Çocuklarda Suç Eğilimine Dikkat
Günümüzde tüm dünyada, çocuk suçluluğunun önemli bir sorun olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, bu nedenle çocuklarda suç eğilimine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Nişantaşı Psikiyatri Merkezi’nden Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, çocuklarda suç eğilimi konusunda yaptığı açıklamada, “Giderek artış gösteren bu duruma doğru müdahale edebilmek için, çocukların neden suça sürüklendiğini anlamak gerekiyor. Zihinsel yetersizlikler, düşük zeka düzeyi, suça karışma ihtimalini arttırır. Çünkü etki altında kalmayı kolaylaştırır. Bu çocuklar kötü niyetli kişiler tarafından kolaylıkla kandırılabilirler. Ayrıca, bu durum çocuğun okuldaki başarısını ve uyumunu etkiler. Çocuğun okula ilgisi azalır, okuldan kaçabilir. Böylece olumsuz ortamlarda bulunabilir” dedi.
“Çocuğun adil olmayan bir dünyaya inanması da, çocuk suçluluğunu hazırlayan önemli bir etkendir”
Suça karışmış çocukların yaşamlarında, aileleri tarafından ihmal edilme, şiddete maruz kalma ve cinsel istismar oranının yüksek olduğunun bilinmekte olduğunu ifade eden Üney, “Çocukken fiziksel şiddete maruz kalan bireyler, şiddet içeren suçlar işleyebilirler. Çocukluk travmaları, çocuğun adil ve güvenilir dünyaya olan inancını sarsar. Çocuğun adil olmayan bir dünyaya inanması da, çocuk suçluluğunu hazırlayan önemli bir etkendir. Suça yönelmiş çocuklarda davranış bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi tanılarla sık karşılaşılmaktadır. Ayrıca anne ve babadaki ruhsal bozukluklar da, çocukta suça zemin hazırlamaktadır” diye konuştu.
Suça yönelen çocukların çoğunlukla geniş ailelerden gelmekte olduğunu kaydeden Dr. Üney, “Ailede çocuk sayısı arttıkça, ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması zorlaşır. Anne-babalar çocuklarını denetimde yetersiz kalabilirler. Gereksinimlerini aileleri tarafından karşılanmayan çocuklar, farklı baş etme yollarına yönelebilir ve suça sürüklenebilirler. Ayrıca suça itilmiş çocukların ailelerinin, genellikle düşük eğitim seviyesine sahip oldukları görülmektedir. Baskıcı, fiziksel cezalara yer veren, tutarsız ailelerde yetişen çocuklarda; saldırganlığa sık rastlanmaktadır. Bunun tam tersi şekilde, çocuğun tüm isteklerini karşılayan, çocuğu aşırı serbest bırakan ve şımartan ailelerde büyüyen çocuklar ise, kendi istek ve davranışlarını kontrol etmeyi öğrenemezler. Kurallara uyum sağlayamazlar. Anne babanın bu tutumu, çocukta kontrolsüz davranışlara ve suça yol açabilir. Anne ve baba arasındaki problemli ilişki, çocuklar için güvensiz bir ortam yaratır. Çocuk ev ortamını tercih etmez ve zamanı ev dışında geçirmeyi tercih eder. Bu suça yönelmeye sebep olabilir. Bazen çocuk bu olumsuz davranışları yalnızca anne babasına tepki olarak gösterir. Ölüm, boşanma gibi nedenlerle aile bütünlüğünün bozulması, çocukta uyum ve davranış bozukluklarına yol açabilir. Özellikle tek ebeveynli aileler, gelir yetersizliği yaşayabilir. Çocuklarını daha az kontrol edebilirler. Böylece çocuk suça yönelebilir. Evlilik ilişkilerindeki problemler, yoksulluk, çocuktaki fiziksel ya da gelişimsel problemler, çocuğun anne ya da baba tarafından istenmemesine sebep olabilir. Ailesi tarafından istenmediğini hisseden çocuk, ailesine karşı öfke hisseder. Saldırgan davranışlarda bulunabilir. Suça karışabilir. Ailede suça karışmış bir kişi olduğunda, çocuğun suça sürüklenme olasılığı da artar. Çünkü çocuk, anne ve babasını model alır. Anne ya da baba tutuklanarak cezaevine girmişse, aile parçalanmış olur. Ayrıca bu durum; çocuğun arkadaş çevresinde dışlanmasına ve daha olumsuz arkadaş gruplarına yönelmesine sebep olabilir” açıklamalarında bulundu.
