Bengisu Eken Açıklaması 'Obezite 21.Yüzyılın En Önemli Halk Sağlığı Sorunudur'
Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Bengisu Eken, obezitenin, 21.yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.
Eken, 21. yüzyılın küresel boyuttaki en önemli halk sağlığı problemi olduğuna değinerek obezite ile ilgili detaylı bilgilendirmelerde bulundu.
Obezitenin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından "Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi" şeklinde tanımlandığını belirten Bengisu Eken, yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının ortalama yüzde 15-20’sini, kadınlarda ise yüzde 25-30’unu yağ dokusunun oluşturduğunu, erkeklerde bu oranın yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üzerine çıkması durumunda obezitenin söz konusu olduğunu ifade etti.
Obeziteyi belirlemek için Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırmasının kullanıldığını ve genellikle Beden Kitle İndeksi (BKİ)’nin esas alındığını söyleyen Diyetisyen Eken, BKİ’nin, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m) karesine (BKİ=kg/m2 ) bölünmesiyle elde edilen bir değer olduğunu belirtti.
Eken, “BKİ boy uzunluğuna göre vücut ağırlığını değerlendiren bir gösterge olup, vücutta yağ dağılımı hakkında bilgi vermemektedir. Optimum sağlığa ulaşmak için erişkin nüfus BKİ değerlendirmesi<18,5 kg/m2 zayıf, 18,5-24,9 kg/m2 normal, 25,0-29,9 kg/m2 fazla kilolu (pre obez), 35,0-39,9 kg/m2 obez, >40,0 kg/m2 grade I,II ve III olarak değerlendirilmektedir” dedi.
Bengisu Eken, obezitenin 21.yüzyılın küresel boyutta en önemli halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekerek, dünyada hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde obezitenin her geçen gün artış göstermekte olduğunu vurguladı.
Obez ve fazla kilolu olmanın sağlık üzerine etkileri
“Obezite, tedavi edilmediği takdirde yan etkileri ile yaşam süresini kısaltan, yaşam kalitesini bozan, doku ve organları olumsuz etkileyen kronik bir hastalıktır.” diyen Eken, obezitenin neden olduğu rahatsızlıkları şöyle sıraladı: “Kalp-Damar Sistem Hastalıkları: Kalp yetersizliği, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, periferik damar hastalıkları, Nörölojik Hastalıklar: İnme, beyin kanaması, sinir sıkışmaları, Metabolik-Hormonal Komplikasyonlar: İnsülin direnci, hiperinsülinemi, tip 2 DM, dislipidemi, hipertansiyon, gut hastalığı, Solunum Sistemi Hastalıkları: Obezite-Hipoventilasyon Sendromu, obstrüktif uyku apne sendromu, Sindirim Sistemi Hastalıkları: Gastroözofagial reflü hastalığı, hiatal herni (mide fıtığı), kolelitiazis (safra kesesi taşı) ve safra kesesi hastalığı, karaciğer hastalığı: yağlı karaciğer ve siroz, Genitoüriner Sistem Hastalıkları: Cinsel işlev bozuklukları, obstetrik (gebelik ve doğum) komplikasyonları, Deri Hastalıkları, Cerrahi Komplikasyonlar. Anestezi, yara komplikasyonları, enfeksiyonlar, insizyonal herni (ameliyat yerinde fıtık gelişmesi), Kanser (özellikle hormona özgü kanserler): Meme, kalın barsak, rahim ağzı, rahim, yumurtalık, safra kesesi, böbrek, prostat, Obezitenin Mekanik Komplikasyonları: Artrit, artroz, düşmeye eğilim, Psiko-sosyal Komplikasyonlar: Psikolojik sorunlar, sosyal izolasyon.”
Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri
Diyetisyen Bengisu Eken, obezitenin oluşmasındaki risk faktörlerinin ise şunlar olduğunu belirtti:” Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite yetersizliği, yaş, cinsiyet eğitim düzeyi, sosyo-kültürel etmenler, gelir durumu, hormonal ve metabolik etmenler, genetik, psikolojik etmenler, sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama, sigara- alkol kullanma alışkanlığı, kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.), doğum sayısı ve sık doğum aralığı, anne sütünün yetersiz alınması.”
