GRAFİKLİ - Tunus'ta Başlayan Arap Baharı Yayıldıkça Kışa Döndü
Tunus'ta yedi yıl önce tam bugün 'ekmek, onur ve özgürlük' sloganıyla başlayan ve kısa sürede birçok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesini etkisi altına alan 'Arap Baharı' isimli süreç 'darbe, karşı devrim, iç savaş ve dış müdahalelerin' etkisiyle kışa döndü Arap Baharı'nın beşiği Tunus, halkın ekonomik beklentileri karşılanamayınca devrimin 7. yılına ekonomik temelli protestoların gölgesinde girdi Devrimin ikinci durağı Mısır, 30 yıllık Mübarek yönetiminden kurtulmasına rağmen geçiş dönemindeki çalkantılar sonrasında askeri darbenin kurbanı oldu Devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi sarmalayan gerilim atmosferi yerini dinmeyen kan ve göz yaşına bıraktı
FURKAN GÜLDEMİR - Tunus'ta yedi yıl önce "ekmek, onur ve özgürlük" sloganıyla başlayan ve kısa sürede pek çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesini etkisi altına "Arap Baharı" isimli süreç "darbe, karşı devrim, iç savaş ve dış müdahalelerin" etkisiyle kışa döndü.
Tunusluların, düzenledikleri halk gösterileriyle 20 yılı aşkın süredir ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'yi 14 Ocak 2011'de devirmesi sadece ülkelerinin değil, tüm Arap coğrafyasının kaderini geri dönülemez bir şekilde değiştirdi.
Geçiş sürecinde yaşanan tüm zorluklara rağmen demokratik kazanımlarını korumayı başaran Kuzey Afrika ülkesi Tunus, halkın ekonomik beklentilerini karşılayamayınca, devrimin 7. yılına ekonomik temelli protestoların gölgesinde girdi.
Ancak, Arap Baharı devrimlerinin ulaştığı diğer ülkeler, Tunus'un aksine kazanımlarını koruyamadı.
Devrimin ikinci durağı Mısır, 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminden kurtulmasına rağmen geçiş dönemindeki çalkantılı sürecin ardından askeri darbenin kurbanı oldu. Ordunun ülke üzerindeki hakimiyetini daha da arttırdığı Nil ülkesi, bugün neredeyse Mübarek dönemini aratan anti-demokratik atmosfer altında refahtan uzak ve daha fazla baskıyla yönetiliyor.
Ürdün ve Fas gibi temsil hakkı bulunan monarşiler bu süreçte yaptıkları kısmi anayasal reformlarla halkın öfkesini yatıştırırken, Suudi Arabistan gibi petrol zengini monarşi rejimleri ise vatandaşlarına maddi yardımlarla refah seviyesini yükselterek devrim dalgasının ülkelerine ulaşmasını engellemeye çalıştı.
Ancak devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi sarmalayan gerilim atmosferi yerini dinmeyen kan ve göz yaşına bıraktı. Her üç ülkede devrim dalgası yerini iç savaşa bırakırken, neden olduğu şiddet ve insani kriz, komşu ve bölge ülkelerinin yanı sıra uluslararası toplumu da derinden etkiledi.
Tunus'ta başlayan ve birçok bölge ülkesine yayılan süreçle ilgili önemli gelişmeler ise şöyle:
- Tunus: 14 Ocak 2011
Tunus'ta Muhammed Buazizi adlı üniversite mezunu bir gencin, seyyar satıcılık yaptığı arabasına el konulması ve uğradığı kötü muamele nedeniyle kendini yakmasının ardından sokağa dökülen Tunuslular, 14 Ocak 2011'de 24 yıllık Bin Ali yönetiminin sonunu getirdi. Tunus, geçiş sürecinde yaşadığı sancıları atlatmayı başaramasa da iktidarın seçimlerle bir sonraki sahiplerine devredildiği bir sisteme kavuştu.
Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta devrim, birçok kazanıma rağmen ekonomik beklentileri karşılayamayınca ülke son günlerde sokak eylemlerinin getirdiği endişe ve istikrarsızlığa mahkum oldu.
