Atlantik Konseyi İstanbul Zirvesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1) '(Makedonya) Ülkede meclis başkanlığı seçiminin ardından yaşanan hadiseler endişe vericidir. Şiddet, hiçbir soruna çare olamaz. Olaylarda zarar gören herkese ülkem adına 'geçmiş olsun' diyorum. En başından beri hadiselerden uzak duran Makedonya'daki Türk toplumundan itidalli tavırlarını korumalarını özellikle bekliyoruz' 'Demokrasiye inanıyorsak, demokrasinin sandıklardan çıkan neticenin kabulü olduğuna inanıyorsak, istenilen neticeyi alsak da almasak da seçimin bir galibi olacaktır, bir de mağlubu olacaktır. Öyleyse mağlup olanlar da galip gelenleri takdir etmesi gerekir, saygıyla karşılaması gerekir ki ülkenin huzuru bozulmasın'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Makedonya'da yaşananlara ilişkin, 'Ülkede meclis başkanlığı seçiminin ardından yaşanan hadiseler endişe vericidir. Şiddet, hiçbir soruna çare olamaz. Olaylarda zarar gören herkese ülkem adına 'geçmiş olsun' diyorum. En başından beri hadiselerden uzak duran Makedonya'daki Türk toplumundan itidalli tavırlarını korumalarını özellikle bekliyoruz.' dedi.
Erdoğan, Atlantik Konseyi İstanbul Zirvesi'ndeki konuşmasında, dünyanın çalkantılı bir dönemden geçtiğini, karşı karşıya olunan belirsizlikler sebebiyle küresel geleceği kestirmekte, yarına dair tahminler yapmakta herkesin zorlandığını anlattı.
Bilhassa son yıllarda yaşanan sorunlar karşısında sergilenen atalet, tıkanıklık ve acziyetin geleceğe dair karamsarlığı daha da körüklediğini dile getiren Erdoğan, 'Küresel müesses nizam, coğrafyamızda meydana gelen krizler başta olmak üzere bizleri doğrudan etkileyen meseleler karşısında etkinliğini yitiriyor. BM Güvenlik Konseyi ve AB gibi platformların itibarı ise buralarda söz sahibi birkaç ülkenin kısa vadeli çıkar hesaplarına ne yazık ki kurban ediliyor. Çözüm için kurulan mekanizmalar değişim ihtiyacına cevap veremedikleri için artık daha ziyade sorun üretir hale gelmiştir.' değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında tesis edilen, soğuk savaş sonrasında ise küçük değişikliklerle tahkim edilen mevcut yapının bundan nemalanan ülkeler tarafından aynen korunmaya çalışıldığını ifade ederek, 'Şu gerçeklerin artık idrak edilmesi gerektiğine özelikle inanıyorum. Ya mevcut mekanizmalara format atacak ya da karamsarlık virüsünün bünyemizi daha çok sarmasını seyredeceğiz. Ya yeni aktörlerin talep ve önerilerine daha çok kulak kesilecek ya da çözümsüzlük üreten sisteme suni teneffüs yapmaya devam edeceğiz. Ya tabandan gelen değişim rüzgarını yönetecek ya da bu rüzgarın kasırgaya dönüşüp bizleri yok etmesini bekleyeceğiz.' diye konuştu.
'Önümüzdeki seçenekler bu kadar açık ve nettir. Hiç şüphesiz karşımızdaki bu olumsuz tabloyu olumluya dönüştürmek, krizi fırsata çevirmek bizlerin elindedir. Yıkıcı rekabetin yerine iş birliğini, çatışmanın yerine dayanışmayı, gerilimin yerine uzlaşmayı ikame ettiğimizde farklı bir sürecin kapılarını aralayacağını düşünüyorum.' diyen Erdoğan, Makedonya'daki olaylara de değindi.
