CHP Referandum Teklifini Yineledi
CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke, Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilip verilmemesi konusunda referandum yapılmasını istedi.
![CHP Referandum Teklifini Yineledi](https://images.beyazgazete.com/haber/2016/7/13/20160713_chp-referandum-teklifini-yineledi.jpg)
“CANLI BİR BOMBANIN ÜZERİNDE OTURMAYA DEVAM EDİYORUZ”
Tehditler karşısında dış politikada ani bir geri vites değişikliğiyle karşı karşıya kalındığını kaydeden Böke, “Bu geri vitesle geri dönülmeye çalışılan toz topraklı yolda tek kaybeden Türkiye olmuş oldu. Türkiye’yi aşırıcı radikal terörle baş başa bırakmış olan ve buna karşı hala herhangi bir mücadele ortaya koymayan iktidar maliyeti Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına çıkarmaktadır. Maalesef hala bir şey yapılmadığı için biz canlı bir bombanın üzerinde oturmaya devam ediyoruz. Bir kez daha iktidara sesleniyoruz; iktidarın en temel görevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaktır. IŞİD tehdidini göz ardı etmenize küçümsemenize Türkiye’yi bir küresel cinayet şebekesinin insafına terk etmenize asla izin vermeyeceğiz. IŞİD tehdidine karşı derhal, acilen iktidarın somut adımlar atması gerekmektedir. Bu adımların atılmadığı her gün AKP hükümeti tarafından Türkiye bir güvenlik ateşine doğrudan AKP tarafından atılıyor olmaktadır. Yani AKP bir kez daha bir terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyor demektir” ifadelerini kullandı.
“YASALARI ES GEÇEREK VERİLEN VATANDAŞLIK ASLA KABUL EDİLEMEZ”
“Suriyeliler esasında burada değil kendi vatanlarında olmak isterlerdi” diyen Böke, “Bize düşen en temel görevde onların kendi vatanlarında yaşamalarına imkan verecek düzende öncü rol oynamaktır. Maalesef milyonlarca Suriyelinin evinden olmuş olmasının temel sebeplerinden biri Türkiye’nin bu maceracı dış politikası olmuştur. Şimdi de siyasi hesapla 3 milyon insanın üzerinden yeni bir siyaset tasarlanıyor. Bu 3 milyon insanın evrensel hakları göz ardı edilerek önce Avrupa Birliği ile pazarlık malzemesine dönüştürüldüler. Şimdi de aynı insanlar üzerinden onların acılarını suiistimal ederek bir vatandaşlık pazarlığı ortaya konuyor. Biz ensarız Suriyelilere insanlık için kucak açtık diye yalan söylemlerle hepimiz oyalanıyoruz. İnsan hayatı üzerinden siyaset yapılıyor. Bu siyasette AKP Türkiye’nin bugününe de yarınına da ipotek koyuyor. Çünkü saray rejimi ne evinden barkından olan 3 milyon insana değer veriyor, ne 3 milyonu misafir ederken kendi ekonomik düzeni bozulduğu için umutsuzluğa sevk edilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına değer veriyor ne de milyonlarca sığınmacı bir anda vatandaş yapılırsa ortaya çıkacak maliyetlerin hesaplanmasına izin vermeyerek Türkiye’ye değer veriyor. Ancak bu iktidarın devamı için hiçbir insanın siyasete malzeme edilmesine biz izin vermeyeceğiz. Suriyeli sığınmacılara ya da şimdi çark edilerek söylendiği gibi belli kriterlere uyan bir grup Suriyeli sığınmacıya hükümet tarafından keyfi bir şekilde seçilerek Türkiye Cumhuriyeti yasalarında tanımlanan prosedür ve süreçleri es geçen vatandaşlık verilmesi asla kabul edilemez. Böyle bir çılgınlığa kalkışmak Türkiye’nin güvenliğine açık bir tehdit oluşturur. Bu Türkiye toplumuna ihanet olur. Böyle bir çılgınlığa kalkışmak Türkiye ekonomisinde öngörülemez zararlara yol açabilir. Böyle çılgınca bir adım Türkiye’nin sosyal yapısını alt üst eder. Türkiye’nin huzuruna ve yarınına çok açık bir ihanet olur” değerlendirmesinde bulundu.
