'Aile İle Akşam Yemeği Madde Kullanımını Azaltır'
Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atasoy: 'Bu kadar çok internete ulaşımın olduğu ortamda ve hızlı para kazandıran bir ticari metada, uyuşturucu kullanımıyla mücadele polisiye tedbirlerle olamaz' 'Çocukların aileyle irtibatı ne kadar güçlü olursa o kadar az madde kullandığını da biliyoruz. Her akşam aynı masaya oturup yemek yemeniz, o masanın etrafında toplanmanız dahi suçluluğu ve madde kullanımını azaltır' 'Gelenek, görenek ve değerlerimizi, aile birliğini kaybetmemiz yüzünden çocuklarımız birtakım yalnızlıklara, sıkıntılara düşüyor. Bütün bunların reçetesi biliniyor, sadece bir organizasyon gerekiyor'
FİKRİYE SUSAM UYAR - Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) Üyesi ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, uyuşturucuyla, polisiye tedbirlerle mücadele edilemeyeceğinin altını çizerek, 'Çocukların aileyle irtibatı ne kadar güçlü olursa o kadar az madde kullandığını da biliyoruz. Her akşam aynı masaya oturup yemek yemeniz, o masanın etrafında toplanmanız dahi suçluluğu ve madde kullanımını azaltır' dedi.
İkinci kez Birleşmiş Milletler INCB'ye seçilen Atasoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uyuşturucunun bütün dünyada çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi.
Uluslararası iş birliği olmadığı takdirde tek başına bir ülkenin bu konuda başarı sağlayamayacağının altını çizen Atasoy, geçen yüzyılın başında ilk kez 13 ülkenin bir araya geldiğini, bir ağ oluşturarak birbirlerini destekleme kararı aldığını anımsattı.
O tarihten sonra geçen süreci değinen ve 1961'te Uyuşturucu Maddelere Dair TEK Sözleşmesi'nin imzalandığını kaydeden Atasoy, sözleşmenin uyuşturucuyla mücadelenin temel dayanağını oluşturulduğunu anlattı.
Uyuşturucu maddelerin sadece tıbbi amaçlı kullanılmasını öngören sözleşmenin, aynı zamanda bunun denetimini yapacak bir organ oluşturduğunu belirten Atasoy, INCB'nin seçimine ilişkin görüşlerini aktardı.
Atasoy, kurula başkanlık yapan ikinci kadın olduğunu anımsatarak, bu kapsamda Türkiye'den de kurula ilk kez kendisinin seçildiğini, seçim için ciddi bir kampanyayla adaylığını dünyanın dört bir tarafına ilan ettiğini anlattı.
INCB'nin seçiminde 54 ülkenin 40'nın oyunu alarak kurala seçildiğini kaydeden Atasoy, kurul üyelerinin kişisel deneyimler göz önüne alınarak seçildiğini söyledi.
Bölge ayırımı olmayan bir seçim gerçekleştirildiğini, kurulun her ülkeye eşit mesafede kalarak, bütün dünyanın uyuşturucuyla mücadelesini kontrol ettiğini anlatan Atasoy, şöyle konuştu:
'O kurulda Türkiye'den birisinin olmasının getirmiş olduğu çok büyük bir onur var. Ne olursa olsun bu topraklarda yetişmiş birisi olarak, buranın uyuşturucu politikalarında bir biçimde benim de bir katkım ve görüşüm var. Bu Türkiye'nin görüşüdür. Türkiye'de uygulanan uyuşturucu politikalarının arkasında duran birisiyim yoksa bugüne kadar çıkar, 'Bu iş olmuyor' ya da 'Burada yanlış yapılıyor' derdim. Bu görüşün kurula yansımış olması, Türkiye'nin uyuşturucu madde meselesine bakış açısının oraya yansımış olması önemli. Türkiye hiçbir zaman 'Uyuşturucu serbest kalsın' diyen bir ülke değildir, olmayacaktır da. Bunları söyleyen ülkeler var ve bu bir ülkenin uyuşturucu politikasıdır.'
