Ressam Koçan'ın 'Ayağımdaki Diken' Sergisi Açıldı
Akademisyen ve ressam Koçan'ın, hayatından izler taşıyan ve göçü konu alan 44. kişisel sergisi, 'Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne sahip Baksı Müzesi'nde açıldı Maliye Bakanı Ağbal: 'Ben bu müzeyi, hocamın gayretini sadece kendi topraklarına dönüp bir müze yapmak olarak görmüyorum açıkçası. Bölgede yaşayan bütün insanları mutlu etmek, onlara değer katmak üzere bir çaba ve gayret olarak görüyorum'
Akademisyen ve ressam Hüsamettin Koçan'ın, hayatından izler taşıyan ve göçü konu alan 'Ayağımdaki Diken' adlı 44. kişisel sergisi, 'Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne sahip Bayburt'un Bayraktar köyündeki Baksı Müzesi'nde açıldı.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, serginin açılışında yaptığı konuşmada, geleneksellik, modernite ve küreselleşmenin, hayatın zaman ve mekana yayılan sürecinde çok farklı boyutlarda insanı etkiyelen olguları olduğunu söyledi.
Bütün bu olgular içerisinde, zamana ve mekana hitap eden insanların bir taraftan bireysel mutluluğu yakalamaya çalışırken, bir taraftan da etrafına mutluluk yaymak istediğini belirten Ağbal, 'Ben bu müzeyi, hocamın gayretini sadece kendi topraklarına dönüp bir müze yapmak olarak görmüyorum açıkçası. Bölgede yaşayan bütün insanları mutlu etmek, onlara değer katmak üzere bir çaba ve gayret olarak görüyorum. O açıdan çok kıymetli ve takdire şayan.' dedi.
Bakan Ağbal, buradaki birçok kişi gibi küçük yaşlarda memleketinden ayrıldığını ifade ederek, 'Buralardan ayrıldık, farklı mekanlara gittik. Farklı hayallere, düşüncelere sahip olarak hayat döngüsü içerisinde bu noktalara geldik. Bugün bizi burada kesiştiren aslında geçmişimizin ortaklığı, aynılığı.' diye konuştu.
O açıdan bunu son derece önemsediğini dile getiren Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Aslında insan kendi dışındaki dünyaya ve objelere bakarken kendi iç dünyası, zihni, vicdanı, ruhu ne kadar derinse, karşısındaki obje ne olursa olsun o derinliği yakalayabilir. O derinliği yakalamak için sanatkar olmaya gerek yok, Maliye Bakanı olmaya hiç gerek yok. Ne olursak olalım, ruhumuzun içine dönelim, kendi iç benliğimizle, kendi ruhumuzun okumasını yapalım. İnanıyorum ki bu sergiye kendi iç dünyamızdan bir bakışla bakabilirsek benim gibi, hocam gibi bu dağlarda, ovalarda çocukluk anıları olan herkes, o anılardan bir kısmını burada objeler üzerinden bazen renklerde, bazen şekilde, bazen formatta, bazen de benzetme yoluyla mutlaka bulacaktır.'
- 'Baksı Müzesi, aslında küçük bir kafa tutmadır'
Müzenin kurucusu Prof. Dr. Koçan, modernizmin, üstten bakıp insanları çok geniş anlamda mutlu etmeyi planlayan bir öngörü olduğunu söyledi.
Modernizmle geçmişten beri sorunu olduğunu belirten Koçan, 'Çünkü modernizm sizi kimliğinizle kabul etmek yerine, sizi kendi tanımladığı biçimde kabul eden bir sistem. Onun için de modernizm biraz sanki bizi aldatmış gibi gözüküyor. Ben bu aldanmışlık olayını bir büyük algı diye düşünüyorum.' dedi.
Koçan, modernizm ve küreselleşme ikilisinin insanları evlerinden uzaklaştırdığını savunarak, herkesin tekrar eve dönebilmeyi denediğini ifade etti.
Herkesin evde olabilme ve kendi öyküsüne sahip çıkabilmeyi istediğini anlatan Koçan, şu değerlendirmede bulundu:
'Onun için de galiba birilerinin bu duruma sessiz de olsa kafa tutması lazım. Baksı Müzesi, aslında böyle küçük bir kafa tutmadır. Her şeyi merkeze taşıyan, kimliksizleştirerek arasallaştıran bir sisteme karşı, 'benim, sizin tayin ettiğiniz kültürel coğrafyaya itirazım var. Ben doğduğum yere gidip orada yeni bir merkez oluşturacağım. Doğduğum topraklardaki insanlarla birlikte yeni bir enerji yaratacağız.' Aslında bu büyük bir hedef, biz de karınca kararınca bir şeyler yaptık.'
