Bipolar Bozukluğu Sadece İlaçla Değil Psikolojik Terapi İle De Tedavi Edilebilir
Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan, bipolar bozukluğuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişinin bipolar bozukluğu yaşadığını belirten Psikiyatrist Emre Tan, “Bipolar bozukluğun tedavisi sadece ilaç değildir. Kişiyi atağa tetikleyen, rahatsızlığa yönlendiren dış stres faktörleri neyse bunun tespit edilip terapi yapmak gerekir” dedi.
Türkiye’de milyonlarca insan bipolar bozukluğu ile mücadele ediyor. Peki bipolar bozukluğu nedir? Nasıl tedavi edilir? Bu soruların cevabını Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan verdi.
Bipolar bozukluğunun manik ve depresif dönemlerle giden, duygusal dalgalanmalarla seyreden önemli bir psikolojik rahatsızlık olduğunu belirte Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan, “Manik dönemdeki belirtiler normalin üstünde bir mutluluk, neşe ve keyif hali olur. Kişinin konuşma miktarı ve özgüveni artar. Fiziksel olarak yoğun bir enerji hisseder. Uyku ihtiyacı azalır. Pek çok fikir gelir aklına. Cinsel isteği artar. Para harcama isteği artar. Normalin üstünde bir tavır sergiler. Depresif dönemlerde ise mutsuzluk, keyifsizlik, çökkünlük, halsizlik uyku ve iştah bozukluklarıyla seyreden bir tablodur. Bipolar bozukluğu bu iki dönem arasında kişinin gel gitler yaşadığı, duygusal dalgalanmalar yaşadığı önemli bir psikolojik rahatsızlıktır” dedi.
Hastalığı herkesin yakalanabileceğini ifade eden Psikiyatrist Tan, “Özellikle şu kişiler veya bu kişiler diye bir ayrımı yok. Erkek ve kadın hemen hemen aynı oranda etkileniyor. Toplumdaki oranı yüzde 2’dir. Yani her 50 kişiden birinde görülüyor. Ülkemizde 1,5-2 milyona yakın insanın bu rahatsızlığı yaşadığını söyleyebiliriz. Temel sebeplerine baktığımızda ise genetik kalıtımsal sebepler en başta geliyor. Psikiyatrik rahatsızlıklar arasında genetik sebepten olma ihtimali en fazla olan hastalık bipolar bozukluktur. Anne yada babanın birinde bu hastalık varsa çocukta olma ihtimali 5-6 kat daha fazladır. Hem anne hem de baba bipolar bozukluğa sahipse çocuğun yüzde 70’lere varan oranda kalıtımsal geçiş ile bipolar bozukluk olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan, mevsim değişikliklerinin bipolar bozukluklarda çok önemli yer tuttuğunu da belirterek, “Bipolar bozukluğu olan her dört hastadan biri mevsimsel özellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Nasıl oluyor? İnsan vücudu kışın biraz dinlenmeye biraz daha melankoliye dejerasyona ve kendini yenilemeye yatkındır. Yaza doğru biraz daha doğa gibi canlanıp üretime geçmeye yatkındır. Ama duygusal dalgalanma ile giden bu rahatsızlık özellikle ilk bahar aylarında manik dönemlerde artış oluyor. Kış aylarında depresif dönemlerde artış oluyor. Mart sonu nisan mayıs gibi dönemler hastalarımız için önemli bir risk teşkil ediyor” dedi.
Bipolar bozukluğu tanısının piskiyatrik muayene ile konulabileceğini belirten Tan, “Piskiyatrik rahatsızların çoğunda olduğu gibi bir takım piskometrik testler, beyin görüntüleme teknikleri, kan analizleri kullanıyoruz fakat ana tanı piskiyatri hekiminin kişiyi ayrıntılı değerlendirmesi, yakınlarından ve kendinden aldığı öykü sonucunda konur. Bunun iki tür tedavisi vardır. Öncelikle amaç kişinin atağa girmesinin önüne geçmektir. Çünkü bipolar bozukluğu çoğu zaman kronik seyreden bir rahatsızlıktır. Maalesef pek çok hasta ömür boyu o rahatsızlığı yaşayacaktır. Bazı ataklar 1, 3 veya 5 yılda geçebilir ama çok büyük bir kısmı ömür boyu bu rahatsızlığı yaşayacaktır. O yüzden ilk amacımız kişi atağa girmeden atağı önlemektir. Duygu durum dengeleyici ilaçlar bu atağa girmesine, manik dönem depresif dönem yada ikisinin bir arada seyrettiği miks karma dönemlere girmesin diye yapılır. Bu ilk ana hedeftir. Elimizde bunlarla ilgili pek çok ilaç var. İkinci tür tedavide ise kişi o sırada hangi dönemde ise yani manik dönemde ise anti manik ajanlar kullanılır, depresif dönemde ise anti depresanlar kullanılır. Kişi tekrar normal döneme doğal döneme getirecek ajanlar kullanılır. Genellikle baktığımızda bu ikisinin birlikteliği yani hem o andaki atağı normale getirmek hem de önündeki dönemde yeni bir atağa girmesin diye koruyucu bir nevi aşı gibi rahatsızlanmasının önüne geçecek ilaçlar kullanılır“ dedi.
