Yargıtay Başkanı Cirit Açıklaması 'İstinaf Mahkemelerinin Faaliyete Girmesi Bir Filtrasyon Sağladı'
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, yılda 1 milyona yakın davanın Yargıtaya temyiz incelemesine geldiğini belirterek, "İstinaf mahkemelerinin faaliyete girmesi bir filtrasyon sağladı. Bizim yaptığımız tahminlere göre bu yıl 150-200 bin civarı yine Yargıtaya gelecek ama geri kalan 800-850 bin civarındaki dava dosyası ise istinafa gideceği düşünüldüğünde, istinafın buna göre kendini hazırlaması, bu ağır iş yükü altında çalışmalarında istinaf bölge mahkeme sayısının arttırılması gibi tedbirlerle birlikte bu sorunun da çözüleceğine inanmaktayım" dedi.
Yargıtay Başkanı Cirit, “Türk Hukukunda İstinaf Reformu Sonrası Yargıtayın Temyiz İncelemesi Kapsamında Hukukilik Denetiminin Sınırları” konulu mukayeseli hukuk sempozyumunun açılışına katıldı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Cirit, istinaf mahkemelerinin faaliyete girmesinin bir filtrasyon sağladığını belirterek, "Yargıtay Başsavcımıza Ocak, Şubat ve Mart ayında gelen dava dosya sayısı incelediğimizde geçtiğimiz yıl 2016 yılında bu aylarda gelen dava dosya sayısı 50 bin civarındayken, şimdi bunlar 6-7 bin derecesine düştü. Hukuk mahkemelerinde ise Ocak, Şubat aylarında geçen yıl gelen dosya sayısına göre bu yıl gelen dava dosya sayısının çok anlamlı bir şekilde farklılığı gözlemlemesek de Mart ayında bu farklılığı gözlemleme imkanı bulduk. Geçtiğimiz yıl Mart ayında 54 bin dava dosyası gelirken, bu yıl Mart ayında 28 bin dava dosyası hukuk dairemize gelmiştir. Bu da bir filtrasyonun olduğunu göstermektedir” şeklinde konuştu.
“Bölge adliye mahkemeleri küçük Yargıtaylar değildir”
Bölge adliye mahkemeleri arasında yaklaşım ve uygulama farklılıkları olduğunu gözlemlediklerini kaydeden Cirit, şöyle konuştu:
“Bazı bölge adliye mahkemeleri kuruluş amaçlarına uygun olarak dosyadaki eksiklikleri giderip yeniden hüküm oluştururken, bir kısmı ise dosyayı yerel mahkemeye göndermektedir. Bu uygulama farklılıklarının bir an önce giderilerek, uygulamanın yasanın ruhuna uygun hale getirilmesi, hukuki güven ve istikrar ilkesinin bir gereğidir. Bölge adliye mahkemeleri küçük Yargıtaylar değildir. Hem tarihsel hem de teorik temeller bakımından bu şekilde nitelendirmek çok yanlış olur. Kanunları yerli yerinde kullanmaya bu dönemde özen göstermemiz gerektiğini önemle vurgulamak isterim. Kanun müessirinin yüzlerce yıllık tarihsel süreçlerinden geçip genel karakteristik özelliklerini bir tarafa bırakıp kendimize göre yorum yapmak lüksümüz yoktur. Nitekim bugüne kadar Yargıtayın maddi vakıa denetimi yaptığının ve yapabileceğinin kabul edilmesinin sonuçları ortadadır. Nesneler ve kavramların birbirleriyle karıştırılması yanlışı başka yanlışların doğurması sonucunu da doğurabilir. Bu noktada Yargıtaya çok önemli rol ve sorumluluk düşmektedir. Uluslararası belgelerde çağdaş toplumun adalete ilişkin beklentilerinin karşılanması konusunda yüksek mahkemelerin açıklık ve duyarlılık göstermelerinin önemi vurgulanmıştır. Demokratik toplumlarda yüksek mahkemeler evrensel düzeyde kabul edilen en ileri adalet standartlarını uygulamalı, bu amaçla adalet politikalarına katkı sağlayarak gerektiğinde yol gösterici olmalıdır. Dolayısıyla istinaf kanun yolunun doğru bir şekilde işlemesi için Yargıtay rehberlik etme görev ve sorumluluğu duymaktadır. Bugün burada üstlenmiş olduğumuz bu ağır sorumluluğun bir gereği olarak Yargıtayın temyiz denetimi sınırlarını tartışıp, iyi uygulama örneklerinin geliştirilmesi konusunda hukukçularla birlikte fikir alışverişinde bulunacağız. Bu şekilde bölge adliye mahkemeleri kurumsallaşırken Yargıtay olarak uygulama birliğini sağlamak, yol gösterme ve hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevini daha iyi bir şekilde yerine getirebileceğiz.”