Koçan, insanların eninde sonunda niyetleriyle bir noktaya ulaşabildiklerine dikkati çekerek, Baksı Müzesi'nin bu yanıyla muhalif bir tarafı olduğunu belirtti.
Koçan, Baksı'nın, öteki yanıyla da çağı yakalama ve gidenleri de geri çağırarak buradaki insanlarla daha güzel bir dünya için daha çok üretmek ve birliktelik ortamları yaratmak istediğini söyledi.
Müzenin asıl amacının, göç verilmemesi ve bulunulan yerde daha mutlu bir hayat üretilmesi olduğuna işaret eden Koçan, 'İnsanları sadece burada tutmak yetmiyor. Buranın, üreterek mutluluğu yakalamak gibi çok temel bir meselesi var.' diye konuştu.
- 'Bu sergi, aslında biraz zulüm sergisidir'
Koçan, serginin adının 'Ayağımdaki Diken' olduğunu anımsatarak, sergiyi, 17 yıldır büyük uğraşlarla kurdukları müzede sergileme fikrinin dostlarına ait olduğunu aktardı.
Sergiyi geçen yıl 70'inci yaşında açmayı planladığını ancak farklı nedenlerle 71. yaşında açabildiğini belirten Koçan, şu değerlendirmede bulundu:
'Sergideki Hüsamettin Koçan ile Baksı Müzesi projesinde adanmışlığı olan Hüsamettin Koçan aynı insan ve aynı amaçla sanat yapıyor. Ben müzeyi adeta bir resim, heykel yapar gibi yaptım çünkü başka türlü bir projenin bu kadar uzun sürmesine tahammül edilemezdi. Onun için benim bir anlamda en büyük sanat yapıtım Baksı Müzesi. Bu mekanı kurduktan sonra içine yeni bir şeyler koymam lazımdı orada da müracaat ettiğim kaynak kendi öz yaşamım oldu.'
Koçan, öğrencilerine yıllarca, 'Oğlum, kızım aklınızı kullanın.' dediğini ancak son yıllarda bunu değiştirerek, 'Kalbinizi aklınızla birleştirin.' önerisinde bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Kalbiniz olmadan aklınızla yaptığınız şey insani olmayabilir. Onun için de galiba vicdan dediğimiz kavram üstünden ancak aklımızla yürüyebiliriz fakat yanında duygusu, duyarlılıkları olan akılla birlikte. O nedenle de kendi çocukluğuma, geçmişime, deneyimlerime, kalbimi öne çıkararak yeni bir yaklaşım sergiledim. Bu yaklaşım beni çocukluğuma doğru bir yolculuk anına denk düşürdü. Sergidekilerle 60 yıl önce burada inekleri otlatan Hüsamettin'e, 65 yıl önce orada babasını mezarlıkta bekleyen Hüsamettin'e ulaştım.'
Çocukluktaki hayatın çok saf, yalın ve derinlikli olduğunu anımsatan Koçan, şunları kaydetti:
'Kendi içinde masalları, fantezileri ve ninnileri vardı. Onları tekrar hatırlamak bu sergiye denk düştü. Bu, beni yoğunluklu olarak çocukluğuma götüren, oradaki malzemeyle çağdaş bir dil üreten sergi oldu. Bayburtlular için 'Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi.' derler ya bu sergi aslında biraz zulüm sergisidir. Sergiyi okuyabilmek için daha dikkatli bakmak lazım. Sessiz, kuşatmayan, yalın. Nasıl anılar sessiz ve yalınsa, sergi de o kadar sessiz ve yalın bir sergidir.'
Konuşmaların ardından Bakan Ağbal, eşi Mehtap Ağbal, Bayburt Valisi Ali Hamza Pehlivan, AK Parti İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, AK Parti Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu, Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Hüsamettin Koçan ve eşi Oya Koçan ile kurdele keserek serginin açılışını gerçekleştirdi.
Koçan, sergiyi gezen Ağbal ve davetlilere eserler hakkında bilgi aktardı.
Kent merkezine 45 kilometre mesafede Bayraktar köyünde bulunan Baksı Müzesi'nde yer alan sergi, yıl sonuna kadar açık kalacak.
Çağdaş ve geleneksel sanatları 2010 yılından itibaren aynı çatı altında barındıran, atölyelerle yöre insanına eğitim ve istihdam imkanı sağlayan Baksı Müzesi, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne sahip. Baksı Müzesi, ayrıca 2014 yılında TBMM Onur Ödülü'ne layık görülmüştü.
