'İşçi Sendikalarının Talepleri Ekonomik Gerçeklerden Tamamen Uzak'
MESS Genel Sekreteri Barut: 'İşçi sendikalarının talepleri ücret ve sosyal yardım artışlarıyla birlikte ilk 6 ay için yüzde 40'ın üzerinde. Hatta bazı üye iş yerlerimiz için bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyor' 'Türkiye'de bizim seviyemizde ücret veren hiçbir yaygın iş kolunda bu mertebede zam konuşulmuyor. Bu yüzden işçi sendikalarının talepleri ekonomik gerçeklerden tamamen uzak ve kabul edilemez' 'TİS süresinin 3 yıl olmasını, kıdeme bakılmaksızın eşit işe eşit ücret zammı uygulanmasını ve zorunlu haller dışında devamsızlık yapan çalışanların ikramiyelerinde devam edilmeyen gün kadar kesinti yapılmasını, bu kesintilerin bir fonda toplanıp devamsızlık yapmayan işçilere ödenmesini teklif ediyoruz'
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Genel Sekreteri Özgür Barut, MESS üyesi 180 işletmedeki 130 bin çalışanı kapsayan grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerine ilişkin, "İşçi sendikalarının talepleri ücret ve sosyal yardım artışlarıyla birlikte ilk 6 ay için yüzde 40'ın üzerinde. Hatta bazı üye iş yerlerimiz için bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyor. İşçi sendikalarının talepleri ekonomik gerçeklerden tamamen uzak ve kabul edilemez." dedi.
Özgür Barut, MESS üyesi 180 işletmedeki 130 bin çalışanı kapsayan grup TİS sürecini değerlendirdiği toplantıda, MESS üyelerinin Türkiye ihracatının yüzde 27'sini, imalat sanayisinde toplam cironun yüzde 24'ünü ve metal sanayisi sektörü istihdamının yüzde 12'sini gerçekleştirdiğini dile getirdi.
Söz konusu TİS görüşmelerinin otomotiv ana ve yan sanayisi, demir, çelik ve döküm, beyaz eşya, dayanıklı tüketim, makine üreticileri ve diğer metal sektörlerini kapsadığını aktaran Barut, 2014-2017 arasında 3 yıllığına geçerli olan grup TİS'in 31 Ağustos'ta sona erdiğini hatırlattı.
Yeni dönem TİS için 60 günlük müzakere sürecinin son haftasında olduklarını anlatan Barut, görüşmelerde işverenleri MESS'in temsil ettiğini, işçiler adına ise Türk-İş'e bağlı Türk Metal Sendikası, DİSK'e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası ve Hak-İş'e bağlı Çelik İş Sendikası'nın masaya oturduğunu bildirdi.
Barut, "İşçi sendikalarının taleplerinin ücret ve sosyal yardım artışlarıyla birlikte ilk 6 ay için yüzde 40'ın üzerinde. Hatta bazı üye iş yerlerimiz için bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyor. Birebir olarak işçilere baktığımızda yüzde 130'a varan oranlarda zam talep edildiğini görüyoruz." diye konuştu.
Memurların 6 ay için yüzde 4 zam aldığını, ücret artışlarının talep edildiği 6 aylık dönem için enflasyonun yüzde 3,2 olduğunu, özel sektörde ücret araştırmaları yapan çeşitli kuruluşların gelecek yıl için zam oranlarının yaklaşık yüzde 10 olduğunu belirttiğini aktaran Barut, "Türkiye'de bizim seviyemizde ücret veren hiçbir yaygın iş kolunda bu mertebede zam konuşulmuyor.Bu yüzden işçi sendikalarının talepleri ekonomik gerçeklerden tamamen uzak ve kabul edilemez." ifadelerini kullandı.
