Başbakan Yardımcısı Şimşek Açıklaması (1)
'(Altın tahvili) Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye'nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi, yastık altı altını ekonomiye kazandırmak için bu maliyete katlanacağız' 'Kefalet sigortası, teminat mektubu yerine kullanılacak. Böylece bankacılıkta yarım trilyon liraya ulaşan gayri nakdi kredi baskısı azalacak, firmaların krediye erişimi kolaylaşacak. Maliyeti de teminat mektubuna göre daha düşük olacak' '(Otomatik BES) Sistemi gözden geçiriyoruz. Teknik olarak çalışmalarımız bitti. Paydaşlarla yeni önerileri paylaşacağız'
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, altın tahviline ilişkin, 'Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye'nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi, yastık altı altını ekonomiye kazandırmak için bu maliyete katlanacağız.' dedi.
Şimşek, Bloomberg HT-Habertürk ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Hazinenin ihraç edeceği altın tahviline ilişkin soru üzerine Şimşek, sistemin hem basit hem tahvil alan vatandaş ile genel ekonomi için faydalı olacağını söyledi.
Bunun atıl kaynakları ekonomiye kazandıracak önemli bir inisiyatif olduğunu dile getiren Şimşek, tahvili Hazinenin çıkaracağını, kendilerine bu konuda Ziraat Bankasının yardımcı olacağını ifade etti.
Vatandaşların evinde, yastık altında, kasasında tuttuğu altınını Ziraat Bankasına götüreceğini anlatan Şimşek, burada eksperin altının ayarını değerlendireceğini, ağırlığını ölçeceğini, bunun karşılığında sertifika, tahvil vereceğini belirtti.
Şimşek, bu tahvilin istenildiği zaman tekrar altına dönüştürüleceğine dikkati çekerek, 'Bizim sloganımız da çeyrek getir çeyrek götür.' dedi.
Bu tahvilin vade boyunca vatandaşa altın cinsinden bir getiri sağlayacağını dile getiren Şimşek, getiri oranına ilişkin çalışmaların nihai aşamaya geldiğini kaydetti.
Şimşek, 'Sadece getiri kısmını Türk lirası ile vatandaşın hesabına yapacağız ama vade sonunda biz tekrar altını iade edeceğiz.Çok net olarak vatandaşımız karlı bu işte' şeklinde konuştu.
-'Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok'
Hazinenin bir borçlanma sıkıntısının olmadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
'Bunu niye yapıyoruz? Çok net olarak biliyoruz ki Türkiye'de bazı tahminlere göre 100 milyar doları bile bulan bir altın stoku var, bu atıl duruyor, yastık altında. Diyoruz ki 'getirin bunu sisteme koyun, ekonomi kazansın.' Şu anda bankacılık sektöründe kredi mevduat oranı yüzde 120'lerin üzerinde. Hatta Türk lirası cinsinden yüzde 150'nin üzerinde. Türk bankacılık sistemini dışa muhtaç olmaktan çıkartalım, ülkemizdeki atıl kaynakları ekonomiye kazandıralım, böylece bu kaynaklar yatırımcıya gitsin. Bunun karşılığında üretim yapsınlar, insanlarımız iş bulsunlar, ihracat yapalım. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye'nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi için bu maliyete katlanacağız. Altını da ekonomiye kazandırmak, atıl olmaktan çıkarmak, sistemde kaynakları ve kaynak çeşitliliğini artırmak için biz bir maliyete katlanacağız Hazine olarak.'
Şimşek, faize duyarlı vatandaşlar için altına dayalı kira sertifikası seçeneğinin de bulunduğunu belirterek, bu kaynakların finansal sisteme girmesiyle altın rezervinin artacağını, Merkez Bankasının da bu anlamda daha güçlü bir rezerv yapısına kavuşacağını bildirdi.
- Kefalet sigortası
Kefalet sigortasına da değinen Şimşek, Türkiye'de müteahhitlerin bir ihaleyi kazandığı zaman, muhatap olan devletin ya da özel sektörün bir teminat mektubu istediğini hatırlattı. Çoğu zaman firmaların bankalarda kredi limitlerini kullandığını anlatan Şimşek, teminat mektuplarının gayri nakdi bir kredi olduğunu, limitleri etkilediğini kaydetti.
Bankaların zaman zaman bunu veremediğini belirten Şimşek, 'Şu anda Türkiye tamamen banka merkezli bir finansman modeliyle gidiyor, nakdi kredilerde de gayri nakdi krediler de öyle. Biz şimdi banka dışı finans sektörünü, sermaye piyasalarını geliştirmeye çalışıyoruz.' dedi.
