Darbe Girişimine İlişkin Genelkurmay 'Çatı' Davası

FETÖ'nün darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de aralarında yer aldığı 221 sanığın yargılandığı 'çatı' davasında, bazı şahısların beyanları üzerine hakkında yeni bir dava açılan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın eski Özel Kalem Müdürü Gözel'in ek savunması alındı 'FETÖ üyesi olduğu' yönündeki beyanları reddeden Gözel: 'Çok göz önünde olan bir personeliz. Dosttan çok sevmeyenimiz vardır'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanığın yargılandığı "çatı" davasında, bazı şahısların beyanları üzerine hakkında yeni bir dava açılan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın olay tarihindeki Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel'in ek savunması alındı.

"Çatı" davasının görülmesine Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde devam ediliyor.

Duruşmada Gözel'e öncelikle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Kutluhan Yılmaz ile eski Jandarma Binbaşı Nazmi Kızıl'ın beyanları üzerine hakkında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan yeni bir dava daha açtığı ve mahkemenin, bunu "çatı dava" ile birleştirdiği davaya yönelik ek savunması soruldu.

Gözel, iddianamede kendisine yönelik beyanlarına yer verilenlerden Kutluhan Yılmaz'ın "kendisiyle bire bir görüştüğünü" ve kendisinin "himmet parası verdiğini" söylediğini anlattı.

"Şahsı tanımıyorum. İddiaları asılsız." diyen Gözel, Orgeneral Akar'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı 2013-2015 döneminde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği yaptığına işaret etti.

Gözel, "Görev icabı o dönemde de tanınan biriyim. Çok göz önünde olan bir personeliz. Dosttan çok sevmeyenimiz vardır. Bu şahsın Kara Kuvvetleri Komutanlığı mahrem imam iddianamesinde ismi geçiyormuş." diye konuştu.

Nazmi Kızıl'ın ise GATA'da görev yaptığı dönemde tabur komutanı olduğunu söyleyen Gözel, Kızıl'ın, kendisi şehir dışına gittiği bir sırada içinde sicil dosyalarının da bulunduğu dolabın anahtarını ona verdiğini söylediğini ve "Bu davranıştan kendisinin yapı içerisinde olduğunu anladım" beyanında bulunduğunu hatırlattı.

Gözel, şunları kaydetti:

"2011-2013 arasında benim bölük komutanlarımdan biriydi. Anahtarı benden sonraki en kıdemli personel Nazmi Kızıl'a verdim. Olması gereken budur. Ancak iddia ettiği gibi sicil dosyalarının bulunduğu dosyanın anahtarını ona vermedim. Şahıs olayları abartmaktadır. Zannetmektedir ki biz kendisine kozmik bir odanın anahtarını verdik. Bazı şahısların kendilerini kurtarmak ve beni karalamak için benzer beyanları ortaya çıkarsa şaşırmayacağım."

- Ümit Bayık'ın savunması

Gözel'den sonra olay tarihinde Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığında kurmay binbaşı olarak görev yapan sanık Ümit Bayık'ın savunması alındı.

İddianamede, darbeci Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargaha girmesinden 4 dakika önce darbe girişimi eylemlerine başladığı, elinde silah olduğu, bazı sanıklarla güney nizamiyeyi kontrol altına alarak darbecilerin kışlaya güvenli şekilde girmelerini ve gece boyunca da darbecilerin kontrolündeki karargahta güney nizamiyede giriş ve çıkışları silahlı olarak güvenliğini sağladığı belirtilen Bayık, suçlamaları reddetti.

Darbe girişimi başlayana kadar sonraki günkü çalışmalar için hazırlık yaptığını ifade eden Bayık, mesai bitiminin ardından çalışmalarını sürdürdüğünü, acıktığını ve kafeterya bölgesine gittiğini belirterek şunları anlattı:

"Kafeterya bölgesine giderken hareketlilik başladı. Bazı personel Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olacağına ilişkin bilgi geldiğini, personelin de çevre emniyeti için görevlendirildiğini söylediler. Odama doğru, bunu teyit için yöneldiğimde karşılaştığım personel de aynı bilgiyi teyit etti ve onlarla hareket ettim. Doldur boşalt bölgesine geldik, orada MP-5 silah ve şarjör teslim edildi. Beraberimdekilerle güney nizameyi bölgesine gittim. Nizamiye bölgesinin batısındaki nöbet kulübesine geçtim ve tüm gece oradan ayrılmadım."

Bayık, darbe girişiminin ardından birkaç gün daha mesaisine devam ettiğini, ardından Merkez Komutanlığı personelince gözaltına alındığını anlattı.

