Kamu Denetçiliği Kurumundan Özel Rapor
Başdenetçi Ömeroğlu: 'Yargıda gizli (yasa dışı) yapılanmaya ilişkin çözüm önerileri başlığı altında, Yargıtay ve Danıştayda meslekte kalmalarının uygun olmadığı tespit edilen bir kısım üyelerin emekli edilmesi gerekliliği değerlendirilmektedir' 'Bir diğer çözüm önerisi, soruşturmalar sonucu gizli (yasa dışı) yapılanma mensubu oldukları delilleri ile ortaya konulan yüksek mahkeme üyelerinin, Yargıtay ve Danıştayın yetkili kurullarınca 'meslekten çekilmeye' davet edilerek sistem dışına çıkarılmaları da düşünülebilir. Zira malum yapı üyeleri sistemde kaldıkça yargı bugünkü durumundan kurtulamaz''Bu yapı öyle bir kök salmış ki onun için değişik alternatifler ve bunların pasifize edilmeleri için getirilmiş önerilerdir. Kesin çözüm sistem dışına çıkarmak. 'Bu Anayasa'ya aykırı, kanuna aykırı' tartışmasına girmem, bunun formülünün bulunması gerekir. Devletin kendisini koruma refleksi vardır. İster cemaat, ister KCK hangi adla olursa olsun bu yapılanmalara Cumhuriyet ve demokrasi olarak karşı çıkmak hepimizin vatan borcudur'
Kurumda basın toplantısı düzenleyen Ömeroğlu, rapor üzerinde bir yılı aşkın süredir çalıştıklarını, bazı konulardaki sert eleştirilerinin yargı camiası ve kamuoyunca anlayışla karşılanacağını umduklarını söyledi.
Ömeroğlu, 12 bölümden oluşan rapordan özetler aktararak, raporun Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bölümünde, 'HSYK kararlarına karşı yargı yolunun açılması, Adalet Bakanı ve Müsteşarının Kuruldaki konumunun korunması, Cumhurbaşkanının Kurula üye seçmesi ve Kurulun yapısında 'Hakimler Yüksek Kurulu' ve 'Savcılar Yüksek Kurulu' şeklinde anayasal değişiklik yapılması' konusuna yer verildiğini bildirdi.
Anayasa yargısı bölümünde, Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanma, yöntem ve usulleri, nitelikleri, seçim usulü ve görev süreleri ile yerindelik denetimi ve yargısal aktivizm meselesinin ele alındığını anlatan Ömeroğlu, bireysel başvuruların incelenmesi sırasında Anayasa Mahkemesinin yetkileri konusunu da ele aldıklarını kaydetti.
Ömeroğlu, raporun 'Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları' bölümünde, arabuluculuk, tahkim, uzlaştırma, ombudsmanlık müesseselerine ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının daha fonksiyonel hale getirilmesi için önerilere yer verildiğini aktardı.
-Yargıda gizli yapılanma
Raporda, 'Yargıda Gizli (Yasa Dışı) Yapılanma' bölümünün geniş yer aldığını ifade eden Ömeroğlu, şöyle konuştu:
'Bu bölümde, somut örnekler ışığında illegal yapı oluşturan bu örgütlenmenin yargıda oluşumu, işleyişi, yasa dışı faaliyetleri ile bu yapının bertaraf edilebilmesi için çözüm önerilerine işaret edilmiştir. Yargıda gizli (yasa dışı) yapılanma ile mücadele noktasında, bu illegal yapı mensubu olduğu tespit edilen, yüksek mahkeme üyeleri hakkında şu çözüm önerileri tartışılabilir. İlki, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin (istinaf) faaliyete geçecek olması nedeniyle Yargıtay ve Danıştayın iş yükünde önemli ölçüde azalma sağlanacağından, Yargıtay ve Danıştayın üye sayısının düşürülmesi gerekecektir. Bu bağlamda Anayasanın 139. maddesi gözetilmek kaydıyla, kanun değişikliği yoluyla meslekte kalmalarının uygun olmadığı tespit edilen bir kısım üyelerin emekli edilmesi gerekliliği değerlendirilmektedir.
