunda kullanılan bir kavram olduğunu belirten Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, akran zorbalığının çocuklarda ruhsal soruna yol açtığını söyledi.
Zi&On Psikiyatri Merkezinden Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, “Şiddet uygulayan, herhangi bir nedenle (yaş, cinsiyet, yetki ya da statü sahibi olmak gibi) şiddet uygulanandan daha güçlü olduğunda buna “zorbalık” adı verilir. Kendini savunamayacak konumdaki kişi sistemli ve istemkli biçimde ezilir. Zorbalığa maruz kalma nedeniyle yaşanan travmalar ergenlikte sık karşımıza çıkan durumlardır. Çünkü bu dönemde sosyal farkındalık artar, grup içinde sevilmek ve saygı görmek önem kazanır. Grup içinde aşağılanmak ya da gruptan dışlanmak ergenler için korkutucudur. Eğer grup liderleri konumundaki çocuklar saldırganlığa eğilimli ise saldırganlık grup normu haline gelebilir. Bu gruplarda, grup normlarına uygun davranmayan çocuklar alay edilerek, aşağılanarak ya da dışlanarak ruhsal travmalara maruz kalabilirler” dedi.
“Okul reddi ve intihar girişimlerinin nedeni akran zorbalığı”
Bu tür durumların çocuklar arasındaki oyunlar ya da normal gündelik çatışmalar gibi kabul etmenin yanlış olduğunu ifade eden Dr. Demirci, “Zorbalığa maruz kalan çocuklarda ve gençlerde; benlik saygısında düşme, depresyon ve anksiyete belirtileri, şiddete yönelik düşünceler sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Ergenlik döneminde görülen; okul reddi tablolarının, intihar girişimlerinin ve yeme bozukluklarının bir bölümünün altında akran zorbalığına maruz kalma durumu yatmaktadır. Ergenler pek çok nedenle zorbalık kurbanı olmaktadır. Çekingen, sessiz ya da sosyal becerileri yetersiz olanların, daha yalnız çocukların ve fiziksel ya da ruhsal sorunu olanların zorbalığa maruz kalma riski arttığı gibi; zeka düzeyi yüksek olan, derslerinde diğerlerine göre başarılı olan çocukların da zorbalık kurbanı olma riskinin daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Ergenlikte fiziksel gelişim sürecinde gençler arasında farklılıklar görülmesi, aynı grup içinde fiziksel açıdan erken gelişenlerle geç gelişenlerin bir arada bulunmasına yol açar. Bu durum da grubun güçler dengesini bozar ve fiziksel açıdan daha zayıf çocukların kolay hedefler haline gelmesine neden olur” açıklamalarında bulundu.
“Çocuklar zorbalığa maruz kaldıklarını ailelerine anlatamıyor”
Zorbalığa maruz kalan kişinin grubun geri kalanı tarafından nasıl algılandığının önemli olduğunu kaydeden Dr. Demirci, “En zararlı yaklaşım biçimi zorbalık yapan kişiyi değil kurbanı sorgulayan yaklaşım biçimidir. Okullarda bu tür yaklaşımlara sıklıkla rastlanılmakta ve bu olgu giderek kurbanın da kendisini sorgulaması; bu duruma kendisinin neden olduğunu düşünmesi ile sonuçlanmaktadır. Maruz kaldığı şiddetten kendini sorumlu tutan kurbanların yardım isteme olasılığı azalmaktadır. Zorbalık mağduru çocuklar yaşadıkları durumu ailelerine ya da öğretmenlerine anlatmakta zorlanırlar. Çünkü genel eğilim; zorba ile uğraşmak yerine kurbana akıl vermek şeklinde olmaktadır. Bazen de zorbalık yapan kişinin yakınında aslında şiddet eğilimi daha yüksek olan kışkırtıcılar olabilir. Bunlar zorbalık yapan kişinin liderlikten elde ettiği gücü kendi saldırganlık duygularını tatmin edecek biçimde kullanabilen ama ön planda görünmeyen kişiler olabilirler. Gülerek ya da diğer şekillerde zorbalığı destekledikleri görülür. Bir başka grup ise yapılanlardan hoşlanmadığı halde sessizce izlemede kalır. Bu sessiz izleme de zorbalığa sessizce göz yumma anlamına gelmektedir. Okul gibi kapalı grup ortamlarında zorbalığa karşı çıkabilmek, dışlanma riskini ortaya çıkaracağından zorbalığa karşı durabilenler ne yazık ki oldukça azınlıkta kalmaktadır. Oysa zorbalıkla mücadele, zorbalık yapan kişilere karşı çıkma cesareti gösterebilecek ya da en azından bu durumu bildirerek önlem alınmasını sağlayacak çocukların sayısının artmasından geçmektedir” ifadelerini kullandı.
