'SEGEM V. Ulusal Sigorta Sempozyumu'
Hazine Müsteşar Yardımcısı Dr. Genç: 'Kasko ile trafik sigortası birleşsin önerisi bir şehir efsanesi. Devlet eliyle bir birleştirme yapılmasının bir anlamı yoktur. Birisi bir laf atıyor, herkes arkasına düşüyor, bu bir şehir efsanesi şeklinde yayılıyor' 'Sanki bir sonuç getirecek, trafik sigortasında bir ucuzlama yapacakmış gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar aslı astarı olmayan konular'Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ülger: 'Deprem sigortasında yüzde 41 penetrasyona ulaşıldı, sigortalanabilir konutların yüzde 41'i sigortalı oldu. Dünya ortalamasına gelmiş durumdayız'
Hazine Müsteşar Yardımcısı ve Sigortacılık Eğitim Merkezi (SEGEM) Yönetim Komitesi Başkanı Dr. Ahmet Genç, 'Kasko ile trafik sigortası birleşsin önerisi bir şehir efsanesi. Devlet eliyle bir birleştirme yapılmasının bir anlamı yoktur. Birisi bir laf atıyor, herkes arkasına düşüyor, bu bir şehir efsanesi şeklinde yayılıyor. Sanki bir sonuç getirecek, trafik sigortasında bir ucuzlama yapacakmış gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar aslı astarı olmayan konular' dedi.
SEGEM tarafından, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Sigorta Birliği'nin katkılarıyla 'Sigorta Haftası' kapsamında gerçekleştirilen 'V. Ulusal Sigorta Sempozyumu'nun açılışı, Hazine Müsteşar Yardımcısı ve SEGEM Yönetim Komitesi Başkanı Dr. Ahmet Genç, TOBB Başkan Yardımcısı ve Sigortacılık Eğitim Merkezi Yönetim Komitesi Üyesi Ender Yorgancılar ile Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger'in katılımıyla yapıldı.
'Yabancı Sermaye ve Zorunlu Trafik Sigortası' başlığıyla gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan, Dr. Ahmet Genç, zorunlu trafik konusunda yanlış bilinenlere değinerek, şunu anlattı:
'Az önce basın özetlerine bakarken enteresan haberler gördüm medyada. 'Artık iki katı ödeme yapacaklar, iki misline çıkarıldı' gibi ifadeler kullanmışlar. Bu haberi yazan medya, haberin üzerine bir de kamyon resmi koyuyor. Ne kadar her şeyin yanlış lanse edildiğinin tipik göstergesi. Bir kere karayolu taşıma sigortası yalnızca yolcu taşımacılığı yapanlar içindir, kamyonla bir alakası yok.
İkincisi trafik sigortası ile ilgili düzenleme yapılırken, o zamanki Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, karayolu taşıma sigortasının kaldırılması yönünde talepte bulunmuştu, biz o sigortayı kaldırdık. Yani otobüsçü üç sigorta yaptırıyordu, bir tanesi tamamen ortadan kalktı. Kanun çıktıktan sonra Hazine bir düzenleme yaptı, 'Limiti artırdık' dedi.
Yani trafik sigortasındaki 310 bin liralık teminat limitini, ki bu ödenen prim değil, basın bu bu şekilde yazıyor maalesef ama bu teminat limiti, prim değil. Bu 310 bin lira oldu 620 bin lira oldu. Ve bu, mevcut poliçe sahipleri için bedavaya oldu. Esas haberleşmesi gereken buydu, ama maalesef 'İki katı ödeyecekler' diye gazeteler gördüm sabah. Limitleri artırıp, sigortayı tamamen kaldırmaktı yaptığımız, yaptığımız basitçe otobüslerin bedeni limitlerini ikiye katlamaktır. Ve ne kadar yanlış lanse ediliyor, olan biten budur.'
'Kasko ile trafik sigortası birleşsin şehir efsanesi de bunlardan biri' diyen Genç, her ikisinin ayrı mahiyette olduğunu, dünyada bunun bir pazarlama yöntemi olduğunu, sigorta şirketlerinin bunları ayrı ya da beraber pazarlayabileceğini söyledi.
