Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zutt Açıklaması
'Türkiye birçok şeyi doğru yaptı. Şirketler diğer ülkelere yatırım yapmaya karar verdiğinde vergiyi düşünüyorlar evet ama bunun dışında birçok faktöre de bakıyorlar' 'Her şeyden önce makroekonomik duruma, siyasi yapıya, kamu varlıklarının, aktiflerinin kalitesine bakıyorlar. Türkiye bu konuda çok iyi işler çıkardı'
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Johannes Zutt, şirketlerin başka bir ülkede yatırıma karar verirken vergiye ek olarak başka kriterleri de değerlendirdiğini belirterek, 'Her şeyden önce makroekonomik duruma, siyasi yapıya, kamu varlıklarının, aktiflerinin kalitesine bakıyorlar. Türkiye bu konuda çok iyi işler çıkardı.' dedi.
Maliye Hesap Uzmanları Vakfınca düzenlenen 'Ekonomik Kalkınma ve Rekabetçi Vergi Politikaları' panelinde Zutt, ekonomide ülkelerin karşılaştığı zorluklara değinerek, bu zorluklar içinde vergilendirmenin etkilerinin çok net olduğunu anlattı.
Türkiye'nin 2000'li yıllardan bu yana birçok şeyi doğru yaptığını belirten Zutt, 'Çünkü finansal kriz dönemiydi, zor bir zamandı. Reformlarla çok daha güçlü bir ekonomi ortaya koyuldu. Bunun etkisini de kişi başına gelirin 3 kat artmasıyla gördük. Gerçekten inanılmaz bir artış. Olumsuz bazı tespitler var ama çok fazla olumlu şey olduğunu da söylemek lazım.' dedi.
Makroekonomik istikrar açısından Türkiye'nin son 15-16 yıldır gayet iyi performans sergilediğini ancak, bunun, tasarruf oranını artırma, enflasyonu yönetme gibi zorlukları ortadan kaldırmadığını dile getiren Johannes Zutt, 'Tasarruf oranları önemli. Türkiye ekonomisi şu an kısa vadeli sermaye akışına çok fazla dayalı. Eğer o akış ortadan kalkarsa, o zaman ülkedeki makro durum çok istikrarsız bir görünüm alabilir. O yüzden düşük tasarruf oranları çok önemli bir endişedir.' diye konuştu.
Zutt, bireylerin ekonomi içindeki verimliliğinin, eğitim konusundaki ilerlemenin ülke ekonomisi için önemine işaret ederek, eğitim konusunda Türkiye'de önemli eksikler olmasına rağmen, Türkiye'nin PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) skorlarının bir çok OECD ülkesinden daha hızlı yükseldiğini dile getirdi.
Emeklilik ve eğitim için vergi anlamında yapılacak düzenlemelerin Türkiye için çok faydalı olabileceğini, özel eğitimi etkileyen vergi yapısının gözden geçirilmesi, doğru teşvik kaynaklarının yaratılması gerektiğini vurgulayan Johannes Zutt, şöyle konuştu:
'Bu işin bireysel kısmı. Şirket ve kurumların ne gibi zorluklarla karşılaştığına bakarsak genel olarak şöyle gördük; Türkiye son 15 yılda gayet iyi bir iş çıkararak özellikle orta teknolojideki ihracatları artırdı ama yüksek teknoloji seviyesindeki ihracatı artıramadı. Özellikle Türkiye ihracatının kompozisyonuna son 5 yıl için bakacak olursanız, yüksek teknolojili ihracatta biraz düşüş olduğunu, orta teknolojide bir düzleşme olduğunu görüyoruz. Vatandaşların yüksek gelir seviyesine ulaştırılması için yüksek teknolojili ürün ihracatının artırılıyor olması lazım. Bu da gösteriyor ki daha fazla yabancı doğrudan yatırım çekmek lazım.'
Zutt, Türkiye'nin, doğrudan yabancı yatırım çekmede gayet iyi olduğunu, 2000'li yıllardan önce global doğrudan yatırımların sadece yüzde 0,3'ünü alabiliyorken, 2006-2007-2008 yıllarında bu rakamın yüzde 1,3'e yükseldiğini belirtti.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zutt, şunları kaydetti:
'Şirketler diğer ülkelere yatırım yapmaya karar verdiğinde vergiyi düşünüyorlar evet ama bunun dışında birçok faktöre de bakıyorlar. Her şeyden önce makroekonomik duruma, siyasi yapıya, kamu varlıklarının, aktiflerinin kalitesine bakıyorlar. Türkiye bu konuda çok iyi işler çıkardı. Özellikle altyapı, ulaşım, enerji, telekomünikasyon konusunda çok güzel yatırımlar yaptı. Türkiye, Avrupa'ya bir giriş kapısı olarak görüldü ve bundan da çok etkilendi. Bunların dışında düzenleyici ortamın kalitesi, yasal düzenleyici seviyesi de yatırım yapılırken dikkat edilen faktörler. Türkiye, lokasyon, genç nüfus olarak çok önemli bir ülke. Yatırım için önce bunlara sonra da yatırım yapılacak ülkenin vergi politikalarına bakılıyor. Her ülkenin sorması gereken, 'Vergi sisteminin amacı nedir?' sorusu olmalıdır. Diğer ülkelere göre, vergi sisteminin uygulanabilirliği önemli. Türkiye'de henüz yeniyim, 6 ay oldu ama Türkiye'deki kurumsal vergi oranlarının rekabetçi olduğunu söyleyebilirim.'