- Ağbal'ın esnaf ziyareti
Öte yandan Bakan Ağbal, merkeze bağlı Camii Kebir Mahallesi'nde esnaf ziyaretinde de bulundu.
Esnafın sorunlarını dinleyen Ağbal, tescilli bir binanın altındaki marangoz atölyesini ziyaret etti.
Atölye sahibi Hakkı Kodal ile bir süre sohbet eden Ağbal, yaklaşık 100 yıllık geçmişe sahip tescilli binayı, restorasyonu karşılığında Bayburt Üniversitesine devretmesi teklifini sundu.
Ağbal, yapının mülkiyet hakkının Kodal'da kalacağını belirterek, 'İç ve dış tadilatı yapılacak. İçinin ahşap malzemesini elden geçireceğiz. Yapıyı kuvvetlendireceğiz, sen de yapıyı 20 yıllığına Kültür Merkezi olarak kullanılması şartıyla Bayburt Üniversitesine devredeceksin.' dedi.
Kodal, Ağbal'ın teklifine karşılık, 'Bir düşünelim ama biz tescilin kaldırılmasını istiyoruz.' diye konuştu.
Ağbal, 'Düşünmeyin Allah aşkına bir söz verin. Siz ne yapacaksınız yıkacak mısınız burayı? Allah aşkına bu bina yıkılır mı? Burası çok güzel. Burayı Bayburt'a kazandıralım.' ifadelerini kullandı.
Bakan Ağbal, daha sonra aynı mahaledeki bir çay ocağını ziyaret ederek, vatandaşlarla sohbet etti.
Vatandaşların, Bayburt Devlet Hastanesinin en kısa zamanda yapılması isteklerini dile getirmesi üzerine Ağbal, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ı cep telefonundan aradı ve konuşmayı hoparlörden vatandaşlara dinletti.
Ağbal'ın, vatandaşların talebini iletmesi üzerine Bakan Akdağ, 'Bayburt'ta öyle bir hastane yapacağız ki Erzurum'da öyle bir hastane olmayacak.' dedi.
Bakan Ağbal, Sağlık Bakanı Akdağ'ın hastane projesinin her aşamasıyla birebir ilgilendiğini belirterek, 'Bakanımız, çiziminden teknik detaylarına kadar çalıştı, çalışmaya da devam ediyor. Her şey ile bizzat ilgileniyor ve 'bu benim müstesna bir eserim olacak.' diyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Akdağ'a teşekkür eden Ağbal, 'Allah sizden razı olsun, Türkiye'de sağlık sistemine son 15 yılda kazandırdıklarınız başımızın üstüne ama Bayburt'a yapacağınız hastaneden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.' ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Maliye Bakanı Naci Ağbal, serginin açılışında yaptığı konuşmada, geleneksellik, modernite ve küreselleşmenin, hayatın zaman ve mekana yayılan sürecinde çok farklı boyutlarda insanı etkiyelen olguları olduğunu söyledi.
Bütün bu olgular içerisinde, zamana ve mekana hitap eden insanların bir taraftan bireysel mutluluğu yakalamaya çalışırken, bir taraftan da etrafına mutluluk yaymak istediğini belirten Ağbal, 'Ben bu müzeyi, hocamın gayretini sadece kendi topraklarına dönüp bir müze yapmak olarak görmüyorum açıkçası. Bölgede yaşayan bütün insanları mutlu etmek, onlara değer katmak üzere bir çaba ve gayret olarak görüyorum. O açıdan çok kıymetli ve takdire şayan.' dedi.
Bakan Ağbal, buradaki birçok kişi gibi küçük yaşlarda memleketinden ayrıldığını ifade ederek, 'Buralardan ayrıldık, farklı mekanlara gittik. Farklı hayallere, düşüncelere sahip olarak hayat döngüsü içerisinde bu noktalara geldik. Bugün bizi burada kesiştiren aslında geçmişimizin ortaklığı, aynılığı.' diye konuştu.
O açıdan bunu son derece önemsediğini dile getiren Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Aslında insan kendi dışındaki dünyaya ve objelere bakarken kendi iç dünyası, zihni, vicdanı, ruhu ne kadar derinse, karşısındaki obje ne olursa olsun o derinliği yakalayabilir. O derinliği yakalamak için sanatkar olmaya gerek yok, Maliye Bakanı olmaya hiç gerek yok. Ne olursak olalım, ruhumuzun içine dönelim, kendi iç benliğimizle, kendi ruhumuzun okumasını yapalım. İnanıyorum ki bu sergiye kendi iç dünyamızdan bir bakışla bakabilirsek benim gibi, hocam gibi bu dağlarda, ovalarda çocukluk anıları olan herkes, o anılardan bir kısmını burada objeler üzerinden bazen renklerde, bazen şekilde, bazen formatta, bazen de benzetme yoluyla mutlaka bulacaktır.'