Bir diğer çözüm önerisi olarak, soruşturmalar sonucu gizli (yasa dışı) yapılanma mensubu oldukları delilleri ile ortaya konulan yüksek mahkeme üyelerinin, Yargıtay ve Danıştayın yetkili kurullarınca 'meslekten çekilmeye' davet edilerek sistem dışına çıkarılmaları da düşünülebilir. Zira malum yapı üyeleri sistemde kaldıkça yargı bugünkü durumundan kurtulamaz.'
Ömeroğlu, her iki çözüm önerisinde de anayasada düzenlenen 65 yaşına kadar çalışmaya bağlı tazminat ve yargı ödeneği hariç aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yararlandırılma konusunun gözetilmesi gerektiğini söyledi.
Nihat Ömeroğlu bir diğer öneri olarak, gizli, yasa dışı yapılanmaya mensup olduğu konusunda şüphe bulunmayan ancak bu konudaki zorluk nedeniyle net delillere ulaşılamayan yüksek mahkeme üyeleriyle ilgili stratejik plan oluşturmak gerektiğini belirtti.
Ömeroğlu, 'Bu üyelerle ilgili, Türk yargısına hizmet etmek amacıyla araştırma yapıp veri hazırlamak üzere kanunla 'Yargı Strateji Üst Kurulu' kurulabilir. Anayasanın buna engel olmadığını düşünüyoruz. Bu üst kurul, TBMM Başkanlığına veya Başbakanlığa, ülkemizin yargı politikalarına katkı sunabilir. Diğer yönden, bölge adliye ve idare mahkemelerinde, özlük hakları ve müktesebatları korunmak şartıyla kanunla yeteri kadar yüksek mahkeme üyelerinin atamaları yapılarak görevlendirilebilirler. Aynı şekilde bakanlık ve müstakil genel müdürlüklerin birinci hukuk müşavirliklerine görevlendirilerek, bu kişilerin bilgi ve birikimlerinden yararlanılabilir.' dedi.
-Yargıtay daire başkanlığı seçimlerinin kilitlenmesi
Raporun 'Yargıtay' başlıklı bölümünde, yüksek yargıdaki gizli, yasa dışı yapılanma ile mücadelede, üyelikte süre ve yaş sınırlaması yönünden mevzuat değişikliği yoluna gidilmesinin fayda sağlayacağı konusunun ele alındığını belirten Ömeroğlu, şöyle devam etti:
'Malum illegal yapıya dahil yüksek mahkeme üyelerinin, daire başkanlığı seçimlerini kilitlemesinin önüne geçilebilmesi için, daire başkanlığı seçiminde, TBMM Başkanlığı için öngörülen seçim sisteminin getirilmesi düşünülebilir. Ayrıca bu illegal yapıya mensup oldukları, delilleri ile birlikte ortaya konulan yüksek mahkeme üyelerinin, seçimleri kilitlemesinin engellenebilmesi amacıyla, yukarıda değinildiği biçimde 'Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu' tarafından 'meslekten çekilmeye davet' usulüne işlerlik kazandırılması da bir çözüm önerisi olarak değerlendirilebilir.'
- Yüksek yargıda tek çatı
Başdenetçi Ömeroğlu, Anayasa değişikliği ile mevcut yüksek mahkemelerin tek bir çatı altında toplanmasının da raporda önerildiğini ifade ederek, 'Örneğin 'Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi' adı altında ve adli, idari, askeri, mali bölüm ve daireler şeklinde yapılandırılmak suretiyle yüksek yargı görevi oluşturulabilir. Bunun dünya örnekleri incelenerek ülkemize en uygun olanı konunun uzmanlarının çalışmasıyla belirlenebilir. Yüksek mahkeme üyeliklerinde yaş veya görev süresi yönünden sınırlama getirilerek yeni bir düzenleme yapılabilir' şeklinde konuştu.