- "Çalışma barışı bir gün bile bozulmamalı"
İş barışı ve rekabet gücünün vazgeçilmezleri ve kırmızı çizgileri olduğunu vurgulayan Barut, şunları kaydetti:
"Bizim sektörümüz herhangi bir sektör değil. Türkiye ekonomisinin can damarı, lokomotifi. Bu nedenle sadece içinde bulunduğumuz grubun, sektörün, iş kolunun çıkarları doğrultusunda hareket edemeyiz. Hepimiz ülkemize karşı sorumluyuz. Metal sanayisi Türkiye ekonomisinin 3'te 1'ini oluşturuyor. 2,5 yıl önce 1-2 ay süren sıkıntılı günler, yüzlerce milyon dolarlık kayba yol açtı.İş barışı bozulursa siparişler teslim edilemez.Alıcılar kendilerini düşünerek başkalarından mal almanın yolunu seçer. Böylece bin bir güçlükle elde edilen ihracat pazarları birer birer gitmeye başlar. İşletme kaybeder, işveren kaybeder, işçi kaybeder.Bu yüzden çalışma barışı bir gün bile bozulmamalı."
Özgür Barut, Türkiye'nin rekabet gücünü azaltacak tekliflere kapalı olduklarını belirterek, "Bizim işletmelerimiz, rekabeti ülke içinde değil yurt dışında yaşıyor. İşletmelerimizin çok büyük bir kısmı birbirleriyle değil, bazen kendi yatırımcılarının yurt dışındaki işletmeleri ile bazen de yabancı şirketlerle rekabet ediyor. Bazen birkaç sent ile, bazen yüzde bir maliyet farkıyla ihaleler el değiştiriyor. Bu durumda yüzde 40'ın üzerindeki maliyet artışlarının karşılanamayacağı aşikar." yorumunu yaptı.
Türkiye'de verimlilikte bir sıçrama meydana gelmeden iş gücü maliyetleri artarsa ülkenin yatırım cazibesinin erimeye başlayacağını savunan Barut, "Sürdürdüğümüz TİS'in önemi işte burada yatıyor. Üretim, ihracat ve en önemlisi istihdam için, ülkemizin rekabet gücünün geliştirilerek korunması gerekiyor. Bizim bakışımız; işte barış, dünyayla yarış. İş yerinde barış olmazsa dünya ile yarışamayız." dedi.
- MESS'in teklifi
MESS Genel Sekreteri Barut, metal sektöründe bir işçinin aylık ortalama garanti brüt gelirinin, fazla mesai ödemeleri hariç, 3 bin 500 liranın üzerinde bulunduğunu dile getirerek, bu rakamın asgari ücretin yaklaşık 2 katı olduğuna işaret etti.
Özgür Barut, "Rekabet içerisinde olduğumuz Bulgaristan ve Romanya'ya göre sanayi iş gücü maliyeti Türkiye'de yüksek. Sanayide iş gücü verimliliği ise Türkiye'ye göre, Slovakya'da yüzde 37, Macaristan'da yüzde 20, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 13 daha yüksek. Bu tablo gösteriyor ki iş kolumuzda talep edilen yüksek artışların kabul edilmesi mümkün değildir. Bizim düşüncemiz, çalışanların refahı ile ülkemizin rekabet gücünün korunması arasında bu iki amacı da dengede tutabilecek en iyi çözüm noktasının bulunmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
İş barışının korunması ve rekabetçiliğin geliştirilerek sürdürülmesine hizmet edecek 3 teklifleri olduğunu anlatan Barut, şöyle devam etti:
"TİS süresi 3 yıl olmalı. Tamamlanan 2014-2017 sözleşmesinde olduğu gibi, yeni sözleşmenin de 3 yıllık olmasını talep ediyoruz. Prensip olarak biz dünya örneklerinde olduğu gibi 5 yıllık, 6 yıllık bir grup TİS talep ediyoruz. Ancak Türkiye'de yasal üst sınır şu anda 3 yıl. Yatırımcılar, her 2 yılda 'İş barışı bozulacak mı?' tedirginliği yaşıyor. Sözleşme süresi uzarsa, Türkiye'ye gelmeyi düşünen yatırımcılar daha uzun vadeli planlar yapabilir. Çalışanlar da enflasyon gerilerse, daha yüksek bir enflasyon düzeyini esas alarak sözleşme imzaladıkları için düşen enflasyondan kazançlı çıkacaklardır. Ekonomi kötüye giderse de enflasyona endeksli sözleşmeler imzalanacağı için çalışanlar kendilerini koruyabilecekler.
