Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan Açıklaması
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, şube binasında düzenlediği basın toplantısında, 2017-2018 eğitim-öğretim yılını değerlendirdi. Başkan Kalkan, “TEOG yerine getirilecek sistem adil, objektif ve ölçülebilir olmalıdır” dedi.
Toplantıda konuşan Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında köklü sorunlara köklü çözümlerin getirilmesi gerektiğini kaydetti.
Kalkan, “2017-2018 eğitim-öğretim yılı, öğrencilerimiz için yeni bir heyecanın başlangıcı, öğretmenlerimiz için yeni fedakarlıklar ve özveri dönemi, milletimiz içinse geleceğe yönelik daha büyük adımlar atabilme hedefiyle başlıyor. Yaklaşık 18 milyon öğrencimize, 900 bini aşkın öğretmenimize, diğer eğitim çalışanları ile birlikte 20 milyonluk bu büyük ailenin tüm fertlerine başarılar diliyoruz. Ülkemizi ve içinde yaşadığımız coğrafyayı birçok yönüyle sıkıntıya sokan terörün ve darbe girişimiyle başlayan 15 Temmuz işgal hareketinin olumsuz yansımalarını yaşamaya devam ettiğimiz bir dönemde, yeni eğitim-öğretim yılı, millî şuurun artırılmasına katkı sağlamalıdır. Darbe girişimi sonrası ülkenin toparlanması ve geleceğin şekillenmesi anlamında birçok alanda adımların atılması, eğitimde de iyileştirici hedefler içeren değişim iradesinin ortaya konulması umut verici olmakla birlikte, hâlâ yapılması gereken pek çok iş, çözülmesi gereken sorunlar bulunmaktadır. Hayatın her alanını etkileyen olumsuzluklar eğitimin bıraktığı boşluklardan kaynaklanmaktadır. Bugün toplumsal bir ihtiyaç haline gelen yeni bir müfredat olgusu hepimizin gerçeğidir. Çocuklarımızın çağın gereklerine göre yetişmesi, gençlerimizin evrensel nitelikteki normlarla donanması, milletimizin geçmişten devraldığı medeniyet değerlerinin yarınlara aktarılması için tarihimizi günümüze bağlayan değerlerimizle bezenmiş yeni bir müfredata ihtiyaç vardır. Eğitim konusundaki başlıca sorunlardan biri olan 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı, atama bekleyen 300 bin öğretmen adayının varlığı, insan kaynaklarının yerli yerinde kullanılmasını engelleyen alışkanlıklar, uzun vadeli planlama gerektiren önemli hususlardır. Bunun yanında, başta öğretmenler olmak üzere, eğitim çalışanlarının kronikleşmiş sorunlarının çözümünün de en az öğretmen ihtiyacının karşılanması kadar zorunlu olduğu açıktır” ifadelerini kullandı.
Kazanma ve kaybetme nedeni açıklanamayan mülakatla öğretmen alımının son bulması gerektiğinin altını çizen Kalkan, “668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin altıncı fıkrasıyla sözleşmeli öğretmenlik tekrar uygulamaya konulmuştur. Geçmişte denenmiş, sonuçları görülmüş ve sürdürülebilirliği olmadığı için vazgeçilmiş sözleşmeli öğretmenlik istihdamının tekrar hayata geçirilmesinin büyük sıkıntıları beraberinde getireceği açıktır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, söz konusu mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunu zedelemektedir. Bakanlık, yeni personel alımı tercihinde, mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre istihdamı yeniden düşünmelidir. Maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet kriterleri tartışmaya açık sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasına da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımına da karşıyız. Öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki sorunun çözümü; sözleşmeli öğretmenlik, yer değiştirme yasağı gibi palyatif yollarla değil, söz konusu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek katkılarla mümkündür” şeklinde konuştu.
“İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sistemi hayata geçirilmelidir”
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamasıdır. Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, eğitim-öğretimde ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen deneyimli öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce diğer bölgelere gitmesidir. Bu açığı kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmişse de, bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği ortadadır. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyetin giderilmesi bakımından gereklidir” dedi.
“Tüm öğretmen ihtiyacı kadrolu olarak karşılanmalıdır “
Kalkan, “Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunun göstergesidir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması elzemdir” şeklinde konuştu.
“Kalıcı bir yönetici görevlendirme sistemi kurulmalıdır”
Kalıcı bir yönetici görevlendirme sisteminin kurulması gerektiğini belirten Kalkan, “Eğitim kurumları yönetici görevlendirme süreci, görevlendirme yönetmeliklerine açılan iptal davalarında verilen yürütmenin durdurulması kararları ile görev süresi sona eren yöneticilerin yeniden değerlendirilme süreçlerine karşı açmış oldukları bireysel davalar neticesi verilen iptal kararları sonrası yönetilemez ve yürütülemez bir hale gelmiştir. Mahkeme kararları göz önünde bulundurularak çıkartılan yürürlükteki yönetmelik, mevcut sorunlara kısa vadeli çözümler getirse de, kazanılmış hakların korunması ve tecrübeli yöneticilerin görevlerinin devamının sağlanması noktasında yetersizdir. Kanun’la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılmış olması; ek ders usul ve esaslarının yöneticilere münhasır mali haklarının günümüz eğitim kurumu yöneticiliği görevlendirme süreci ve sorumluluklarına uyarlanamaması ile nöbet ücreti gibi yönetici olamayanlara tanınan ilave imkânların denginin yöneticilere yansıtılamaması faydalı olacaktır. Bu itibarla mahkeme kararları da gözetilerek, yürütülebilir ve kalıcı bir yönetici görevlendirme sistemi kurulmalıdır” diye konuştu.
Mağduriyet oluşturan öğretmenlerin yer değişikliği sorununa kalıcı çözüm getirilmesi gerektiğini belirten Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu dönemde öğretmenlerin aile bütünlüğünün sağlanması konusunda hassasiyet gösterilmesi, birkaç defa başvuru alınarak eşlerinden ayrı öğretmenlerin aynı ilçede buluşturulması önemli bir adım olmakla birlikte, öğretmen atama konusunda sürdürülebilir bir politikaya ihtiyaç var. Öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanında mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu itibarla, özellikle mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde il ve ilçe emri uygulaması keyfilikten çıkartılarak yönetmelik hükmü haline getirilmelidir. Yer değişikliği talepleri tümüyle karşılanmalı; tüm taleplerin yerine getirilmesinin imkânsız olması halinde ise en azından ilçeler arasındaki uzaklık ve ulaşım güçlüğü gibi kriterler dikkate alınarak mağduriyetleri en üst düzeyde bulunan öğretmenlere münhasır bir düzenleme yapılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına neden olmuştur. 2006 yılından bu yana öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin uygulama yapılmamaktadır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkar bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Nitekim Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda, “Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümler göz önünde bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda sonuçlandırılması” kararı alınmıştı. Bakanlık, altına imza attığı kararların gereğini yapmalıdır.