Genç, Türkiye'de de bu pazarlama yönteminin her iki şekilde yapılabildiğinin altını çizerek, 'Devlet eliyle bir birleştirme yapılmasının bir anlamı yoktur. Birisi bir laf atıyor, herkes arkasına düşüyor, bu bir şehir efsanesi şeklinde yayılıyor. Sanki bir sonuç getirecek, trafik sigortasında bir ucuzlama yapacakmış gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar aslı astarı olmayan konular' diye konuştu.
Konuşmasında kamuoyunda yer alan yanlış anlaşılmalara açıklık getiren Genç, daha sonra katılımcılara sigorta sektörünün bugünü ve geleceğine kendi kişisel çalışmasını içeren bir sunum yaptı.
Ahmet Genç, sunumdaki verilerin Hazine ile bağdaştırılmaması, kendi şahsi çalışması olduğunun altını çizerek, 'Hani 'Fiyatlat yükseldi, milyonlarca sigortasız araç yollarda' diye manşet çekiyorlar ya, ben beni bildim bileli, neredeyse 10-15 yıldır, bu sigortasızlık oranları aşağı yukarı aynı devam eder. Motosiklet ve traktörlerde yüksek oranda sigortasızlık var. Yıllardır bu böyle. 2014 ve 2015'te sigortasızlık oranları, motosiklet ve traktörü çıkardığını zaman yüzde 10 civarında seyrediyor, 2016'da da bunun pek değişeceğini sanmıyorum' diye konuştu.
-'BES'te 6,2 milyon katılımcıya ulaşıldı. Yaklaşık 18-19 milyon aktif çalışan olan bir ülkede bu önemli bir sayı'
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger de, sempozyum çerçevesinde trafik sigortasının önemli bir gündem olacağı bilgisini paylaşarak, 'Umarım bundan sonraki toplantılarda trafik sigortası konuşmayacağımız, başka branşları nasıl büyüteceğimizi konuşacağımız gün gelecek' dedi.
Ülger, yaptığı sunumla sektörün genel verilerini paylaştı. Türkiye'de 61 tane sigorta şirketi olduğunu anımsatan Ülger, sektörün reel olarak büyüyen bir pazar olduğunu, ülke ekonomisinin büyüdüğü dönemlerde, genelde sektörün ekonominin iki katı kadar büyüdüğünü, krize girdiğinde de aynı oranda küçüldüğünü anlattı.
2003 yılında başlatılan Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) 6,2 milyon katılımcıya ulaştığının, yaklaşık 18-19 milyon aktif çalışan olan bir ülkede bunun önemli bir sayı olduğunun altını çizen Ülger, 'Emeklilik fonlarına bakarsak, geldiğimiz noktada 53,3 milyar lira civarında bir fon oluştu. Bunun da 5,9 milyarı devlet katkısından oluşuyor. Aktif büyüklüğümüz, finansal piyasalarda, bankacılıktan sonra aktif büyüklüğü ikinci sektör' ifadelerini kullandı.
Ülger, 2015 yılının sektör için çok zor bir yıl olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
'Genel olarak bakarsanız, özellikle hayat dışı branşta sektörde bir karlılık sorunu var. Enflasyonun yüzde 8-9'larda seyrettiği bir ülkede, öz kaynak karlılığı ortalaması yüzde 3-4'lerde dolaşıyorsa, sektörün en önemli sorunlarından biri karlılık sorunu demektir. Bu sadece geçen yıla özgü bir sorun değil. Yarattığımız katma değere bakarsak, 2014 yılında toplam verdiğimiz teminatlar 77 trilyon ki ülkenin GSYH'sının yüzde 44'ü. Ekonominin işleyişinde önemli bir katma değer yaratan bir altyapıdan bahsediyoruz.
