'Lojmana Girebilmek İçin Havanın Kararmasını Bekliyorduk'
28 Şubat sürecinde ordundan ihraç edilen astsubay Şimşek: 'Lojmandan dışarı çıktığımız zaman giremiyorduk, kapıda 'Emir var eşiniz başörtüsüyle giremez' deniyordu. Dışarı çıktığımız zaman, havanın kararmasını beklerdik. Taksi tutar, eşimi arkaya oturtur, arkanın ışıklarını söndürürdük. Lojmana bu tür yöntemlerle girebiliyorduk.' 'Darbeyi tetikleyen, vesayetçilere cesaret veren anayasal zeminin ortadan kalkması lazım. Yeni bir anayasanın acil ve mutlaka yapılması gerekiyor' 'İslamiyet'i yaşamak genel olarak suçtu, toplumu bir arada tutan değerler tehdit unsuruydu. O değerlerle mücadele ediliyor, adeta savaşılıyordu'
AYŞE YILDIZ - 28 Şubat sürecinde, eşi ikiz bebeklere 7 aylık hamileyken ordundan ihraç edilen astsubay Hakan Şimşek, 'Lojmandan dışarı çıktığımız zaman giremiyorduk, kapıda 'Emir var eşiniz başörtüsüyle giremez' deniyordu. Dışarı çıktığımız zaman, havanın kararmasını beklerdik' dedi.
28 Şubat sürecinde İstanbul Hasdal bölgesindeki birlikte görev yapan Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 14 yaşında askeriyeye girdiğini, hayatını Türk Silahlı Kuvvetlerine adadığını ve 16 Haziran 1998'de olağanüstü toplanan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ile ordudan ihraç edildiğini söyledi.
Darbenin önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik yapısı içinde yaşandığını anlatan Şimşek, toplumu bir arada tutan değerlerin tehdit unsuru olarak algılandığını ve bu unsurlarla birebir sosyopsikolojik bir savaş yürütülmeye başlandığını belirtti.
Silahlı kuvvetlerin içinde darbenin planlandığı karargahlarda 28 Şubat sürecine şahitlik ettiklerini dile getiren Şimşek, 'Birey olarak, ailemizle çok ciddi badirelerden geçtik. Eşimin başörtülü olması ve benim bireysel yaşantımla ilgili bazı hususlarda ciddi baskılar söz konusu oldu. Başörtülü olarak lojmanda dolaşmaya imtina eder olmuştuk' diye konuştu.
- 'Eşi başörtülü olanlar, havanın kararmasını beklerdi'
Eşi başörtülü olanların lojmana girebilmek için havanın kararmasını beklediğini ifade eden Şimşek, eşinin o dönemde ikiz bebeklere 7 aylık hamile olduğunu vurguladı. Şimşek, şöyle devam etti:
'Artık eşim evden çıkmak istemiyordu, psikolojik durumu da bozulmak üzereydi. Ben, buna engel oldum, 'Sen benim sancağımsın, utanılacak bir şey yok' dedim. Lojmanda kol kola girip dolaşıyorduk fakat dışarı çıktığımız zaman giremiyorduk kapıdan. 'Emir var, eşiniz başörtüsüyle giremez' deniyordu. Dışarı çıktığımız zaman havanın kararmasını beklerdik, taksi tutar, eşimi arkaya oturtur, arkanın ışıklarını söndürürdük. Lojmana bu tür yöntemlerle girebiliyorduk. Bunlar o dönem için olağanüstü durumlardı. Bugün çok komik geliyor ama biz bunları yaşadık. İslamiyet'i yaşamak genel olarak suçtu, toplumu bir arada tutan değerler tehdit unsuruydu. O değerlerle mücadele ediliyor, adeta savaşılıyordu.'
Şimşek, ordundan ihraç edilmesinde eşinin başörtülü olması, evinin duvarındaki tablolarda Arapça Allah ve Muhammed gibi yazılar bulunması ile içkili sosyal faaliyetlere katılmamasının gerekçe gösterildiğini aktardı.
