Öğretmen Yetiştirme Programları Masaya Yatırıldı
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: 'Öğretmen niteliğini artırmak bütün dünyanın ihtiyacı, bu sadece Türkiye'nin ihtiyacı değil. Bu konuda çalışmalar yapacağız ve bu süreç içinde ortaya çıkan gelişmeleri de kamuoyu ile paylaşacağız' 'Hiçbir eğitim sisteminin kalitesi, öğretmeninin kalitesini aşamaz. Öğretmen kalitemizle ilgili biraz daha çalışmaya ihtiyacımız var' 'Yükseköğretime geçiş meselesini YÖK ve ÖSYM ile değerlendirip, gereken yolu birlikte çizeceğiz. Çünkü bu, 'ben yaptım oldu' diyerek yapılacak bir iş değil. Bu bütün toplum için bir ödev. Bu bir ülke ödevi'
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmen niteliğini artırmanın sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu konuda çalışmalar yapacağız ve bu süreç içinde ortaya çıkan gelişmeleri de kamuoyu ile paylaşacağız." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Yükseköğretim Kurulu'nda (YÖK), YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın katılımıyla düzenlenen toplantıda, üniversite rektörleri ve eğitim fakültesi dekanları ile bir araya geldi.
Kendisinden önce söz alan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın konuşmasına işaret eden Bakan Selçuk'un, "Az önce öğrendim, Milli Eğitim Bakanlığı ne isterse YÖK yapıyormuş, bu güzel bir haber oldu." sözleri salondakileri güldürdü.
MEB ve YÖK'ün yekvücut olarak davranabilme kabiliyeti ve kapasitesinin yükseldiği, yükseleceği bir dönemde olduğunu ifade eden Selçuk, YÖK Başkanı Saraç'a teşekkürlerini sundu.
Selçuk, MEB'in özellikle öğretmen yetiştirme konusunda ihtiyaç duyduğu meseleleri YÖK Başkanı Saraç'ın açık, net, kabul edici bir yaklaşımla beraberce değerlendirme ve rasyonel olanı kararlaştırma gibi iyi niyetli bir yaklaşımının bulunduğunu, kendilerinin de bu iyi niyetli yaklaşımı, birlikte yüceltme arzusunda olduklarını bildirdi.
2023 Eğitim Vizyonu'nun temel felsefesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Selçuk, "Doküman, tüm çalışmaların alt sistem ve bileşenlerinin bütünleşik olarak dönüştürülmesi hedefini taşıyor. Dokümanın hedeflerinden bir tanesi yapısal bir dönüşümü vurgulaması." diye konuştu.
Türkiye'de ulaşım, iletişim, sağlık gibi alt yapıların dönüştüğünü ve uluslararası kriterlerle bağlantılı hale geldiğini ancak eğitim alt yapısının yapısal olarak dönüşmediğini vurgulayan Selçuk, şöyle devam etti:
"Eğitimin çeşitli ideolojik nedenlerle veya rejim konusundaki bazı endişelerle sürekli kontrol altında bir form içinde tutuluyor olması, eğitimin kendi tabiatı ve seyri üzerinde devam etmesi hususunu zorlaştırdı ve eğitim hep kontrol edilen bir alana dönüştü. Eğitim fakültesinin ders çizelgeleri dahi kontrol edilen, bütün ilkokullar, ortaokullar liseler sürekli olarak denetlenen bir kurumsal algıya dönüştü. Eğer biz yapıyı dönüştürmezsek süreçleri tasarlayamayız, süreçleri tasarlamazsak fonksiyonlar üzerinde bir icraatımız olamaz. İşlevler üzerinde yaptığımız her değişiklik, yapı değişmedikçe sürece sirayet etmez."
Vizyon Belgesi'ndeki veriye dayalı bakış açısının da önemine işaret eden Selçuk, MEB'in özellikle karar destek sistemleri açısından veri ile ilişkisinin önümüzdeki süreçte dönüşmeye başlayacağını bildirdi.
2023 Eğitim Vizyonu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eğitimle ilgili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde getirmek istediği yapıya uygun olarak bir eğitim yaklaşımı olduğunu anlatan Selçuk, "Bu yaklaşım çerçevesinde eğitim sisteminin bundan sonra alacağı yolun ekonomi ile demokrasi ile mütenasip bir şekilde gelişeceğini ifade edebiliriz." dedi.