İkinci teklifimiz ise verimlilik ve adalet duygusuyla ilişkili. İş yerlerimizde devamsızlığın azaltılması için ikramiyelerin fiili çalışma prensibine göre ödenmesini talep ediyoruz. Çalışanlarımızın zorunlu haller dışında rapor alarak işe gelmemeleri verimliliğimizi önemli ölçüde düşürüyor. Tabii, iş kazası ve meslek kazası nedeniyle istirahat alanlar, doğum ve emzirme gibi konular ile 20 gün ve üzerinde istirahat raporu olanlarda bir kesinti yapılmayacak. Bunun dışında devamsızlık yapılıyorsa ikramiyelerinde devam edilmeyen gün kadar kesinti yapılmasını öneriyoruz. Bu kesintilerin, bir fonda toplanıp buradan işveren ve işçi sendikasının ortak kararıyla devamsızlık yapmayan işçilere ödenmesini teklif ediyoruz."
Özgür Barut, üçüncü taleplerinin ise kıdeme bakılmaksızın eşit işe eşit ücret zammı olduğunu bildirerek, "TİS'te, geçmiş dönemlerde olduğu gibi eşit işe eşit ücret zammı prensibi uygulanmasını talep ediyoruz, kıdem zammı alternatifini reddediyoruz. Bir işin yalnızca daha uzun süre yapılmış olması, aynı işi aynı katkı ile daha kısa süredir yapan bir çalışan karşısında maddi üstünlük getirmemelidir. Eğer bir çalışan aynı işi 10 senedir yapıyorsa ve 5 yıldır bilgi birikimine ve işletmeye katkısına hiçbir şey katmamışsa, sadece çalışma süresinin uzunluğundan dolayı neden daha fazla ücret zammı alsın?" diye konuştu.
Barut, bir soru üzerine, "Yatırımcıların baktığı iki konu var. Biri maliyet, diğeri sürdürülebilir üretim. Burada Türkiye'nin otomotiv özelinde, metal iş kolu genelinde çok özel bir konumu var. Onun için bir gün bile iş durmamalı. Çünkü bir gün durduğunda 3 gün de, 5 gün de durabileceğiyle ilgili bir algı oluşuyor. O algı biz aramızda sonradan barışsak da yatırımcıda kalıyor." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Özgür Barut, MESS üyesi 180 işletmedeki 130 bin çalışanı kapsayan grup TİS sürecini değerlendirdiği toplantıda, MESS üyelerinin Türkiye ihracatının yüzde 27'sini, imalat sanayisinde toplam cironun yüzde 24'ünü ve metal sanayisi sektörü istihdamının yüzde 12'sini gerçekleştirdiğini dile getirdi.
Söz konusu TİS görüşmelerinin otomotiv ana ve yan sanayisi, demir, çelik ve döküm, beyaz eşya, dayanıklı tüketim, makine üreticileri ve diğer metal sektörlerini kapsadığını aktaran Barut, 2014-2017 arasında 3 yıllığına geçerli olan grup TİS'in 31 Ağustos'ta sona erdiğini hatırlattı.
Yeni dönem TİS için 60 günlük müzakere sürecinin son haftasında olduklarını anlatan Barut, görüşmelerde işverenleri MESS'in temsil ettiğini, işçiler adına ise Türk-İş'e bağlı Türk Metal Sendikası, DİSK'e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası ve Hak-İş'e bağlı Çelik İş Sendikası'nın masaya oturduğunu bildirdi.