- 'Baksı Müzesi, aslında küçük bir kafa tutmadır'
Müzenin kurucusu Prof. Dr. Koçan, modernizmin, üstten bakıp insanları çok geniş anlamda mutlu etmeyi planlayan bir öngörü olduğunu söyledi.
Modernizmle geçmişten beri sorunu olduğunu belirten Koçan, 'Çünkü modernizm sizi kimliğinizle kabul etmek yerine, sizi kendi tanımladığı biçimde kabul eden bir sistem. Onun için de modernizm biraz sanki bizi aldatmış gibi gözüküyor. Ben bu aldanmışlık olayını bir büyük algı diye düşünüyorum.' dedi.
Koçan, modernizm ve küreselleşme ikilisinin insanları evlerinden uzaklaştırdığını savunarak, herkesin tekrar eve dönebilmeyi denediğini ifade etti.
Herkesin evde olabilme ve kendi öyküsüne sahip çıkabilmeyi istediğini anlatan Koçan, şu değerlendirmede bulundu:
'Onun için de galiba birilerinin bu duruma sessiz de olsa kafa tutması lazım. Baksı Müzesi, aslında böyle küçük bir kafa tutmadır. Her şeyi merkeze taşıyan, kimliksizleştirerek arasallaştıran bir sisteme karşı, 'benim, sizin tayin ettiğiniz kültürel coğrafyaya itirazım var. Ben doğduğum yere gidip orada yeni bir merkez oluşturacağım. Doğduğum topraklardaki insanlarla birlikte yeni bir enerji yaratacağız.' Aslında bu büyük bir hedef, biz de karınca kararınca bir şeyler yaptık.'
Koçan, insanların eninde sonunda niyetleriyle bir noktaya ulaşabildiklerine dikkati çekerek, Baksı Müzesi'nin bu yanıyla muhalif bir tarafı olduğunu belirtti.
Koçan, Baksı'nın, öteki yanıyla da çağı yakalama ve gidenleri de geri çağırarak buradaki insanlarla daha güzel bir dünya için daha çok üretmek ve birliktelik ortamları yaratmak istediğini söyledi.
Müzenin asıl amacının, göç verilmemesi ve bulunulan yerde daha mutlu bir hayat üretilmesi olduğuna işaret eden Koçan, 'İnsanları sadece burada tutmak yetmiyor. Buranın, üreterek mutluluğu yakalamak gibi çok temel bir meselesi var.' diye konuştu.
- 'Bu sergi, aslında biraz zulüm sergisidir'
Koçan, serginin adının 'Ayağımdaki Diken' olduğunu anımsatarak, sergiyi, 17 yıldır büyük uğraşlarla kurdukları müzede sergileme fikrinin dostlarına ait olduğunu aktardı.
Sergiyi geçen yıl 70'inci yaşında açmayı planladığını ancak farklı nedenlerle 71. yaşında açabildiğini belirten Koçan, şu değerlendirmede bulundu:
'Sergideki Hüsamettin Koçan ile Baksı Müzesi projesinde adanmışlığı olan Hüsamettin Koçan aynı insan ve aynı amaçla sanat yapıyor. Ben müzeyi adeta bir resim, heykel yapar gibi yaptım çünkü başka türlü bir projenin bu kadar uzun sürmesine tahammül edilemezdi. Onun için benim bir anlamda en büyük sanat yapıtım Baksı Müzesi. Bu mekanı kurduktan sonra içine yeni bir şeyler koymam lazımdı orada da müracaat ettiğim kaynak kendi öz yaşamım oldu.'
Koçan, öğrencilerine yıllarca, 'Oğlum, kızım aklınızı kullanın.' dediğini ancak son yıllarda bunu değiştirerek, 'Kalbinizi aklınızla birleştirin.' önerisinde bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Kalbiniz olmadan aklınızla yaptığınız şey insani olmayabilir. Onun için de galiba vicdan dediğimiz kavram üstünden ancak aklımızla yürüyebiliriz fakat yanında duygusu, duyarlılıkları olan akılla birlikte. O nedenle de kendi çocukluğuma, geçmişime, deneyimlerime, kalbimi öne çıkararak yeni bir yaklaşım sergiledim. Bu yaklaşım beni çocukluğuma doğru bir yolculuk anına denk düşürdü. Sergidekilerle 60 yıl önce burada inekleri otlatan Hüsamettin'e, 65 yıl önce orada babasını mezarlıkta bekleyen Hüsamettin'e ulaştım.'