Eğitimin kendi başına yaşayan bir kurum olmadığını, ekonominin ihtiyaç ve kapasitesi ile eğitimin ihtiyaç ve kapasitesinin örtüşmesi ve üretim temelli bir bakış açısına ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Selçuk, "Eğitimin demokrasi ile ilgisi ekonomi ile ilgisi kadar önemli bir husus. Demokrasinin ilerlememesi halinde eğitimin giderek donuklaştığı ve katılaşan yapılara dönüştüğünü de ifade etmek mümkündür." diye konuştu.
- Vizyondaki yükseköğretime geçiş başlıkları
Bakan Selçuk, Vizyon 2023 Dokümanı'nın boyutlarından birisinin de yükseköğretimle olan bağlantısı olduğunu belirtti. Bu kapsamda, yükseköğretime geçiş ve öğretmen yetiştirme mekanizmaları açısından iki boyutun bulunduğuna işaret eden Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yükseköğretime geçiş meselesi son derece önemli. Çünkü yükseköğretimin kalitesini belirleyen ana faktörlerden bir tanesi ortaöğretimin kalitesi. Ortaöğretim ne kadar nitelikli olursa yükseköğretimin girdisi de o kadar nitelikli olacaktır. Türk eğitim sisteminin, bel kemiğinin kırıldığı yer, Aşil topuğunun kesildiği yer ortaöğretim. Ortaöğretim eğer düzelmezse bizim sadece yükseköğretime geçişle ilgili sıkıntılarımız söz konusu olmaz, gençliğimizin kültürel kodları, sanatla, sporla ilişkisi gibi kültürel olarak dönüşümümüz de mümkün olmaz. Çünkü gençliği sınavla bloke ettiğimizde, çocuk sınavın dışında herhangi bir şeyle alakalı olarak düşünme fırsatına sahip değil. Böyle bir gençliğin gelecek tasavvuru açısından da yaşayabileceği sıkıntılar rahatlıkla anlaşılabilir. Yükseköğretime geçişi çok önemsiyoruz ve ama bunu sınavlar üzerinde birtakım mekanizmaları değiştirerek yapmaktan yana değiliz. Bunun bir tabii seyri var, tabii bir zemini var."
Bakan Selçuk, Anglosakson gelenekte liselerde 5, 6 ya da 7 ders varken Türkiye'deki liselerde 15-16 dersin bulunduğunu belirterek, "Çocuklarımızın bu kadar dersi gerçekten hakkını vererek, algılayarak, anlayarak yürütmesini beklememiz çok doğru değil. Çocuklarımız yükseköğretimde hangi alana gidecekse bu alanla ilgili irtibatının derinleştirilmesi ve çocukların bir nevi ihtisaslaşmasının sağlanması konusunda tedbirler almamız gerekiyor. Bunun bütün fiziksel alt yapısını, insan kaynakları alt yapısını modelleyerek simüle ederek dönüştürmemiz ve biraz zaman bırakmamız lazım. Aksi takdirde yeni çözümlerimiz yeni sorunlara yol açar." ifadelerini kullandı.
Kendilerine sürekli olarak "neden hemen bir şey yapmıyorsunuz?" sorusunun yöneltildiğini aktaran Selçuk, bunu yaptıklarında, Türkiye'nin eğitim sorunlarına yenisini ilave etmiş olacaklarını, bu tür süreçlerin bir maraton koşusu olduğunu vurguladı.
- "Yükseköğretime geçişte gereken yolu birlikte çizeceğiz"
Bakan Selçuk, "Yükseköğretime geçiş meselesini YÖK ve ÖSYM ile değerlendirip, gereken yolu birlikte çizeceğiz. Çünkü bu, 'ben yaptım oldu' diyerek yapılacak bir iş değil. Bu bütün toplum için bir ödev. Bu bir ülke ödevi. O sebeple de bunu birlikte dönüştüreceğiz." diye konuştu.
Öğretmen yetiştirmenin, Türkiye'nin tarihsel olarak çok büyük birikiminin olduğu bir alan olduğunu, ancak 1970'li yıllardaki terör hadiselerinin ve 12 Eylül sonrasında ortaya konulan yapının bir türlü dönüştürülememesi gibi bir konunun bulunduğunu ifade etti.
Öğretmen yetiştirmenin bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Selçuk, "Bir çok şey, değişmiyorsa zamanı gelmemiştir. Biz MEB olarak bunun zamanının geldiğini düşünüyoruz." dedi.
YÖK ile öğretmen yetiştirme konusundaki çalışmalarının önemine de işaret eden Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şunları kaydetti:
"Öğretmenin kaynağı, eğer düzenlenmezse yeniden yapılandırılmazsa bizim sürekli olarak hizmet içi eğitimlerle mevcut görevdeki öğretmenlerimizi belirli bir içeriğe davet etmemiz çok da işlevsel değil. O sebeple öğretmen yetiştirmede gerçekten yapısal yani süreç ve işlevlerle ilgili elbet bir şeyler yapılır ama asıl ihtiyaç, amaç ve yapının yeniden düzenlenmesi. Bu, birdenbire olacak bir iş değil. Hemen önümüzdeki sene, bütünüyle 'şöyle bir değişiklik yapıyoruz' diyerek yapılacak bir iş değil. YÖK Başkanımızla birlikte yaptırdığımız ilkesel değerlendirmede, belirli pilot çalışmalarla belirli zamanlar tanıyarak hem öğrenciler hem öğretmen adayları için hem eğitim fakülteleri için belirli zaman dilimleri tanıyarak bu pilotlama çalışmalarını gündeme getirmek ve bunlarla ilgili MEB'in çok ciddi maddi manevi katkısını ortaya koymak ve ortak bir hedefle çok daha kaliteli bir öğretmen yetiştirme sistemine doğru yönelmek arzumuzdur.
Hiçbir eğitim sisteminin kalitesi, öğretmeninin kalitesini aşamaz. Öğretmen kalitemizle ilgili biraz daha çalışmaya ihtiyacımız var. Öğretmen niteliğini artırmak bütün dünyanın ihtiyacı, sadece Türkiye'nin ihtiyacı değil, bizim de ihtiyacımız. Bu konuda çalışmalar yapacağız ve bu süreç içinde ortaya çıkan gelişmeleri de kamuoyu ile paylaşacağız.
YÖK ile çalışmamızın çok güzel şeylere gebe olduğunu ifade etmek isterim. Bunu teknik çalışmalarla da ortaya koyacağız. Bu konuda bütün üniversitelerin katkısını bekliyoruz."
Ziya Selçuk, Vizyon Belgesi'ne ilişkin gönüllü zaman ayırmak isteyen öğretim üyelerinin katkılarına açık olduklarını da sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Yükseköğretim Kurulu'nda (YÖK), YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın katılımıyla düzenlenen toplantıda, üniversite rektörleri ve eğitim fakültesi dekanları ile bir araya geldi.
Kendisinden önce söz alan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın konuşmasına işaret eden Bakan Selçuk'un, "Az önce öğrendim, Milli Eğitim Bakanlığı ne isterse YÖK yapıyormuş, bu güzel bir haber oldu." sözleri salondakileri güldürdü.
MEB ve YÖK'ün yekvücut olarak davranabilme kabiliyeti ve kapasitesinin yükseldiği, yükseleceği bir dönemde olduğunu ifade eden Selçuk, YÖK Başkanı Saraç'a teşekkürlerini sundu.
Selçuk, MEB'in özellikle öğretmen yetiştirme konusunda ihtiyaç duyduğu meseleleri YÖK Başkanı Saraç'ın açık, net, kabul edici bir yaklaşımla beraberce değerlendirme ve rasyonel olanı kararlaştırma gibi iyi niyetli bir yaklaşımının bulunduğunu, kendilerinin de bu iyi niyetli yaklaşımı, birlikte yüceltme arzusunda olduklarını bildirdi.
2023 Eğitim Vizyonu'nun temel felsefesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Selçuk, "Doküman, tüm çalışmaların alt sistem ve bileşenlerinin bütünleşik olarak dönüştürülmesi hedefini taşıyor. Dokümanın hedeflerinden bir tanesi yapısal bir dönüşümü vurgulaması." diye konuştu.
