Tek İsteği Otizmli Oğlunun Eğitim Alması
Maddi imkanı olmadığı için özel eğitim merkezine gönderemediği otizmli oğluna konuşmayı, yemek yemeyi, iletişim kurmayı öğreten Fatoş Erat, evladının yeteneğine göre eğitim görmesini amaçlıyor Erat: 'Her gün otobüse binip, oğlumu kucağıma oturtup, gördüğümüz her şeyi ona defalarca söylüyordum. Bu araba, bu ağaç, bu ev. Ama defalarca, bıkmadan, usanmadan anlatıyordum' 'Çok fazla bir imkanım yok, engelli maaşı ile geçiniyoruz. En büyük kaygım ise ben ölürsem oğluma ne olacak? Oğlumun tek eksiği eğitim, ben kendi imkanlarımla Gürkay'ı bu hale getirdiysem, iyi bir eğitim oğlumu çok daha iyi bir konuma getirebilir'
HATİCE ÖZDEMİR TOSUN - Antalya'da tek başına yaşam mücadelesi veren Fatoş Erat, maddi imkanı olmadığı için özel eğitim merkezine gönderemediği otizmli oğluna konuşmayı, yemek yemeyi, iletişim kurmayı öğretti.
Oğlu 14 yaşındaki Gürkay Yiğit'in 9 aylıkken geçirdiği bir ameliyatın ardından otizmli olduğunu öğrenen ve hayatı tamamen değişen 43 yaşındaki Fatoş Erat, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
İlk olarak beyinsel gelişim bozukluğu denilen oğluna, ardından otizm teşhisi konulduğunu dile getiren Erat, ilk defa otizmi o an duyduğunu belirtti. İlk etapta durumu kabullenemediğini söyleyen Erat, "Olayı algılamaya başlarken birden yapayalnız kaldım. Önce babası bizi terk etti, ardından akrabalarımız teker teker bizi bıraktı." dedi.
Tekstil ile uğraştığını ve ailevi nedenlerden dolayı işini kaybettiğini, evini ve arabasını satmak zorunda kaldığını anlatan Erat, kızı Gizem Yiğit ve oğlu Gürkay Yiğit ile hayata sıfırdan başladıklarını kaydetti.
Erat, oğlunun gelişiminin normal çocuklar gibi olmadığını ve özel bir eğitim alması gerektiğini dile getirdi.
Maddi imkanları olmadığı için özel rehabilitasyon merkezlerine gönderemediği oğluna, kızının da yardımlarıyla yemek yemeği, konuşmayı, düzenli hareket etmeyi, çevreyi öğrettiklerini dile getiren Erat, "Doktor ne dediyse yaptık. Her gün otobüse binip, oğlumu kucağıma oturtup, gördüğümüz her şeyi ona defalarca söylüyordum. Bu araba, bu ağaç, bu ev. Ama defalarca, bıkmadan, usanmadan anlatıyordum. Son durağa kadar gidip, tekrar geri dönüyorduk." dedi.
Oğlunun 4 yaşında anne dediğini anlatan Erat, o an çok duygulandığını kaydetti. Ancak emeklerinin boşa gitmediğini o an anladığını dile getiren Erat, "Ağzından çıkan bir kelime, beni anlatamayacağım kadar mutlu etti. O an doğru yolda olduğumuzu anladım." ifadelerini kullandı.
Koli koli şekersiz sakız alıp, oğluna dil egzersizleri yaptırdığını belirten Erat, şu anda ortaokulda olduğunu, kısmen okumayı başardığını ancak yazmayı çok beceremediğini söyledi.
- "Oğlum bana sabrederek başarmayı öğretti"
Şu an Süleyman Demirel Üniversitesi'nde eğitim gören kızı Gizem Yiğit'in de kendisine çok büyük katkısı olduğunu söyleyen Erat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her düştüğümde kızım beni ayağa kaldırdı, sırtıma vurarak, 'Hadi anne sen neleri aştın, bunlar ne ki' diye beni cesaretlendirdi. Ben temizliğe giderdim, kızım Gürkay ile ilgilenirdi. 14 yılda çok büyük mesafe aldık ama bunu sevgiyle azimle başardık. Gürkay da bana sabrederek başarmayı öğretti. Bu kadar sabırlı olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Gürkay ile öyle bir iletişim kurduk ki birbirimize baktığımızda ne demek istediğimizi anlayabiliyoruz. Aramızda çok güçlü bir kuvvet var."
Oğlunun müzik dinlemeyi, şarkı söylemeyi, dans etmeyi, yüzmeyi ve ev işlerinde kendisine yardım etmeyi çok sevdiğini dile getiren Erat, "Gürkay herşeyi yapabilecek bir çocuk, yeter ki onu sev. Tek ilacımız sevgi." dedi.
- "Ölürsem oğluma ne olacak"
Oğlunun ilgisini en çok elektronik malzemelerin çektiğini belirten Erat, eline ilk defa aldığı bilgisayarı, telefonu çok iyi kullandığını, format atabildiğini, istediği gibi yönlendirebildiğini kaydetti.