Eken, açıklamasına şu bilgilerle devam etti, “Obezite, ülke ekonomilerini doğruda veya dolaylı olarak etkilemektedir. Obezite ile ilgili sağlık harcamaları gelişmiş ülkelerde tüm sağlık harcamalarının yüzde 2-7’sini oluşturmaktadır. Obezite ile mücadelede DSÖ başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş, tüm dünyada beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarının yerleştirilmesi ve hareketli yaşam biçiminin benimsenmesi konularında çeşitli programlar geliştirerek öncülük etmekte ve dünyadaki birçok ülke tarafından bu çabala farklı strateji ve eylem planları şeklinde bireylere ulaştırılmaya çalışılmaktadır.”
“Obezite oluşmadan korunma büyük önem taşımaktadır” diyen eken aynı zamanda, “Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adolesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle aile, okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir. Tüm maddi manevi kayıpları önlemenin en önemli yolu obeziteyi önlemektir. Bu amaçla obezite ile mücadele, anne karnından başlayarak hayatın sonuna kadar sürdürülmesi gereken bir zorunluluktur. Bu nedenle, günlük yeme alışkanlıklarının sağlıklı yöne kaydırılması, fiziksel aktivite düzeyinin yükseltilmesi ve diğer sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılması, gerek önleme gerekse tedavide önem taşımaktadır” diye konuştu.
Obeziteye karşı tedbirler ve önlemler
Son olarak da obeziteyi koruyucu ve önleyici tedbirlerden de bahseden Eken, “Boy uzunluğuna uygun kilo ölçüsünü hedefleyip kilo almaktan kaçınmak, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı edinerek, besinlerle aldığımız enerji ile harcadığımız enerjiyi dengelemek, uyku ve öğün saatlerine dikkat ederek düzenli bir yaşamı benimsemek, gelişigüzel diyetler yerine mutlaka bir uzmandan yardım alarak diyet yapmak, yağlı şekerli ve unlu besinlerden uzak durmak, bebeklerimizi en az 1 yıl anne sütüyle beslemek, besinler pişirilirken kızartma, kavurma yerine haşlama, fırında pişirme, buğulama yöntemiyle az yağda pişirmek, bol su içmek ve bedenimize uygun fiziksel aktivite yöntemlerini her gün yerine getirmek, detaylı bilgi almak için sağlık kuruluşlarımızdan bilgi almak şeklinde sıralanabilir” diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: İHA
Obezitenin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından "Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi" şeklinde tanımlandığını belirten Bengisu Eken, yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının ortalama yüzde 15-20’sini, kadınlarda ise yüzde 25-30’unu yağ dokusunun oluşturduğunu, erkeklerde bu oranın yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üzerine çıkması durumunda obezitenin söz konusu olduğunu ifade etti.
Obeziteyi belirlemek için Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırmasının kullanıldığını ve genellikle Beden Kitle İndeksi (BKİ)’nin esas alındığını söyleyen Diyetisyen Eken, BKİ’nin, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m) karesine (BKİ=kg/m2 ) bölünmesiyle elde edilen bir değer olduğunu belirtti.
Eken, “BKİ boy uzunluğuna göre vücut ağırlığını değerlendiren bir gösterge olup, vücutta yağ dağılımı hakkında bilgi vermemektedir. Optimum sağlığa ulaşmak için erişkin nüfus BKİ değerlendirmesi<18,5 kg/m2 zayıf, 18,5-24,9 kg/m2 normal, 25,0-29,9 kg/m2 fazla kilolu (pre obez), 35,0-39,9 kg/m2 obez, >40,0 kg/m2 grade I,II ve III olarak değerlendirilmektedir” dedi.
Bengisu Eken, obezitenin 21.yüzyılın küresel boyutta en önemli halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekerek, dünyada hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde obezitenin her geçen gün artış göstermekte olduğunu vurguladı.
