HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu Açıklaması

'Hükümet, Suriye konusunda son derece dikkatli adımlar atmalı ve bu bataklığa girmemelidir'.

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, 'Hükümet, Suriye konusunda son derece dikkatli adımlar atmalı ve bu bataklığa girmemelidir' dedi.

Yapıcıoğlu, Gaziantep il binasında yaptığı basın açıklamasında, Suriye'de bir iç savaş yaşandığını, 5 yıldan beri orada çok büyük acılar çekildiğini, Suriye'nin adeta hayalet şehre döndüğünü belirtti.

Ateşkesin hayata geçmesini ve Suriye'de akan kanın durmasını istediklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

'Suriye halkı kendi içinde bir iç savaş yaşarken binlerce kilometre öteden gelip onların hesabına ateşkes anlaşması ABD ve Rusya'ya mı kaldı? Gelip anlaşmayı onlar mı yapmalıydı? Yoksa oradaki halk ve onların kardeşleri olan çevredeki hükümetler mi yapmalıydı? Bu sorunun herkes tarafından sorulması lazım. Eğer siz kendi aranızdaki kardeş kavgalarını bitirmezseniz emperyalist ülkeler gelip sizin adına savaşa da karar verirler. Sonra o savaşı bitirmeyi düşündükleri zamanda da 'yeter artık, bu kadar kavga ettiniz birbirinizle barışın' derler. Bu ateşkes çağrılarını samimi görmüyoruz. Bizim endişelerimiz var.'

Bir gazetecinin 'Türkiye Suriye'ye müdahil mi?' sorusu üzerine Yapıcıoğlu, Türkiye'nin karadan sınır ötesine askeri harekat başlatmasını yanlış bulduklarını, Suriye'nin bir bataklık olduğunu ve bu bataklığa Türkiye'yi çekmek istediklerini savundu.

Hükümete çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, 'Hükümet, Suriye konusunda son derece dikkatli adımlar atmalı ve bu bataklığa girmemelidir. Orada akan kanın durması için sadece Türkiye değil tüm İslam ülkeleri özellikle de komşu ülkelerden gelen bütün çaba ortaya konularak bir an önce bu çatışmaların sonlanması için çaba sarf etmelidirler' diye konuştu.

Diyarbakır, Sur ve Cizre'deki olaylara da değinen Yapıcıoğlu, Cizre'de olayların ilk günkü gibi olmadığını, büyük oranda çatışmaların durduğunu belirtti.

Sur'da olayların ve can kayıplarının devam ettiğini anlatan Zekeriya Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

'Başından beri söylüyoruz bu yol, yol değil. Çatışmaların şehir içlerine taşınması sivil insanların yaşadığı sokaklara bombaların döşenmesi, milletin mağduriyetinin büyümesine neden oluyor. Gönül arzu eder ki dağlarda da çatışmalar olmasın. Mesele her neyse siyaset yoluyla konuşularak çözülsün. PKK, çatışmaları şehir merkezine taşıdı. Umduğunu bulamadı. Halkı bu çatışmaların içerisine çekmeye ve milleti ayaklandırmaya çalıştı ama halk bunu gördü. Halk kendi menfaatinin olmadığını da gördü. PKK'nın çağrılarına kulak vermedi. Umuyor ve diliyorum ki bu olaylar daha başka yerlere yayılmadan bir son bulur. Kim ne talep ediyorsa barış yoluyla dile getirir.'

- 'Çözüm Süreci'

Çözüm Süreci konusunda bazı yanlışlıkların yapıldığını savunan Yapıcıoğlu, Kürt halkının talepleri karşısında hükümetin sadece elinde silah olan PKK ve onun yöneticileri ile görüştüğünü iddia etti.

PKK'nın Kürt halkın temsilcisi olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, şu görüşlerini paylaştı:

'Eğer hükümet, Kürt sorununu bir şiddet sorunundan ibaret sayıyorsa bu yanlıştır. Ama bunu demokratikleşme ve özgürlük alanının genişletilmesi alanında kabul ediyorsa o zaman seçtiği muhatap yanlıştır. Biz diyoruz ki bu iki şeyin birbirinden ayrılması lazım. Türkiye'de silahlar susmalıdır. Ellerinde silahlar olanlar bir şekilde ikna edilip silahların bıraktırılması gerekir. Muhatap halk olsun diyoruz. '

- Gül'ün ve Dündar'ın tahliye edilmesi

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün cezaevinden tahliyesine ilişkin de Yapıcıoğlu, düşünce özgürlüğünün en temel haklardan biri olduğunu, basının özgür olması gerektiğini bildirdi.

Cezaevinde sesini duyuramayan ve yeterince gündem olamayan, haksız yere ceza çeken pek çok mazlum insanın bulunduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

'Bu kadar suç işlemeye alışık bir toplum muyuz yoksa yargı sisteminde bir problem mi var? Yargının, sesi çok çıkan insanlara karşı biraz daha hassas olması ve diğer insanların adeta unutulmuş olması da yanlış gibi. Asıl olan özgürlük olmalıdır. Bir kişi gazetecidir, memurdur veya avukattır diye suç işleme özgürlüğü yoktur. Bu anlayış doğru bir anlayış anlayış değildir. Herkes kanun önünde eşittir. Ama suçluluğu, adil bir yargılama sonucunda mahkeme kararıyla verilecektir. Yargıya güvenin sarsılması toplumun kendi adaletini teslim etme noktasında savrulmasını da beraberinde getiriyor ama adaletle ilgili ciddi problemlerin olduğu bir gerçektir.'
Kaynak: AA