Şimşek, sisteme ilişkin şu bilgileri paylaştı:
'Siz, devlet ya da özel sektörle bir sözleşme yapacaksınız. O sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirip getirmeyeceğine ilişkin bazen sizden teminat mektubu isteniyor. O zaman kefalet sigortasını, teminat mektubu yerine, onun muadili olarak kullanacaksınız. Böylece bankacılık sektöründe yarım trilyon liraya ulaşan gayri nakdi kredi baskısı azalacak. Firmaların krediye erişimi kolaylaşacak, sigortacılık sektörü daha da gelişecek. Reel sektörün teminat sorununu çözmüş olacağız. Hazine olarak kimseye kefil olmayacağız. Sadece Hazine olarak düzenleme yapıyoruz. Özel sektörün yükümlülüklerini sigorta yaptırıp garantiye alacağız.'
- 'Maliyeti banka teminat mektubuna göre düşük olacak'
Özel sektörden talep edilecek komisyon miktarlarına ilişkin soru üzerine de Şimşek, kefalet sigortasının maliyetlerinin, teminat mektuplarındaki maliyetlere oranla daha düşük olacağını vurguladı. Şimşek, bu oranların, müşteriden müşteriye değişeceğine de dikkati çekerken, 'Tek muhatap bankacılık sektörü olunca, kredi limitleri de doluysa bayağı nazlanıyorlardı. Şimdi rekabet oluşacak. Alternatif kanal açıyoruz. Maliyetleri düşürecek.' dedi.
İsteyen firmanın yine bankalara gidebileceğine işaret eden Şimşek, uygulamanın, banka dışı finans sektörünün gelişmesine katkıda bulunacağını, firmaların kredi limit sorunlarını ve bankacılık sektöründeki baskıyı azaltacağını anlattı.
- 'BES'e otomatik katılıma ilişkin teknik çalışmalarımız bitti '
Şimşek, Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) otomatik katılıma ilişkin bir soru üzerine de gönüllü bireysel emeklilik sisteminin son derece başarılı gittiğine dikkati çekti.
Gönüllü BES'te, 6,8 milyon katılımcı ve 72,7 milyar liralık kaynağa ulaşıldığını ve bunun 9,4 milyar lirasının devletin katkısı olduğunu belirten Şimşek, otomatik BES sisteminde ise 14 Eylül itibarıyla 3,2 milyon katılımcı ve 1 milyar lira birikime ulaşıldığını kaydetti.
Şimşek, sistemle ilgili yüzde 60'lara ulaşan cayma oranını beklemediklerini ifade ederken, ancak sonuçların da başarısızlık olmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, 'Niye böyle oldu. Gönüllü bireysel emeklilikte olanlar, iki bireysel emeklilik hesabını tutmak istemiyorlar. İkincisi, uygulama bir tartışma ile başlandı. Herkes iç tasarruf diyince 'başkası yapsın' şeklinde, özellikle sendikalar olumsuz tavra girdi. Bizim de daha güçlü kampanya yürütmemiz lazımdı.' değerlendirmesinde bulundu.
Sistemi gözden geçirdiklerini dile getiren Şimşek, 'Teknik olarak çalışmalarımız bitti. Paydaşlarla yeni önerileri paylaşacağız.' dedi.
- 'Devletin BES fonlarına müdahalesi söz konusu değil'
BES'te, devletin bütçeden büyük fedakarlık yaptığını dile getiren Şimşek, sektörün hak sahibini doğru yönlendirmesi, maliyetleri ve komisyonlarını düşürmesi halinde sistemin başarılı olma şansının arttığına işaret etti. Şimşek, 'Sistemi sürekli iyileştirecek adımları atmaya devam edeceğiz. Sistemde rekabet olmak zorunda yani zamanla sistem otursun, biz yeni adımlar atacağız.' diye konuştu.
Şimşek, bir soru üzerine devletin hiçbir şekilde bugüne kadar ne gönüllü BES fonlarına, ne de otomatik katılımdaki fonlara bir müdahalesi olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
'Bu kaynaklar vatandaşımızın birikimleri ama Türkiye'nin de birikimleri, önünde sonunda bu sermaye piyasalarımızı derinleştiriyor, sistemdeki fon miktarını artırıyor ve bu yatırımları doğrudan veya dolaylı olarak destekleyicidir. Bu noktada vatandaşımız müsterih olsun. Şu anda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde borcun milli gelire oranı yüzde 114 civarı, Türkiye'de ise bu oran yüzde 28 civarında. Gelişmekte olan ülkelerde şu anda bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,8, ülkemizde yüzde 2 civarı. Yani devletimiz eski devlet değil, mali yapısı gerçekten güçlü. Devlet asla vatandaşının hakkına, hukukuna, kaynağına tenezzül etmez.'