- ' Aile birliğini kaybetmemiz yüzünden çocuklarımız birtakım yalnızlıklara düşüyor'
Prof. Dr. Sevil Atasoy, son zamanlarda uyuşturucu yaşının düşmesi ve kullanımının giderek yaygınlaştığı şeklinde algıların bulunduğunu, bunun uyuşturucu maddelerin çeşitlenmesinden kaynaklanan sorun olduğunu vurguladı.
Bu çeşitliliğin sentetik uyuşturucu maddelerde karşılarına çıktığını söyleyen Atasoy, 'Kolay sentezlenen ve internet üzerinden nasıl elde edilebileceği, kimyasal açıdan nasıl sentezleneceği, bunun ne kadar basit cihazlarla yapılabileceği yaygın bir biçimde var. Hele hele bu kadar çok internete ulaşımın olduğu ortamda ve hızlı para kazandıran bir ticari metada, taleple mücadele de yani kullanımla mücadele polisiye tedbirlerle olamaz' değerlendirmesinde bulundu.
Mücadelede başka tedbirlerin olduğunu belirten Atasoy, konuşmasına şöyle devam etti:
'Polisiye tedbirlerle okul önlerinde uyuşturucu satışını engellersiniz ama o, çarşının içinde satar, kısa bir zaman sonra oradaki öğrenci de nerede satıldığını öğrenir. Biz buna bir yerden bir yere yer değişimi diyoruz. Bütün suçlarda bu olur. Çocuklarımızın neden madde kullandığının artık bilinen bazı gerekçeleri var. Niye öğrenciler, gençler madde kullanıyor? Buna ait dünya kadar araştırma yapılıyor, bu biliniyor. Çocukların kaç yaşından itibaren madde kullandığı da artık bilinen bir gerçek. Kullanım yaşının düştüğü söyleniyor. Bugün 5-6 yaşındaki çocuğun elinde tablet var. Okul öncesinden başlayarak önleme gerekiyor. Her şeyi öğretmene bırakmak da doğru değil. Okul öncesinden önleme de aileyle ilgili bir hadise. Öncelikli olarak ailelerle ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Çocukların aileyle irtibatı ne kadar güçlü olursa o kadar az madde kullandığını da biliyoruz. Her akşam aynı masaya oturup yemek yemeniz, o masanın etrafında toplanmanız dahi suçluluğu ve madde kullanımını azaltır. Bu bir gerçek ama artık buna bile dikkat edilmez oldu. Gelenek, görenek ve değerlerimizi, aile birliğini kaybetmemiz yüzünden çocuklarımız birtakım yalnızlıklara, sıkıntılara düşüyor. Bütün bunların reçetesi biliniyor, sadece bir organizasyon gerekiyor.'
Bu kapsamda öncelikle ailenin içine girecek olanlara büyük görev düştüğünü ifade eden Atasoy, 'Hükümetin yaptığı o. Şu anda bunun farkındalar. 17-18 yaşından sonrakilerle uğraşmaktansa, mümkün olduğu kadar küçük yaşa yönelmiş olan bir ülke politikası var. Bu doğru ama bu kadar çabuk cevap verebilecek bir şey değil. Ailenin içine girebilmek kolay değil. Bütün Türkiye geneline organize olmak lazım.' dedi.
Türkiye'nin bazı uyuşturucular için transit ülke olduğuna dikkati çeken Atasoy, 'Bu transitte dünyanın hiçbir polisi yüzde 40'tan daha fazlasını yakalayamıyor. Kendi üzerinden geçen uyuşturucunun yarısından fazlasını yakalayamıyor. Bu böyle ama uluslararası raporların hepsinde, polisin çok başarılı olduğuna dair sonuçlar var.' bilgisini verdi.