Hiç kimsenin ne kadar uzakta olursa olsun başka bölgelerde, başka ülkelerde tezahür eden sorunlardan muaf olamayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Dün yaşanan bir olayı sizlerle paylaşmak suretiyle nereden nereye geldiğimizi ifade etmek istiyorum. Dün Makedonya'da yaşananları hep birlikte takip ettik, gördük. Ülkede meclis başkanlığı seçiminin ardından yaşanan hadiseler endişe vericidir. Şiddet, hiçbir soruna çare olamaz. Olaylarda zarar gören herkese ülkem adına 'geçmiş olsun' diyorum. En başından beri hadiselerden uzak duran Makedonya'daki Türk toplumundan itidalli tavırlarını korumalarını özellikle bekliyoruz. Dost ve kardeş Makedonya'nın bir an önce huzura ve istikrara kavuşmasını da arzu ediyoruz. Ülkedeki tüm siyasi partileri sorunlara diyalog ve uzlaşma yoluyla çözüm bulmaya davet ediyoruz.'
- 'Mağlup olanların galip gelenleri takdir etmesi gerekir'
Erdoğan, Türkiye olarak kadim tarihi ve kültürel ilişkilerin bulunduğu coğrafyalardaki insanların tamamının güvenli ve müreffeh geleceği için her türlü çabayı göstermeyi sürdüreceklerini kaydetti.
Bunun bir şeyi daha gösterdiğini dile getiren Erdoğan, 'Demokrasiye inanıyorsak, demokrasinin sandıklardan çıkan neticenin kabulü olduğuna inanıyorsak, istenilen neticeyi alsak da almasak da seçimin bir galibi olacaktır, bir de mağlubu olacaktır. Öyleyse mağlup olanlar da galip gelenleri takdir etmesi gerekir, saygıyla karşılaması gerekir ki ülkenin huzuru bozulmasın. Bunu özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum.' dedi.
- Suriye'deki kriz
Cumhurbaşkanı Erdoğan iyi ve kötü tüm gelişmelerden hep birlikte etkilenildiği günümüz dünyasında el ele vermeden, sorumluluk bilinciyle hareket etmeden meselelerin çözülemeyeceğini belirterek, Güneydoğu Asya'daki, Afrika'daki ve Ortadoğu'daki sıkıntıların yansımalarını bütün insanlığın hissettiğini anlattı.
Suriye'deki krizin tetiklediği göç dalgasının Türkiye gibi komşu ülkelerin yanında çok daha geniş bir bölgeyi hatta dünyayı etkilediğini ifade eden Erdoğan, örgütlü suçlar, siber saldırılar, gıda güvenliği, iklim değişikliği, ayrımcılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi yeni tehditlerle, sorunlarla ve sınamalarla yüzleşildiğini kaydetti.
Erdoğan, nükleer testler ve balistik füze denemeleri kadar Afrika boynuzundaki kuraklığın da uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğini dile getirerek, adil olmayan bir sistemin sürdürülebilir olmadığını ifade etti.
- 'Sadece kendim söyledim, kendim dinledim'
Güçlünün çıkarlarını, mazlumun haklarının önüne koyan bir yapının güvenlik ve istikrarı tesis edemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Elimizi vicdanımıza koyup şu sorulara samimiyetle cevap vermemiz gerekiyor. Şayet BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplum Suriye konusunda dirayetli davransaydı rejim yeni kimyasal silah saldırılarında, bununla kalmıyorum aynı zamanda konvansiyonel silah saldırılarıyla beraber bu zulmü gerçekleştirebilir miydi? Bu benim yaklaşık 6 yıldır işlediğim bir konudur. Uluslararası toplantılarda, G20 zirvelerinde tüm dostlarla ikili görüşmelerde işlediğimiz bir konudur ama sadece kendim söyledim, kendim dinledim. Bir netice alamadık. Esed rejiminin kendi halkını pervasızca katletmeye devam etmesinin sebebi geçmişte işlediği suçların yanına kar kalması değil midir? Ben devlet terörünü anlamakta zorlanıyorum. Devlet terörü bundan daha başka nasıl olabilir. Katil Esed bir devlet terörü estirmektedir. Eğer insanlık, siyasi liderler dünyada devlet terörüne karşıysa karşı olmaları gereken en önemli ülke ve lider Suriye'dir. Bununla adımı da kararlı bir şekilde eğer atmış olsaydık. Bugün 1 milyona yakın insan Suriye'de ölmezdi. 3 milyona yakın Suriyeli benim ülkele iltica etmezdi. 1,5 milyon insan Lübnan'a iltica etmezdi. 1 milyona yakın insan Ürdün'e iltica etmezdi. Ama bu insanlar şimdi kendi topraklarının dışında kendilerine hayat bulmaya çalışıyorlar. Nerede? Varsa çadırlarda, varsa konteynerlerde. Bu bizim insani sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Öyleyse insanlık sorumluluğumuz gereğini de hep birlikte yerine getirmek durumdayız.'
