'5 Yıl Süreli Nakil Yasağı' Aile Bütünlüğüne Aykırı Bulundu
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, sözleşmeliyken memur kadrolarına geçenlerin 5 yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara atanamamasına yönelik işlemi, aile bütünlüğüne aykırı buldu
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince, sözleşmeliyken memur kadrolarına geçenlerin 5 yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara atanamamasına yönelik işlemi, aile bütünlüğüne aykırı buldu.
Bir üniversite hastanesinde hemşire olarak görev yapan Gülhan Öztürk Mezifonluoğlu, astsubay eşinin görev yaptığı Kocaeli'ne eş durumu nedeniyle tayin istedi.
Söz konusu tayin başvurusunun reddedilmesi üzerine işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Ankara 18. İdare Mahkemesine dava açıldı.
Ankara 18. İdare Mahkemesinin, yürütmenin durdurulması isteminin reddi yönünde karar vermesinin ardından Merzifonluoğlu'nun bağlı olduğu Sağlık-Sen, idare mahkemesinin kararının kaldırılmasını isteyerek istinaf görevi yapan Ankara Bölge İdare Mahkemesine başvurdu.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, Ankara 18. İdare Mahkemesinin kararını kaldırarak işlemin yürütmesini durdurdu.
- Karardan
Kararda, Anayasada 'Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirler alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı, çocukları koruyucu tedbirleri alır.' hükmünün bulunduğu belirtildi.
Türkiye tarafından 1948 yılında kabul edilen 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde ise 'Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.' hükmüne yer verildiğinin hatırlatıldığı kararda, bir üniversite hastanesinde hemşire olarak çalışan davacının, Kocaeli'ne astsubay olarak görev yapan eşinden dolayı naklen atanmasına muvafakat verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından reddedildiği ve bunun üzerine dava açıldığı kaydedildi.
- 'Hukuka uyarlık görülmemiştir'
Kararda talebin, davalı idarece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun geçici 41. maddesinde düzenlenen 'sözleşmeli olarak çalışmakta iken memur kadrolarına atananların 5 yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara atanamayacağı' hükmü gerekçe gösterilerek reddedildiği vurgulanarak, şu tespitlere yer verildi:
'Gerek Anayasada ve gerekse tarafı olduğumuz İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde yer alan 'aile birliğinin sağlanması' görevinin ön görüldüğü şekilde yerine getirilebilmesi açısından 657 sayılı Yasa'nın geçici 41. maddesinin bu çerçevede yorumlanması ve davacının eşinin görev yaptığı yere atanması gerektiğinden, aksi yorumla tesis edilen dava konusu işlemde bu yönde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, davacının atanma istemine muvafakat verilmemesinin hukuka aykırılığı saptandıktan sonra hukuk aleminde varlığını sürdürmesi, tüm işlem ve eylemlerin hukuka uygun olduğu kabulüne dayanarak hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, aile birliğinin engellenmesi sonucunu doğuracak ve maddi ve manevi varlığın gelişmesi yönünde telafisi güç zarara neden olacaktır.'
Kaynak: AA
Bir üniversite hastanesinde hemşire olarak görev yapan Gülhan Öztürk Mezifonluoğlu, astsubay eşinin görev yaptığı Kocaeli'ne eş durumu nedeniyle tayin istedi.
Söz konusu tayin başvurusunun reddedilmesi üzerine işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Ankara 18. İdare Mahkemesine dava açıldı.
Ankara 18. İdare Mahkemesinin, yürütmenin durdurulması isteminin reddi yönünde karar vermesinin ardından Merzifonluoğlu'nun bağlı olduğu Sağlık-Sen, idare mahkemesinin kararının kaldırılmasını isteyerek istinaf görevi yapan Ankara Bölge İdare Mahkemesine başvurdu.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, Ankara 18. İdare Mahkemesinin kararını kaldırarak işlemin yürütmesini durdurdu.
- Karardan
Kararda, Anayasada 'Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirler alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı, çocukları koruyucu tedbirleri alır.' hükmünün bulunduğu belirtildi.
Türkiye tarafından 1948 yılında kabul edilen 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde ise 'Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.' hükmüne yer verildiğinin hatırlatıldığı kararda, bir üniversite hastanesinde hemşire olarak çalışan davacının, Kocaeli'ne astsubay olarak görev yapan eşinden dolayı naklen atanmasına muvafakat verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından reddedildiği ve bunun üzerine dava açıldığı kaydedildi.
- 'Hukuka uyarlık görülmemiştir'
Kararda talebin, davalı idarece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun geçici 41. maddesinde düzenlenen 'sözleşmeli olarak çalışmakta iken memur kadrolarına atananların 5 yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara atanamayacağı' hükmü gerekçe gösterilerek reddedildiği vurgulanarak, şu tespitlere yer verildi:
'Gerek Anayasada ve gerekse tarafı olduğumuz İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde yer alan 'aile birliğinin sağlanması' görevinin ön görüldüğü şekilde yerine getirilebilmesi açısından 657 sayılı Yasa'nın geçici 41. maddesinin bu çerçevede yorumlanması ve davacının eşinin görev yaptığı yere atanması gerektiğinden, aksi yorumla tesis edilen dava konusu işlemde bu yönde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, davacının atanma istemine muvafakat verilmemesinin hukuka aykırılığı saptandıktan sonra hukuk aleminde varlığını sürdürmesi, tüm işlem ve eylemlerin hukuka uygun olduğu kabulüne dayanarak hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, aile birliğinin engellenmesi sonucunu doğuracak ve maddi ve manevi varlığın gelişmesi yönünde telafisi güç zarara neden olacaktır.'