Sigorta primi dendiğini zaman, sigorta yaptıranlar ne alıp verdiğini hesaplıyor. Biz bir şey alıp vermiyoruz. Önemli olan başına bir şey gelmemesi, geldiği gün tazmin edebilmek. Geçen yıl hayat dışında 17,4 milyar hasar ödedik. Trafik maddide geçen yıl 1,1 milyon hasar dosyası açtık. Yine trafikte 23 bin kişiye bedeni hasar ödemişiz, kaskoda da 6 milyon sürücüye kasko hasarı ödemişiz. Görünmeyen milyonlarca hasar ve ödeme var.
Geçen yıl yine hayat sigortalarında 2,1 milyar lira tazminat ödemişiz. Toplam geçen 5 yılda da 10 milyar gibi bir hasar yüklenilmiş. Sadece geçen yıl, hayat sigortasından dolayı 71 bin ailenin kredi borcu kapatılmış.'
Ülger, deprem kuşağında olan bir ülke olarak, Türkiye'nin deprem sigortası rakamlarına da değindi. Gelinen noktada yüzde 41 penetrasyona ulaşıldığının altını çizen Ülger, 'Sigortalanabilir konutların yüzde 41'i sigortalı olmuş. Bu normal yollardan yapılamadığı için özel bir sistemle yapıldı ama dünya ortalamasına gelmiş durumdayız. Aynı şekilde geçmişte çok küçük tarım sigortalarına ulaşılırken, bugün sigortalanabilir alanların yüzde 14'ü sigortalanmış hale gelmiş ki bu çok önemli bir gelişme, burada devlet desteğinin de katkısı çok önemliydi. Burada son 5 yılda 2,4 milyar lira, toplanan primin üstünde bir hasar ödendi, devlet desteğiyle' diye konuştu.
-'Sektörde hayat dışına bağımlıyız, daha da tehlikelisi trafiğe çok daha bağımlıyız, bu tehlikeli bir gidişat'
Sempozyumun öğleden önceki bölümünde düzenlenen 'Yabancı sermaye son 10 yılda sigorta sektörüne ne getirdi?' başlıklı oturumda, Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin, Euroke Sigorta Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Sompo Japan Sigorta Genel Müdürü Recai Dalaş, TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi Başkanı Hüseyin Kasap ile Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Mehmet Genç, yerli sermaye perspektifiyle yabancı sermayenin Türk sigorta sektörüne etkilerini ve katkılarını konuştu.
Oturumun moderatörlüğünü yapan Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdür Vekili Gökhan Karasu, yaptığı sunumda sektörün var olan durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yabancı sermayeli şirketlerin de milli şirketler olduğunun altını çizen Karasu, 2006 yılından bu yana yabancı sermayenin Türkiye sigorta sektörüne karşı iştahlı olduğunu, bu iştahın bugünde devam ettiğini söyledi.
Karasu, Türkiye sigorta sektöründe şu an faaliyet gösteren 61 şirketten, 39'unun yabancı sermayeli olduğunu bildirerek, 'Bunlardan 24'ü hayat dışında, 15'i hayat kapsamında. Bu şirketlerden 8'i Fransa, 7'si Almanya, 4'ü Hollanda, 4'ü Amerika, 3'ü İspanya menşelidir. Tabii daha detayı var, Arap ülkeleri de var, İsrail de var ama odaklanma anlamında ilk 5 menşe bunlardan oluşuyor. Yabancı sermayenin nominal sermayedeki payı yüzde 71,4, brüt prim üretimindeki payı yüzde 64 seviyesinde' dedi.
Türkiye sigorta sektörü içinde hayat sigortasının yüzde 12'ye yakın bir oranla çok küçük kaldığı yorumunda bulunan Karasu, sunumuna şöyle devam etti:
'Hayat dışında yüzde 88 gibi ağırlıklı bir oranımız var. Daha da önemlisi trafik gibi hasar üreten, hasar yoğun bir branşta ise toplam primimizin yüzde çeyreğini oluşturuyoruz. Hayat dışına bağımlıyız, daha da tehlikelisi trafiğe çok daha bağımlıyız, bu tehlikeli bir gidişat. Diğer ülkelerde dengeli portföy görürken, ülkemizde bu gidişat ağırlıklı olarak hayat dışına kayıyor ve hayat dışının zarar üreten branşına kayıyor.