“Bizim yargı sistemimize göre yılda 1 milyona yakın dava Yargıtaya temyiz incelemesine gelmekteydi"
Cirit, konuşmasında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bizim yargı sistemimize göre yılda 1 milyona yakın dava Yargıtaya temyiz incelemesine gelmekteydi. Bizim yaptığımız tahminlere göre bunun 150-200 bin civarı yine Yargıtaya gelecek ama geri kalan 800-850 bin civarındaki dava dosyası ise istinafa gideceği düşünüldüğünde istinafın buna göre kendini hazırlaması, bu ağır iş yükü altında çalışmalarında istinaf bölge mahkeme sayısının arttırılması gibi tedbirlerle birlikte bu sorunun da çözüleceğine inanmaktayım. Çünkü bizim Yargıtay olarak bir içtihat mahkemesi haline gelip ülkemizdeki hukuk istikrarını sağlama noktasındaki istinafın faaliyete geçmesi, bizim iş yükü birikimini bitirdiğimiz takdirde bizi içtihat mahkemesi olma özelliğine kavuşturacaktır."
“2015 yılı verilerine göre ülkemizde 7 milyon 115 bin 323 ayrı eylem sebebiyle 3 milyon 542 bin 108 soruşturma dosyası açılmış” diyen Cirit, “Yapılan soruşturmalar neticesinde 3 milyon 219 bin ayrı eylem sebebiyle toplam 1 milyon 469 bin 410 dava dosyası ceza mahkemelerinin önüne gelmiştir. 2015 yılında uzlaşmayla çözülen dava dosyası sayısı 8 bin 485 olup, bu rakam soruşturma dosyasına oranlandığında oldukça düşük kalmaktadır. 2015 yılı ilk derece mahkemelerinde 2 milyon 67 bin 109 hukuk davası açılmıştır. Bugüne kadar arabuluculukla çözülen dava dosya sayısı 10 bin 602’dir” dedi.
“Karşılaştırmalı mukayeseli hukukla temyizin kilit sorunlarını 2 gün boyunca tartışacağız”
Basın mensuplarına da açıklamalarda bulunan Cirit, istinafın 1924 yılında Türkiye’de faaliyetlerine son verildiğini hatırlatarak, “92 yıl sonra yeniden 20 Temmuz 2016 tarihinde istinaflar faaliyete geçirildi. Böylelikle ülkemiz üç dereceli bir denetim sistemine kavuştu. Tüm dünyada üç dereceli temyiz denetim sistemleri varken, ülkemizde iki dereceli istinaf sisteminin olması Yargıtayımıza ağır bir iş yükü getiriyordu. Yılda yaklaşık 1 milyona yakın dava Yargıtayımıza geliyordu. Ancak bundan sonra belli filtrasyonlar olmak suretiyle en son Yargıtayımıza gelecek dava dosya sayısı bu yıl için 150-200 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Bununla ilgili uluslararası camiada, hukuk camiasında çok tanınmış hukukçularımızla birlikte karşılaştırmalı, mukayeseli hukukla temyizin kilit sorunlarını 2 gün boyunca tartışacağız. Bunun çıktılarını da kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı.