Erat, "Çok fazla bir imkanım yok, engelli maaşı ile geçiniyoruz. Bugünümüze de şükrediyoruz. En büyük kaygım ise ben ölürsem oğluma ne olacak? Geleceği kurtulsun, ayakları yere basabilsin, topluma kazandırılsın istiyorum. Oğlumun tek eksiği eğitim, ben kendi imkanlarımla Gürkay'ı bu hale getirdiysem, iyi bir eğitim oğlumu çok daha iyi bir konuma getirebilir. Elektroniğe ilgisi var bu alanda belki geliştirebiliriz onu." diye konuştu.
Kaynak: AA
Oğlu 14 yaşındaki Gürkay Yiğit'in 9 aylıkken geçirdiği bir ameliyatın ardından otizmli olduğunu öğrenen ve hayatı tamamen değişen 43 yaşındaki Fatoş Erat, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
İlk olarak beyinsel gelişim bozukluğu denilen oğluna, ardından otizm teşhisi konulduğunu dile getiren Erat, ilk defa otizmi o an duyduğunu belirtti. İlk etapta durumu kabullenemediğini söyleyen Erat, "Olayı algılamaya başlarken birden yapayalnız kaldım. Önce babası bizi terk etti, ardından akrabalarımız teker teker bizi bıraktı." dedi.
Tekstil ile uğraştığını ve ailevi nedenlerden dolayı işini kaybettiğini, evini ve arabasını satmak zorunda kaldığını anlatan Erat, kızı Gizem Yiğit ve oğlu Gürkay Yiğit ile hayata sıfırdan başladıklarını kaydetti.
Erat, oğlunun gelişiminin normal çocuklar gibi olmadığını ve özel bir eğitim alması gerektiğini dile getirdi.
Maddi imkanları olmadığı için özel rehabilitasyon merkezlerine gönderemediği oğluna, kızının da yardımlarıyla yemek yemeği, konuşmayı, düzenli hareket etmeyi, çevreyi öğrettiklerini dile getiren Erat, "Doktor ne dediyse yaptık. Her gün otobüse binip, oğlumu kucağıma oturtup, gördüğümüz her şeyi ona defalarca söylüyordum. Bu araba, bu ağaç, bu ev. Ama defalarca, bıkmadan, usanmadan anlatıyordum. Son durağa kadar gidip, tekrar geri dönüyorduk." dedi.
Oğlunun 4 yaşında anne dediğini anlatan Erat, o an çok duygulandığını kaydetti. Ancak emeklerinin boşa gitmediğini o an anladığını dile getiren Erat, "Ağzından çıkan bir kelime, beni anlatamayacağım kadar mutlu etti. O an doğru yolda olduğumuzu anladım." ifadelerini kullandı.
Koli koli şekersiz sakız alıp, oğluna dil egzersizleri yaptırdığını belirten Erat, şu anda ortaokulda olduğunu, kısmen okumayı başardığını ancak yazmayı çok beceremediğini söyledi.
- "Oğlum bana sabrederek başarmayı öğretti"
Şu an Süleyman Demirel Üniversitesi'nde eğitim gören kızı Gizem Yiğit'in de kendisine çok büyük katkısı olduğunu söyleyen Erat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her düştüğümde kızım beni ayağa kaldırdı, sırtıma vurarak, 'Hadi anne sen neleri aştın, bunlar ne ki' diye beni cesaretlendirdi. Ben temizliğe giderdim, kızım Gürkay ile ilgilenirdi. 14 yılda çok büyük mesafe aldık ama bunu sevgiyle azimle başardık. Gürkay da bana sabrederek başarmayı öğretti. Bu kadar sabırlı olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Gürkay ile öyle bir iletişim kurduk ki birbirimize baktığımızda ne demek istediğimizi anlayabiliyoruz. Aramızda çok güçlü bir kuvvet var."
Oğlunun müzik dinlemeyi, şarkı söylemeyi, dans etmeyi, yüzmeyi ve ev işlerinde kendisine yardım etmeyi çok sevdiğini dile getiren Erat, "Gürkay herşeyi yapabilecek bir çocuk, yeter ki onu sev. Tek ilacımız sevgi." dedi.
- "Ölürsem oğluma ne olacak"
Oğlunun ilgisini en çok elektronik malzemelerin çektiğini belirten Erat, eline ilk defa aldığı bilgisayarı, telefonu çok iyi kullandığını, format atabildiğini, istediği gibi yönlendirebildiğini kaydetti.
Erat, "Çok fazla bir imkanım yok, engelli maaşı ile geçiniyoruz. Bugünümüze de şükrediyoruz. En büyük kaygım ise ben ölürsem oğluma ne olacak? Geleceği kurtulsun, ayakları yere basabilsin, topluma kazandırılsın istiyorum. Oğlumun tek eksiği eğitim, ben kendi imkanlarımla Gürkay'ı bu hale getirdiysem, iyi bir eğitim oğlumu çok daha iyi bir konuma getirebilir. Elektroniğe ilgisi var bu alanda belki geliştirebiliriz onu." diye konuştu.