Şu an tüm portföyümüzün, tüm primimizin çeyreğini trafikten getiriyoruz şu aşamada. Trafik hasar yoğun bir branş. Karlılık değil, başa baş olması, en azından yönetilebilir bir prim seviyesi, hasar seviyesi olması gerekirken, bizde karı sanki trafikten bekleyen bir yapımız var. Bu sektörün finansal sürdürülebilirliği açısından tehlikeli. Uzun vadeli kaynak yaratma potansiyeli olan bir sektörü biz şu an kullanamıyoruz, tam tersine kısa vadeye kayıyoruz, trafik ağırlıklı çalışıyoruz. Yeniden dengelenme ihtiyacımız var.'
Kaynak: AA
SEGEM tarafından, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Sigorta Birliği'nin katkılarıyla 'Sigorta Haftası' kapsamında gerçekleştirilen 'V. Ulusal Sigorta Sempozyumu'nun açılışı, Hazine Müsteşar Yardımcısı ve SEGEM Yönetim Komitesi Başkanı Dr. Ahmet Genç, TOBB Başkan Yardımcısı ve Sigortacılık Eğitim Merkezi Yönetim Komitesi Üyesi Ender Yorgancılar ile Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger'in katılımıyla yapıldı.
'Yabancı Sermaye ve Zorunlu Trafik Sigortası' başlığıyla gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan, Dr. Ahmet Genç, zorunlu trafik konusunda yanlış bilinenlere değinerek, şunu anlattı:
'Az önce basın özetlerine bakarken enteresan haberler gördüm medyada. 'Artık iki katı ödeme yapacaklar, iki misline çıkarıldı' gibi ifadeler kullanmışlar. Bu haberi yazan medya, haberin üzerine bir de kamyon resmi koyuyor. Ne kadar her şeyin yanlış lanse edildiğinin tipik göstergesi. Bir kere karayolu taşıma sigortası yalnızca yolcu taşımacılığı yapanlar içindir, kamyonla bir alakası yok.
İkincisi trafik sigortası ile ilgili düzenleme yapılırken, o zamanki Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, karayolu taşıma sigortasının kaldırılması yönünde talepte bulunmuştu, biz o sigortayı kaldırdık. Yani otobüsçü üç sigorta yaptırıyordu, bir tanesi tamamen ortadan kalktı. Kanun çıktıktan sonra Hazine bir düzenleme yaptı, 'Limiti artırdık' dedi.
Yani trafik sigortasındaki 310 bin liralık teminat limitini, ki bu ödenen prim değil, basın bu bu şekilde yazıyor maalesef ama bu teminat limiti, prim değil. Bu 310 bin lira oldu 620 bin lira oldu. Ve bu, mevcut poliçe sahipleri için bedavaya oldu. Esas haberleşmesi gereken buydu, ama maalesef 'İki katı ödeyecekler' diye gazeteler gördüm sabah. Limitleri artırıp, sigortayı tamamen kaldırmaktı yaptığımız, yaptığımız basitçe otobüslerin bedeni limitlerini ikiye katlamaktır. Ve ne kadar yanlış lanse ediliyor, olan biten budur.'
'Kasko ile trafik sigortası birleşsin şehir efsanesi de bunlardan biri' diyen Genç, her ikisinin ayrı mahiyette olduğunu, dünyada bunun bir pazarlama yöntemi olduğunu, sigorta şirketlerinin bunları ayrı ya da beraber pazarlayabileceğini söyledi.
Genç, Türkiye'de de bu pazarlama yönteminin her iki şekilde yapılabildiğinin altını çizerek, 'Devlet eliyle bir birleştirme yapılmasının bir anlamı yoktur. Birisi bir laf atıyor, herkes arkasına düşüyor, bu bir şehir efsanesi şeklinde yayılıyor. Sanki bir sonuç getirecek, trafik sigortasında bir ucuzlama yapacakmış gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar aslı astarı olmayan konular' diye konuştu.
Konuşmasında kamuoyunda yer alan yanlış anlaşılmalara açıklık getiren Genç, daha sonra katılımcılara sigorta sektörünün bugünü ve geleceğine kendi kişisel çalışmasını içeren bir sunum yaptı.