- Mısır: 25 Ocak 2011
Arap Baharı'nın ikinci durağı Mısır'da 25 Ocak 2011'de başlayan halk hareketleri üç hafta gibi kısa sürede 30 yıllık Mübarek iktidarının sonunu getirdi. Adı pek çok yolsuzluğa bulaşan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011'de görevi bırakmak zorunda kaldı.
Ancak büyük umutlarla başlayan bu süreç, bir yıllık sivil yönetimin ardından 3 Temmuz 2013'de ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle sonuçlandı.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlı'nın yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararlarının alındığı ülkede ordu, siyaset üzerindeki etkisini arttırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek fakirleşen Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerinin de baş gösterdiği daha sert bir kışa girdi.
- Yemen: 27 Ocak 2011
Yemen'i 1978'den beri yöneten Ali Abdullah Salih'e karşı 27 Ocak 2011'de başlayan halk ayaklanması, Salih'in görevden çekilerek yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Ancak güvenlik boşluğu nedeniyle El Kaide gibi örgütler ülkede faaliyetleri için alan bulurken, Husilerin başlattığı ayaklanma ise yerini halihazırda devam eden iç savaşa bıraktı. Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri koalisyonun 26 Mart 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı ise ülkedeki iç savaş için kırılma noktası oldu.
Devam eden çatışmalar, abluka ve uluslararası müdahale nedeniyle gıda yetersizliği çeken ülkede açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Temiz içme suyuna ulaşılamaması ve atıkların toplanamaması nedeniyle oluşan kirliliğin yol açtığı kolera, çok sayıda Yemenlinin hayatına mal olurken hastalık yerinden edilmiş 3 milyondan fazla insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor. Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, uluslararası toplum tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırılıyor.
- Bahreyn: 14 Şubat 2011
Körfez ülkeleri arasında yönetimi Sünni ancak halkın çoğunluğu Şii olan ve krallıkla yönetilen Bahreyn'e 14 Şubat 2011'de ulaşan yönetim karşıtı ayaklanmalar, hükümetin askeri müdahalesiyle karşılaştı.
Protestoculara yönelik şiddetli müdahaleler sonucunda ölü ve yaralı sayısı ile tutuklamalar artarken gösterilere katılım da arttı. Yönetim, gösterileri bastıramayınca Körfez İşbirliği Konseyi 14 Mart 2011'de Bahreyn'deki gösterilere müdahale kararı aldı.
Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri müdahale sonunda gösteriler bastırılırken bu durum gelişmeleri yakından izleyen İran'ın tepkisine neden oldu. Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Mayıs 2012'de aldığı kararlarla ülke anayasasında değişikler yaparak talepleri karşılamaya çalıştı. Ancak Bahreyn yönetiminin ülkedeki muhalif gruplara karşı sistematik baskısı hala devam ediyor.
- Libya: 17 Şubat 2011
Libya'da 42 yıl boyunca iktidarını koruyan Muammer Kaddafi'ye karşı başlatılan gösterilere, yönetimin cevabı sert oldu. Gösterilerin 17 Şubat 2011'de silahlı mücadeleye ve sonrasında iç savaşa evrilmesinin ardından 19 Mart 2011'de Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen toplantıyla "uluslararası müdahalenin" yolu açıldı.
Arap Baharı isimli sürecin hafızalarda iz bırakan en önemli sahnelerinden biri de Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de Sirte'de öldürüldüğünü gösteren görüntüler oldu. Ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da Mayıs 2014'te emekli Genral Halife Hafter'in başlattığı darbe girişimi istikrar ve refah peşinde koşan bu Kuzey Afrika ülkesini yeni bir bilinmeze sürükledi.
Adeta siyasi bir kaosun yaşandığı Libya'da halihazırda fiili olarak üç hükümet yönetim iddiasında bulunurken, bölgesel ve uluslararası güçlerin desteklediği gruplar iktidar ve ekonomik kaynaklar için silahlı ve kanlı bir çekişmeyi sürdürüyor.
- Suriye: 15 Mart 2011
Suriye'nin Dera şehrinde 15 Mart 2011'de başlayan barışçıl protestolar daha sonraki süreçte Beşşar Esed rejiminin kanlı müdahalesiyle yerini halen devam eden bir iç savaşa bıraktı.