(Sürecek)
Kaynak: AA
Şimşek, Bloomberg HT-Habertürk ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Hazinenin ihraç edeceği altın tahviline ilişkin soru üzerine Şimşek, sistemin hem basit hem tahvil alan vatandaş ile genel ekonomi için faydalı olacağını söyledi.
Bunun atıl kaynakları ekonomiye kazandıracak önemli bir inisiyatif olduğunu dile getiren Şimşek, tahvili Hazinenin çıkaracağını, kendilerine bu konuda Ziraat Bankasının yardımcı olacağını ifade etti.
Vatandaşların evinde, yastık altında, kasasında tuttuğu altınını Ziraat Bankasına götüreceğini anlatan Şimşek, burada eksperin altının ayarını değerlendireceğini, ağırlığını ölçeceğini, bunun karşılığında sertifika, tahvil vereceğini belirtti.
Şimşek, bu tahvilin istenildiği zaman tekrar altına dönüştürüleceğine dikkati çekerek, 'Bizim sloganımız da çeyrek getir çeyrek götür.' dedi.
Bu tahvilin vade boyunca vatandaşa altın cinsinden bir getiri sağlayacağını dile getiren Şimşek, getiri oranına ilişkin çalışmaların nihai aşamaya geldiğini kaydetti.
Şimşek, 'Sadece getiri kısmını Türk lirası ile vatandaşın hesabına yapacağız ama vade sonunda biz tekrar altını iade edeceğiz.Çok net olarak vatandaşımız karlı bu işte' şeklinde konuştu.
-'Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok'
Hazinenin bir borçlanma sıkıntısının olmadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
'Bunu niye yapıyoruz? Çok net olarak biliyoruz ki Türkiye'de bazı tahminlere göre 100 milyar doları bile bulan bir altın stoku var, bu atıl duruyor, yastık altında. Diyoruz ki 'getirin bunu sisteme koyun, ekonomi kazansın.' Şu anda bankacılık sektöründe kredi mevduat oranı yüzde 120'lerin üzerinde. Hatta Türk lirası cinsinden yüzde 150'nin üzerinde. Türk bankacılık sistemini dışa muhtaç olmaktan çıkartalım, ülkemizdeki atıl kaynakları ekonomiye kazandıralım, böylece bu kaynaklar yatırımcıya gitsin. Bunun karşılığında üretim yapsınlar, insanlarımız iş bulsunlar, ihracat yapalım. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye'nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi için bu maliyete katlanacağız. Altını da ekonomiye kazandırmak, atıl olmaktan çıkarmak, sistemde kaynakları ve kaynak çeşitliliğini artırmak için biz bir maliyete katlanacağız Hazine olarak.'
Şimşek, faize duyarlı vatandaşlar için altına dayalı kira sertifikası seçeneğinin de bulunduğunu belirterek, bu kaynakların finansal sisteme girmesiyle altın rezervinin artacağını, Merkez Bankasının da bu anlamda daha güçlü bir rezerv yapısına kavuşacağını bildirdi.
- Kefalet sigortası
Kefalet sigortasına da değinen Şimşek, Türkiye'de müteahhitlerin bir ihaleyi kazandığı zaman, muhatap olan devletin ya da özel sektörün bir teminat mektubu istediğini hatırlattı. Çoğu zaman firmaların bankalarda kredi limitlerini kullandığını anlatan Şimşek, teminat mektuplarının gayri nakdi bir kredi olduğunu, limitleri etkilediğini kaydetti.
Bankaların zaman zaman bunu veremediğini belirten Şimşek, 'Şu anda Türkiye tamamen banka merkezli bir finansman modeliyle gidiyor, nakdi kredilerde de gayri nakdi krediler de öyle. Biz şimdi banka dışı finans sektörünü, sermaye piyasalarını geliştirmeye çalışıyoruz.' dedi.