Raporda Adli Tıp Kurumu ile ilgili eleştiri ve önerilerin de yer aldığını söyleyen Ömeroğlu, Adli Tıp Kurumu'nun bağımsız bir yapısının olmayışının, kurumun raporlarına ve bilimsel yeterliliğine gölge düşürdüğünü kaydetti. Ömeroğlu, 'Kurumun gerek bilimselliği, gerek güvenilirliği açısından rutin hizmetler dışında, eğitim ve bilirkişilik gibi tüm görevlerinin, tüm üniversitelerden alınacak uzmanlardan oluşturulan bir üst kurulun denetimi ile sağlanması yoluna gidilebilir. Kurumun, çağdaş ve modern bir hukuk devletinin gereği olarak, RTÜK, BDDK, üniversiteler gibi bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulması için kapsamlı bir kanunla yeniden ve vakit geçirilmeksizin düzenlenmesi gerekmektedir. TBMM'ye gelecek 'Bilirkişilik Kanunu Taslağı'nda bu yönde istisnai bir düzenleme yapılabilir' önerilerini dile getirdi.
Yargıtay üyeliğine seçilme kriterlerinden kaynaklanan sorunların ayrı bir önem taşıdığını dile getiren Ömeroğlu, şöyle devam etti:
'Bu kapsamda, Yargıtay üyeliğine seçilme ölçütlerinin somutlaştırılıp, kanun ile düzenlenmesi gerekir. Yasal kıstaslara ek olarak hakimlerin yaşı, kıdemi, cinsiyet dengesi, yüksek lisans, Kurul önünde karşılıklı görüşme, birden fazla fakültenin bitirilmesi, performans değerlendirme, doktora ve diğer akademik unvan ve çalışmaları gibi hususların da değerlendirilerek eşitler arasından seçim yapılmalıdır. Yargıtay'a üye seçimi konusunda Yargıtay Kanunu'nda aranan kıstasların daha ölçülebilir ve denetlenebilir nitelikte olması, Yargıtaya üye seçiminde Yargıtayın aktif rol almasını sağlayacak düzenleme yapılması ve HSYK tarafından uygulanacak objektif ölçütler ile ilke kararlarının seçim öncesinde belirlenerek duyurulması gerektiği düşünülmektedir.'
-Yargı Birliği Sistemi
Hukuk devleti ilkesi uyarınca 'yargı birliği sistemi'ne geçilmesinin uygun olacağının değerlendirildiğini aktaran Nihat Ömeroğlu, şunları kaydetti:
'Yargı birliği sisteminin gereği olarak da bütün yüksek mahkemeler birleştirilerek tek bir yüksek mahkeme kurulmalı, ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri de bu çatı altında yapılandırılmalıdır. Yargı birliği sistemine geçildiğinde, tek bir yüksek mahkeme ve ilk derece, istinaf mahkemeleri sistemi kurularak, uzmanlık gerektirecek hukuksal faaliyet alanlarının, ilk derece mahkemelerinde ihtisas mahkemeleri, istinaf ve yüksek mahkemede de daireler aracılığı ile düzenlenmesi mümkün olabilecektir. Bu konuda özellikle Yargıtay ve Danıştayın tarihi kökleri ve asrı geçen kuruluş geçmişleri yapılandırılırken gözetilmelidir.'
Daha sonra açıklamayı planladıkları raporu, yüksek yargı ile ilgili düzenleme TBMM'de görüşülmeye başladığı için bugün kamuoyuyla paylaştıklarını belirten Ömeroğlu, raporun TBMM Başkanı'na, Komisyon Başkanlıklarına, Adalet Bakanlığına, yüksek yargı organlarına ulaştırılacağını ifade etti.
Ömeroğlu, 'Olur ya sayın vekillerimiz bundan belki mevzuat olarak yararlanacak değişiklikler çıkarabilirler. O nedenle acele ettik.' dedi.
-Sorular
Bir gazetecinin, 'Yürütmenin, yani hükümetin yargıya yönelik tutum ve davranışlarına ilişkin eleştiriler var. Raporda bu konu neden hiç ele alınmadı?' sorusu üzerine Ömeroğlu, raporun bir çok yerinde hakimlerin tarafsızlık ve bağımsızlığına vurgu yapıldığını söyledi. Ömeroğlu, 'Yargıya siyaset müdahale ediyor mu etmiyor mu, bunlar tamamen siyasi bir değerlendirme, analiz konuları. Biz de siyasetin üstünde olduğumuzdan, TBMM Başkanına bağlı görev yaptığımızdan, bu siyasi polemiklerden kaçındık. Bağımsızlık ve tarafsızlık dendiği vakit her türlü sorunun cevabı da içinde olacak. Yargı görevini yaparken, hiç kimsenin yargıya müdahale etmemesi esastır, bunda şüphe yoktur. Zaten bu Anayasa ile teminat altına alınmıştır. Dönem dönem eleştiriler olmuştur ama konumuzun dışında olduğu için o polemiklere girmedik ama bağımsızlık ve tarafsızlığı özellikle vurguladık.' dedi.