Türkiye'nin arzla mücadele becerisinin giderek artığını, polisin yeni tekniklerle donatıldığını, takip imkanlarının genişlediğini belirten Atasoy, 'Türkiye'nin her zaman şikayet ettiği kontrollü teslimat sayısının arttığıdır. Kontrollü teslimat, ülkeler arası iş birliği isteyen bir uygulamadır. Siz yakalamazsınız beklersiniz, sınırdan geçer. Diyelim ki Yunanistan'a mı gidiyor, Bulgaristan üzerinden mi geçiyor İtalya'ya mı gidiyor? Orada o ülkelerle iş birliği yapıp, en son nokta neresidir onu belirlersiniz. Bu önemli bir şeydir.' şeklinde konuştu.
Kaynak: AA
İkinci kez Birleşmiş Milletler INCB'ye seçilen Atasoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uyuşturucunun bütün dünyada çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi.
Uluslararası iş birliği olmadığı takdirde tek başına bir ülkenin bu konuda başarı sağlayamayacağının altını çizen Atasoy, geçen yüzyılın başında ilk kez 13 ülkenin bir araya geldiğini, bir ağ oluşturarak birbirlerini destekleme kararı aldığını anımsattı.
O tarihten sonra geçen süreci değinen ve 1961'te Uyuşturucu Maddelere Dair TEK Sözleşmesi'nin imzalandığını kaydeden Atasoy, sözleşmenin uyuşturucuyla mücadelenin temel dayanağını oluşturulduğunu anlattı.
Uyuşturucu maddelerin sadece tıbbi amaçlı kullanılmasını öngören sözleşmenin, aynı zamanda bunun denetimini yapacak bir organ oluşturduğunu belirten Atasoy, INCB'nin seçimine ilişkin görüşlerini aktardı.
Atasoy, kurula başkanlık yapan ikinci kadın olduğunu anımsatarak, bu kapsamda Türkiye'den de kurula ilk kez kendisinin seçildiğini, seçim için ciddi bir kampanyayla adaylığını dünyanın dört bir tarafına ilan ettiğini anlattı.
INCB'nin seçiminde 54 ülkenin 40'nın oyunu alarak kurala seçildiğini kaydeden Atasoy, kurul üyelerinin kişisel deneyimler göz önüne alınarak seçildiğini söyledi.
Bölge ayırımı olmayan bir seçim gerçekleştirildiğini, kurulun her ülkeye eşit mesafede kalarak, bütün dünyanın uyuşturucuyla mücadelesini kontrol ettiğini anlatan Atasoy, şöyle konuştu:
'O kurulda Türkiye'den birisinin olmasının getirmiş olduğu çok büyük bir onur var. Ne olursa olsun bu topraklarda yetişmiş birisi olarak, buranın uyuşturucu politikalarında bir biçimde benim de bir katkım ve görüşüm var. Bu Türkiye'nin görüşüdür. Türkiye'de uygulanan uyuşturucu politikalarının arkasında duran birisiyim yoksa bugüne kadar çıkar, 'Bu iş olmuyor' ya da 'Burada yanlış yapılıyor' derdim. Bu görüşün kurula yansımış olması, Türkiye'nin uyuşturucu madde meselesine bakış açısının oraya yansımış olması önemli. Türkiye hiçbir zaman 'Uyuşturucu serbest kalsın' diyen bir ülke değildir, olmayacaktır da. Bunları söyleyen ülkeler var ve bu bir ülkenin uyuşturucu politikasıdır.'
- ' Aile birliğini kaybetmemiz yüzünden çocuklarımız birtakım yalnızlıklara düşüyor'
Prof. Dr. Sevil Atasoy, son zamanlarda uyuşturucu yaşının düşmesi ve kullanımının giderek yaygınlaştığı şeklinde algıların bulunduğunu, bunun uyuşturucu maddelerin çeşitlenmesinden kaynaklanan sorun olduğunu vurguladı.