YSK’nın referandum iptal başvurularını reddettiği hatırlatılarak, CHP’nin konuyu Anayasa Mahkemesine götüreceğinin sorulması üzerine Cirit, “Belli süreçler devam etmektedir. Bu süreçler içerisinde bizim herhangi bir şekilde bu konuda bir düşüncemizi ifade etmemizin doğru olmadığı kanaatindeyim” açıklamasında bulundu.
Kaynak: İHA
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Cirit, istinaf mahkemelerinin faaliyete girmesinin bir filtrasyon sağladığını belirterek, "Yargıtay Başsavcımıza Ocak, Şubat ve Mart ayında gelen dava dosya sayısı incelediğimizde geçtiğimiz yıl 2016 yılında bu aylarda gelen dava dosya sayısı 50 bin civarındayken, şimdi bunlar 6-7 bin derecesine düştü. Hukuk mahkemelerinde ise Ocak, Şubat aylarında geçen yıl gelen dosya sayısına göre bu yıl gelen dava dosya sayısının çok anlamlı bir şekilde farklılığı gözlemlemesek de Mart ayında bu farklılığı gözlemleme imkanı bulduk. Geçtiğimiz yıl Mart ayında 54 bin dava dosyası gelirken, bu yıl Mart ayında 28 bin dava dosyası hukuk dairemize gelmiştir. Bu da bir filtrasyonun olduğunu göstermektedir” şeklinde konuştu.
“Bölge adliye mahkemeleri küçük Yargıtaylar değildir”
Bölge adliye mahkemeleri arasında yaklaşım ve uygulama farklılıkları olduğunu gözlemlediklerini kaydeden Cirit, şöyle konuştu:
“Bazı bölge adliye mahkemeleri kuruluş amaçlarına uygun olarak dosyadaki eksiklikleri giderip yeniden hüküm oluştururken, bir kısmı ise dosyayı yerel mahkemeye göndermektedir. Bu uygulama farklılıklarının bir an önce giderilerek, uygulamanın yasanın ruhuna uygun hale getirilmesi, hukuki güven ve istikrar ilkesinin bir gereğidir. Bölge adliye mahkemeleri küçük Yargıtaylar değildir. Hem tarihsel hem de teorik temeller bakımından bu şekilde nitelendirmek çok yanlış olur. Kanunları yerli yerinde kullanmaya bu dönemde özen göstermemiz gerektiğini önemle vurgulamak isterim. Kanun müessirinin yüzlerce yıllık tarihsel süreçlerinden geçip genel karakteristik özelliklerini bir tarafa bırakıp kendimize göre yorum yapmak lüksümüz yoktur. Nitekim bugüne kadar Yargıtayın maddi vakıa denetimi yaptığının ve yapabileceğinin kabul edilmesinin sonuçları ortadadır. Nesneler ve kavramların birbirleriyle karıştırılması yanlışı başka yanlışların doğurması sonucunu da doğurabilir. Bu noktada Yargıtaya çok önemli rol ve sorumluluk düşmektedir. Uluslararası belgelerde çağdaş toplumun adalete ilişkin beklentilerinin karşılanması konusunda yüksek mahkemelerin açıklık ve duyarlılık göstermelerinin önemi vurgulanmıştır. Demokratik toplumlarda yüksek mahkemeler evrensel düzeyde kabul edilen en ileri adalet standartlarını uygulamalı, bu amaçla adalet politikalarına katkı sağlayarak gerektiğinde yol gösterici olmalıdır. Dolayısıyla istinaf kanun yolunun doğru bir şekilde işlemesi için Yargıtay rehberlik etme görev ve sorumluluğu duymaktadır. Bugün burada üstlenmiş olduğumuz bu ağır sorumluluğun bir gereği olarak Yargıtayın temyiz denetimi sınırlarını tartışıp, iyi uygulama örneklerinin geliştirilmesi konusunda hukukçularla birlikte fikir alışverişinde bulunacağız. Bu şekilde bölge adliye mahkemeleri kurumsallaşırken Yargıtay olarak uygulama birliğini sağlamak, yol gösterme ve hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevini daha iyi bir şekilde yerine getirebileceğiz.”
