'Kumpasçılar İzmir'den Denize Döküldü'
İzmir'deki 'askeri casusluk davası' kapsamında 22 ay cezaevinde kalan eski Diyarbakır Askeri Hastanesi Başhekimi emekli Tabip Albay Özkan, beraat kararının mutluluğunu yaşıyor Özkan:'İzmir'deki askeri casusluk davası, son kumpas davasıydı ve bitti. Kumpasçılar İzmir'den denize döküldü'
RAMAZAN ERCAN - İzmir'de, 'askeri gizli bilgi ve belge bulundurma' suçlamasıyla 2012 yılında başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan ve 22 ay cezaevinde kalan eski Diyarbakır Askeri Hastanesi Başhekimi emekli Tabip Albay Ergün Özkan, yaklaşık 4 yıllık sürecin ardından verilen 'beraat' kararının mutluluğunu yaşıyor.
Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Haziran 2012'de, kamuoyunda 'askeri casusluk davası' olarak bilinen, ancak kendisinin 'kumpas davası' olarak nitelediği soruşturma kapsamında gözaltına alındığını, gizli belge bulundurma suçlamasıyla 22 ay tutuklu kaldığını, hakkında müebbet hapis cezası istendiğini anlattı.
Gözaltına alınmasından itibaren üzerine atılı suçlarla hiçbir alakasının olmadığını, belirtilen suçların tamamen 'kumpas ürünü' olduğunu, mahkemede komployla karşı karşıya kaldıklarını anlattığını ancak savcıların, hakimlerin yüzlerine bile bakmadan yargılama yaptığını savunan Ergün Özkan, devletin bir belgesini, planını sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını kaydetti.
- 'Hep aynı nöbetçi hakime denk geldik'
Gözaltına alınanların, değişik tarihlerde olmasına karşın hep aynı nöbetçi hakime denk geldiğini, 357 sanıktan 89'unun aynı nöbetçi hakim tarafından tutuklandığını ifade eden Özkan, şöyle konuştu:
'Bizi tutuklayan ikinci bir hakim yok. Hep aynı nöbetçi hakime denk geldik. Bunun, kumpasın önemli bir boyutu olduğunu belirtmek istiyorum. Devletin başka hakimi mi yok? Hepimiz değişik tarihlerde tutuklanmamıza rağmen aynı nöbetçi hakime denk geldik. İzmir'de nöbet tutan başka hakim mi yok? Hep bu mu nöbetçi? Ama adam bizleri tutuklamak için görevlendirilmiş.'
- 'Adeta duvara konuştuk'
İlk başlarda 'yargılandıkları mahkemeyi kabul etmeme', 'hiçbir şekilde savunma yapmama' düşüncelerinin olduğunu, ancak tarihe not düşmek adına savunma yaptıklarını belirten Ergün Özkan, 'Suçsuz olduğumuzu söyledik, bağırdık. Ne bize bakan bir çift göz, ne bizim söylediklerimize itibar eden kulaklar vardı. Adeta duvara konuştuk. Kafalarını kaldırıp yüzlerimize bakmaya ne yürekleri, ne yüzleri vardı. Çünkü suçsuz olduğumu beni yargılayan mahkeme de çok iyi biliyordu. Onlar da kumpasın parçası. İlerleyen süreçte FETÖ'nün iç yüzü ortaya çıktı, özel yetkili mahkemeler kaldırıldı, normal bir mahkemeye dosyalarımız devrolduktan sonra savunma yaptığımızda bize bakan gözleri gördük. Bizi dinleyen hakim ve savcıları fark ettik ilk defa' diye konuştu.
- Pandora veri tabanı
Sanıkların, delillerin kendilerine ait olmadığını ispat etmek için DNA tespiti istediğini, ancak bunların hep özel yetkili mahkemelerce reddedildiğini, kendisinin de suçlandığı Pandora veri tabanının yazılı olduğu dijital veriyi istediğini, ancak talebinin reddedildiğini kaydeden Özkan, 'Ben bunu inceleyemeden, inceletemeden kendimi nasıl savunabilirim dedim. Ama reddettiler. Hukukta böyle bir şey yok. Suçlanıyorsunuz ve suçlandığınız delili vermiyorlar, göstermiyorlar. Çünkü verilirse sahtecilikler ortaya çıkacak. Bunu gören ne sanık, ne avukat var. Bu veri tabanı emniyet teşkilatı tarafından düzenlenmiş sahte bir delil' dedi.
