Saraybosna'da Osmanlı Mirası Taşlıhan Yok Olma Tehlikesi Altında

Saraybosna’da Osmanlı dönemine ait en nadide eserlerden biri ve şehrin sembollerinden olan Taşlıhan, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

Bosna Hersek Milli Abideleri Muhafaza Komisyonunun Taşlıhan’ı milli abide statüsünden çıkarma kararı alması sonrasında kervansarayın kalıntılarının üzerine yeni bina yapılmasının önündeki engeller ortadan kalktı. Arkeologların 2007 yılında kısmen kurtarmayı başardığı kalıntıların üzerinde yapılması planlanan ve Başçarşı’nın yapısına uygun bir konsept olacağı ifade edilen yeni proje, Saraybosnalılar’ın tepkisine neden oldu. Şehir için anlamı büyük olan arkeolojik sahanın korunması için başlatılan imza kampanyasına yüzlerce vatandaş destek verdi.

Saraybosnalı mimar ve tarihçi Mufid Garibiya, Sultan II. Beyazid’in torunlarından Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılan Taşlıhan’ın zamanında bölgedeki en güzel ve en lüks han ve kervansaray olarak görüldüğünü ifade etti.

Gazi Hüsrev Bey’in yaptırdığı cami, medrese, bezistan ve imarethane ile Saraybosna’yı kasabadan şehre çeviren isim olarak anıldığına işaret eden Garibiya, Taşlıhan’ın Saraybosna’nın adeta bir çiçek gibi açtığı devrin en nadide eserlerinden biri olduğunu söyledi.

Saraybosnalı tarihçi, "Gazi Hüsrev Bey, şehadetinden hemen evvel 1540 yılında Saraybosna’ya bir kervansaray ve bir de kapalı çarşı yapılması talimatı vermişti. Bezistan ve Taşlıhan’ın yapımı için Dubrovnik’ten ustalar getirilmişti. Kubbeleri ve taş kemerlerle bezeli koridorlarıyla bu bölgenin en güzel ve en lüks kervansarayı konumundaydı ve 30 kadar tüccarı misafir edebiliyordu. Bezistan ile de iki yerden bağlantısı vardı. Taşlıhan’ın alt katında ise atların ve malların tutulabildiği bir hangar bulunuyordu ve burada 70 kadar at barındırılabiliyordu. Taşlıhan’ın en önemli özelliklerinden biri de merkezinde bir şadırvan ve bunun üzerinde de direkler üstünde bir mescit bulunuyor olmasıydı" diye konuştu.



Taşlıhan bölgenin ticaret merkeziydi

Saraybosna’nın Savoy Prensi Eugen’in ordusu tarafından yağmalanıp yakılmadan evvel Belgrad ve Zagreb’den kat kat büyük olduğunu ve İstanbul’un ardından en güzel şehir olduğunu söyleyen Garibiya, "Bilhassa Gazi Hüsrev Bey döneminde bu böyleydi. Taşlıhan, Osmanlı döneminde bugünden farklı olarak ‘Eski Han’ ya da ‘Gazi Hüsrev Bey Kervansarayı’ olarak anılıyordu. Saraybosna’ya gelen kervan sahipleri burada ücretsiz olarak konaklıyorlardı. Saraybosnalı tarihçi Molla Mustafa Başeski’nin ifadelerine göre kervanlar şehrin doğusundaki Keçi Köprüsü’nden Taşlıhan’a kadar kuyruk oluştururlardı. Bu da Taşlıhan’ın dönemin en büyük ticaret merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor. Lakin, Prens Eugen’in çıkardığı ve Saraybosna nüfusunun ekseriyetinin şehri terk etmesiyle sonuçlanan yangın ile Taşlıhan zarar gördü. Bunun ardından restore edilen yapı, Avusturya Macaristan’ın gelişiyle 1879’de yaşanan büyük yangında tamamen harap oldu. Avusturya Macaristan hükümeti, 1912’de Taşlıhan’ı harabe ilan etti ve Taşlıhan’ın kalıntılarını hatıra olarak saklamak isteyen şehir sakinlerine taş blokları alma izni verdi. Talıhan’ın bugün içinde bulunduğu vaziyet ise hepimizin malumu" dedi.



"Halihazırdaki kalıntıların korunmaması çok yazık olur"

Taşlıhan’ın kalıntılarının yeniden inşa edileceği günü beklemek üzere korunduğunu ve bugüne dek üzerine yeni bir yapı inşa edilmediğini vurgulayan Garibiya, "Taşlıhan’ın yanındaki Hotel Europe da Avusturya Macaristan döneminde inşa edilmişti. Lakin bu otel inşa edilirken Bosna Hersek İslam Birliğinin Taşlıhan’ı yeniden inşa edebileceği umuduyla Taşlıhan’ın kalıntılarına ilişilmemişti. Yani Avusturya, Taşlıhan’ı tamamen imha etmemiş ve yeniden inşasını mümkün kılacak şekilde burada açık bir saha bırakmıştı. Ancak Yugoslavya döneminde Hotel Europe gereksiz bir şekilde genişletildi ve Taşlıhan’ın kalıntılarının bir kısmı imha edildi ve kalıntıların bir kısmı da otelin genişletilen bahçesi altında bırakıldı. Savaş sonrasında yapılan yenilemeyle de otelin garajı Taşlıhan’ın temelinin alt kısmına genişletildi. Bu nedenle de Taşlıhan’ın yeniden inşası oldukça sorunlu. Halihazırdaki kalıntıların korunmaması çok yazık olur, çünkü Gazi Hüsrev Bey dönemini hatırlatan ve o çağın izlerini taşıyan bu kalıntılar çok sayıda turist çekmeye devam ediyor" şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA