Talas Tanıtım Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği Talas'ı Güzelleştirecek
Talas Tanıtım Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Alemdar, tarihi ve doğal dokusu tahrip edilen Talas’ı güzelleştirmek için dernekleştiklerini söyledi.
2013 yılında dernek kurmaya karar verdiklerini ifade eden Başkan Mustafa Alemdar, “Amacımız, Talas’ı tanıtmak, tarihi dokuyu korumak, Talas’taki yoksul öğrencilere elimizden geldiğince yardımcı olabilmek” dedi.
Derneğin, halihazırda 73 üyesi bulunduğunu kaydeden Başkan Mustafa Alemdar, derneğe üye olmak için Talas’ı sevmenin yeterli olduğunu dile getirdi. 150 bin civarındaki nüfuslu Talas’ta yerlilerin oranının yalnızca yüzde 8 civarında olduğuna dikkat çeken Başkan Mustafa Alemdar ile gerçekleştirilen söyleşinin ayrıntıları şöyle:
‘Talas’ın yerli’sinden ne anlamak lazım?
Yani en az üç kuşak burada olanlar. Onlar Harman, Han Mahallesi, Kiçiköy, Tablakaya, Yukarı Mahalle’de yaşıyor.
“Talaslıların mesleği şoförlüktü”
Talas yerlileri, ekonomik, eğitim, kültür bakımından nasıl insanlardır? Eğitim seviyesi biraz daha yüksek diye tahmin ediyorum.
Eğitim seviyesi genellikle yüksektir. Talas’ın mesleklerinden biri şoförlüktür; otobüs, dolmuş şoförlüğü Talaslıların geçim kaynağı idi. Ama şu anda kalmadı. Ekonomik olarak Talas, ortanın üzerinde ya da orta seviyede. Gerçi ekonomik olarak daha alt düzeyde olanlar Talas’ta kaldı Genellikle İstanbul, Ankara, İzmir’de ikamet ederler.
Kentteki ilk nakliye taşımacılığı ‘Talas Birlik’ adıyla Talas’ta kuruldu
Geçmişte nasıl bir yerleşim birimiymiş Talas?
Talas’ın kuzey kısmından itibaren Yıldırım Beyazıt ve Tavlusun yoluna giden kısmına kadarki alanlar Talas sınırına dahil. Eskiden oralarda kabak, karpuz, kavun, salatalık yetişirmiş. Anayurt ve Derevenk’de eskiden üzüm bağları var imiş. Şimdi imara açıldı, üzümlükler gitti, bahçeler gitti. Benim dedelerim tarımla geçinirmiş. Ama tarım bitince nakliyeciliğe başlamışlar. Eskiden yaylı araba dediğimiz at arabaları ile yapılırmış taşımacılık. Hepsi şoför esnafı. Kayseri’deki kurulan ilk nakliye taşımacılığı da Talas Birlik adı altında kurulmuştur. Şoförlük sayesinde il dışına yapılan seyahatler de Talas’ta daha farklı bir yapının da oluşmasını sağladı. 30’lu yıllarda Talas’ta araba vardı.
‘Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun’ Talas şarkısı
Mesela ‘Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun’ şarkısı Talas’ındır. O yıllarda Talas’tan dışarıya göç başlamış. Bir de tarihten beri Ermeniler, Rumlar’la dar bir alanda yaşamaları Talas’ın hoşgörülü ve kozmopolit bir yapıya daha alışkın olmasını sağladı. Örneğin büyüklerimiz anlatır; 1930’larda bizim bir ahbabımızın kızı Talas’tan Kayseri’ye gelin gitmiş, ‘Tüh tüh görüyor musun köylüye gelin gitti’ demiş Talaslılar.
“Ok yaydan çıktı, Talas eskisi gibi olmaz”
Talas tarihi dokusunu kaybetmek üzere idi ve yarısını da kaybetti. Yukarı Talas’a çıkıp aşağı baktığınızda, ilçenin zaten taş yığını haline geldiğini görürsünüz. Eskiden burası Yeşil Talas’tı ama şimdi Beton Talas. Anayurt tarafında 6 bin konutluk proje yapıldı, İmar Yasası gereği diğer taraflar ranta açıldı, öyle de olunca maalesef beton yığınına döndü Talas. Maalesef ok yaydan çıktı. Talas’ın tamamen eskisi gibisi olması mümkün değil.
Talas’ın kuyumcularının ışığı Kayserililerin gözünü alırdı
Talas’ta bir çarşının varlığını duyardık
Tabi, Kayseri çarşısından bile büyükmüş. 1924’te o Rumlar’ın Mübadele ile gitmesinden sonra çarşılar kapanıyor. 1800’lerin başından o zamana kadar Talas’ta yüksek vergi oranları ile ihracat yapılıyor. Erciyes Üniversitesinden biri de bunu tez çalışması olarak hazırladı, Talas’tan Bünyan’a kadar yetişen ve boya için kullanılan‘çehre’ bitkisinin ihracatı söz konusu o zamanlarda. 1890’lı yıllarda bu çarşıda 300 civarında dükkan olduğu, toptan ticaret, kumaş ticareti, kuyumculuk yapıldığı, Uzak Doğu tarafından altın geldiği, burada işlenerek Bursa ve İstanbul Kapalıçarşısı’na gönderildiği, bu nedenle ciddi ciroları olduğu kayıtlarda yer alıyor. Karaman Bayırının üzerindedir o çarşı. Dükkanlar virane olsa da hala durur orada. İşte tam orada kuyumcular varmış, öğleden sonra kuyumcu dükkanlarına vuran ışık, aşağıda insanların gözünü alırmış. Çalıştıranların tamamı Ermeni ve Rum’lar, bundan dolayı gayri Müslimler zenginleşiyorlar. Talas’ın şu anda ayakta olmayan yüzlerce konağını inşa ediyorlar ki, içi ayrı, dışı ayrı güzel. Taş ve ahşap işçiliği çok yaygın. 52 konak Talas Belediyesi’nin mülkiyetine geçirildi.
“Rumlar Mübadele’den, Ermeniler ticaretten gitti”
Rum’lar Mübadele ile gitti, Ermeniler’e ne oldu?
Ermeniler 1915’ten dolayı burayı kısmen terk etmişler. 1915’te sadece üç asayiş olayı var burada, ciddi bir olay yok yani. Tehcir’den dolayı değil de, daha ziyade ticaretten dolayı Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Brezilya’ya kadar giden Ermenilerimiz var; Gülbenkyan, Onasis Oğlu, Makarios Talaslı.
“Vali Nazmi Toker konakları yıkmak şartıyla satışa çıkardı”
O içi başka, dışı başka güzel konakların ne kadarı günümüze gelebilmiş?
1937’de o zamanın valisi Nazmi Toker, bir Türklük içgüdüsü ile bir karar alıyor ve fotoğraflarda gördüğümüz büyük devasa konakların bazılarını değerinin yüzde 1’ine, 2’sine Türk vatandaşlara satıyor. Yapılan satışta tek şart var, iki-üç ay içinde konağın yıkılıp taşının, direğinin satılması. O zaman büyük konakların yüzde 95’i yıkılıyor.
Ayrıca, ilk Mübadele yıllarında da Atatürk’ün yaptığı anlaşmaya göre, buraya Yunanistan’dan gelen ailelere 5 yıl oturma şartı getiriliyor. Yunanistan’dan gelenler 5 yıl oturduktan sonra tamamını satıp gitmişler, onlar sattıktan sonra da kalanlar, o satış yapılan evler zaten, onlar da özellikle Tablakaya Mahallesinde bulunuyor. Ama 1937’de Vali Nazmi Toker, yıkım şartıyla satış yaptırdığı için 40’lı yıllara kadar bütün konaklar, duvarlar yıkılıyor.
Son Ermeniler 60’da gitti
1937’den sonra bir kırılma var mı, tarihi dokunun yok oluşuna dair?
60’larda bir göç var. Son Ermeni aileler ayrılıyor Talas’tan. Amerikan Koleji’nin Hastanesi kapatılıyor. Yapılar Türklere kalıyor, Türklerin de ekonomik durumları iyileştikçe, eski evlerin yerine yavaş yavaş betonarme binalar inşa etmeye başlıyor.
‘Osmanlı Sokağı’ değil, ‘Ali Saip Paşa Sokağı’
Ali Saip Paşa Sokağı’ndaki evler hangi dönemden kalma?
Öncelikle Osmanlı Sokağı demediğiniz için teşekkür ederiz. Ali Saip Paşa eski bir genel kurmay başkanı, oradaki caminin ve caddenin adını da kendisinden almış. Orada da Ermeni evleri çok. Mesela ilk Kız Mektebi orada; sokağın sonuna doğru tepesi çökmüş bina. Orada eksikleri olsa da bir restorasyon yapıldı. Gönül isterdi ki, bu kadar harcama yapılmışken sadece bina yüzeyleri değil, iç taraflarında da ıslah çalışması yapılsın. Ama o iyileştirme yine de oraya ve kente zenginlik kattı. Sadece Ali Saip Paşa Sokağı değil, Fevzioğlu Konağı restore edildi, bugün Yaman Dede denen ama aslında Alaybeylerin Konağı olan bina restore edildi ama bunları kazandırmak lazım. Yalnızca restore edip protokol ziyaretlerinde ya da belli günlerde açmaktan ziyade hayatın içinde değerlendirmek lazım ki binalar yaşasın.
“Amaç, Talas’ın tarihini geleceğe taşımak”
Talas’la ilgili hedefler neler?
Atatürk 4 Şubat 1934’de Talas’a gelmiş, şimdilik sadece sayfamızda yayınlıyoruz ama buna dair bir etkinlik planımız var.
Talas eskiden ‘Yeşil Talas’ olarak bilinirmiş ama şimdi yeşillik yok. Yukarı Talas’ta sulama suyu yok çünkü. Belediye ile görüşmelerimiz devam ediyor.
Bu yıl kışın Yukarı Talas’taki köylere destek olarak ellerimizle ördüğümüz şapkaları, aldığımız çorapları, gocukları teslim ettik, bu çalışmamız bu yıl da devam edecek.
Harman Meydanında 250 kişilik iftar yemeği verdik. Yemeklerimizi kendimiz yaptık, yine o etkinliğimiz bu yıl da sürecek. Bu yılki hedefimiz 500 kişiye iftar vermek. Tüm Talas’lıları bekliyoruz.
Talas’taki Karaman Bayırı, Ağabayır gibi alanlarda yürüyüş yollarının yapılması için Belediye ile işbirliği içindeyiz. İnsanlara spor yaptırabilme açısından bu şekilde güzergah belirlemekte fayda vardı. Yürürken insanların rahat olabilmesi için oraların düzenlenmesi gerekiyor. Oralarda Arnavut kaldırımları var. Ancak çok yıpranmış olduğu için yürümek güç. Onlar düzenlenecek.
Talas’ın kültürünü açığa çıkarmak için yaşlılarla röportajlar yapıyoruz. Ara sıra bunları derneğin sayfasında paylaşıyoruz. Sonra bunları amatörce de olsa bir filme dönüştüreceğiz. Bir envanter çalışması yapıyoruz. O yaşlıların röportajlarından her defasında farklı şeyler öğreniyoruz. Yemekler, düğünler, kış akşamları, günlük yaşam, meslekler...
Dolayısıyla Talas’ın tarihinin geleceğe kalması için çalışmalar yapıyoruz ama sosyal hayattan da kopmamaya çalışıyoruz.