“Kültürel farklılıklar düşmanlık duygularını ortaya çıkarabilir”
Olumlu okul şartlarının, çocuğun hayatındaki dezavantajları telafi edebildiğini vurgulayan Dr. Üney, “Ailenin bir sebeple çocuğun ilgi ve sevgi ihtiyacını karşılayamaması durumunda, bu görevi okul üstlenebilir. Düzenli okula gitmek, çocuğun kötü çevrelerle olan ilişkisini kesebilir. Ayrıca çocuğun toplumsal kurallara uymasını sağlar. Ancak tam tersi şekilde okullarda hissedilen sert disiplin, kurallar ve topluma karşı saygılarının azalmasına da sebep olabilir. Çocukların okuldaki arkadaşları tarafından reddedildiğini algılaması da suça yönelme davranışlarını arttırmaktadır. Özellikle ergenlik döneminde çocuk; arkadaş grubunun etkisine, her zamankinden daha açıktır. Arkadaş grubunda saldırgan davranışları olan, suça eğilimli çocukların olması, çocuğu suça yöneltebilir. Suça yönelen çocukların büyük bir kısmının, suç öncesinde boş zamanlarını internet kafelerde geçirdikleri saptanmıştır. Göç sürecinde, alışılmış sosyal çevreden kopma, maddi ve manevi destekten yoksun kalma ve ekonomik sıkıntılar suça neden olabilir. Kültürel farklılıklar düşmanlık duygularını ortaya çıkarabilir. Göç eden genç, kendisinin bir parçası olmadığını düşündüğü sosyal kurumlara ve düzene saygı duymayabilir. Bu nedenle hangi davranışın yanlış veya suç olduğu konusunda karmaşaya düşer. Göç ve kentleşmenin getirdiği yoksulluk, çocukların çalışma hayatına girmesine neden olur. Çalışan çocuk; aile denetiminden uzak kalır, olumsuz davranışlara karşı korumasız hale gelir ve suça yönelebilir. Ekonomik olarak zayıf bölgelerde yaşayan çocuklarda suç oranı daha fazladır. Çünkü çocuk, isteklerine yasal yollarla ulaşma fırsatının olmadığını düşünür. Ümitsizlik yaşar ve suça yönelebilir. Düşük sosyoekonomik düzey, suçluluk için tek neden olmasa da, suça elverişli bir ortam hazırlamaktadır” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
“Çocuğun adil olmayan bir dünyaya inanması da, çocuk suçluluğunu hazırlayan önemli bir etkendir”
Suça karışmış çocukların yaşamlarında, aileleri tarafından ihmal edilme, şiddete maruz kalma ve cinsel istismar oranının yüksek olduğunun bilinmekte olduğunu ifade eden Üney, “Çocukken fiziksel şiddete maruz kalan bireyler, şiddet içeren suçlar işleyebilirler. Çocukluk travmaları, çocuğun adil ve güvenilir dünyaya olan inancını sarsar. Çocuğun adil olmayan bir dünyaya inanması da, çocuk suçluluğunu hazırlayan önemli bir etkendir. Suça yönelmiş çocuklarda davranış bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi tanılarla sık karşılaşılmaktadır. Ayrıca anne ve babadaki ruhsal bozukluklar da, çocukta suça zemin hazırlamaktadır” diye konuştu.
