'FETÖ Üyesi Askerlerin Üçte İkisi Darbe Girişimine Katılmadı'
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdikleri iddia edilen 17 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, 'ByLock' ve diğer kriptografik haberleşme programlarını kullanan, terör örgütüyle organik bağı bu şekilde açığa çıkan askeri personelin darbe girişimine katılmadığı belirtildi İddianamede, FETÖ tarafından gerçekleştirildiği bariz olan darbe girişimine bazı örgüt mensuplarının katılmaması 'örgütün ikinci bir darbe girişimi veya başka bir eyleminde bu askerleri kullanmak' şeklinde değerlendirildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin hazırlanan iddianamede, örgüt üyesi askerlerin üçte ikisinin darbe girişimine katılmadığı belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Can Tuncay tarafından 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbeyi önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdikleri iddiasıyla 17 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, darbe girişimine iştirak etmeyen FETÖ/PDY mensupları hakkındaki tespit ve değerlendirmeye de yer verildi.
İddianamede, darbe girişimi sonrasında terör örgütünün silahlı kuvvetler ve diğer devlet kurumlarındaki mensuplarının deşifresine yönelik soruşturmaların ülke genelinde yaygınlaştığı, örgütle iltisakları tespit edilen kişilerin ihraç edildiği anlatılarak, özellikle silahlı kuvvetler açısından örgüte mensup bazı askerlerin darbe girişimine iştirak etmediği aktarıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınan ve birçok iddianamede ifadelerine yer verilen FETÖ'nün 'Colarado imamı' Hasan Polat'ın, 1 Eylül 2016'daki ifadesinde, 1989-1990 yıllarında 'ev imamlığı' yaptığı dönemde Harp Okullarına giriş yapan, 1993-1994 yıllarında ilgili okullardan mezun olan askeri personelle lise son, üniversiteye hazırlık dönemlerinde 'abi' olarak yakından ilgilendiği için mezuniyet albümlerinden teşhis edebileceğini beyan ettiği hatırlatılan iddianamede, Polat'ın, bunun üzerine Deniz, Hava ve Kara harp okullarına ait 1993 ve 1994 yılına ilişkin mezuniyet albümlerinden 47 askeri personeli teşhis ettiği anlatıldı.
İddianamede, Hassan Polat'ın teşhis ettiği askeri öğrenciler incelendiğinde tamamının albay, çoğunluğunun 'kurmay' tabir edilen generallik rütbesine yükselebilecek konumda olduğu, bazılarının terör örgütü mensuplarınca münhasıran kullanılan 'ByLock' programını kullandığı, yine teşhis edilenlerden iki kişi hariç diğerlerinin (ByLock kullananlar da dahil) darbe girişimine iştirak ettiklerine dair herhangi bir tespit bulunmadığı belirtilerek, ayrıca kurmay albay seviyesinde olanların dahi darbeci askeri kanat tarafından hazırlanan sözde atama listesinde isimlerinin geçmediğinin tespit edildiği vurgulandı.
- 'Deşifre edilmemesini temin etme politikası'
Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen ve 'ByLock' kullandığı tespit edilen 800'e yakın askeri personelden haklarında 'darbe girişimi eylemleri' veya 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlarından önceden adli işlem yapılmayan 500'ü aşkın askeri personel (yarısı subay, diğer yarısı astsubay olmak üzere) hakkında soruşturma başlatıldığı aktarılan iddianamede, darbe girişiminden sonra yapılan FETÖ soruşturmalarında dikkati çeken hususun ByLock ve diğer kriptografik haberleşme programlarını kullanan ve terör örgütüyle organik bağı bu şekilde açığa çıkan askeri personelin çoğunluğunun (somut olayda üçte ikisi kadar) darbe girişimine katılmaması olduğu kaydedildi.
İddianamede, FETÖ'nün darbe girişiminde özellikle silahlı kuvvetler içerisindeki mensuplarının bir kısmını, harekete geçirmek suretiyle kullandığı vurgulandı.
