Bağırsak Hastalıklarında Probiyotik Kullanımı Ve Gaita Nakline Dikkat
Türk Gastroenteroloji Derneği Prof. Dr. Serhat Bor:'Antibiyotikle ilişkili ishallerde probiyotikleri çok kullanıyoruz. Hassas bağırsak sendromunda probiyotik kullanımına ilişkin bilimsel çalışmaların büyük çoğunluğunda hiçbir olumlu etki gösterilemedi, ancak küçük bir kısmında minimum etki olduğu belirtildi. Oysa, elimizde çok daha iyi ilaçlar var' 'Sağlıklı kişilerin, probiyotik kullanmasının bu kişilere hiçbir getirisi yok. Bu bir pazarlama tekniği' '(Gaita nakli) ABD Gıda ve İlaç Dairesi, kanlı öldürücü bir ishal türü olan 'C difficile enfeksiyonu' hastalığında gaita naklinin yararlı olduğunun gösterildiğini bildirdi. Bunun dışındaki tüm kullanımlar ise deneyseldir' 'Olumlu sonuçlar geçicidir. En önemlisi de uzun süreli sonuçlar henüz bilinmemektedir, ciddi hastalıklara yol açıp açmayacağı belli değildir. Bu nedenle, gaita naklinin 'C difficile enfeksiyonu' dışında henüz hiçbir kullanım alanı bilimsel olarak ispatlı değil'
Türk Gastroenteroloji Derneğince Antalya'da düzenlenen "35. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi"nde AA muhabirine açıklama yapan Dernek Başkanı Prof. Dr. Bor, bağırsaklardan kaynaklı hastalıkların tedavisinde medikal uygulamaların yanı sıra probiyotikler ve "gaita nakli" gibi uygulamaların kanıta dayalı tıp açısından değerlendirildiğini söyledi.
Vücudun deri, üreme organları, solunum ve en sık bağırsak sistemi bölgelerine yerleşmiş yararlı bakterilerin, o bölgenin "mikrobiyotası" olarak isimlendirildiğini belirten Bor, ortalama 70 kg bir kişinin yaklaşık 1,5-2 kilogramının mikroplardan oluştuğunu anlattı.
Bor, bağırsaklarda, insan vücudundaki toplam hücre sayının on katı kadar bakteri bulunduğunu aktararak, sağlıklı bir vücudun bu bakterilerle uyumlu bir şekilde yaşadığını dile getirdi. Prof. Dr. Bor, "Bu olay anne karnında başlıyor." dedi.
Bor, sağlıklı mikroorganizmalar olan bu bakterileri "sağlık için olmazsa olmaz" diye niteledi.
- Probiyotikler, SGK tarafından geri ödeme dışında
Son yıllarda kullanımı artan probiyotiklerin de faydası bulunan bir grup bakteri olduğu değerlendirmesinde bulunan Bor, şunları dile getirdi:
"Probiyotiklerin bir grubunun yararı var ama ülkemizde bu konudaki bilgi kirliliği ne yazık ki ilaçların yararının ötesine geçmiş durumda. Sağlıklı kişilerin, probiyotik kullanmasının bu kişilere hiçbir getirisi yok. Bu bir pazarlama tekniği. Bunlara çok dikkat edilmesi gerekiyor. Hekimler olarak bizler de belli hastalıklarda probiyotikleri kullanıyoruz. Antibiyotikle ilişkili ishallerde probiyotikleri çok kullanıyoruz. Hassas bağırsak sendromunda probiyotik kullanımına ilişkin bilimsel çalışmaların büyük çoğunluğunda hiçbir olumlu etki gösterilemedi, ancak küçük bir kısmında minimum etki olduğu belirtildi. Oysa, elimizde çok daha iyi ilaçlar var.
Probiyotikleri, özellikle ishalle ya da şişkinlikle giden hassas bağırsak hastalıklarında birinci sırada olmasa da ikinci ya da üçüncü seçenek olarak kullanılabiliriz."
Bor, probiyotiklerin kısa süreli kullanılması gerektiğinin altını çizerek, bu ilaçların Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geri ödemesinin bulunmadığını belirtti. Vatandaşların bu nedenle dikkatli olmaları gerektiğini belirten Bor, "Probiyotikler, ticari açıdan çok cazip bir meta. Çünkü, hastanın eczanelerden peşin parayla aldığı bir ilaç ve fiyatı da yüksek." diye konuştu.
Kefir, yoğurt gibi doğal probiyotiklerin tüketilebileceğini anlatan Bor, "Ancak bunların da çok ciddi tedavi edici özelliği yok. Ama sonuçta bunlar sağlıklı gıdalar, tüketilebilir ancak beklenti içinde olunmamalı." dedi.
Bağırsak hastalıklarının tedavisinde psikolojik etkinin de son derece önemli olduğunu vurgulayan Bor, "Plasebo etkisi önemli. Plasebo, farmakolojik olarak etkisiz bir ilaçtır. Plasebo verdiğimiz hastalarda, hassas bağırsak hastalığını yüzde 65 iyileştiriyor. Yani, hastamız diyor ki 'Ben alıyorum iyi geliyor' Çünkü o yüzde 65 hasta, kendini iyi hisseden gruba giriyor ama gerçekte bir etki olmuyor." sözlerine yer verdi.
- "Gaita naklinin 'C difficile enfeksiyonu' dışında bilimsel etkisi yok"
Prof. Dr. Bor, tartışılan konulardan birinin de uygulama alanı artan "gaita nakli" olduğunu söyledi.
Türkiye'de bu uygulamanın son yıllarda artış gösterdiğini ifade eden Bor, "Gaita nakli, hasta birine, tercihen yakını olmak üzere sağlıklı kişiden alınan gaitanın, çok ciddi testlerden geçirildikten sonra, endoskopik yöntemle nakli olarak tanımlanıyor. Alınan gaita, hasta kişinin kalın bağırsağına yerleştiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bor, uygulamayla bağırsağın bakteri yapısının değiştirildiğini belirterek, "Sağlıklı kişiden alınan bakteriler, o bağırsağa yerleşerek orada bir değişiklik yapıyor. Ama etkisi kısa sürüyor, bağırsak bir süre sonra yine eski halini alıyor." diye konuştu.
Gaita naklinde birden fazla sayıda uygulama gerekebileceğini anlatan Bor, "ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kanlı öldürücü bir ishal türü olan 'C difficile enfeksiyonu' hastalığında gaita naklinin yararlı olduğunun gösterildiğini, rutin uygulamada kullanıldığını bildirdi. Bunun dışındaki tüm kullanımlar ise deneyseldir. Çok ciddi, etik kurul onayı alınmış bir bilimsel bir çalışma paralelinde yapılmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Gaita naklinin depresyondan obeziteye kadar etkili olup olmadığına ilişkin araştırmalar yürütüldüğünü anlatan Bor, şu ifadelere yer verdi:
"Belki ileride bu uygulama için iyi şeyler söylenebilir, ancak o gün şu an için bugün değil. Bugün için, gaita nakline yönelik tedaviler hala deneyseldir ve kanıta dayalı tıp açısından şu an için etkili olduğuna yönelik bir sonuç yoktur. Bu uygulama her durumda yapılamaz, olumlu sonuçlar geçicidir. En önemlisi de uzun süreli sonuçlar henüz bilinmemektedir, ciddi hastalıklara yol açıp açmayacağı belli değildir. Bu nedenle, gaita naklinin 'C difficile enfeksiyonu' hastalığı dışında henüz hiçbir kullanım alanı bilimsel olarak ispatlı değildir."