Ahmet Genç, sunumdaki verilerin Hazine ile bağdaştırılmaması, kendi şahsi çalışması olduğunun altını çizerek, 'Hani 'Fiyatlat yükseldi, milyonlarca sigortasız araç yollarda' diye manşet çekiyorlar ya, ben beni bildim bileli, neredeyse 10-15 yıldır, bu sigortasızlık oranları aşağı yukarı aynı devam eder. Motosiklet ve traktörlerde yüksek oranda sigortasızlık var. Yıllardır bu böyle. 2014 ve 2015'te sigortasızlık oranları, motosiklet ve traktörü çıkardığını zaman yüzde 10 civarında seyrediyor, 2016'da da bunun pek değişeceğini sanmıyorum' diye konuştu.
-'BES'te 6,2 milyon katılımcıya ulaşıldı. Yaklaşık 18-19 milyon aktif çalışan olan bir ülkede bu önemli bir sayı'
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger de, sempozyum çerçevesinde trafik sigortasının önemli bir gündem olacağı bilgisini paylaşarak, 'Umarım bundan sonraki toplantılarda trafik sigortası konuşmayacağımız, başka branşları nasıl büyüteceğimizi konuşacağımız gün gelecek' dedi.
Ülger, yaptığı sunumla sektörün genel verilerini paylaştı. Türkiye'de 61 tane sigorta şirketi olduğunu anımsatan Ülger, sektörün reel olarak büyüyen bir pazar olduğunu, ülke ekonomisinin büyüdüğü dönemlerde, genelde sektörün ekonominin iki katı kadar büyüdüğünü, krize girdiğinde de aynı oranda küçüldüğünü anlattı.
2003 yılında başlatılan Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) 6,2 milyon katılımcıya ulaştığının, yaklaşık 18-19 milyon aktif çalışan olan bir ülkede bunun önemli bir sayı olduğunun altını çizen Ülger, 'Emeklilik fonlarına bakarsak, geldiğimiz noktada 53,3 milyar lira civarında bir fon oluştu. Bunun da 5,9 milyarı devlet katkısından oluşuyor. Aktif büyüklüğümüz, finansal piyasalarda, bankacılıktan sonra aktif büyüklüğü ikinci sektör' ifadelerini kullandı.
Ülger, 2015 yılının sektör için çok zor bir yıl olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
'Genel olarak bakarsanız, özellikle hayat dışı branşta sektörde bir karlılık sorunu var. Enflasyonun yüzde 8-9'larda seyrettiği bir ülkede, öz kaynak karlılığı ortalaması yüzde 3-4'lerde dolaşıyorsa, sektörün en önemli sorunlarından biri karlılık sorunu demektir. Bu sadece geçen yıla özgü bir sorun değil. Yarattığımız katma değere bakarsak, 2014 yılında toplam verdiğimiz teminatlar 77 trilyon ki ülkenin GSYH'sının yüzde 44'ü. Ekonominin işleyişinde önemli bir katma değer yaratan bir altyapıdan bahsediyoruz.
Sigorta primi dendiğini zaman, sigorta yaptıranlar ne alıp verdiğini hesaplıyor. Biz bir şey alıp vermiyoruz. Önemli olan başına bir şey gelmemesi, geldiği gün tazmin edebilmek. Geçen yıl hayat dışında 17,4 milyar hasar ödedik. Trafik maddide geçen yıl 1,1 milyon hasar dosyası açtık. Yine trafikte 23 bin kişiye bedeni hasar ödemişiz, kaskoda da 6 milyon sürücüye kasko hasarı ödemişiz. Görünmeyen milyonlarca hasar ve ödeme var.
Geçen yıl yine hayat sigortalarında 2,1 milyar lira tazminat ödemişiz. Toplam geçen 5 yılda da 10 milyar gibi bir hasar yüklenilmiş. Sadece geçen yıl, hayat sigortasından dolayı 71 bin ailenin kredi borcu kapatılmış.'