Örgütçe 'mahrem' kabul edilen silahlı kuvvetler yapılanmasının 'hücre tipi' örgütlenme modelinde muvazzaf subay ve astsubaylar ile askeri öğrencilerin ikişer veya üçer gruplar halinde örgütlenen hücreler halinde bir sivil unsura bağlı olarak faaliyet yürüttüğü anlatılan iddianamede, birlikte yan yana görev yapan hücrelerin dahi birbirlerini tanımadığı ifade edildi.
İddianamede darbe girişimine katılan askeri birliklerin, personel bazlı incelendiğinde, aynı birlikte görev yapıp da terör örgütüyle bağı tespit edilebilen birx kısım hücrelerin eylemlere katıldığı, diğer bir kısım hücrelerin ise katılmadığının görüldüğü, terör örgütünün girişimde bir kısım mensubunu kullanarak geleceğe yönelik tedbirli davrandığı ve mensuplarının diğer kısmının deşifre edilmemesini temin etme politikası yürüttüğü aktarıldı.
- 'FETÖ'nün stratejisi, ikinci bir girişimde deşifre olmayan askerleri kullanmak'
İddianamede, FETÖ tarafından gerçekleştirildiği bariz olan darbe girişimine bazı örgüt mensuplarının katılmaması şöyle değerlendirildi:
'Yıllardır TSK içerisinde yuvalanan ve sıkı tedbir kuralları nedeniyle hücre tipi yapılanmasının boyutları bilinmeyen örgütün bir yöntemi olduğu, yıllardan beri gelen kadrolaşma sürecinazara alındığında örgüt mensuplarının nispeten daha az bir kısmının darbe girişimine iştirak ettikleri, bu durumun örgütün darbe girişiminin başarısız olması halinde çoğunluk örgüt mensuplarının silahlı kuvvetler içerisinde kalmasını sağlamak olduğu, terör örgütünün stratejisinin ikinci bir darbe girişimi veya başka bir eyleminde bu askerleri kullanmak olduğu, yine ByLock kullanmayan örgüt mensuplarının varlığı da nazara alındığında ahtapot kolları gibi devletimiz kurumlarını saran terör örgütünün devletimiz ve cumhuriyetimiz için en büyük tehlike olduğunun hiçbir dönem unutulmaması ve rehavete kapılmadan terör örgütüyle mücadeleye süreklilik arz edecek şekilde devam edilmesi gerektiği açıkça anlaşılmış ve değerlendirilmiştir.'
Kaynak: AA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Can Tuncay tarafından 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbeyi önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdikleri iddiasıyla 17 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, darbe girişimine iştirak etmeyen FETÖ/PDY mensupları hakkındaki tespit ve değerlendirmeye de yer verildi.
İddianamede, darbe girişimi sonrasında terör örgütünün silahlı kuvvetler ve diğer devlet kurumlarındaki mensuplarının deşifresine yönelik soruşturmaların ülke genelinde yaygınlaştığı, örgütle iltisakları tespit edilen kişilerin ihraç edildiği anlatılarak, özellikle silahlı kuvvetler açısından örgüte mensup bazı askerlerin darbe girişimine iştirak etmediği aktarıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınan ve birçok iddianamede ifadelerine yer verilen FETÖ'nün 'Colarado imamı' Hasan Polat'ın, 1 Eylül 2016'daki ifadesinde, 1989-1990 yıllarında 'ev imamlığı' yaptığı dönemde Harp Okullarına giriş yapan, 1993-1994 yıllarında ilgili okullardan mezun olan askeri personelle lise son, üniversiteye hazırlık dönemlerinde 'abi' olarak yakından ilgilendiği için mezuniyet albümlerinden teşhis edebileceğini beyan ettiği hatırlatılan iddianamede, Polat'ın, bunun üzerine Deniz, Hava ve Kara harp okullarına ait 1993 ve 1994 yılına ilişkin mezuniyet albümlerinden 47 askeri personeli teşhis ettiği anlatıldı.