“BİZLER SURİYELİLERE VATANDAŞLIK DEĞİL, VATANLARININ VERİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Böke, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da kimse tarafından siyasi malzeme ve siyasi rüşvet aracı olarak kullanılacak kadar ucuz ve değersiz değildir. Sorunumuz kendi vatanından edilmiş olan ve kendileri çok zor koşullarda yaşayan Suriyeliler değil, sorunumuz bu gerçeği ortaya çıkartmış olan AKP iktidarı ve bunu çözmek yerine bir siyasi malzemeye dönüştüren kendi çıkarlarını önceleyen siyaset yaklaşımıdır. Bizler Suriyelilere vatandaşlık değil, vatanlarının verilmesini istiyoruz. Bizler Suriyelilere TOKİ’de ev değil, kendi topraklarında kendi inşa etme lüksünü yayabildikleri evlerin vaat edilmesini istiyoruz. Nasıl ki Suriyelileri bir siyasi malzemeye dönüştürüp onlara vatandaşlık verilmesine karşı çıkıyorsak, aynı şekilde evrensel insan haklarından yoksun bırakılmış olan Suriyelilere karşı ırkçı ve dışlayıcı bir söyleme de kuvvetle karşı çıkıyoruz. Bizim için sorun Suriyeli vatandaşlar değil, bizim için sorun o Suriyeli vatandaşlara sorunu ortaya çıkarmış olan siyasi yaklaşımın bu sorunu göz ardı ediyor olmasıdır.”
“VATANDAŞLIK KONUSUNU BİR REFERANDUMLA VATANDAŞIMIZA SORALIM”
Siyasetin insanı kendine malzeme eden yaklaşımını acilen terk etmesi gerektiğini vurgulayan Böke, “Meselenin Türkiye’nin geleceğini ve sığınmacıların insan haklarını gözeterek rasyonel bir biçimde ele alınması ve tartışılması gerekiyor. Suriyelilerin çaresizliğini kendi siyasetine alet etme basitliğinin kimse tarafından gösterilmemesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının nasıl kazanılacağına dair yönergeler açık bir şekilde yasalarda var. AKP hükümeti yasayla belirlenmiş bütün bu koşulların etrafından dolanacağını itiraf ediyorsa, eğer AKP hükümeti Suriyeli vatandaşlara kitlesel bir biçimde vatandaşlık hakkı verilmesi konusunda ısrarlıysa bu böyle basit bir idari kararla yapılamaz. Bu kadar büyük bir karar ancak ve ancak halkın iradesiyle verilecek biri karardır. Her şey için referandum diyenlere sesleniyoruz; eğer sizde vatandaşlık konusunu bir siyasi malzeme olarak değil, gerçekten çözmek istiyorsanız o zaman buyurun vatandaşlık konusunu bir referandumla vatandaşımıza soralım” açıklamasında bulundu.
“VARLIK BARIŞI YASASI VATANDAŞA DEĞİL, YANDAŞA ÖNCELİKTİR"
Ekonomiyle ilgili de değerlendirmede bulunan Böke, şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz haftalarda turizm duasına çıkılmıştı, şimdi döviz duasına çıkıldı. Dışarıdan para gelmezse Türkiye’de herhangi bir iş maalesef dönmüyor. Dışarıya bu muhtaçlığını açıkça ortaya koyan yeni bir ekonomi paketi de adeta bir yatırım teşviki gibi sunarak Meclis’e getirdiler. Bir varlık barışı yasası geldi. Bu varlık barışı yasası bir kez daha AKP’nin vatandaşı değil, yandaşı öncelediğinin çok somut bir göstergesi. Bize düşen en önemli görev Türkiye’yi akılcı siyaset yoluna yeniden sokmaktan geçiyor.”