Türk hükümetinin iç üretim konularına yoğunlaştığını ve bunun çok önemli olduğunun altını çizen Zutt, her ülkede görülen vergi istismarlarına dikkat etmek gerektiğini sözlerine ekledi.
- 'Türkiye Maastricht kriterlerinin ilerisinde'
Maliye Bakanlığı Müsteşarı Seyit Ahmet Baş da ülkelerin, kalkınma hedefleri doğrultusunda rekabetçi vergi politikaları uyguladığını, özellikle yurtiçi tasarruf miktarı yetersiz ve sermaye ihtiyacı olan ülkelerin doğrudan yabancı yatırımları kendi ülkelerine çekme arayışında olduklarını belirtti.
Son dönemde Türkiye'nin izlediği politikaların, bu yarışta yatırım ortamını iyileştirme yoluyla pastadan daha fazla pay almaya yönelik aktif adımlar atıldığının bir göstergesi olduğunu dile getiren Baş, 'Geçtiğimiz hafta kurulan 65. Hükümet Programı'nda da yatırımları kolaylaştırmak amacıyla gerekli tüm önlemlerin alınacağına ilişkin pek çok paragrafta atıflar var. Yatırımlardan ve reformların koordinasyonundan sorumlu bir başbakan yardımcılığının oluşturulmuş olması da bu siyasi iradeyi teyit ediyor.' diye konuştu.
Pek çok ülkenin kriz yaşadığı ortamda Türkiye'de yürütülen mali disiplin sayesinde makroekonomik temellerin daha da sağlamlaştırılıp mali alan oluşturulduğunu, mali alanın da politikacılara ve siyasi iradeye daha esnek bir hareket alanı sağladığını aktaran Baş, Türkiye'nin Maastricht kriterlerinin belirlediği standartların daha da ilerisinde olduğunu kaydetti.
Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanı Ercan Uygur ise Türkiye'de ve bir çok ülkede tasarruf oranlarının düştüğüne işarete ederek, OECD ülkelerindeki Vergi Tercihli Tasarruf Hesabı'nın Türkiye'de uygulanmasıyla tasarruf oranlarının artırılmasına katkı sağlanabileceğini aktardı.
Eski İtalya Başbakanı, İtalyan Senato Üyesi ve Bocconi Üniversitesi Rektörü Mario Monti de başbakan olduğu dönemde ülkesinde yaşadığı deneyimler ve yapılan çalışmaları davetlilerle paylaştı.
Panel sonunda katılımcılara plaket takdim edildi.
Kaynak: AA
Maliye Hesap Uzmanları Vakfınca düzenlenen 'Ekonomik Kalkınma ve Rekabetçi Vergi Politikaları' panelinde Zutt, ekonomide ülkelerin karşılaştığı zorluklara değinerek, bu zorluklar içinde vergilendirmenin etkilerinin çok net olduğunu anlattı.
Türkiye'nin 2000'li yıllardan bu yana birçok şeyi doğru yaptığını belirten Zutt, 'Çünkü finansal kriz dönemiydi, zor bir zamandı. Reformlarla çok daha güçlü bir ekonomi ortaya koyuldu. Bunun etkisini de kişi başına gelirin 3 kat artmasıyla gördük. Gerçekten inanılmaz bir artış. Olumsuz bazı tespitler var ama çok fazla olumlu şey olduğunu da söylemek lazım.' dedi.
Makroekonomik istikrar açısından Türkiye'nin son 15-16 yıldır gayet iyi performans sergilediğini ancak, bunun, tasarruf oranını artırma, enflasyonu yönetme gibi zorlukları ortadan kaldırmadığını dile getiren Johannes Zutt, 'Tasarruf oranları önemli. Türkiye ekonomisi şu an kısa vadeli sermaye akışına çok fazla dayalı. Eğer o akış ortadan kalkarsa, o zaman ülkedeki makro durum çok istikrarsız bir görünüm alabilir. O yüzden düşük tasarruf oranları çok önemli bir endişedir.' diye konuştu.
Zutt, bireylerin ekonomi içindeki verimliliğinin, eğitim konusundaki ilerlemenin ülke ekonomisi için önemine işaret ederek, eğitim konusunda Türkiye'de önemli eksikler olmasına rağmen, Türkiye'nin PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) skorlarının bir çok OECD ülkesinden daha hızlı yükseldiğini dile getirdi.
Emeklilik ve eğitim için vergi anlamında yapılacak düzenlemelerin Türkiye için çok faydalı olabileceğini, özel eğitimi etkileyen vergi yapısının gözden geçirilmesi, doğru teşvik kaynaklarının yaratılması gerektiğini vurgulayan Johannes Zutt, şöyle konuştu:
'Bu işin bireysel kısmı. Şirket ve kurumların ne gibi zorluklarla karşılaştığına bakarsak genel olarak şöyle gördük; Türkiye son 15 yılda gayet iyi bir iş çıkararak özellikle orta teknolojideki ihracatları artırdı ama yüksek teknoloji seviyesindeki ihracatı artıramadı. Özellikle Türkiye ihracatının kompozisyonuna son 5 yıl için bakacak olursanız, yüksek teknolojili ihracatta biraz düşüş olduğunu, orta teknolojide bir düzleşme olduğunu görüyoruz. Vatandaşların yüksek gelir seviyesine ulaştırılması için yüksek teknolojili ürün ihracatının artırılıyor olması lazım. Bu da gösteriyor ki daha fazla yabancı doğrudan yatırım çekmek lazım.'
Zutt, Türkiye'nin, doğrudan yabancı yatırım çekmede gayet iyi olduğunu, 2000'li yıllardan önce global doğrudan yatırımların sadece yüzde 0,3'ünü alabiliyorken, 2006-2007-2008 yıllarında bu rakamın yüzde 1,3'e yükseldiğini belirtti.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zutt, şunları kaydetti:
'Şirketler diğer ülkelere yatırım yapmaya karar verdiğinde vergiyi düşünüyorlar evet ama bunun dışında birçok faktöre de bakıyorlar. Her şeyden önce makroekonomik duruma, siyasi yapıya, kamu varlıklarının, aktiflerinin kalitesine bakıyorlar. Türkiye bu konuda çok iyi işler çıkardı. Özellikle altyapı, ulaşım, enerji, telekomünikasyon konusunda çok güzel yatırımlar yaptı. Türkiye, Avrupa'ya bir giriş kapısı olarak görüldü ve bundan da çok etkilendi. Bunların dışında düzenleyici ortamın kalitesi, yasal düzenleyici seviyesi de yatırım yapılırken dikkat edilen faktörler. Türkiye, lokasyon, genç nüfus olarak çok önemli bir ülke. Yatırım için önce bunlara sonra da yatırım yapılacak ülkenin vergi politikalarına bakılıyor. Her ülkenin sorması gereken, 'Vergi sisteminin amacı nedir?' sorusu olmalıdır. Diğer ülkelere göre, vergi sisteminin uygulanabilirliği önemli. Türkiye'de henüz yeniyim, 6 ay oldu ama Türkiye'deki kurumsal vergi oranlarının rekabetçi olduğunu söyleyebilirim.'
Türk hükümetinin iç üretim konularına yoğunlaştığını ve bunun çok önemli olduğunun altını çizen Zutt, her ülkede görülen vergi istismarlarına dikkat etmek gerektiğini sözlerine ekledi.
- 'Türkiye Maastricht kriterlerinin ilerisinde'
Maliye Bakanlığı Müsteşarı Seyit Ahmet Baş da ülkelerin, kalkınma hedefleri doğrultusunda rekabetçi vergi politikaları uyguladığını, özellikle yurtiçi tasarruf miktarı yetersiz ve sermaye ihtiyacı olan ülkelerin doğrudan yabancı yatırımları kendi ülkelerine çekme arayışında olduklarını belirtti.
Son dönemde Türkiye'nin izlediği politikaların, bu yarışta yatırım ortamını iyileştirme yoluyla pastadan daha fazla pay almaya yönelik aktif adımlar atıldığının bir göstergesi olduğunu dile getiren Baş, 'Geçtiğimiz hafta kurulan 65. Hükümet Programı'nda da yatırımları kolaylaştırmak amacıyla gerekli tüm önlemlerin alınacağına ilişkin pek çok paragrafta atıflar var. Yatırımlardan ve reformların koordinasyonundan sorumlu bir başbakan yardımcılığının oluşturulmuş olması da bu siyasi iradeyi teyit ediyor.' diye konuştu.
Pek çok ülkenin kriz yaşadığı ortamda Türkiye'de yürütülen mali disiplin sayesinde makroekonomik temellerin daha da sağlamlaştırılıp mali alan oluşturulduğunu, mali alanın da politikacılara ve siyasi iradeye daha esnek bir hareket alanı sağladığını aktaran Baş, Türkiye'nin Maastricht kriterlerinin belirlediği standartların daha da ilerisinde olduğunu kaydetti.
Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanı Ercan Uygur ise Türkiye'de ve bir çok ülkede tasarruf oranlarının düştüğüne işarete ederek, OECD ülkelerindeki Vergi Tercihli Tasarruf Hesabı'nın Türkiye'de uygulanmasıyla tasarruf oranlarının artırılmasına katkı sağlanabileceğini aktardı.
Eski İtalya Başbakanı, İtalyan Senato Üyesi ve Bocconi Üniversitesi Rektörü Mario Monti de başbakan olduğu dönemde ülkesinde yaşadığı deneyimler ve yapılan çalışmaları davetlilerle paylaştı.
Panel sonunda katılımcılara plaket takdim edildi.