Türkiye'de ulaşım, iletişim, sağlık gibi alt yapıların dönüştüğünü ve uluslararası kriterlerle bağlantılı hale geldiğini ancak eğitim alt yapısının yapısal olarak dönüşmediğini vurgulayan Selçuk, şöyle devam etti:
"Eğitimin çeşitli ideolojik nedenlerle veya rejim konusundaki bazı endişelerle sürekli kontrol altında bir form içinde tutuluyor olması, eğitimin kendi tabiatı ve seyri üzerinde devam etmesi hususunu zorlaştırdı ve eğitim hep kontrol edilen bir alana dönüştü. Eğitim fakültesinin ders çizelgeleri dahi kontrol edilen, bütün ilkokullar, ortaokullar liseler sürekli olarak denetlenen bir kurumsal algıya dönüştü. Eğer biz yapıyı dönüştürmezsek süreçleri tasarlayamayız, süreçleri tasarlamazsak fonksiyonlar üzerinde bir icraatımız olamaz. İşlevler üzerinde yaptığımız her değişiklik, yapı değişmedikçe sürece sirayet etmez."
Vizyon Belgesi'ndeki veriye dayalı bakış açısının da önemine işaret eden Selçuk, MEB'in özellikle karar destek sistemleri açısından veri ile ilişkisinin önümüzdeki süreçte dönüşmeye başlayacağını bildirdi.
2023 Eğitim Vizyonu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eğitimle ilgili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde getirmek istediği yapıya uygun olarak bir eğitim yaklaşımı olduğunu anlatan Selçuk, "Bu yaklaşım çerçevesinde eğitim sisteminin bundan sonra alacağı yolun ekonomi ile demokrasi ile mütenasip bir şekilde gelişeceğini ifade edebiliriz." dedi.
Eğitimin kendi başına yaşayan bir kurum olmadığını, ekonominin ihtiyaç ve kapasitesi ile eğitimin ihtiyaç ve kapasitesinin örtüşmesi ve üretim temelli bir bakış açısına ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Selçuk, "Eğitimin demokrasi ile ilgisi ekonomi ile ilgisi kadar önemli bir husus. Demokrasinin ilerlememesi halinde eğitimin giderek donuklaştığı ve katılaşan yapılara dönüştüğünü de ifade etmek mümkündür." diye konuştu.
- Vizyondaki yükseköğretime geçiş başlıkları
Bakan Selçuk, Vizyon 2023 Dokümanı'nın boyutlarından birisinin de yükseköğretimle olan bağlantısı olduğunu belirtti. Bu kapsamda, yükseköğretime geçiş ve öğretmen yetiştirme mekanizmaları açısından iki boyutun bulunduğuna işaret eden Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yükseköğretime geçiş meselesi son derece önemli. Çünkü yükseköğretimin kalitesini belirleyen ana faktörlerden bir tanesi ortaöğretimin kalitesi. Ortaöğretim ne kadar nitelikli olursa yükseköğretimin girdisi de o kadar nitelikli olacaktır. Türk eğitim sisteminin, bel kemiğinin kırıldığı yer, Aşil topuğunun kesildiği yer ortaöğretim. Ortaöğretim eğer düzelmezse bizim sadece yükseköğretime geçişle ilgili sıkıntılarımız söz konusu olmaz, gençliğimizin kültürel kodları, sanatla, sporla ilişkisi gibi kültürel olarak dönüşümümüz de mümkün olmaz. Çünkü gençliği sınavla bloke ettiğimizde, çocuk sınavın dışında herhangi bir şeyle alakalı olarak düşünme fırsatına sahip değil. Böyle bir gençliğin gelecek tasavvuru açısından da yaşayabileceği sıkıntılar rahatlıkla anlaşılabilir. Yükseköğretime geçişi çok önemsiyoruz ve ama bunu sınavlar üzerinde birtakım mekanizmaları değiştirerek yapmaktan yana değiliz. Bunun bir tabii seyri var, tabii bir zemini var."