“Çocuğunuza öncelikle kendisini korumayı değil başkasını korumayı öğretin”
Pek çok ülkede zorbalıkla mücadele amaçlı programların yürütüldüğünü vurgulayan Dr. Demirci, “Bu programların amacı çocuklara ve gençlere zorbalığı tanımayı, engellemeyi ya da bildirmeyi öğretmektir. Zorbalıkla mücadelede çözüm; anne- babaların çocuklarına “kendini korumayı” öğretmeyi bırakıp “başkasını korumayı” öğretmesi ile başlayacaktır. Bunun için ailede de bireylerin birbirini ezmeye değil, destek olmaya çabalayan ilişkiler kurması gerekir. Çocuklar kendilerinden farklı özellikleri olan akranlarını dışlamak yerine tanımaya ve anlamaya yönlendirilmelidirler. Öğretmenlerin ve okul rehberlik servislerinin zorbalıkla mücadele konusunda bilinçlendirilmesi ve her okulun zorbalık karşıtı bilimsel verilere dayanan bir program geliştirmesi böylece öğrencilerinin kendilerini güven içinde hissetmesini birinci öncelik olarak görmesi gereklidir” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
“Okul reddi ve intihar girişimlerinin nedeni akran zorbalığı”
Bu tür durumların çocuklar arasındaki oyunlar ya da normal gündelik çatışmalar gibi kabul etmenin yanlış olduğunu ifade eden Dr. Demirci, “Zorbalığa maruz kalan çocuklarda ve gençlerde; benlik saygısında düşme, depresyon ve anksiyete belirtileri, şiddete yönelik düşünceler sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Ergenlik döneminde görülen; okul reddi tablolarının, intihar girişimlerinin ve yeme bozukluklarının bir bölümünün altında akran zorbalığına maruz kalma durumu yatmaktadır. Ergenler pek çok nedenle zorbalık kurbanı olmaktadır. Çekingen, sessiz ya da sosyal becerileri yetersiz olanların, daha yalnız çocukların ve fiziksel ya da ruhsal sorunu olanların zorbalığa maruz kalma riski arttığı gibi; zeka düzeyi yüksek olan, derslerinde diğerlerine göre başarılı olan çocukların da zorbalık kurbanı olma riskinin daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Ergenlikte fiziksel gelişim sürecinde gençler arasında farklılıklar görülmesi, aynı grup içinde fiziksel açıdan erken gelişenlerle geç gelişenlerin bir arada bulunmasına yol açar. Bu durum da grubun güçler dengesini bozar ve fiziksel açıdan daha zayıf çocukların kolay hedefler haline gelmesine neden olur” açıklamalarında bulundu.
“Çocuklar zorbalığa maruz kaldıklarını ailelerine anlatamıyor”
Zorbalığa maruz kalan kişinin grubun geri kalanı tarafından nasıl algılandığının önemli olduğunu kaydeden Dr. Demirci, “En zararlı yaklaşım biçimi zorbalık yapan kişiyi değil kurbanı sorgulayan yaklaşım biçimidir. Okullarda bu tür yaklaşımlara sıklıkla rastlanılmakta ve bu olgu giderek kurbanın da kendisini sorgulaması; bu duruma kendisinin neden olduğunu düşünmesi ile sonuçlanmaktadır. Maruz kaldığı şiddetten kendini sorumlu tutan kurbanların yardım isteme olasılığı azalmaktadır. Zorbalık mağduru çocuklar yaşadıkları durumu ailelerine ya da öğretmenlerine anlatmakta zorlanırlar. Çünkü genel eğilim; zorba ile uğraşmak yerine kurbana akıl vermek şeklinde olmaktadır. Bazen de zorbalık yapan kişinin yakınında aslında şiddet eğilimi daha yüksek olan kışkırtıcılar olabilir. Bunlar zorbalık yapan kişinin liderlikten elde ettiği gücü kendi saldırganlık duygularını tatmin edecek biçimde kullanabilen ama ön planda görünmeyen kişiler olabilirler. Gülerek ya da diğer şekillerde zorbalığı destekledikleri görülür. Bir başka grup ise yapılanlardan hoşlanmadığı halde sessizce izlemede kalır. Bu sessiz izleme de zorbalığa sessizce göz yumma anlamına gelmektedir. Okul gibi kapalı grup ortamlarında zorbalığa karşı çıkabilmek, dışlanma riskini ortaya çıkaracağından zorbalığa karşı durabilenler ne yazık ki oldukça azınlıkta kalmaktadır. Oysa zorbalıkla mücadele, zorbalık yapan kişilere karşı çıkma cesareti gösterebilecek ya da en azından bu durumu bildirerek önlem alınmasını sağlayacak çocukların sayısının artmasından geçmektedir” ifadelerini kullandı.
“Çocuğunuza öncelikle kendisini korumayı değil başkasını korumayı öğretin”
Pek çok ülkede zorbalıkla mücadele amaçlı programların yürütüldüğünü vurgulayan Dr. Demirci, “Bu programların amacı çocuklara ve gençlere zorbalığı tanımayı, engellemeyi ya da bildirmeyi öğretmektir. Zorbalıkla mücadelede çözüm; anne- babaların çocuklarına “kendini korumayı” öğretmeyi bırakıp “başkasını korumayı” öğretmesi ile başlayacaktır. Bunun için ailede de bireylerin birbirini ezmeye değil, destek olmaya çabalayan ilişkiler kurması gerekir. Çocuklar kendilerinden farklı özellikleri olan akranlarını dışlamak yerine tanımaya ve anlamaya yönlendirilmelidirler. Öğretmenlerin ve okul rehberlik servislerinin zorbalıkla mücadele konusunda bilinçlendirilmesi ve her okulun zorbalık karşıtı bilimsel verilere dayanan bir program geliştirmesi böylece öğrencilerinin kendilerini güven içinde hissetmesini birinci öncelik olarak görmesi gereklidir” şeklinde konuştu.