Bu sırada izleyici sırasında bulunan bir müşteki ayağa kalkarak, "Benim 22 yaşında çocuğumu kim getirecek? Benim 17 aydır anam ağlıyor" diye bağırmaya başladı.Bu kişi, görevlilerce duruşma salonundan çıkarıldı.

Savunmasına devam eden Bayık, "Etrafımdaki ÖKK personeliyle birlikte hareket ettiğim iddia ediliyor. Ben onlarla hareket etmedim." dedi.

Bazı sanıklarla ÖKK personeli gelmeden 4 dakika önce güney nizamiyeye gitmesine ilişkin de Bayık, "Bunu da kabul etmiyorum. Benim orada birinin giriş çıkışına refakat ettiğim yok. Nizamiyeye geldiğim zaman diliminde Muhafız Tabur Komutanı oradaymış. Orada bulunuş maksadım, Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesini terör saldırısına karşı korumaktı." iddiasında bulundu.

Savunmasında Atatürkçü bir subay olduğunu söyleyen Bayık'a izleyici bölümünden tepki gösterildi ve "Hain" denildi. Bayık, tepkiler üzerine "Ben kendimi halen subay olarak görüyorum." dedi.

Ayağa kalkıp tepkilerini sürdüren bir kişi görevlilerce duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle dışarı çıkarıldı.

Bayık, darbe girişimi başlamadan önce bazı komutanlara hareketlilik konusunda bilgi geldiğini ifade ederek, bu durumda önlem alınsaydı, davada sanık olmayacağını anlattı.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "ÖKK personeli gelmeden gittiğin nizamiyede sabaha kadar beklemişsin. Kime rapor veriyordun? Sonuçta askerlikte bir rapor verilir?" sorusu üzerine Bayık, "Nöbet kulübesinden ayrılmadım. Bir rapor alıp verme olmadı.." diye konuştu.

Söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, Bayık'a, "tahkikat raporuna göre, darbeci ÖKK personelini taşıyan otobüsün şoförüyle tokalaştığını" hatırlatırken, Bayık ise kimseyle tokalaşmadığını, şoförü tanımadığını ileri sürdü.

Başkan Dik'in "yanında cep telefonu olup olmadığına" ilişkin soru üzerine Bayık, "Telefonum bir süreden sonra yanımdaydı, saat 03.00'ten sonra falan." dedi.

"Darbe olduğunu anlamadın mı?" sorusuna ise Bayık, "Anladıysam bile ben bu işin neresindeyim, anlamadım." yanıtını verdi.

-"Darbeyi planlayanlar hiçbir koşulda vazgeçmeyeceklerdi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Aydın, Bayık'a, "darbe girişimi başlamadan önce hareketlilik konusunda bilgi gelen komutanların önlem alsaydı sanık olmayacağına" ilişkin sözünü hatırlatarak, darbe girişimi sırasında yetkililerin hiçbir açıklamasının dikkate alınmadığına işaret etti.

Aydın, Bayık'a, "Başı kapatılıp, zorla götürülen Genelkurmay İkinci Başkanı var. Başbakanın ve Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü, TBMM bombalanmış. Zaten hava sahasının kapatılması gibi kimi emirler var ve bunlara da uyulmamış. Sizce darbeciler bu komutanların sözünü dinler miydi?" sorusunu yöneltti.

Bayık bunun üzerine, "Gerilmiş bir yaya müdahaleden bahsediyorum. Ok yaydan çıkmış, bana havadaki oku niçin engellemediğim soruluyor. Sizin gibi zeki birinin bunu anlamamasına şaşırıyorum." ifadelerini kullandı.

Avukat Aydın ise bunun üzerine, "Eğer saat 16.00-17.00'de gerekli tedbirler alınsaydı, 21.30'da başlayan darbe 18.30'da başlardı. Darbeyi planlayanlar hiçbir koşulda o darbeyi yapmaktan vazgeçmeyeceklerdi. Ben de bir kurmay subay olarak bunu anlamamanıza şaşırıyorum." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Dik, Bayık'a soruşturma aşamasındaki beyanlarının bir bölümünü reddettiğini belirterek, "Sulh Ceza Hakimliğinde alınan görüntülü beyanın var. Orada bir şey demiyorsun. Ne değişti?" diye sordu.

Bayık ise o güne kadar hiç adli merciler önüne çıkmadığını ifade ederek, "O zaman şaşkındım." savunmasını yaptı.

Duruşmaya öğle arası verildi.
Kaynak: AA