Tutuklananların ortak özelliğinin 'vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Kemalist' olduğunu ve bu subayların ordudan tasfiyesinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal olarak ele geçirilmesinin amaçlandığını dile getiren Ergün Özkan, 'FETÖ'nün silahlı kuvvetler bünyesine yerleşmesi ve komuta kademesi dahil olmak üzere etkin hale getirilmesi ve ele geçirilmesi amaçlanıyordu' ifadelerini kullandı.
- 'Kumpas mahkeme tarafından kabul edildi'
Mahkemenin 26 Şubat'ta bütün sanıkların beraatine ve hukuka aykırı işlem tesis eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdiğini anımsatan Özkan, kumpasın mahkeme tarafından da kabul edildiğini vurguladı.
Ergün Özkan, şöyle devam etti:
'Bu kumpası kuranlar, emniyet teşkilatında görev yapan bazı polisler. Peki ne oldu? Sahte delil üreten polislere soruşturma açıldı, haklarında yakalama kararı çıkarıldı. 56 tanesinden 17'si şu anda hapis yatıyor.
İddianameyi hazırlayan savcı Zafer Kılınç ile tutuklama kararı veren nöbetçi hakim Serdar Ergül, HSYK kararıyla açığa alındılar, görevden uzaklaştırıldılar. İki hafta önce de haklarında yurt dışına çıkış yasağı konuldu, suçun parçası olması şüphesiyle. Yakında da kendilerinin savcı, hakim karşısında oturup yaptıklarının hesabını vereceklerini düşünüyorum.
Beraat kararı bizler açısından malumun ilanı, gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya serilmesi. Mahkeme heyetinin beraat kararı ve buna ilave olarak hukuka aykırı işlem tesis eden kamu görevlisi, polis, savcı, hakim ve asker kişiler hakkında suç duyurusunda bulunması kararı bizi fazlasıyla mutlu etti. Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk Davası. İzmir'deki 'askeri casusluk davası' son kumpas davaydı ve bitti. Kumpasçılar İzmir'den denize döküldü.'
Hapiste 22 ay yattıktan sonra tahliye olduğunu, bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kırgınlığı nedeniyle görevine devam etmediğini ve emekli olmaya karar verdiğini anlatan Özkan, cerrahlık yapabileceğini, ancak şu anda çalışmak istemediğini kaydetti.
Emekli Tabip Albay Ergün Özkan, 'Atabeyler Çetesi davası'nın 'ilk kumpas davası' olduğunu belirterek, halen tutuklu bulunan Yüzbaşı Murat Eren ile 2 astsubayın da serbest bırakılmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Haziran 2012'de, kamuoyunda 'askeri casusluk davası' olarak bilinen, ancak kendisinin 'kumpas davası' olarak nitelediği soruşturma kapsamında gözaltına alındığını, gizli belge bulundurma suçlamasıyla 22 ay tutuklu kaldığını, hakkında müebbet hapis cezası istendiğini anlattı.
Gözaltına alınmasından itibaren üzerine atılı suçlarla hiçbir alakasının olmadığını, belirtilen suçların tamamen 'kumpas ürünü' olduğunu, mahkemede komployla karşı karşıya kaldıklarını anlattığını ancak savcıların, hakimlerin yüzlerine bile bakmadan yargılama yaptığını savunan Ergün Özkan, devletin bir belgesini, planını sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını kaydetti.
- 'Hep aynı nöbetçi hakime denk geldik'
Gözaltına alınanların, değişik tarihlerde olmasına karşın hep aynı nöbetçi hakime denk geldiğini, 357 sanıktan 89'unun aynı nöbetçi hakim tarafından tutuklandığını ifade eden Özkan, şöyle konuştu:
'Bizi tutuklayan ikinci bir hakim yok. Hep aynı nöbetçi hakime denk geldik. Bunun, kumpasın önemli bir boyutu olduğunu belirtmek istiyorum. Devletin başka hakimi mi yok? Hepimiz değişik tarihlerde tutuklanmamıza rağmen aynı nöbetçi hakime denk geldik. İzmir'de nöbet tutan başka hakim mi yok? Hep bu mu nöbetçi? Ama adam bizleri tutuklamak için görevlendirilmiş.'