“Bizim yargı sistemimize göre yılda 1 milyona yakın dava Yargıtaya temyiz incelemesine gelmekteydi"
Cirit, konuşmasında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bizim yargı sistemimize göre yılda 1 milyona yakın dava Yargıtaya temyiz incelemesine gelmekteydi. Bizim yaptığımız tahminlere göre bunun 150-200 bin civarı yine Yargıtaya gelecek ama geri kalan 800-850 bin civarındaki dava dosyası ise istinafa gideceği düşünüldüğünde istinafın buna göre kendini hazırlaması, bu ağır iş yükü altında çalışmalarında istinaf bölge mahkeme sayısının arttırılması gibi tedbirlerle birlikte bu sorunun da çözüleceğine inanmaktayım. Çünkü bizim Yargıtay olarak bir içtihat mahkemesi haline gelip ülkemizdeki hukuk istikrarını sağlama noktasındaki istinafın faaliyete geçmesi, bizim iş yükü birikimini bitirdiğimiz takdirde bizi içtihat mahkemesi olma özelliğine kavuşturacaktır."
“2015 yılı verilerine göre ülkemizde 7 milyon 115 bin 323 ayrı eylem sebebiyle 3 milyon 542 bin 108 soruşturma dosyası açılmış” diyen Cirit, “Yapılan soruşturmalar neticesinde 3 milyon 219 bin ayrı eylem sebebiyle toplam 1 milyon 469 bin 410 dava dosyası ceza mahkemelerinin önüne gelmiştir. 2015 yılında uzlaşmayla çözülen dava dosyası sayısı 8 bin 485 olup, bu rakam soruşturma dosyasına oranlandığında oldukça düşük kalmaktadır. 2015 yılı ilk derece mahkemelerinde 2 milyon 67 bin 109 hukuk davası açılmıştır. Bugüne kadar arabuluculukla çözülen dava dosya sayısı 10 bin 602’dir” dedi.
“Karşılaştırmalı mukayeseli hukukla temyizin kilit sorunlarını 2 gün boyunca tartışacağız”
Basın mensuplarına da açıklamalarda bulunan Cirit, istinafın 1924 yılında Türkiye’de faaliyetlerine son verildiğini hatırlatarak, “92 yıl sonra yeniden 20 Temmuz 2016 tarihinde istinaflar faaliyete geçirildi. Böylelikle ülkemiz üç dereceli bir denetim sistemine kavuştu. Tüm dünyada üç dereceli temyiz denetim sistemleri varken, ülkemizde iki dereceli istinaf sisteminin olması Yargıtayımıza ağır bir iş yükü getiriyordu. Yılda yaklaşık 1 milyona yakın dava Yargıtayımıza geliyordu. Ancak bundan sonra belli filtrasyonlar olmak suretiyle en son Yargıtayımıza gelecek dava dosya sayısı bu yıl için 150-200 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Bununla ilgili uluslararası camiada, hukuk camiasında çok tanınmış hukukçularımızla birlikte karşılaştırmalı, mukayeseli hukukla temyizin kilit sorunlarını 2 gün boyunca tartışacağız. Bunun çıktılarını da kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı.
YSK’nın referandum iptal başvurularını reddettiği hatırlatılarak, CHP’nin konuyu Anayasa Mahkemesine götüreceğinin sorulması üzerine Cirit, “Belli süreçler devam etmektedir. Bu süreçler içerisinde bizim herhangi bir şekilde bu konuda bir düşüncemizi ifade etmemizin doğru olmadığı kanaatindeyim” açıklamasında bulundu.