İç savaşta şu ana kadar büyük çoğunluğu rejim ve rejime destek veren güçler tarafından düzenlenen saldırılarda olmak üzere 400 binden fazla kişi katledilirken, milyonlarca Suriyeli evini kaybederek sığınmacı durumuna düştü. Uluslararası güçlerin askeri hesaplaşma alanı haline gelen Suriye'de, çatışmalar halen devam ediyor. Suriye'de aralıksız süren savaş bölge ve komşu ülkeler için de istikrarsızlık unsuru olarak öne çıkıyor.
Kaynak: AA
Tunusluların, düzenledikleri halk gösterileriyle 20 yılı aşkın süredir ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'yi 14 Ocak 2011'de devirmesi sadece ülkelerinin değil, tüm Arap coğrafyasının kaderini geri dönülemez bir şekilde değiştirdi.
Geçiş sürecinde yaşanan tüm zorluklara rağmen demokratik kazanımlarını korumayı başaran Kuzey Afrika ülkesi Tunus, halkın ekonomik beklentilerini karşılayamayınca, devrimin 7. yılına ekonomik temelli protestoların gölgesinde girdi.
Ancak, Arap Baharı devrimlerinin ulaştığı diğer ülkeler, Tunus'un aksine kazanımlarını koruyamadı.
Devrimin ikinci durağı Mısır, 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminden kurtulmasına rağmen geçiş dönemindeki çalkantılı sürecin ardından askeri darbenin kurbanı oldu. Ordunun ülke üzerindeki hakimiyetini daha da arttırdığı Nil ülkesi, bugün neredeyse Mübarek dönemini aratan anti-demokratik atmosfer altında refahtan uzak ve daha fazla baskıyla yönetiliyor.
Ürdün ve Fas gibi temsil hakkı bulunan monarşiler bu süreçte yaptıkları kısmi anayasal reformlarla halkın öfkesini yatıştırırken, Suudi Arabistan gibi petrol zengini monarşi rejimleri ise vatandaşlarına maddi yardımlarla refah seviyesini yükselterek devrim dalgasının ülkelerine ulaşmasını engellemeye çalıştı.
Ancak devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi sarmalayan gerilim atmosferi yerini dinmeyen kan ve göz yaşına bıraktı. Her üç ülkede devrim dalgası yerini iç savaşa bırakırken, neden olduğu şiddet ve insani kriz, komşu ve bölge ülkelerinin yanı sıra uluslararası toplumu da derinden etkiledi.
Tunus'ta başlayan ve birçok bölge ülkesine yayılan süreçle ilgili önemli gelişmeler ise şöyle:
- Tunus: 14 Ocak 2011
Tunus'ta Muhammed Buazizi adlı üniversite mezunu bir gencin, seyyar satıcılık yaptığı arabasına el konulması ve uğradığı kötü muamele nedeniyle kendini yakmasının ardından sokağa dökülen Tunuslular, 14 Ocak 2011'de 24 yıllık Bin Ali yönetiminin sonunu getirdi. Tunus, geçiş sürecinde yaşadığı sancıları atlatmayı başaramasa da iktidarın seçimlerle bir sonraki sahiplerine devredildiği bir sisteme kavuştu.
Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta devrim, birçok kazanıma rağmen ekonomik beklentileri karşılayamayınca ülke son günlerde sokak eylemlerinin getirdiği endişe ve istikrarsızlığa mahkum oldu.
- Mısır: 25 Ocak 2011
Arap Baharı'nın ikinci durağı Mısır'da 25 Ocak 2011'de başlayan halk hareketleri üç hafta gibi kısa sürede 30 yıllık Mübarek iktidarının sonunu getirdi. Adı pek çok yolsuzluğa bulaşan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011'de görevi bırakmak zorunda kaldı.
Ancak büyük umutlarla başlayan bu süreç, bir yıllık sivil yönetimin ardından 3 Temmuz 2013'de ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle sonuçlandı.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlı'nın yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararlarının alındığı ülkede ordu, siyaset üzerindeki etkisini arttırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek fakirleşen Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerinin de baş gösterdiği daha sert bir kışa girdi.