Bu çeşitliliğin sentetik uyuşturucu maddelerde karşılarına çıktığını söyleyen Atasoy, 'Kolay sentezlenen ve internet üzerinden nasıl elde edilebileceği, kimyasal açıdan nasıl sentezleneceği, bunun ne kadar basit cihazlarla yapılabileceği yaygın bir biçimde var. Hele hele bu kadar çok internete ulaşımın olduğu ortamda ve hızlı para kazandıran bir ticari metada, taleple mücadele de yani kullanımla mücadele polisiye tedbirlerle olamaz' değerlendirmesinde bulundu.
Mücadelede başka tedbirlerin olduğunu belirten Atasoy, konuşmasına şöyle devam etti:
'Polisiye tedbirlerle okul önlerinde uyuşturucu satışını engellersiniz ama o, çarşının içinde satar, kısa bir zaman sonra oradaki öğrenci de nerede satıldığını öğrenir. Biz buna bir yerden bir yere yer değişimi diyoruz. Bütün suçlarda bu olur. Çocuklarımızın neden madde kullandığının artık bilinen bazı gerekçeleri var. Niye öğrenciler, gençler madde kullanıyor? Buna ait dünya kadar araştırma yapılıyor, bu biliniyor. Çocukların kaç yaşından itibaren madde kullandığı da artık bilinen bir gerçek. Kullanım yaşının düştüğü söyleniyor. Bugün 5-6 yaşındaki çocuğun elinde tablet var. Okul öncesinden başlayarak önleme gerekiyor. Her şeyi öğretmene bırakmak da doğru değil. Okul öncesinden önleme de aileyle ilgili bir hadise. Öncelikli olarak ailelerle ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Çocukların aileyle irtibatı ne kadar güçlü olursa o kadar az madde kullandığını da biliyoruz. Her akşam aynı masaya oturup yemek yemeniz, o masanın etrafında toplanmanız dahi suçluluğu ve madde kullanımını azaltır. Bu bir gerçek ama artık buna bile dikkat edilmez oldu. Gelenek, görenek ve değerlerimizi, aile birliğini kaybetmemiz yüzünden çocuklarımız birtakım yalnızlıklara, sıkıntılara düşüyor. Bütün bunların reçetesi biliniyor, sadece bir organizasyon gerekiyor.'
Bu kapsamda öncelikle ailenin içine girecek olanlara büyük görev düştüğünü ifade eden Atasoy, 'Hükümetin yaptığı o. Şu anda bunun farkındalar. 17-18 yaşından sonrakilerle uğraşmaktansa, mümkün olduğu kadar küçük yaşa yönelmiş olan bir ülke politikası var. Bu doğru ama bu kadar çabuk cevap verebilecek bir şey değil. Ailenin içine girebilmek kolay değil. Bütün Türkiye geneline organize olmak lazım.' dedi.
Türkiye'nin bazı uyuşturucular için transit ülke olduğuna dikkati çeken Atasoy, 'Bu transitte dünyanın hiçbir polisi yüzde 40'tan daha fazlasını yakalayamıyor. Kendi üzerinden geçen uyuşturucunun yarısından fazlasını yakalayamıyor. Bu böyle ama uluslararası raporların hepsinde, polisin çok başarılı olduğuna dair sonuçlar var.' bilgisini verdi.
Türkiye'nin arzla mücadele becerisinin giderek artığını, polisin yeni tekniklerle donatıldığını, takip imkanlarının genişlediğini belirten Atasoy, 'Türkiye'nin her zaman şikayet ettiği kontrollü teslimat sayısının arttığıdır. Kontrollü teslimat, ülkeler arası iş birliği isteyen bir uygulamadır. Siz yakalamazsınız beklersiniz, sınırdan geçer. Diyelim ki Yunanistan'a mı gidiyor, Bulgaristan üzerinden mi geçiyor İtalya'ya mı gidiyor? Orada o ülkelerle iş birliği yapıp, en son nokta neresidir onu belirlersiniz. Bu önemli bir şeydir.' şeklinde konuştu.