Şimşek, sisteme ilişkin şu bilgileri paylaştı:
'Siz, devlet ya da özel sektörle bir sözleşme yapacaksınız. O sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirip getirmeyeceğine ilişkin bazen sizden teminat mektubu isteniyor. O zaman kefalet sigortasını, teminat mektubu yerine, onun muadili olarak kullanacaksınız. Böylece bankacılık sektöründe yarım trilyon liraya ulaşan gayri nakdi kredi baskısı azalacak. Firmaların krediye erişimi kolaylaşacak, sigortacılık sektörü daha da gelişecek. Reel sektörün teminat sorununu çözmüş olacağız. Hazine olarak kimseye kefil olmayacağız. Sadece Hazine olarak düzenleme yapıyoruz. Özel sektörün yükümlülüklerini sigorta yaptırıp garantiye alacağız.'
- 'Maliyeti banka teminat mektubuna göre düşük olacak'
Özel sektörden talep edilecek komisyon miktarlarına ilişkin soru üzerine de Şimşek, kefalet sigortasının maliyetlerinin, teminat mektuplarındaki maliyetlere oranla daha düşük olacağını vurguladı. Şimşek, bu oranların, müşteriden müşteriye değişeceğine de dikkati çekerken, 'Tek muhatap bankacılık sektörü olunca, kredi limitleri de doluysa bayağı nazlanıyorlardı. Şimdi rekabet oluşacak. Alternatif kanal açıyoruz. Maliyetleri düşürecek.' dedi.
İsteyen firmanın yine bankalara gidebileceğine işaret eden Şimşek, uygulamanın, banka dışı finans sektörünün gelişmesine katkıda bulunacağını, firmaların kredi limit sorunlarını ve bankacılık sektöründeki baskıyı azaltacağını anlattı.
- 'BES'e otomatik katılıma ilişkin teknik çalışmalarımız bitti '
Şimşek, Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) otomatik katılıma ilişkin bir soru üzerine de gönüllü bireysel emeklilik sisteminin son derece başarılı gittiğine dikkati çekti.
Gönüllü BES'te, 6,8 milyon katılımcı ve 72,7 milyar liralık kaynağa ulaşıldığını ve bunun 9,4 milyar lirasının devletin katkısı olduğunu belirten Şimşek, otomatik BES sisteminde ise 14 Eylül itibarıyla 3,2 milyon katılımcı ve 1 milyar lira birikime ulaşıldığını kaydetti.
Şimşek, sistemle ilgili yüzde 60'lara ulaşan cayma oranını beklemediklerini ifade ederken, ancak sonuçların da başarısızlık olmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, 'Niye böyle oldu. Gönüllü bireysel emeklilikte olanlar, iki bireysel emeklilik hesabını tutmak istemiyorlar. İkincisi, uygulama bir tartışma ile başlandı. Herkes iç tasarruf diyince 'başkası yapsın' şeklinde, özellikle sendikalar olumsuz tavra girdi. Bizim de daha güçlü kampanya yürütmemiz lazımdı.' değerlendirmesinde bulundu.
Sistemi gözden geçirdiklerini dile getiren Şimşek, 'Teknik olarak çalışmalarımız bitti. Paydaşlarla yeni önerileri paylaşacağız.' dedi.
- 'Devletin BES fonlarına müdahalesi söz konusu değil'
BES'te, devletin bütçeden büyük fedakarlık yaptığını dile getiren Şimşek, sektörün hak sahibini doğru yönlendirmesi, maliyetleri ve komisyonlarını düşürmesi halinde sistemin başarılı olma şansının arttığına işaret etti. Şimşek, 'Sistemi sürekli iyileştirecek adımları atmaya devam edeceğiz. Sistemde rekabet olmak zorunda yani zamanla sistem otursun, biz yeni adımlar atacağız.' diye konuştu.
Şimşek, bir soru üzerine devletin hiçbir şekilde bugüne kadar ne gönüllü BES fonlarına, ne de otomatik katılımdaki fonlara bir müdahalesi olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
'Bu kaynaklar vatandaşımızın birikimleri ama Türkiye'nin de birikimleri, önünde sonunda bu sermaye piyasalarımızı derinleştiriyor, sistemdeki fon miktarını artırıyor ve bu yatırımları doğrudan veya dolaylı olarak destekleyicidir. Bu noktada vatandaşımız müsterih olsun. Şu anda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde borcun milli gelire oranı yüzde 114 civarı, Türkiye'de ise bu oran yüzde 28 civarında. Gelişmekte olan ülkelerde şu anda bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,8, ülkemizde yüzde 2 civarı. Yani devletimiz eski devlet değil, mali yapısı gerçekten güçlü. Devlet asla vatandaşının hakkına, hukukuna, kaynağına tenezzül etmez.'
(Sürecek)