- Yemen: 27 Ocak 2011
Yemen'i 1978'den beri yöneten Ali Abdullah Salih'e karşı 27 Ocak 2011'de başlayan halk ayaklanması, Salih'in görevden çekilerek yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Ancak güvenlik boşluğu nedeniyle El Kaide gibi örgütler ülkede faaliyetleri için alan bulurken, Husilerin başlattığı ayaklanma ise yerini halihazırda devam eden iç savaşa bıraktı. Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri koalisyonun 26 Mart 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı ise ülkedeki iç savaş için kırılma noktası oldu.
Devam eden çatışmalar, abluka ve uluslararası müdahale nedeniyle gıda yetersizliği çeken ülkede açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Temiz içme suyuna ulaşılamaması ve atıkların toplanamaması nedeniyle oluşan kirliliğin yol açtığı kolera, çok sayıda Yemenlinin hayatına mal olurken hastalık yerinden edilmiş 3 milyondan fazla insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor. Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, uluslararası toplum tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırılıyor.
- Bahreyn: 14 Şubat 2011
Körfez ülkeleri arasında yönetimi Sünni ancak halkın çoğunluğu Şii olan ve krallıkla yönetilen Bahreyn'e 14 Şubat 2011'de ulaşan yönetim karşıtı ayaklanmalar, hükümetin askeri müdahalesiyle karşılaştı.
Protestoculara yönelik şiddetli müdahaleler sonucunda ölü ve yaralı sayısı ile tutuklamalar artarken gösterilere katılım da arttı. Yönetim, gösterileri bastıramayınca Körfez İşbirliği Konseyi 14 Mart 2011'de Bahreyn'deki gösterilere müdahale kararı aldı.
Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri müdahale sonunda gösteriler bastırılırken bu durum gelişmeleri yakından izleyen İran'ın tepkisine neden oldu. Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Mayıs 2012'de aldığı kararlarla ülke anayasasında değişikler yaparak talepleri karşılamaya çalıştı. Ancak Bahreyn yönetiminin ülkedeki muhalif gruplara karşı sistematik baskısı hala devam ediyor.
- Libya: 17 Şubat 2011
Libya'da 42 yıl boyunca iktidarını koruyan Muammer Kaddafi'ye karşı başlatılan gösterilere, yönetimin cevabı sert oldu. Gösterilerin 17 Şubat 2011'de silahlı mücadeleye ve sonrasında iç savaşa evrilmesinin ardından 19 Mart 2011'de Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen toplantıyla "uluslararası müdahalenin" yolu açıldı.
Arap Baharı isimli sürecin hafızalarda iz bırakan en önemli sahnelerinden biri de Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de Sirte'de öldürüldüğünü gösteren görüntüler oldu. Ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da Mayıs 2014'te emekli Genral Halife Hafter'in başlattığı darbe girişimi istikrar ve refah peşinde koşan bu Kuzey Afrika ülkesini yeni bir bilinmeze sürükledi.
Adeta siyasi bir kaosun yaşandığı Libya'da halihazırda fiili olarak üç hükümet yönetim iddiasında bulunurken, bölgesel ve uluslararası güçlerin desteklediği gruplar iktidar ve ekonomik kaynaklar için silahlı ve kanlı bir çekişmeyi sürdürüyor.
- Suriye: 15 Mart 2011
Suriye'nin Dera şehrinde 15 Mart 2011'de başlayan barışçıl protestolar daha sonraki süreçte Beşşar Esed rejiminin kanlı müdahalesiyle yerini halen devam eden bir iç savaşa bıraktı.
İç savaşta şu ana kadar büyük çoğunluğu rejim ve rejime destek veren güçler tarafından düzenlenen saldırılarda olmak üzere 400 binden fazla kişi katledilirken, milyonlarca Suriyeli evini kaybederek sığınmacı durumuna düştü. Uluslararası güçlerin askeri hesaplaşma alanı haline gelen Suriye'de, çatışmalar halen devam ediyor. Suriye'de aralıksız süren savaş bölge ve komşu ülkeler için de istikrarsızlık unsuru olarak öne çıkıyor.