Ülger, deprem kuşağında olan bir ülke olarak, Türkiye'nin deprem sigortası rakamlarına da değindi. Gelinen noktada yüzde 41 penetrasyona ulaşıldığının altını çizen Ülger, 'Sigortalanabilir konutların yüzde 41'i sigortalı olmuş. Bu normal yollardan yapılamadığı için özel bir sistemle yapıldı ama dünya ortalamasına gelmiş durumdayız. Aynı şekilde geçmişte çok küçük tarım sigortalarına ulaşılırken, bugün sigortalanabilir alanların yüzde 14'ü sigortalanmış hale gelmiş ki bu çok önemli bir gelişme, burada devlet desteğinin de katkısı çok önemliydi. Burada son 5 yılda 2,4 milyar lira, toplanan primin üstünde bir hasar ödendi, devlet desteğiyle' diye konuştu.
-'Sektörde hayat dışına bağımlıyız, daha da tehlikelisi trafiğe çok daha bağımlıyız, bu tehlikeli bir gidişat'
Sempozyumun öğleden önceki bölümünde düzenlenen 'Yabancı sermaye son 10 yılda sigorta sektörüne ne getirdi?' başlıklı oturumda, Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin, Euroke Sigorta Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Sompo Japan Sigorta Genel Müdürü Recai Dalaş, TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi Başkanı Hüseyin Kasap ile Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Mehmet Genç, yerli sermaye perspektifiyle yabancı sermayenin Türk sigorta sektörüne etkilerini ve katkılarını konuştu.
Oturumun moderatörlüğünü yapan Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdür Vekili Gökhan Karasu, yaptığı sunumda sektörün var olan durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yabancı sermayeli şirketlerin de milli şirketler olduğunun altını çizen Karasu, 2006 yılından bu yana yabancı sermayenin Türkiye sigorta sektörüne karşı iştahlı olduğunu, bu iştahın bugünde devam ettiğini söyledi.
Karasu, Türkiye sigorta sektöründe şu an faaliyet gösteren 61 şirketten, 39'unun yabancı sermayeli olduğunu bildirerek, 'Bunlardan 24'ü hayat dışında, 15'i hayat kapsamında. Bu şirketlerden 8'i Fransa, 7'si Almanya, 4'ü Hollanda, 4'ü Amerika, 3'ü İspanya menşelidir. Tabii daha detayı var, Arap ülkeleri de var, İsrail de var ama odaklanma anlamında ilk 5 menşe bunlardan oluşuyor. Yabancı sermayenin nominal sermayedeki payı yüzde 71,4, brüt prim üretimindeki payı yüzde 64 seviyesinde' dedi.
Türkiye sigorta sektörü içinde hayat sigortasının yüzde 12'ye yakın bir oranla çok küçük kaldığı yorumunda bulunan Karasu, sunumuna şöyle devam etti:
'Hayat dışında yüzde 88 gibi ağırlıklı bir oranımız var. Daha da önemlisi trafik gibi hasar üreten, hasar yoğun bir branşta ise toplam primimizin yüzde çeyreğini oluşturuyoruz. Hayat dışına bağımlıyız, daha da tehlikelisi trafiğe çok daha bağımlıyız, bu tehlikeli bir gidişat. Diğer ülkelerde dengeli portföy görürken, ülkemizde bu gidişat ağırlıklı olarak hayat dışına kayıyor ve hayat dışının zarar üreten branşına kayıyor.
Şu an tüm portföyümüzün, tüm primimizin çeyreğini trafikten getiriyoruz şu aşamada. Trafik hasar yoğun bir branş. Karlılık değil, başa baş olması, en azından yönetilebilir bir prim seviyesi, hasar seviyesi olması gerekirken, bizde karı sanki trafikten bekleyen bir yapımız var. Bu sektörün finansal sürdürülebilirliği açısından tehlikeli. Uzun vadeli kaynak yaratma potansiyeli olan bir sektörü biz şu an kullanamıyoruz, tam tersine kısa vadeye kayıyoruz, trafik ağırlıklı çalışıyoruz. Yeniden dengelenme ihtiyacımız var.'