'Kentsel Dönüşüm Ve Asbest Tehlikesi' Paneli
Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Kalyoncu:'(Asbest maruziyeti) Mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri, asbestozis denilen bir tür akciğer hastalığı riskler arasındadır' HÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Demir: 'Burada, toz ölçümlerinin yapılması, bulguların izlenmesi gerekiyor. Burada bir riskin olmadığını söyleyemeyiz ama bu riskin ne derece olduğunu şimdiden kestirebilmek güç'
Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu, asbest ile temasın hastalıklara yol açabileceğini belirterek, 'Hastalık yelpazesi kanser ve kanser dışındaki hastalıklar olmak üzere geniştir. Mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri, asbestozis denilen bir tür akciğer hastalığı riskler arasındadır.' dedi.
Türk Toraks Derneği ve Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü Konferans Salonu'nda 'Kentsel Dönüşüm ve Asbest Tehlikesi' başlıklı panel düzenlendi.
Türk Toraks Derneği Başkanı ve HÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kalyoncu, panel sonrası yapılan basın toplantısında, lifsel yapıda bir mineral olan asbestin, yalıtım maddesi olduğunu söyledi. Asbestin, Anadolu'da çoğu yerde 'ak toprak' olarak isimlendirildiğini ifade eden Kalyoncu, köylerde sıva malzemesi ve çatılarda ısı izolasyonu olarak kullanıldığına dikkati çekti.
Kalyoncu, asbestin endüstride ise yaklaşık 3 bin farklı iş kolunda kullanılabildiğini kaydetti.
Birçok iş kolunda, mesleksel asbest maruziyetinin söz konusu olabildiğini bildiren Kalyoncu, bu madde ile temasın hastalıklara yol açabileceği uyarısında bulundu. Kalyoncu, 'Hastalık yelpazesi kanser ve kanser dışındaki hastalıklar olmak üzere geniştir. Mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri, asbestozis denilen bir tür akciğer hastalığı riskler arasındadır.' dedi.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 125 milyon kişinin çalışma ortamlarında asbeste maruz kaldığının altını çizen Kalyoncu, 'Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de asbestin neden olduğu hastalıklara bağlı her yıl yüz binin üzerinde işçi ölümü meydana gelmektedir.' diye konuştu.
Kalyoncu, asbestin solunum yoluyla vücuda alındığını belirterek, 'Akciğer için örnek olarak, nefes yoluyla alınan asbeste bağlı olarak, önce yıllarca süren uzun süreli bir tür iltihap meydana gelir. Bu tahriş nedenli reaksiyon, akciğer dokusunda kalıcı hasarlar oluşur. Maruz kalımdan sonra hastalıkların oluşması arasında geçen süre 20 ile 40 yıl arasındadır.' bilgisini verdi.
- 'Riskin ne derece olduğunu şimdiden kestirebilmek güç'
Asbest içeren binaların yıkımında mutlaka koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Kalyoncu, 'Örneğin, asbest olan binaların belirlenmesi, bu alanda çalışanların kişisel koruyucular kullanması, asbestli yığıntının özel koruyucularla taşınması, binalarda uygun yalıtım yapılması, binalarda diğer gerekli önlemlerin alınması, yıkımların gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri tam olarak alındıktan sonra yapılması, atıkların uygun şekilde yok edilmesi gibi bir dizi önlem alınmalıdır.' dedi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demir ise Ankara'daki havagazı fabrikasının yıkımının, vatandaşlarda asbest maruziyetine ilişkin endişe yarattığını anımsatarak, şu değerlendirmede bulundu:
'Asbestli eski bir binanın yıkımında ortama asbest karışır. Bu kontrolsüz yapıldığında, özellikle çalışan kişiler ve çevredekiler için risk yaratır. Bunun için yıkım işlemi belli kurallara uygun şekilde yapılmalı. Buna ilişkin önlemler alınmış olsaydı, bu konuda kaygılar da olmayacaktı. Umuyorum ki farkındalığın artması, bu şekilde kontrolsüz bina yıkımını engeller, bunların dünyada nasıl yapılıyorsa o standartlarda yapılmasına olanak sağlar. Burada, toz ölçümlerinin yapılması, bulguların izlenmesi gerekiyor. Burada bir riskin olmadığını söyleyemeyiz ama bu riskin ne derece olduğunu şimdiden kestirebilmek güç.'