Çocukluktaki hayatın çok saf, yalın ve derinlikli olduğunu anımsatan Koçan, şunları kaydetti:
'Kendi içinde masalları, fantezileri ve ninnileri vardı. Onları tekrar hatırlamak bu sergiye denk düştü. Bu, beni yoğunluklu olarak çocukluğuma götüren, oradaki malzemeyle çağdaş bir dil üreten sergi oldu. Bayburtlular için 'Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi.' derler ya bu sergi aslında biraz zulüm sergisidir. Sergiyi okuyabilmek için daha dikkatli bakmak lazım. Sessiz, kuşatmayan, yalın. Nasıl anılar sessiz ve yalınsa, sergi de o kadar sessiz ve yalın bir sergidir.'
Konuşmaların ardından Bakan Ağbal, eşi Mehtap Ağbal, Bayburt Valisi Ali Hamza Pehlivan, AK Parti İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, AK Parti Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu, Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Hüsamettin Koçan ve eşi Oya Koçan ile kurdele keserek serginin açılışını gerçekleştirdi.
Koçan, sergiyi gezen Ağbal ve davetlilere eserler hakkında bilgi aktardı.
Kent merkezine 45 kilometre mesafede Bayraktar köyünde bulunan Baksı Müzesi'nde yer alan sergi, yıl sonuna kadar açık kalacak.
Çağdaş ve geleneksel sanatları 2010 yılından itibaren aynı çatı altında barındıran, atölyelerle yöre insanına eğitim ve istihdam imkanı sağlayan Baksı Müzesi, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne sahip. Baksı Müzesi, ayrıca 2014 yılında TBMM Onur Ödülü'ne layık görülmüştü.
- Ağbal'ın esnaf ziyareti
Öte yandan Bakan Ağbal, merkeze bağlı Camii Kebir Mahallesi'nde esnaf ziyaretinde de bulundu.
Esnafın sorunlarını dinleyen Ağbal, tescilli bir binanın altındaki marangoz atölyesini ziyaret etti.
Atölye sahibi Hakkı Kodal ile bir süre sohbet eden Ağbal, yaklaşık 100 yıllık geçmişe sahip tescilli binayı, restorasyonu karşılığında Bayburt Üniversitesine devretmesi teklifini sundu.
Ağbal, yapının mülkiyet hakkının Kodal'da kalacağını belirterek, 'İç ve dış tadilatı yapılacak. İçinin ahşap malzemesini elden geçireceğiz. Yapıyı kuvvetlendireceğiz, sen de yapıyı 20 yıllığına Kültür Merkezi olarak kullanılması şartıyla Bayburt Üniversitesine devredeceksin.' dedi.
Kodal, Ağbal'ın teklifine karşılık, 'Bir düşünelim ama biz tescilin kaldırılmasını istiyoruz.' diye konuştu.
Ağbal, 'Düşünmeyin Allah aşkına bir söz verin. Siz ne yapacaksınız yıkacak mısınız burayı? Allah aşkına bu bina yıkılır mı? Burası çok güzel. Burayı Bayburt'a kazandıralım.' ifadelerini kullandı.
Bakan Ağbal, daha sonra aynı mahaledeki bir çay ocağını ziyaret ederek, vatandaşlarla sohbet etti.
Vatandaşların, Bayburt Devlet Hastanesinin en kısa zamanda yapılması isteklerini dile getirmesi üzerine Ağbal, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ı cep telefonundan aradı ve konuşmayı hoparlörden vatandaşlara dinletti.
Ağbal'ın, vatandaşların talebini iletmesi üzerine Bakan Akdağ, 'Bayburt'ta öyle bir hastane yapacağız ki Erzurum'da öyle bir hastane olmayacak.' dedi.
Bakan Ağbal, Sağlık Bakanı Akdağ'ın hastane projesinin her aşamasıyla birebir ilgilendiğini belirterek, 'Bakanımız, çiziminden teknik detaylarına kadar çalıştı, çalışmaya da devam ediyor. Her şey ile bizzat ilgileniyor ve 'bu benim müstesna bir eserim olacak.' diyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Akdağ'a teşekkür eden Ağbal, 'Allah sizden razı olsun, Türkiye'de sağlık sistemine son 15 yılda kazandırdıklarınız başımızın üstüne ama Bayburt'a yapacağınız hastaneden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.' ifadelerini kullandı.