Ömeroğlu, 'Yüksek yargıda daha önce üye ve daire sayısı artırıldı, daha sonra ise azaltma yoluna gidildi. Yargının yapısıyla bu kadar sık oynanması doğru mu sizce?' sorusuna karşılık da kurumlar ve kuruluşların uzun yılların birikim ve tecrübeleriyle şekilleneceğini söyledi.
Nihat Ömeroğlu, şöyle konuştu:
'Köklü kuruluşlara birden böyle keskin neşter atılarak çözüm üretmek belki önce yadırganabilir ancak 2010'dan önce de yüksek yargı eleştiriliyordu, şikayet ediliyordu. Ben bunun mücadelesini o zaman da verdim. Hakim ve savcı sayısını, üye sayısını istediğiniz kadar artırın, sorunu kaynağında çözmezsek, alternatif çözüm yollarını geliştirmezsek biz yargıda sürekli bu tür radikal tedbirler almak zorunda kalacağız. Yargıda sayı artırma, sayı indirme bence hiç bir zaman çözüm değil. Çözümü olan her türlü meselenin, her türlü sorunun yargıya gitmesini engellemektir. Niceliksel bir artışın önemli olmadığı, özellikle hakim ve savcılar ve diğer çalışanların nitelikli olmasının öncelenmesi gerekiyor. Son 10 yıldan beri hakim ve savcıların eğitimlerine oldukça büyük bir gayret sarf edilmektedir. Yargıtayda 1 milyon 200 bin dosya var. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yüksek mahkeme olamaz. İster istemez kanun koyucu da buna bir böyle çözüm getiriyor olmuyor, ne yapalım diyor. İstinaf mahkemeleri oturduğu vakit Yargıtay'daki bu iş yükünün azalacağını sanıyorum.'
Yargıtay ve Danıştaydaki yasa dışı yapılanma mensubu yüksek yargıçlarla ilgili önerilerinin hatırlatılması üzerine Ömeroğlu, 'Önerimiz önce sistem dışına çıkarılmaları. Olmadığı takdirde diğer yolları öneriyoruz.' dedi.
Nihat Ömeroğlu, 'Bu üyelerden yasa dışı yapılanmaya mensup olduğu konusunda şüphe bulunmayan ancak net delillere ulaşılamayan yüksek mahkeme üyelerinin, bakanlıklarda hukuk müşavirliğinde görev almasını öneriyorsunuz. Bu ne kadar hukuki?' sorusuna da şu yanıtı verdi:
'Erkler arasında astlık, üstlük olmayıp medeni bir ilişki vardır. Yargının önemini kimse yadsımasın. Şüphesiz yasa dışı bir örgütlenme var ise bu da tespit ediliyorsa bunun yargıda kalmasının daha riskli olduğunu söylüyoruz. Diğer görevler de önemli ama idari görevler. Yasa dışı bağlantılar tespit edilirse disiplin yolu işletilerek bunların meslekten ihracı yoluna gidilebilir. Bu öneriler getirilirken, yargıyı bu tasalluttan kurtarma adına bazen radikal önlemler öne sürmek gerekmiştir. Çünkü zamanında bu yapı hiç bir hak, adalet, hukuk tanımadan olağanüstü uygulamalarla hem yargıçlarımızı, savcılarımızı hem de vatandaşlarımızı çok mağdur etmiştir. Bu yapı öyle bir kök salmış ki, onun için değişik alternatifler ve bunların pasifize edilmeleri için getirilmiş önerilerdir. Kesin çözüm sistem dışına çıkarmak. 'Bu anayasaya aykırı, kanuna aykırı' tartışmasına girmem, bunun formülünün bulunması gerekir. Devletin kendisini koruma refleksi vardır. İster cemaat, ister KCK hangi adla olursa olsun bu yapılanmalara Cumhuriyet ve demokrasi olarak karşı çıkmak hepimizin vatan borcudur.'