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş da Türkiye'de önemli bir nüfusun asbeste maruz kalabildiğini belirterek, 'Bu yasaklanana kadar son 20-30 yılda 400 bin ton asbest ithal edilmiş. Bu da şu anda sanayide kullanılıyor. Bu ciddi bir problem. Türkiye'de her yıl sadece kırsal alandaki temas, binden fazla akciğer zarı kanseri ve tahmini 6-7 bin akciğer kanserine neden olabiliyor. Şehirlerdeki ve mesleksel temasın niceliğini bilmediğimizden risk analizlerini ise yapamıyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
Türk Toraks Derneği ve Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü Konferans Salonu'nda 'Kentsel Dönüşüm ve Asbest Tehlikesi' başlıklı panel düzenlendi.
Türk Toraks Derneği Başkanı ve HÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kalyoncu, panel sonrası yapılan basın toplantısında, lifsel yapıda bir mineral olan asbestin, yalıtım maddesi olduğunu söyledi. Asbestin, Anadolu'da çoğu yerde 'ak toprak' olarak isimlendirildiğini ifade eden Kalyoncu, köylerde sıva malzemesi ve çatılarda ısı izolasyonu olarak kullanıldığına dikkati çekti.
Kalyoncu, asbestin endüstride ise yaklaşık 3 bin farklı iş kolunda kullanılabildiğini kaydetti.
Birçok iş kolunda, mesleksel asbest maruziyetinin söz konusu olabildiğini bildiren Kalyoncu, bu madde ile temasın hastalıklara yol açabileceği uyarısında bulundu. Kalyoncu, 'Hastalık yelpazesi kanser ve kanser dışındaki hastalıklar olmak üzere geniştir. Mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri, asbestozis denilen bir tür akciğer hastalığı riskler arasındadır.' dedi.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 125 milyon kişinin çalışma ortamlarında asbeste maruz kaldığının altını çizen Kalyoncu, 'Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de asbestin neden olduğu hastalıklara bağlı her yıl yüz binin üzerinde işçi ölümü meydana gelmektedir.' diye konuştu.
Kalyoncu, asbestin solunum yoluyla vücuda alındığını belirterek, 'Akciğer için örnek olarak, nefes yoluyla alınan asbeste bağlı olarak, önce yıllarca süren uzun süreli bir tür iltihap meydana gelir. Bu tahriş nedenli reaksiyon, akciğer dokusunda kalıcı hasarlar oluşur. Maruz kalımdan sonra hastalıkların oluşması arasında geçen süre 20 ile 40 yıl arasındadır.' bilgisini verdi.
- 'Riskin ne derece olduğunu şimdiden kestirebilmek güç'
Asbest içeren binaların yıkımında mutlaka koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Kalyoncu, 'Örneğin, asbest olan binaların belirlenmesi, bu alanda çalışanların kişisel koruyucular kullanması, asbestli yığıntının özel koruyucularla taşınması, binalarda uygun yalıtım yapılması, binalarda diğer gerekli önlemlerin alınması, yıkımların gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri tam olarak alındıktan sonra yapılması, atıkların uygun şekilde yok edilmesi gibi bir dizi önlem alınmalıdır.' dedi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demir ise Ankara'daki havagazı fabrikasının yıkımının, vatandaşlarda asbest maruziyetine ilişkin endişe yarattığını anımsatarak, şu değerlendirmede bulundu:
'Asbestli eski bir binanın yıkımında ortama asbest karışır. Bu kontrolsüz yapıldığında, özellikle çalışan kişiler ve çevredekiler için risk yaratır. Bunun için yıkım işlemi belli kurallara uygun şekilde yapılmalı. Buna ilişkin önlemler alınmış olsaydı, bu konuda kaygılar da olmayacaktı. Umuyorum ki farkındalığın artması, bu şekilde kontrolsüz bina yıkımını engeller, bunların dünyada nasıl yapılıyorsa o standartlarda yapılmasına olanak sağlar. Burada, toz ölçümlerinin yapılması, bulguların izlenmesi gerekiyor. Burada bir riskin olmadığını söyleyemeyiz ama bu riskin ne derece olduğunu şimdiden kestirebilmek güç.'
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş da Türkiye'de önemli bir nüfusun asbeste maruz kalabildiğini belirterek, 'Bu yasaklanana kadar son 20-30 yılda 400 bin ton asbest ithal edilmiş. Bu da şu anda sanayide kullanılıyor. Bu ciddi bir problem. Türkiye'de her yıl sadece kırsal alandaki temas, binden fazla akciğer zarı kanseri ve tahmini 6-7 bin akciğer kanserine neden olabiliyor. Şehirlerdeki ve mesleksel temasın niceliğini bilmediğimizden risk analizlerini ise yapamıyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.