Türk Dili Konuşan Ve Akraba Ülkeler Avukatlık Örgütleri Birliği'nin Kurulması
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu:'Kurduğumuz birlik, Barolar Birliğinin başarısının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır, milli bir meseledir, milli bir davadır' 'Sayın Başbakanımıza bu projenin önemi konusunda bizleri teşvik ettiği ve bundan sonra da desteğini artırarak devam edeceği için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum'.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye dahil 9 ülkenin avukatlık örgütleri arasında iş birliği ve ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Türk Dili Konuşan ve Akraba Ülkeler Avukatlık Örgütleri Birliği'nin kurulmasına ilişkin, 'Kurduğumuz birlik, Barolar Birliğinun başarısının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır, milli bir meseledir, milli bir davadır.' dedi.
Programlara katılmak üzere geldiği Tokat'ta baro binasında açıklama yapan Feyzioğlu, kentte bulunmaktan dolayı mutlu olduğu söyledi. Barolar Birliği'nde geçen cuma günü tarihi bir olay yaşandığını anlatan Feyzioğlu, 'Türkçe konuşan ülkeler ve akraba ülkeler arasında barolar birliğini kurduk. Bu özellikle komşularımızdan izole edilmeye çalışıldığımız, Orta Doğu ve Kafkaslar'dan adeta sürülelim diye uğraşılan bir süreçte, Türkiye'nin 'biz hep buradaydık, kadimden beri buradaydık, tarih var oldukça tarih yazılmaya devam ettikçe burada olacağız.' demesidir.' diye konuştu.
Feyzioğlu, şöyle devam etti:
'Kurduğumuz birlik Barolar Birliğinin başarısının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır, milli bir meseledir, milli bir davadır. Halihazırda 9 ülke imzalamıştır. 200 binin üzerinde avukat, 250 milyonun üzerinde nüfus aynı çatı altında buluşmuş anlamına gelmektedir. Bu birlik Türk dünyasının bir birliğidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 'ben varım' damgasını bir kez daha vurmasıdır. Devletimize bu projenin arkasında sonuna kadar durduğu için teşekkür ediyorum. Sayın Başbakanımıza, bu projenin önemi konusunda bizleri teşvik ettiği ve bundan sonra da desteğini artırarak devam edeceği için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.'
Bir gazetecinin, dokunulmazlık dosyalarının TBMM'ye sunulmasına ilişkin görüşlerini sorması üzerine Feyzioğlu, şunları söyledi:
'Bu konuyu duygusallıkla ve restleşmeyle konuşmak çok doğru değil. Ben şu andaki tartışmanın çok sağlıksız olduğunu düşünüyorum. Sadece iç politikaya göz kırparak, dış politikayı görmezden gelmenin de yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum. Reuters'in bir haberine dayanarak belgeli, dayanaklı bir açıklama yaptım. Reuters diyor ki; PKK dokunulmazlıkların kaldırılmasını heyecanla bekliyor, istiyor ve teşvik ediyor. Sebep gayet açık. Maalesef Türkiye'nin yanlış olduğu ortaya çıkan dış politikası sebebiyle konjonktürün de katkısıyla bölücü terör örgütü tarihinde hiç sahip olmadığı bir desteği yurt dışından alıyor. PYD markasıyla PKK halihazırda Çin'in, Rusya'nın, ABD'nin, İran'ın, Esad rejiminin Almanya'nın ve Avrupa Birliği'nin desteğini almayı aynı anda başarmış durumda. Sebep IŞİD'e karşı savaşıyor görüntüsü.'
Daha önce yaptığı açıklamaları da hatırlatan Feyzioğlu, şunları kaydetti:
'PKK bölgede menfaati olan güçlerin kara kuvveti olmaya çalışıyor. Epey de mesafe aldı. Bunun içerideki yansıması şu; PKK'nın arkasına geçen güçler ve onların maalesef Türkiye'deki işbirlikçileri çeşitli sıfatlarla, yeri gelir çok süslü sıfatlarla şuna çalışıyorlar; PKK Türkiye'de bir özgürlük savaşı, bir meşru savunma yürütüyor. Uluslararası hukukta asi isyancı sıfatından özgürlük savaşçısı sıfatını almaya koşar adım ilerliyor PKK teröristleri.
Reuters'in haberi şöyle diyor; dokunulmazlıkların kaldırılması ve milletvekillerinin, genel başkanların tutuklanması PKK'ya hayalini kurduğu dünyaya dönecek diyecek ki, 'Türkiye'de görüyorsunuz millet meclisi çatısı altında siyaset yapmak imkanı elimden alınmıştır. Bu sebeple benim yürüttüğüm silahlı mücadele terörist bir faaliyet değildir, bir özgürlük savaşı' diyecek. Arayıp ta bulamadığı fırsat bu.
Dikkat edin akademisyenlerin denilen mektupta da adı geçen kişiler, çoğu da okuyup anlayıp imzaladığını da sanmıyorum. Yazanlar çok iyi biliyor. Her cümleyi bilerek kurmuşlardı o mektupta. Devletin bir soykırım yaptığını, ağır silahlar kullandığını, halkı kırdığını ve kıydığını ifade ederek dolaylı yoldan PKK'yı halkı koruyan bir örgüte dönüştürmeye çalışıyorlardı. Şimdi de dokunulmazlık kaldırıldığında PKK diyecek ki 'biz meclise girmiştik, daha doğrusu meclise benim temsil ettiğim kitlenin seçtiği girmişti ama tutukladılar, hapse attılar, siyaset yolu kapandı. Bana silahlı mücadeleden başka yol kalmadı.' demeye hazırlanıyor.'