(Sürecek)
Kaynak: AA
Erdoğan, Atlantik Konseyi İstanbul Zirvesi'ndeki konuşmasında, dünyanın çalkantılı bir dönemden geçtiğini, karşı karşıya olunan belirsizlikler sebebiyle küresel geleceği kestirmekte, yarına dair tahminler yapmakta herkesin zorlandığını anlattı.
Bilhassa son yıllarda yaşanan sorunlar karşısında sergilenen atalet, tıkanıklık ve acziyetin geleceğe dair karamsarlığı daha da körüklediğini dile getiren Erdoğan, 'Küresel müesses nizam, coğrafyamızda meydana gelen krizler başta olmak üzere bizleri doğrudan etkileyen meseleler karşısında etkinliğini yitiriyor. BM Güvenlik Konseyi ve AB gibi platformların itibarı ise buralarda söz sahibi birkaç ülkenin kısa vadeli çıkar hesaplarına ne yazık ki kurban ediliyor. Çözüm için kurulan mekanizmalar değişim ihtiyacına cevap veremedikleri için artık daha ziyade sorun üretir hale gelmiştir.' değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında tesis edilen, soğuk savaş sonrasında ise küçük değişikliklerle tahkim edilen mevcut yapının bundan nemalanan ülkeler tarafından aynen korunmaya çalışıldığını ifade ederek, 'Şu gerçeklerin artık idrak edilmesi gerektiğine özelikle inanıyorum. Ya mevcut mekanizmalara format atacak ya da karamsarlık virüsünün bünyemizi daha çok sarmasını seyredeceğiz. Ya yeni aktörlerin talep ve önerilerine daha çok kulak kesilecek ya da çözümsüzlük üreten sisteme suni teneffüs yapmaya devam edeceğiz. Ya tabandan gelen değişim rüzgarını yönetecek ya da bu rüzgarın kasırgaya dönüşüp bizleri yok etmesini bekleyeceğiz.' diye konuştu.
'Önümüzdeki seçenekler bu kadar açık ve nettir. Hiç şüphesiz karşımızdaki bu olumsuz tabloyu olumluya dönüştürmek, krizi fırsata çevirmek bizlerin elindedir. Yıkıcı rekabetin yerine iş birliğini, çatışmanın yerine dayanışmayı, gerilimin yerine uzlaşmayı ikame ettiğimizde farklı bir sürecin kapılarını aralayacağını düşünüyorum.' diyen Erdoğan, Makedonya'daki olaylara de değindi.
Hiç kimsenin ne kadar uzakta olursa olsun başka bölgelerde, başka ülkelerde tezahür eden sorunlardan muaf olamayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Dün yaşanan bir olayı sizlerle paylaşmak suretiyle nereden nereye geldiğimizi ifade etmek istiyorum. Dün Makedonya'da yaşananları hep birlikte takip ettik, gördük. Ülkede meclis başkanlığı seçiminin ardından yaşanan hadiseler endişe vericidir. Şiddet, hiçbir soruna çare olamaz. Olaylarda zarar gören herkese ülkem adına 'geçmiş olsun' diyorum. En başından beri hadiselerden uzak duran Makedonya'daki Türk toplumundan itidalli tavırlarını korumalarını özellikle bekliyoruz. Dost ve kardeş Makedonya'nın bir an önce huzura ve istikrara kavuşmasını da arzu ediyoruz. Ülkedeki tüm siyasi partileri sorunlara diyalog ve uzlaşma yoluyla çözüm bulmaya davet ediyoruz.'