İhraç edilmeden bir hafta önce Güneydoğu'daki olağanüstü hal bölgesinden geldiğini ve takdir belgesi aldığını belirten Şimşek, 'Böyle bir ortamda ilişiğim kesildi. Ordudan atıldıktan sonra zorlu bir süreç yaşadım. İskender Pala'nın dediği gibi kurşun yarası gibiydi, acısını sonradan hissettik. 14 yaşından bu yana silahlı kuvvetlerin içerisindeydim ve eşim 7 aylık ikizlerimize hamileydi. Başka hiçbir mesleğiniz yok, ordudan ihraç ediliyorsunuz...' dedi.
Şimşek, ordundan atıldıktan sonra memleketi Antalya'ya dönemediğini, İstanbul'da bir süre iş aradığını söyledi. Başvuru yaptığı yerler tehdit edildiği için işe alınmadığını öne süren Şimşek, 'Ordundan atılanlara dışarıda da yaşam hakkı tanınmıyordu çünkü 28 Şubat darbesinde alınan kararların içerisinde buna ilişki madde vardı. Sonra bir ortağımla telsiz haberleşme sistemi üzerine kendi işimi kurdum. Ortağımı da defalarca tehdit etmişler, sonradan öğrendim' dedi.
Şimşek, 2011'de çıkan yasayla memuriyete döndüğünü aktardı.
- 'Normalleşme sürecinin tetikleyicisi olduk'
O süreçte ordudan 5 bin kişinin atıldığına dikkati çeken Şimşek, bu personelin 2002'de başlayan Türkiye'deki normalleşme sürecinin tetikleyici unsuru olduğunu anlattı.
Şimşek, 1998'de dernek kurarak ordu içindeki bazı unsurların halkın değerlerine karşı nasıl savaş açtığını tek tek halka anlattıklarını belirterek sivil direnişin mayası olduklarını ifade etti. Şimşek, şunları kaydetti:
'Darbeyi tetikleyen, vesayetçilere cesaret veren anayasal zeminin ortadan kalkması lazım. Yeni bir anayasanın acil ve mutlaka yapılması gerekiyor. Mevcut anayasayla darbe riskinin ortadan kalktığını söylemek gerçekten imkansız. Öncelikle darbe mahsulü anayasanın ortadan kaldırılması, yeni bir anayasanın yapılması gerekiyor. İstikrarsızlık, darbenin nemalandığı, yeşerdiği ve beslendiği unsurdur. Kaos ve istikrarsızlığa karşı kesinlikle tedbir alınmalı.'
Kaynak: AA
28 Şubat sürecinde İstanbul Hasdal bölgesindeki birlikte görev yapan Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 14 yaşında askeriyeye girdiğini, hayatını Türk Silahlı Kuvvetlerine adadığını ve 16 Haziran 1998'de olağanüstü toplanan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ile ordudan ihraç edildiğini söyledi.
Darbenin önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik yapısı içinde yaşandığını anlatan Şimşek, toplumu bir arada tutan değerlerin tehdit unsuru olarak algılandığını ve bu unsurlarla birebir sosyopsikolojik bir savaş yürütülmeye başlandığını belirtti.
Silahlı kuvvetlerin içinde darbenin planlandığı karargahlarda 28 Şubat sürecine şahitlik ettiklerini dile getiren Şimşek, 'Birey olarak, ailemizle çok ciddi badirelerden geçtik. Eşimin başörtülü olması ve benim bireysel yaşantımla ilgili bazı hususlarda ciddi baskılar söz konusu oldu. Başörtülü olarak lojmanda dolaşmaya imtina eder olmuştuk' diye konuştu.