Barut, "İşçi sendikalarının taleplerinin ücret ve sosyal yardım artışlarıyla birlikte ilk 6 ay için yüzde 40'ın üzerinde. Hatta bazı üye iş yerlerimiz için bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyor. Birebir olarak işçilere baktığımızda yüzde 130'a varan oranlarda zam talep edildiğini görüyoruz." diye konuştu.
Memurların 6 ay için yüzde 4 zam aldığını, ücret artışlarının talep edildiği 6 aylık dönem için enflasyonun yüzde 3,2 olduğunu, özel sektörde ücret araştırmaları yapan çeşitli kuruluşların gelecek yıl için zam oranlarının yaklaşık yüzde 10 olduğunu belirttiğini aktaran Barut, "Türkiye'de bizim seviyemizde ücret veren hiçbir yaygın iş kolunda bu mertebede zam konuşulmuyor.Bu yüzden işçi sendikalarının talepleri ekonomik gerçeklerden tamamen uzak ve kabul edilemez." ifadelerini kullandı.
- "Çalışma barışı bir gün bile bozulmamalı"
İş barışı ve rekabet gücünün vazgeçilmezleri ve kırmızı çizgileri olduğunu vurgulayan Barut, şunları kaydetti:
"Bizim sektörümüz herhangi bir sektör değil. Türkiye ekonomisinin can damarı, lokomotifi. Bu nedenle sadece içinde bulunduğumuz grubun, sektörün, iş kolunun çıkarları doğrultusunda hareket edemeyiz. Hepimiz ülkemize karşı sorumluyuz. Metal sanayisi Türkiye ekonomisinin 3'te 1'ini oluşturuyor. 2,5 yıl önce 1-2 ay süren sıkıntılı günler, yüzlerce milyon dolarlık kayba yol açtı.İş barışı bozulursa siparişler teslim edilemez.Alıcılar kendilerini düşünerek başkalarından mal almanın yolunu seçer. Böylece bin bir güçlükle elde edilen ihracat pazarları birer birer gitmeye başlar. İşletme kaybeder, işveren kaybeder, işçi kaybeder.Bu yüzden çalışma barışı bir gün bile bozulmamalı."
Özgür Barut, Türkiye'nin rekabet gücünü azaltacak tekliflere kapalı olduklarını belirterek, "Bizim işletmelerimiz, rekabeti ülke içinde değil yurt dışında yaşıyor. İşletmelerimizin çok büyük bir kısmı birbirleriyle değil, bazen kendi yatırımcılarının yurt dışındaki işletmeleri ile bazen de yabancı şirketlerle rekabet ediyor. Bazen birkaç sent ile, bazen yüzde bir maliyet farkıyla ihaleler el değiştiriyor. Bu durumda yüzde 40'ın üzerindeki maliyet artışlarının karşılanamayacağı aşikar." yorumunu yaptı.
Türkiye'de verimlilikte bir sıçrama meydana gelmeden iş gücü maliyetleri artarsa ülkenin yatırım cazibesinin erimeye başlayacağını savunan Barut, "Sürdürdüğümüz TİS'in önemi işte burada yatıyor. Üretim, ihracat ve en önemlisi istihdam için, ülkemizin rekabet gücünün geliştirilerek korunması gerekiyor. Bizim bakışımız; işte barış, dünyayla yarış. İş yerinde barış olmazsa dünya ile yarışamayız." dedi.
- MESS'in teklifi
MESS Genel Sekreteri Barut, metal sektöründe bir işçinin aylık ortalama garanti brüt gelirinin, fazla mesai ödemeleri hariç, 3 bin 500 liranın üzerinde bulunduğunu dile getirerek, bu rakamın asgari ücretin yaklaşık 2 katı olduğuna işaret etti.