İddianamede, Hassan Polat'ın teşhis ettiği askeri öğrenciler incelendiğinde tamamının albay, çoğunluğunun 'kurmay' tabir edilen generallik rütbesine yükselebilecek konumda olduğu, bazılarının terör örgütü mensuplarınca münhasıran kullanılan 'ByLock' programını kullandığı, yine teşhis edilenlerden iki kişi hariç diğerlerinin (ByLock kullananlar da dahil) darbe girişimine iştirak ettiklerine dair herhangi bir tespit bulunmadığı belirtilerek, ayrıca kurmay albay seviyesinde olanların dahi darbeci askeri kanat tarafından hazırlanan sözde atama listesinde isimlerinin geçmediğinin tespit edildiği vurgulandı.
- 'Deşifre edilmemesini temin etme politikası'
Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen ve 'ByLock' kullandığı tespit edilen 800'e yakın askeri personelden haklarında 'darbe girişimi eylemleri' veya 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlarından önceden adli işlem yapılmayan 500'ü aşkın askeri personel (yarısı subay, diğer yarısı astsubay olmak üzere) hakkında soruşturma başlatıldığı aktarılan iddianamede, darbe girişiminden sonra yapılan FETÖ soruşturmalarında dikkati çeken hususun ByLock ve diğer kriptografik haberleşme programlarını kullanan ve terör örgütüyle organik bağı bu şekilde açığa çıkan askeri personelin çoğunluğunun (somut olayda üçte ikisi kadar) darbe girişimine katılmaması olduğu kaydedildi.
İddianamede, FETÖ'nün darbe girişiminde özellikle silahlı kuvvetler içerisindeki mensuplarının bir kısmını, harekete geçirmek suretiyle kullandığı vurgulandı.
Örgütçe 'mahrem' kabul edilen silahlı kuvvetler yapılanmasının 'hücre tipi' örgütlenme modelinde muvazzaf subay ve astsubaylar ile askeri öğrencilerin ikişer veya üçer gruplar halinde örgütlenen hücreler halinde bir sivil unsura bağlı olarak faaliyet yürüttüğü anlatılan iddianamede, birlikte yan yana görev yapan hücrelerin dahi birbirlerini tanımadığı ifade edildi.
İddianamede darbe girişimine katılan askeri birliklerin, personel bazlı incelendiğinde, aynı birlikte görev yapıp da terör örgütüyle bağı tespit edilebilen birx kısım hücrelerin eylemlere katıldığı, diğer bir kısım hücrelerin ise katılmadığının görüldüğü, terör örgütünün girişimde bir kısım mensubunu kullanarak geleceğe yönelik tedbirli davrandığı ve mensuplarının diğer kısmının deşifre edilmemesini temin etme politikası yürüttüğü aktarıldı.
- 'FETÖ'nün stratejisi, ikinci bir girişimde deşifre olmayan askerleri kullanmak'
İddianamede, FETÖ tarafından gerçekleştirildiği bariz olan darbe girişimine bazı örgüt mensuplarının katılmaması şöyle değerlendirildi:
'Yıllardır TSK içerisinde yuvalanan ve sıkı tedbir kuralları nedeniyle hücre tipi yapılanmasının boyutları bilinmeyen örgütün bir yöntemi olduğu, yıllardan beri gelen kadrolaşma sürecinazara alındığında örgüt mensuplarının nispeten daha az bir kısmının darbe girişimine iştirak ettikleri, bu durumun örgütün darbe girişiminin başarısız olması halinde çoğunluk örgüt mensuplarının silahlı kuvvetler içerisinde kalmasını sağlamak olduğu, terör örgütünün stratejisinin ikinci bir darbe girişimi veya başka bir eyleminde bu askerleri kullanmak olduğu, yine ByLock kullanmayan örgüt mensuplarının varlığı da nazara alındığında ahtapot kolları gibi devletimiz kurumlarını saran terör örgütünün devletimiz ve cumhuriyetimiz için en büyük tehlike olduğunun hiçbir dönem unutulmaması ve rehavete kapılmadan terör örgütüyle mücadeleye süreklilik arz edecek şekilde devam edilmesi gerektiği açıkça anlaşılmış ve değerlendirilmiştir.'