- 'Eşi başörtülü olanlar, havanın kararmasını beklerdi'
Eşi başörtülü olanların lojmana girebilmek için havanın kararmasını beklediğini ifade eden Şimşek, eşinin o dönemde ikiz bebeklere 7 aylık hamile olduğunu vurguladı. Şimşek, şöyle devam etti:
'Artık eşim evden çıkmak istemiyordu, psikolojik durumu da bozulmak üzereydi. Ben, buna engel oldum, 'Sen benim sancağımsın, utanılacak bir şey yok' dedim. Lojmanda kol kola girip dolaşıyorduk fakat dışarı çıktığımız zaman giremiyorduk kapıdan. 'Emir var, eşiniz başörtüsüyle giremez' deniyordu. Dışarı çıktığımız zaman havanın kararmasını beklerdik, taksi tutar, eşimi arkaya oturtur, arkanın ışıklarını söndürürdük. Lojmana bu tür yöntemlerle girebiliyorduk. Bunlar o dönem için olağanüstü durumlardı. Bugün çok komik geliyor ama biz bunları yaşadık. İslamiyet'i yaşamak genel olarak suçtu, toplumu bir arada tutan değerler tehdit unsuruydu. O değerlerle mücadele ediliyor, adeta savaşılıyordu.'
Şimşek, ordundan ihraç edilmesinde eşinin başörtülü olması, evinin duvarındaki tablolarda Arapça Allah ve Muhammed gibi yazılar bulunması ile içkili sosyal faaliyetlere katılmamasının gerekçe gösterildiğini aktardı.
İhraç edilmeden bir hafta önce Güneydoğu'daki olağanüstü hal bölgesinden geldiğini ve takdir belgesi aldığını belirten Şimşek, 'Böyle bir ortamda ilişiğim kesildi. Ordudan atıldıktan sonra zorlu bir süreç yaşadım. İskender Pala'nın dediği gibi kurşun yarası gibiydi, acısını sonradan hissettik. 14 yaşından bu yana silahlı kuvvetlerin içerisindeydim ve eşim 7 aylık ikizlerimize hamileydi. Başka hiçbir mesleğiniz yok, ordudan ihraç ediliyorsunuz...' dedi.
Şimşek, ordundan atıldıktan sonra memleketi Antalya'ya dönemediğini, İstanbul'da bir süre iş aradığını söyledi. Başvuru yaptığı yerler tehdit edildiği için işe alınmadığını öne süren Şimşek, 'Ordundan atılanlara dışarıda da yaşam hakkı tanınmıyordu çünkü 28 Şubat darbesinde alınan kararların içerisinde buna ilişki madde vardı. Sonra bir ortağımla telsiz haberleşme sistemi üzerine kendi işimi kurdum. Ortağımı da defalarca tehdit etmişler, sonradan öğrendim' dedi.
Şimşek, 2011'de çıkan yasayla memuriyete döndüğünü aktardı.
- 'Normalleşme sürecinin tetikleyicisi olduk'
O süreçte ordudan 5 bin kişinin atıldığına dikkati çeken Şimşek, bu personelin 2002'de başlayan Türkiye'deki normalleşme sürecinin tetikleyici unsuru olduğunu anlattı.
Şimşek, 1998'de dernek kurarak ordu içindeki bazı unsurların halkın değerlerine karşı nasıl savaş açtığını tek tek halka anlattıklarını belirterek sivil direnişin mayası olduklarını ifade etti. Şimşek, şunları kaydetti:
'Darbeyi tetikleyen, vesayetçilere cesaret veren anayasal zeminin ortadan kalkması lazım. Yeni bir anayasanın acil ve mutlaka yapılması gerekiyor. Mevcut anayasayla darbe riskinin ortadan kalktığını söylemek gerçekten imkansız. Öncelikle darbe mahsulü anayasanın ortadan kaldırılması, yeni bir anayasanın yapılması gerekiyor. İstikrarsızlık, darbenin nemalandığı, yeşerdiği ve beslendiği unsurdur. Kaos ve istikrarsızlığa karşı kesinlikle tedbir alınmalı.'