Bipolar bozukluğun tedavisinin sadece ilaçla olmayacağını da sözlerine ekleyen Tan, “Çünkü kişiyi atağa tetikleyen, rahatsızlığa yönlendiren dış stres faktörleri neyse bunun tespit edilmesi ve bunlarla nasıl baş edileceğini gösterilmesi gerekir. Piskoterapik müdahalelerle, aile görüşmeleri ile kişinin öfke kontrolünü sağlaması ile ilgili terapi yapmak da gerekir” diye konuştu.
Kaynak: İHA
Bipolar bozukluğunun manik ve depresif dönemlerle giden, duygusal dalgalanmalarla seyreden önemli bir psikolojik rahatsızlık olduğunu belirte Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan, “Manik dönemdeki belirtiler normalin üstünde bir mutluluk, neşe ve keyif hali olur. Kişinin konuşma miktarı ve özgüveni artar. Fiziksel olarak yoğun bir enerji hisseder. Uyku ihtiyacı azalır. Pek çok fikir gelir aklına. Cinsel isteği artar. Para harcama isteği artar. Normalin üstünde bir tavır sergiler. Depresif dönemlerde ise mutsuzluk, keyifsizlik, çökkünlük, halsizlik uyku ve iştah bozukluklarıyla seyreden bir tablodur. Bipolar bozukluğu bu iki dönem arasında kişinin gel gitler yaşadığı, duygusal dalgalanmalar yaşadığı önemli bir psikolojik rahatsızlıktır” dedi.
Hastalığı herkesin yakalanabileceğini ifade eden Psikiyatrist Tan, “Özellikle şu kişiler veya bu kişiler diye bir ayrımı yok. Erkek ve kadın hemen hemen aynı oranda etkileniyor. Toplumdaki oranı yüzde 2’dir. Yani her 50 kişiden birinde görülüyor. Ülkemizde 1,5-2 milyona yakın insanın bu rahatsızlığı yaşadığını söyleyebiliriz. Temel sebeplerine baktığımızda ise genetik kalıtımsal sebepler en başta geliyor. Psikiyatrik rahatsızlıklar arasında genetik sebepten olma ihtimali en fazla olan hastalık bipolar bozukluktur. Anne yada babanın birinde bu hastalık varsa çocukta olma ihtimali 5-6 kat daha fazladır. Hem anne hem de baba bipolar bozukluğa sahipse çocuğun yüzde 70’lere varan oranda kalıtımsal geçiş ile bipolar bozukluk olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
Uz. Dr. Psikiyatrist Emre Tan, mevsim değişikliklerinin bipolar bozukluklarda çok önemli yer tuttuğunu da belirterek, “Bipolar bozukluğu olan her dört hastadan biri mevsimsel özellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Nasıl oluyor? İnsan vücudu kışın biraz dinlenmeye biraz daha melankoliye dejerasyona ve kendini yenilemeye yatkındır. Yaza doğru biraz daha doğa gibi canlanıp üretime geçmeye yatkındır. Ama duygusal dalgalanma ile giden bu rahatsızlık özellikle ilk bahar aylarında manik dönemlerde artış oluyor. Kış aylarında depresif dönemlerde artış oluyor. Mart sonu nisan mayıs gibi dönemler hastalarımız için önemli bir risk teşkil ediyor” dedi.
Bipolar bozukluğu tanısının piskiyatrik muayene ile konulabileceğini belirten Tan, “Piskiyatrik rahatsızların çoğunda olduğu gibi bir takım piskometrik testler, beyin görüntüleme teknikleri, kan analizleri kullanıyoruz fakat ana tanı piskiyatri hekiminin kişiyi ayrıntılı değerlendirmesi, yakınlarından ve kendinden aldığı öykü sonucunda konur. Bunun iki tür tedavisi vardır. Öncelikle amaç kişinin atağa girmesinin önüne geçmektir. Çünkü bipolar bozukluğu çoğu zaman kronik seyreden bir rahatsızlıktır. Maalesef pek çok hasta ömür boyu o rahatsızlığı yaşayacaktır. Bazı ataklar 1, 3 veya 5 yılda geçebilir ama çok büyük bir kısmı ömür boyu bu rahatsızlığı yaşayacaktır. O yüzden ilk amacımız kişi atağa girmeden atağı önlemektir. Duygu durum dengeleyici ilaçlar bu atağa girmesine, manik dönem depresif dönem yada ikisinin bir arada seyrettiği miks karma dönemlere girmesin diye yapılır. Bu ilk ana hedeftir. Elimizde bunlarla ilgili pek çok ilaç var. İkinci tür tedavide ise kişi o sırada hangi dönemde ise yani manik dönemde ise anti manik ajanlar kullanılır, depresif dönemde ise anti depresanlar kullanılır. Kişi tekrar normal döneme doğal döneme getirecek ajanlar kullanılır. Genellikle baktığımızda bu ikisinin birlikteliği yani hem o andaki atağı normale getirmek hem de önündeki dönemde yeni bir atağa girmesin diye koruyucu bir nevi aşı gibi rahatsızlanmasının önüne geçecek ilaçlar kullanılır“ dedi.
Bipolar bozukluğun tedavisinin sadece ilaçla olmayacağını da sözlerine ekleyen Tan, “Çünkü kişiyi atağa tetikleyen, rahatsızlığa yönlendiren dış stres faktörleri neyse bunun tespit edilmesi ve bunlarla nasıl baş edileceğini gösterilmesi gerekir. Piskoterapik müdahalelerle, aile görüşmeleri ile kişinin öfke kontrolünü sağlaması ile ilgili terapi yapmak da gerekir” diye konuştu.