Obez ve fazla kilolu olmanın sağlık üzerine etkileri
“Obezite, tedavi edilmediği takdirde yan etkileri ile yaşam süresini kısaltan, yaşam kalitesini bozan, doku ve organları olumsuz etkileyen kronik bir hastalıktır.” diyen Eken, obezitenin neden olduğu rahatsızlıkları şöyle sıraladı: “Kalp-Damar Sistem Hastalıkları: Kalp yetersizliği, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, periferik damar hastalıkları, Nörölojik Hastalıklar: İnme, beyin kanaması, sinir sıkışmaları, Metabolik-Hormonal Komplikasyonlar: İnsülin direnci, hiperinsülinemi, tip 2 DM, dislipidemi, hipertansiyon, gut hastalığı, Solunum Sistemi Hastalıkları: Obezite-Hipoventilasyon Sendromu, obstrüktif uyku apne sendromu, Sindirim Sistemi Hastalıkları: Gastroözofagial reflü hastalığı, hiatal herni (mide fıtığı), kolelitiazis (safra kesesi taşı) ve safra kesesi hastalığı, karaciğer hastalığı: yağlı karaciğer ve siroz, Genitoüriner Sistem Hastalıkları: Cinsel işlev bozuklukları, obstetrik (gebelik ve doğum) komplikasyonları, Deri Hastalıkları, Cerrahi Komplikasyonlar. Anestezi, yara komplikasyonları, enfeksiyonlar, insizyonal herni (ameliyat yerinde fıtık gelişmesi), Kanser (özellikle hormona özgü kanserler): Meme, kalın barsak, rahim ağzı, rahim, yumurtalık, safra kesesi, böbrek, prostat, Obezitenin Mekanik Komplikasyonları: Artrit, artroz, düşmeye eğilim, Psiko-sosyal Komplikasyonlar: Psikolojik sorunlar, sosyal izolasyon.”
Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri
Diyetisyen Bengisu Eken, obezitenin oluşmasındaki risk faktörlerinin ise şunlar olduğunu belirtti:” Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite yetersizliği, yaş, cinsiyet eğitim düzeyi, sosyo-kültürel etmenler, gelir durumu, hormonal ve metabolik etmenler, genetik, psikolojik etmenler, sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama, sigara- alkol kullanma alışkanlığı, kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.), doğum sayısı ve sık doğum aralığı, anne sütünün yetersiz alınması.”
Eken, açıklamasına şu bilgilerle devam etti, “Obezite, ülke ekonomilerini doğruda veya dolaylı olarak etkilemektedir. Obezite ile ilgili sağlık harcamaları gelişmiş ülkelerde tüm sağlık harcamalarının yüzde 2-7’sini oluşturmaktadır. Obezite ile mücadelede DSÖ başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş, tüm dünyada beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarının yerleştirilmesi ve hareketli yaşam biçiminin benimsenmesi konularında çeşitli programlar geliştirerek öncülük etmekte ve dünyadaki birçok ülke tarafından bu çabala farklı strateji ve eylem planları şeklinde bireylere ulaştırılmaya çalışılmaktadır.”
“Obezite oluşmadan korunma büyük önem taşımaktadır” diyen eken aynı zamanda, “Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adolesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle aile, okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir. Tüm maddi manevi kayıpları önlemenin en önemli yolu obeziteyi önlemektir. Bu amaçla obezite ile mücadele, anne karnından başlayarak hayatın sonuna kadar sürdürülmesi gereken bir zorunluluktur. Bu nedenle, günlük yeme alışkanlıklarının sağlıklı yöne kaydırılması, fiziksel aktivite düzeyinin yükseltilmesi ve diğer sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılması, gerek önleme gerekse tedavide önem taşımaktadır” diye konuştu.
Obeziteye karşı tedbirler ve önlemler
Son olarak da obeziteyi koruyucu ve önleyici tedbirlerden de bahseden Eken, “Boy uzunluğuna uygun kilo ölçüsünü hedefleyip kilo almaktan kaçınmak, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı edinerek, besinlerle aldığımız enerji ile harcadığımız enerjiyi dengelemek, uyku ve öğün saatlerine dikkat ederek düzenli bir yaşamı benimsemek, gelişigüzel diyetler yerine mutlaka bir uzmandan yardım alarak diyet yapmak, yağlı şekerli ve unlu besinlerden uzak durmak, bebeklerimizi en az 1 yıl anne sütüyle beslemek, besinler pişirilirken kızartma, kavurma yerine haşlama, fırında pişirme, buğulama yöntemiyle az yağda pişirmek, bol su içmek ve bedenimize uygun fiziksel aktivite yöntemlerini her gün yerine getirmek, detaylı bilgi almak için sağlık kuruluşlarımızdan bilgi almak şeklinde sıralanabilir” diyerek sözlerini tamamladı.