Suça yönelen çocukların çoğunlukla geniş ailelerden gelmekte olduğunu kaydeden Dr. Üney, “Ailede çocuk sayısı arttıkça, ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması zorlaşır. Anne-babalar çocuklarını denetimde yetersiz kalabilirler. Gereksinimlerini aileleri tarafından karşılanmayan çocuklar, farklı baş etme yollarına yönelebilir ve suça sürüklenebilirler. Ayrıca suça itilmiş çocukların ailelerinin, genellikle düşük eğitim seviyesine sahip oldukları görülmektedir. Baskıcı, fiziksel cezalara yer veren, tutarsız ailelerde yetişen çocuklarda; saldırganlığa sık rastlanmaktadır. Bunun tam tersi şekilde, çocuğun tüm isteklerini karşılayan, çocuğu aşırı serbest bırakan ve şımartan ailelerde büyüyen çocuklar ise, kendi istek ve davranışlarını kontrol etmeyi öğrenemezler. Kurallara uyum sağlayamazlar. Anne babanın bu tutumu, çocukta kontrolsüz davranışlara ve suça yol açabilir. Anne ve baba arasındaki problemli ilişki, çocuklar için güvensiz bir ortam yaratır. Çocuk ev ortamını tercih etmez ve zamanı ev dışında geçirmeyi tercih eder. Bu suça yönelmeye sebep olabilir. Bazen çocuk bu olumsuz davranışları yalnızca anne babasına tepki olarak gösterir. Ölüm, boşanma gibi nedenlerle aile bütünlüğünün bozulması, çocukta uyum ve davranış bozukluklarına yol açabilir. Özellikle tek ebeveynli aileler, gelir yetersizliği yaşayabilir. Çocuklarını daha az kontrol edebilirler. Böylece çocuk suça yönelebilir. Evlilik ilişkilerindeki problemler, yoksulluk, çocuktaki fiziksel ya da gelişimsel problemler, çocuğun anne ya da baba tarafından istenmemesine sebep olabilir. Ailesi tarafından istenmediğini hisseden çocuk, ailesine karşı öfke hisseder. Saldırgan davranışlarda bulunabilir. Suça karışabilir. Ailede suça karışmış bir kişi olduğunda, çocuğun suça sürüklenme olasılığı da artar. Çünkü çocuk, anne ve babasını model alır. Anne ya da baba tutuklanarak cezaevine girmişse, aile parçalanmış olur. Ayrıca bu durum; çocuğun arkadaş çevresinde dışlanmasına ve daha olumsuz arkadaş gruplarına yönelmesine sebep olabilir” açıklamalarında bulundu.
“Kültürel farklılıklar düşmanlık duygularını ortaya çıkarabilir”
Olumlu okul şartlarının, çocuğun hayatındaki dezavantajları telafi edebildiğini vurgulayan Dr. Üney, “Ailenin bir sebeple çocuğun ilgi ve sevgi ihtiyacını karşılayamaması durumunda, bu görevi okul üstlenebilir. Düzenli okula gitmek, çocuğun kötü çevrelerle olan ilişkisini kesebilir. Ayrıca çocuğun toplumsal kurallara uymasını sağlar. Ancak tam tersi şekilde okullarda hissedilen sert disiplin, kurallar ve topluma karşı saygılarının azalmasına da sebep olabilir. Çocukların okuldaki arkadaşları tarafından reddedildiğini algılaması da suça yönelme davranışlarını arttırmaktadır. Özellikle ergenlik döneminde çocuk; arkadaş grubunun etkisine, her zamankinden daha açıktır. Arkadaş grubunda saldırgan davranışları olan, suça eğilimli çocukların olması, çocuğu suça yöneltebilir. Suça yönelen çocukların büyük bir kısmının, suç öncesinde boş zamanlarını internet kafelerde geçirdikleri saptanmıştır. Göç sürecinde, alışılmış sosyal çevreden kopma, maddi ve manevi destekten yoksun kalma ve ekonomik sıkıntılar suça neden olabilir. Kültürel farklılıklar düşmanlık duygularını ortaya çıkarabilir. Göç eden genç, kendisinin bir parçası olmadığını düşündüğü sosyal kurumlara ve düzene saygı duymayabilir. Bu nedenle hangi davranışın yanlış veya suç olduğu konusunda karmaşaya düşer. Göç ve kentleşmenin getirdiği yoksulluk, çocukların çalışma hayatına girmesine neden olur. Çalışan çocuk; aile denetiminden uzak kalır, olumsuz davranışlara karşı korumasız hale gelir ve suça yönelebilir. Ekonomik olarak zayıf bölgelerde yaşayan çocuklarda suç oranı daha fazladır. Çünkü çocuk, isteklerine yasal yollarla ulaşma fırsatının olmadığını düşünür. Ümitsizlik yaşar ve suça yönelebilir. Düşük sosyoekonomik düzey, suçluluk için tek neden olmasa da, suça elverişli bir ortam hazırlamaktadır” şeklinde konuştu.