- 'Mağlup olanların galip gelenleri takdir etmesi gerekir'
Erdoğan, Türkiye olarak kadim tarihi ve kültürel ilişkilerin bulunduğu coğrafyalardaki insanların tamamının güvenli ve müreffeh geleceği için her türlü çabayı göstermeyi sürdüreceklerini kaydetti.
Bunun bir şeyi daha gösterdiğini dile getiren Erdoğan, 'Demokrasiye inanıyorsak, demokrasinin sandıklardan çıkan neticenin kabulü olduğuna inanıyorsak, istenilen neticeyi alsak da almasak da seçimin bir galibi olacaktır, bir de mağlubu olacaktır. Öyleyse mağlup olanlar da galip gelenleri takdir etmesi gerekir, saygıyla karşılaması gerekir ki ülkenin huzuru bozulmasın. Bunu özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum.' dedi.
- Suriye'deki kriz
Cumhurbaşkanı Erdoğan iyi ve kötü tüm gelişmelerden hep birlikte etkilenildiği günümüz dünyasında el ele vermeden, sorumluluk bilinciyle hareket etmeden meselelerin çözülemeyeceğini belirterek, Güneydoğu Asya'daki, Afrika'daki ve Ortadoğu'daki sıkıntıların yansımalarını bütün insanlığın hissettiğini anlattı.
Suriye'deki krizin tetiklediği göç dalgasının Türkiye gibi komşu ülkelerin yanında çok daha geniş bir bölgeyi hatta dünyayı etkilediğini ifade eden Erdoğan, örgütlü suçlar, siber saldırılar, gıda güvenliği, iklim değişikliği, ayrımcılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi yeni tehditlerle, sorunlarla ve sınamalarla yüzleşildiğini kaydetti.
Erdoğan, nükleer testler ve balistik füze denemeleri kadar Afrika boynuzundaki kuraklığın da uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğini dile getirerek, adil olmayan bir sistemin sürdürülebilir olmadığını ifade etti.
- 'Sadece kendim söyledim, kendim dinledim'
Güçlünün çıkarlarını, mazlumun haklarının önüne koyan bir yapının güvenlik ve istikrarı tesis edemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Elimizi vicdanımıza koyup şu sorulara samimiyetle cevap vermemiz gerekiyor. Şayet BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplum Suriye konusunda dirayetli davransaydı rejim yeni kimyasal silah saldırılarında, bununla kalmıyorum aynı zamanda konvansiyonel silah saldırılarıyla beraber bu zulmü gerçekleştirebilir miydi? Bu benim yaklaşık 6 yıldır işlediğim bir konudur. Uluslararası toplantılarda, G20 zirvelerinde tüm dostlarla ikili görüşmelerde işlediğimiz bir konudur ama sadece kendim söyledim, kendim dinledim. Bir netice alamadık. Esed rejiminin kendi halkını pervasızca katletmeye devam etmesinin sebebi geçmişte işlediği suçların yanına kar kalması değil midir? Ben devlet terörünü anlamakta zorlanıyorum. Devlet terörü bundan daha başka nasıl olabilir. Katil Esed bir devlet terörü estirmektedir. Eğer insanlık, siyasi liderler dünyada devlet terörüne karşıysa karşı olmaları gereken en önemli ülke ve lider Suriye'dir. Bununla adımı da kararlı bir şekilde eğer atmış olsaydık. Bugün 1 milyona yakın insan Suriye'de ölmezdi. 3 milyona yakın Suriyeli benim ülkele iltica etmezdi. 1,5 milyon insan Lübnan'a iltica etmezdi. 1 milyona yakın insan Ürdün'e iltica etmezdi. Ama bu insanlar şimdi kendi topraklarının dışında kendilerine hayat bulmaya çalışıyorlar. Nerede? Varsa çadırlarda, varsa konteynerlerde. Bu bizim insani sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Öyleyse insanlık sorumluluğumuz gereğini de hep birlikte yerine getirmek durumdayız.'
(Sürecek)