Özgür Barut, "Rekabet içerisinde olduğumuz Bulgaristan ve Romanya'ya göre sanayi iş gücü maliyeti Türkiye'de yüksek. Sanayide iş gücü verimliliği ise Türkiye'ye göre, Slovakya'da yüzde 37, Macaristan'da yüzde 20, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 13 daha yüksek. Bu tablo gösteriyor ki iş kolumuzda talep edilen yüksek artışların kabul edilmesi mümkün değildir. Bizim düşüncemiz, çalışanların refahı ile ülkemizin rekabet gücünün korunması arasında bu iki amacı da dengede tutabilecek en iyi çözüm noktasının bulunmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
İş barışının korunması ve rekabetçiliğin geliştirilerek sürdürülmesine hizmet edecek 3 teklifleri olduğunu anlatan Barut, şöyle devam etti:
"TİS süresi 3 yıl olmalı. Tamamlanan 2014-2017 sözleşmesinde olduğu gibi, yeni sözleşmenin de 3 yıllık olmasını talep ediyoruz. Prensip olarak biz dünya örneklerinde olduğu gibi 5 yıllık, 6 yıllık bir grup TİS talep ediyoruz. Ancak Türkiye'de yasal üst sınır şu anda 3 yıl. Yatırımcılar, her 2 yılda 'İş barışı bozulacak mı?' tedirginliği yaşıyor. Sözleşme süresi uzarsa, Türkiye'ye gelmeyi düşünen yatırımcılar daha uzun vadeli planlar yapabilir. Çalışanlar da enflasyon gerilerse, daha yüksek bir enflasyon düzeyini esas alarak sözleşme imzaladıkları için düşen enflasyondan kazançlı çıkacaklardır. Ekonomi kötüye giderse de enflasyona endeksli sözleşmeler imzalanacağı için çalışanlar kendilerini koruyabilecekler.
İkinci teklifimiz ise verimlilik ve adalet duygusuyla ilişkili. İş yerlerimizde devamsızlığın azaltılması için ikramiyelerin fiili çalışma prensibine göre ödenmesini talep ediyoruz. Çalışanlarımızın zorunlu haller dışında rapor alarak işe gelmemeleri verimliliğimizi önemli ölçüde düşürüyor. Tabii, iş kazası ve meslek kazası nedeniyle istirahat alanlar, doğum ve emzirme gibi konular ile 20 gün ve üzerinde istirahat raporu olanlarda bir kesinti yapılmayacak. Bunun dışında devamsızlık yapılıyorsa ikramiyelerinde devam edilmeyen gün kadar kesinti yapılmasını öneriyoruz. Bu kesintilerin, bir fonda toplanıp buradan işveren ve işçi sendikasının ortak kararıyla devamsızlık yapmayan işçilere ödenmesini teklif ediyoruz."
Özgür Barut, üçüncü taleplerinin ise kıdeme bakılmaksızın eşit işe eşit ücret zammı olduğunu bildirerek, "TİS'te, geçmiş dönemlerde olduğu gibi eşit işe eşit ücret zammı prensibi uygulanmasını talep ediyoruz, kıdem zammı alternatifini reddediyoruz. Bir işin yalnızca daha uzun süre yapılmış olması, aynı işi aynı katkı ile daha kısa süredir yapan bir çalışan karşısında maddi üstünlük getirmemelidir. Eğer bir çalışan aynı işi 10 senedir yapıyorsa ve 5 yıldır bilgi birikimine ve işletmeye katkısına hiçbir şey katmamışsa, sadece çalışma süresinin uzunluğundan dolayı neden daha fazla ücret zammı alsın?" diye konuştu.
Barut, bir soru üzerine, "Yatırımcıların baktığı iki konu var. Biri maliyet, diğeri sürdürülebilir üretim. Burada Türkiye'nin otomotiv özelinde, metal iş kolu genelinde çok özel bir konumu var. Onun için bir gün bile iş durmamalı. Çünkü bir gün durduğunda 3 gün de, 5 gün de durabileceğiyle ilgili bir algı oluşuyor. O algı biz aramızda sonradan barışsak da yatırımcıda kalıyor." ifadelerini kullandı.