Kaldırılan TEOG’un yerine getirilecek olan sistemin adil, objektif ve ölçülebilir olması gerektiğinin altını çizen Kalkan, “TEOG sınavları kaldırıldı. Çocukların sınav sistemiyle sınav stresiyle yaşamalarını doğru bulmuyoruz. Fakat getirilecek sistemin belirsiz oluşu velileri ve eğitimcileri tedirgin etmektedir. Getirilecek sistem adil, objektif ve ölçülebilir olmalıdır. Mülakat gibi not ortalaması gibi daha önce denenmiş ve verim elde edilememiş yöntemler halkın vicdanında karşılık bulmamaktadır. Yeni TEOG sistemi öğrencilerin akademik başarılarının yanında etkinlikler, projeler, not ortalaması gibi çoklu ve objektif kriterler getirilmelidir. Mülakat lise öğrencileri için psikolojik, pedagojik yönden uygun değildir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Kalkan, “2017-2018 eğitim-öğretim yılı, öğrencilerimiz için yeni bir heyecanın başlangıcı, öğretmenlerimiz için yeni fedakarlıklar ve özveri dönemi, milletimiz içinse geleceğe yönelik daha büyük adımlar atabilme hedefiyle başlıyor. Yaklaşık 18 milyon öğrencimize, 900 bini aşkın öğretmenimize, diğer eğitim çalışanları ile birlikte 20 milyonluk bu büyük ailenin tüm fertlerine başarılar diliyoruz. Ülkemizi ve içinde yaşadığımız coğrafyayı birçok yönüyle sıkıntıya sokan terörün ve darbe girişimiyle başlayan 15 Temmuz işgal hareketinin olumsuz yansımalarını yaşamaya devam ettiğimiz bir dönemde, yeni eğitim-öğretim yılı, millî şuurun artırılmasına katkı sağlamalıdır. Darbe girişimi sonrası ülkenin toparlanması ve geleceğin şekillenmesi anlamında birçok alanda adımların atılması, eğitimde de iyileştirici hedefler içeren değişim iradesinin ortaya konulması umut verici olmakla birlikte, hâlâ yapılması gereken pek çok iş, çözülmesi gereken sorunlar bulunmaktadır. Hayatın her alanını etkileyen olumsuzluklar eğitimin bıraktığı boşluklardan kaynaklanmaktadır. Bugün toplumsal bir ihtiyaç haline gelen yeni bir müfredat olgusu hepimizin gerçeğidir. Çocuklarımızın çağın gereklerine göre yetişmesi, gençlerimizin evrensel nitelikteki normlarla donanması, milletimizin geçmişten devraldığı medeniyet değerlerinin yarınlara aktarılması için tarihimizi günümüze bağlayan değerlerimizle bezenmiş yeni bir müfredata ihtiyaç vardır. Eğitim konusundaki başlıca sorunlardan biri olan 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı, atama bekleyen 300 bin öğretmen adayının varlığı, insan kaynaklarının yerli yerinde kullanılmasını engelleyen alışkanlıklar, uzun vadeli planlama gerektiren önemli hususlardır. Bunun yanında, başta öğretmenler olmak üzere, eğitim çalışanlarının kronikleşmiş sorunlarının çözümünün de en az öğretmen ihtiyacının karşılanması kadar zorunlu olduğu açıktır” ifadelerini kullandı.
Kazanma ve kaybetme nedeni açıklanamayan mülakatla öğretmen alımının son bulması gerektiğinin altını çizen Kalkan, “668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin altıncı fıkrasıyla sözleşmeli öğretmenlik tekrar uygulamaya konulmuştur. Geçmişte denenmiş, sonuçları görülmüş ve sürdürülebilirliği olmadığı için vazgeçilmiş sözleşmeli öğretmenlik istihdamının tekrar hayata geçirilmesinin büyük sıkıntıları beraberinde getireceği açıktır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, söz konusu mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunu zedelemektedir. Bakanlık, yeni personel alımı tercihinde, mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre istihdamı yeniden düşünmelidir. Maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet kriterleri tartışmaya açık sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasına da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımına da karşıyız. Öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki sorunun çözümü; sözleşmeli öğretmenlik, yer değiştirme yasağı gibi palyatif yollarla değil, söz konusu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek katkılarla mümkündür” şeklinde konuştu.
“İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sistemi hayata geçirilmelidir”
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamasıdır. Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, eğitim-öğretimde ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen deneyimli öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce diğer bölgelere gitmesidir. Bu açığı kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmişse de, bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği ortadadır. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyetin giderilmesi bakımından gereklidir” dedi.