- 'Adeta duvara konuştuk'
İlk başlarda 'yargılandıkları mahkemeyi kabul etmeme', 'hiçbir şekilde savunma yapmama' düşüncelerinin olduğunu, ancak tarihe not düşmek adına savunma yaptıklarını belirten Ergün Özkan, 'Suçsuz olduğumuzu söyledik, bağırdık. Ne bize bakan bir çift göz, ne bizim söylediklerimize itibar eden kulaklar vardı. Adeta duvara konuştuk. Kafalarını kaldırıp yüzlerimize bakmaya ne yürekleri, ne yüzleri vardı. Çünkü suçsuz olduğumu beni yargılayan mahkeme de çok iyi biliyordu. Onlar da kumpasın parçası. İlerleyen süreçte FETÖ'nün iç yüzü ortaya çıktı, özel yetkili mahkemeler kaldırıldı, normal bir mahkemeye dosyalarımız devrolduktan sonra savunma yaptığımızda bize bakan gözleri gördük. Bizi dinleyen hakim ve savcıları fark ettik ilk defa' diye konuştu.
- Pandora veri tabanı
Sanıkların, delillerin kendilerine ait olmadığını ispat etmek için DNA tespiti istediğini, ancak bunların hep özel yetkili mahkemelerce reddedildiğini, kendisinin de suçlandığı Pandora veri tabanının yazılı olduğu dijital veriyi istediğini, ancak talebinin reddedildiğini kaydeden Özkan, 'Ben bunu inceleyemeden, inceletemeden kendimi nasıl savunabilirim dedim. Ama reddettiler. Hukukta böyle bir şey yok. Suçlanıyorsunuz ve suçlandığınız delili vermiyorlar, göstermiyorlar. Çünkü verilirse sahtecilikler ortaya çıkacak. Bunu gören ne sanık, ne avukat var. Bu veri tabanı emniyet teşkilatı tarafından düzenlenmiş sahte bir delil' dedi.
Tutuklananların ortak özelliğinin 'vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Kemalist' olduğunu ve bu subayların ordudan tasfiyesinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal olarak ele geçirilmesinin amaçlandığını dile getiren Ergün Özkan, 'FETÖ'nün silahlı kuvvetler bünyesine yerleşmesi ve komuta kademesi dahil olmak üzere etkin hale getirilmesi ve ele geçirilmesi amaçlanıyordu' ifadelerini kullandı.
- 'Kumpas mahkeme tarafından kabul edildi'
Mahkemenin 26 Şubat'ta bütün sanıkların beraatine ve hukuka aykırı işlem tesis eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdiğini anımsatan Özkan, kumpasın mahkeme tarafından da kabul edildiğini vurguladı.
Ergün Özkan, şöyle devam etti:
'Bu kumpası kuranlar, emniyet teşkilatında görev yapan bazı polisler. Peki ne oldu? Sahte delil üreten polislere soruşturma açıldı, haklarında yakalama kararı çıkarıldı. 56 tanesinden 17'si şu anda hapis yatıyor.
İddianameyi hazırlayan savcı Zafer Kılınç ile tutuklama kararı veren nöbetçi hakim Serdar Ergül, HSYK kararıyla açığa alındılar, görevden uzaklaştırıldılar. İki hafta önce de haklarında yurt dışına çıkış yasağı konuldu, suçun parçası olması şüphesiyle. Yakında da kendilerinin savcı, hakim karşısında oturup yaptıklarının hesabını vereceklerini düşünüyorum.
Beraat kararı bizler açısından malumun ilanı, gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya serilmesi. Mahkeme heyetinin beraat kararı ve buna ilave olarak hukuka aykırı işlem tesis eden kamu görevlisi, polis, savcı, hakim ve asker kişiler hakkında suç duyurusunda bulunması kararı bizi fazlasıyla mutlu etti. Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk Davası. İzmir'deki 'askeri casusluk davası' son kumpas davaydı ve bitti. Kumpasçılar İzmir'den denize döküldü.'
Hapiste 22 ay yattıktan sonra tahliye olduğunu, bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kırgınlığı nedeniyle görevine devam etmediğini ve emekli olmaya karar verdiğini anlatan Özkan, cerrahlık yapabileceğini, ancak şu anda çalışmak istemediğini kaydetti.
Emekli Tabip Albay Ergün Özkan, 'Atabeyler Çetesi davası'nın 'ilk kumpas davası' olduğunu belirterek, halen tutuklu bulunan Yüzbaşı Murat Eren ile 2 astsubayın da serbest bırakılmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.