Kaynak: AA
Programlara katılmak üzere geldiği Tokat'ta baro binasında açıklama yapan Feyzioğlu, kentte bulunmaktan dolayı mutlu olduğu söyledi. Barolar Birliği'nde geçen cuma günü tarihi bir olay yaşandığını anlatan Feyzioğlu, 'Türkçe konuşan ülkeler ve akraba ülkeler arasında barolar birliğini kurduk. Bu özellikle komşularımızdan izole edilmeye çalışıldığımız, Orta Doğu ve Kafkaslar'dan adeta sürülelim diye uğraşılan bir süreçte, Türkiye'nin 'biz hep buradaydık, kadimden beri buradaydık, tarih var oldukça tarih yazılmaya devam ettikçe burada olacağız.' demesidir.' diye konuştu.
Feyzioğlu, şöyle devam etti:
'Kurduğumuz birlik Barolar Birliğinin başarısının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır, milli bir meseledir, milli bir davadır. Halihazırda 9 ülke imzalamıştır. 200 binin üzerinde avukat, 250 milyonun üzerinde nüfus aynı çatı altında buluşmuş anlamına gelmektedir. Bu birlik Türk dünyasının bir birliğidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 'ben varım' damgasını bir kez daha vurmasıdır. Devletimize bu projenin arkasında sonuna kadar durduğu için teşekkür ediyorum. Sayın Başbakanımıza, bu projenin önemi konusunda bizleri teşvik ettiği ve bundan sonra da desteğini artırarak devam edeceği için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.'
Bir gazetecinin, dokunulmazlık dosyalarının TBMM'ye sunulmasına ilişkin görüşlerini sorması üzerine Feyzioğlu, şunları söyledi:
'Bu konuyu duygusallıkla ve restleşmeyle konuşmak çok doğru değil. Ben şu andaki tartışmanın çok sağlıksız olduğunu düşünüyorum. Sadece iç politikaya göz kırparak, dış politikayı görmezden gelmenin de yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum. Reuters'in bir haberine dayanarak belgeli, dayanaklı bir açıklama yaptım. Reuters diyor ki; PKK dokunulmazlıkların kaldırılmasını heyecanla bekliyor, istiyor ve teşvik ediyor. Sebep gayet açık. Maalesef Türkiye'nin yanlış olduğu ortaya çıkan dış politikası sebebiyle konjonktürün de katkısıyla bölücü terör örgütü tarihinde hiç sahip olmadığı bir desteği yurt dışından alıyor. PYD markasıyla PKK halihazırda Çin'in, Rusya'nın, ABD'nin, İran'ın, Esad rejiminin Almanya'nın ve Avrupa Birliği'nin desteğini almayı aynı anda başarmış durumda. Sebep IŞİD'e karşı savaşıyor görüntüsü.'
Daha önce yaptığı açıklamaları da hatırlatan Feyzioğlu, şunları kaydetti:
'PKK bölgede menfaati olan güçlerin kara kuvveti olmaya çalışıyor. Epey de mesafe aldı. Bunun içerideki yansıması şu; PKK'nın arkasına geçen güçler ve onların maalesef Türkiye'deki işbirlikçileri çeşitli sıfatlarla, yeri gelir çok süslü sıfatlarla şuna çalışıyorlar; PKK Türkiye'de bir özgürlük savaşı, bir meşru savunma yürütüyor. Uluslararası hukukta asi isyancı sıfatından özgürlük savaşçısı sıfatını almaya koşar adım ilerliyor PKK teröristleri.
Reuters'in haberi şöyle diyor; dokunulmazlıkların kaldırılması ve milletvekillerinin, genel başkanların tutuklanması PKK'ya hayalini kurduğu dünyaya dönecek diyecek ki, 'Türkiye'de görüyorsunuz millet meclisi çatısı altında siyaset yapmak imkanı elimden alınmıştır. Bu sebeple benim yürüttüğüm silahlı mücadele terörist bir faaliyet değildir, bir özgürlük savaşı' diyecek. Arayıp ta bulamadığı fırsat bu.
Dikkat edin akademisyenlerin denilen mektupta da adı geçen kişiler, çoğu da okuyup anlayıp imzaladığını da sanmıyorum. Yazanlar çok iyi biliyor. Her cümleyi bilerek kurmuşlardı o mektupta. Devletin bir soykırım yaptığını, ağır silahlar kullandığını, halkı kırdığını ve kıydığını ifade ederek dolaylı yoldan PKK'yı halkı koruyan bir örgüte dönüştürmeye çalışıyorlardı. Şimdi de dokunulmazlık kaldırıldığında PKK diyecek ki 'biz meclise girmiştik, daha doğrusu meclise benim temsil ettiğim kitlenin seçtiği girmişti ama tutukladılar, hapse attılar, siyaset yolu kapandı. Bana silahlı mücadeleden başka yol kalmadı.' demeye hazırlanıyor.'