Bakan Selçuk, Anglosakson gelenekte liselerde 5, 6 ya da 7 ders varken Türkiye'deki liselerde 15-16 dersin bulunduğunu belirterek, "Çocuklarımızın bu kadar dersi gerçekten hakkını vererek, algılayarak, anlayarak yürütmesini beklememiz çok doğru değil. Çocuklarımız yükseköğretimde hangi alana gidecekse bu alanla ilgili irtibatının derinleştirilmesi ve çocukların bir nevi ihtisaslaşmasının sağlanması konusunda tedbirler almamız gerekiyor. Bunun bütün fiziksel alt yapısını, insan kaynakları alt yapısını modelleyerek simüle ederek dönüştürmemiz ve biraz zaman bırakmamız lazım. Aksi takdirde yeni çözümlerimiz yeni sorunlara yol açar." ifadelerini kullandı.
Kendilerine sürekli olarak "neden hemen bir şey yapmıyorsunuz?" sorusunun yöneltildiğini aktaran Selçuk, bunu yaptıklarında, Türkiye'nin eğitim sorunlarına yenisini ilave etmiş olacaklarını, bu tür süreçlerin bir maraton koşusu olduğunu vurguladı.
- "Yükseköğretime geçişte gereken yolu birlikte çizeceğiz"
Bakan Selçuk, "Yükseköğretime geçiş meselesini YÖK ve ÖSYM ile değerlendirip, gereken yolu birlikte çizeceğiz. Çünkü bu, 'ben yaptım oldu' diyerek yapılacak bir iş değil. Bu bütün toplum için bir ödev. Bu bir ülke ödevi. O sebeple de bunu birlikte dönüştüreceğiz." diye konuştu.
Öğretmen yetiştirmenin, Türkiye'nin tarihsel olarak çok büyük birikiminin olduğu bir alan olduğunu, ancak 1970'li yıllardaki terör hadiselerinin ve 12 Eylül sonrasında ortaya konulan yapının bir türlü dönüştürülememesi gibi bir konunun bulunduğunu ifade etti.
Öğretmen yetiştirmenin bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Selçuk, "Bir çok şey, değişmiyorsa zamanı gelmemiştir. Biz MEB olarak bunun zamanının geldiğini düşünüyoruz." dedi.
YÖK ile öğretmen yetiştirme konusundaki çalışmalarının önemine de işaret eden Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şunları kaydetti:
"Öğretmenin kaynağı, eğer düzenlenmezse yeniden yapılandırılmazsa bizim sürekli olarak hizmet içi eğitimlerle mevcut görevdeki öğretmenlerimizi belirli bir içeriğe davet etmemiz çok da işlevsel değil. O sebeple öğretmen yetiştirmede gerçekten yapısal yani süreç ve işlevlerle ilgili elbet bir şeyler yapılır ama asıl ihtiyaç, amaç ve yapının yeniden düzenlenmesi. Bu, birdenbire olacak bir iş değil. Hemen önümüzdeki sene, bütünüyle 'şöyle bir değişiklik yapıyoruz' diyerek yapılacak bir iş değil. YÖK Başkanımızla birlikte yaptırdığımız ilkesel değerlendirmede, belirli pilot çalışmalarla belirli zamanlar tanıyarak hem öğrenciler hem öğretmen adayları için hem eğitim fakülteleri için belirli zaman dilimleri tanıyarak bu pilotlama çalışmalarını gündeme getirmek ve bunlarla ilgili MEB'in çok ciddi maddi manevi katkısını ortaya koymak ve ortak bir hedefle çok daha kaliteli bir öğretmen yetiştirme sistemine doğru yönelmek arzumuzdur.
Hiçbir eğitim sisteminin kalitesi, öğretmeninin kalitesini aşamaz. Öğretmen kalitemizle ilgili biraz daha çalışmaya ihtiyacımız var. Öğretmen niteliğini artırmak bütün dünyanın ihtiyacı, sadece Türkiye'nin ihtiyacı değil, bizim de ihtiyacımız. Bu konuda çalışmalar yapacağız ve bu süreç içinde ortaya çıkan gelişmeleri de kamuoyu ile paylaşacağız.
YÖK ile çalışmamızın çok güzel şeylere gebe olduğunu ifade etmek isterim. Bunu teknik çalışmalarla da ortaya koyacağız. Bu konuda bütün üniversitelerin katkısını bekliyoruz."
Ziya Selçuk, Vizyon Belgesi'ne ilişkin gönüllü zaman ayırmak isteyen öğretim üyelerinin katkılarına açık olduklarını da sözlerine ekledi.