“Tüm öğretmen ihtiyacı kadrolu olarak karşılanmalıdır “
Kalkan, “Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunun göstergesidir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması elzemdir” şeklinde konuştu.
“Kalıcı bir yönetici görevlendirme sistemi kurulmalıdır”
Kalıcı bir yönetici görevlendirme sisteminin kurulması gerektiğini belirten Kalkan, “Eğitim kurumları yönetici görevlendirme süreci, görevlendirme yönetmeliklerine açılan iptal davalarında verilen yürütmenin durdurulması kararları ile görev süresi sona eren yöneticilerin yeniden değerlendirilme süreçlerine karşı açmış oldukları bireysel davalar neticesi verilen iptal kararları sonrası yönetilemez ve yürütülemez bir hale gelmiştir. Mahkeme kararları göz önünde bulundurularak çıkartılan yürürlükteki yönetmelik, mevcut sorunlara kısa vadeli çözümler getirse de, kazanılmış hakların korunması ve tecrübeli yöneticilerin görevlerinin devamının sağlanması noktasında yetersizdir. Kanun’la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılmış olması; ek ders usul ve esaslarının yöneticilere münhasır mali haklarının günümüz eğitim kurumu yöneticiliği görevlendirme süreci ve sorumluluklarına uyarlanamaması ile nöbet ücreti gibi yönetici olamayanlara tanınan ilave imkânların denginin yöneticilere yansıtılamaması faydalı olacaktır. Bu itibarla mahkeme kararları da gözetilerek, yürütülebilir ve kalıcı bir yönetici görevlendirme sistemi kurulmalıdır” diye konuştu.
Mağduriyet oluşturan öğretmenlerin yer değişikliği sorununa kalıcı çözüm getirilmesi gerektiğini belirten Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu dönemde öğretmenlerin aile bütünlüğünün sağlanması konusunda hassasiyet gösterilmesi, birkaç defa başvuru alınarak eşlerinden ayrı öğretmenlerin aynı ilçede buluşturulması önemli bir adım olmakla birlikte, öğretmen atama konusunda sürdürülebilir bir politikaya ihtiyaç var. Öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanında mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu itibarla, özellikle mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde il ve ilçe emri uygulaması keyfilikten çıkartılarak yönetmelik hükmü haline getirilmelidir. Yer değişikliği talepleri tümüyle karşılanmalı; tüm taleplerin yerine getirilmesinin imkânsız olması halinde ise en azından ilçeler arasındaki uzaklık ve ulaşım güçlüğü gibi kriterler dikkate alınarak mağduriyetleri en üst düzeyde bulunan öğretmenlere münhasır bir düzenleme yapılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına neden olmuştur. 2006 yılından bu yana öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin uygulama yapılmamaktadır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkar bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Nitekim Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda, “Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümler göz önünde bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda sonuçlandırılması” kararı alınmıştı. Bakanlık, altına imza attığı kararların gereğini yapmalıdır.
Kaldırılan TEOG’un yerine getirilecek olan sistemin adil, objektif ve ölçülebilir olması gerektiğinin altını çizen Kalkan, “TEOG sınavları kaldırıldı. Çocukların sınav sistemiyle sınav stresiyle yaşamalarını doğru bulmuyoruz. Fakat getirilecek sistemin belirsiz oluşu velileri ve eğitimcileri tedirgin etmektedir. Getirilecek sistem adil, objektif ve ölçülebilir olmalıdır. Mülakat gibi not ortalaması gibi daha önce denenmiş ve verim elde edilememiş yöntemler halkın vicdanında karşılık bulmamaktadır. Yeni TEOG sistemi öğrencilerin akademik başarılarının yanında etkinlikler, projeler, not ortalaması gibi çoklu ve objektif kriterler getirilmelidir. Mülakat lise öğrencileri için psikolojik, pedagojik yönden uygun değildir” ifadelerini kullandı.