ASO Başkanı Özdebir Açıklaması 'Umarız Ki Bu Yıl Da Beklentilerin Çok Üzerinde Artışları Sanayimiz Gerçekleştirebilir'
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir,
2015 yılı Aralık ayında sanayi üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,5 arttığını belirterek, “2015’in tümünde ise sanayi üretimi ortalama olarak 3,1 arttı. İmalat sanayindeki artış ise yüzde 3,6. Bu artışların hepsi beklentilerin üzerinde bir artıştır. Umarız ki bu yıl da beklentilerin çok üzerinde artışları sanayimiz gerçekleştirebilir” dedi.
ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Şubat ayı Olağan Meclis toplantısında gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Özdebir, ’’Değerli Meclis üyeleri, Ankara’da son yaşamış olduğumuz terör olayından dolayı, 29 şehit verdik. Bu olaylardan sonra ekonomi konuşmak, günlük hayatın içinden şeylerle uğraşmak pek içimizden gelmese de, aslında terörün amacı da olağan hayatımızın akışını değiştirmek. Onun için biz inatla bütün bunlara rağmen işlerimize devam etmek durumundayız. Tabii şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabırlar diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Öyle bir duruma geldik ki etrafımızda dönen fırıldaklar ve vesayet savaşları Türkiye’deki terör örgütlerinin tümünü birden harekete geçirip hepsi beraber milletimize ve devletimize karşı ciddi bir faaliyet içerisindeler. Suriye’deki olaylar gün geçmiyor ki çok hızlı değişikliklere sebep olmasın. Orada 400 bine yakın insan katledildi, bizim ırkdaşlarımız var, Osmanlı’nın bize Hicaz yolunun güvenliği için emanet ettiği Bayırbucak Türkmenleri var, insanlar var. Netice olarak bunlar çok büyük bir zulüm içerisindeler. Suriye nüfusunun neredeyse 10 milyona yakın kısmı şu anda mülteci durumunda, yerinden yurdundan edilmiş. 2,5 milyonu ülkemiz sınırları içerisinde. Bir o kadar da diğer ülkelerde misafir edilmekteler. Ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor. Niye yaşanıyor? Yine insanın ve global güçlerin bitmez-tükenmez ve insan canına rağmen olan hırsların nedeniyle devam etmekte. Bu arada Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi Türkiye’nin gelişmesi, bölgesel bir aktör olması ve bunu istemeyen ülkelerin destekleriyle terör harekatının bir müddet daha ülkemizde devam edeceği gözüküyor. Ama artık gecenin en karanlık zamanı, şafağa en yakın zamandır. Ben böyle bir zaman süreci içerisinde olduğumuza inanıyorum. Ve maalesef o güçler tarafından bazı terör örgütlerine de kuzu postu giydirilmeye, kuzu postuna sarındırılmaya çaba gösteriliyor. Milletimizin ve devletimizin gücü bütün bunların üstesinden gelebilecek iradeye sahiptir. Yeter ki millet olarak biz yekvücut olalım, birlik içerisinde olalım, dışarıya karşı en azından birliğimizi-beraberliğimizi muhafaza edelim” dedi.
“CARİ AÇIĞIN FİNANSMANINDAKİ ZORLUKLARIN BU YIL DA DEVAM ETMESİ BEKLENMEKTEDİR”
2014 yılında 43,5 milyar dolar cari açık verdiklerini belirten Özdebir, 2015 yılında yüzde 26 oranında bu cari açığı azalttıklarını ve 32,2 milyar dolara indirdiklerini ifade etti.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin dünyada 2015 yılındaki büyümesiyle 5. sırada yer aldığını ve gelişmekte olan ülkeler içerisinde olduğunu dile getiren Özdebir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte Çin’le başlayan, Hindistan, Çin falan, 5. sırada da Türkiye geliyor. Türkiye’nin aslında potansiyeli bunun çok daha üzerinde. Birazcık daha derlenip toparlanabilsek, bir organize olabilsek, bundan daha fazla işleri yapabilmemiz mümkün. Cari açıktaki azalmaya rağmen sermaye girişlerinde de ciddi bir azalma olmuştur. 2014’te 41,6 milyar dolar yabancı sermaye ülkemize girerken, 2015 yılında bu rakam 10,7 milyar dolara düşmüştür. Görüldüğü gibi, cari açıktaki düşüşle kıyaslandığında sermaye girişlerindeki düşüş daha yüksek orandadır. Bu durum, cari açığın finansmanında zorluk yaşadığımızı, sıkıntı yaşadığımızı göstermektedir. 2015 yılında kaynağı belli olmayan döviz girişi ise 9,7 milyar dolardır. Yani yaklaşık 20 milyar doları cari açığımızın bu kaynaklardan telafi etmişiz, gerisini ise Merkez Bankası rezervlerinden karşılamışız. Bu şartlar altında da Merkez Bankası’nın brüt rezervi 92 milyar dolara düşmüştür. Cari açığın finansmanındaki zorluklar, bu yıl da devam etmesi beklenmektedir. Hizmet gelirlerindeki düşüş bu yıl da devam edecek gibi gözükmektedir. 2014 yılında 34,3 milyar dolar olan turizm gelirlerimiz, 2015 yılında küresel daralmanın da etkileriyle beraber yüzde 8,3 düşerek 2015 yılında 31,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bu yıl terör eylemleri nedeniyle yaşanan tur iptalleri, Rusya’yla ilişkili olan krizler, etrafımızdaki ülkelerin durumları nedeniyle bu azalmanın devam etmesi beklenmekte. Tabii Allah bir kapıyı açıyor, bir kapıyı kapıyor. Rusya’ya yapılan ihracat, meyve-sebze ihracatında işte Yahudilerin belli dönemlerde inançları gereği toprağı nadasa bırakmaları gerektiği için bu sene öyle bir dönemmiş, İsrail’e ihracatımız da yüzde 50’ler, yüzde 60’lar civarında, belki daha yüksek oranda meyve-sebze ihracatında artış var. Alternatif pazarlar aranıyor, turizmde de alternatif olarak mutlaka aranıyor. Devletimizde çeşitli hibe ve destek programları açıkladılar. Ancak şunu unutmamamız lazım ki, turizmde de edilgen bir durumdayız, etken değiliz. Yani dünyada bizim en büyük pazarımız Avrupa, Avrupa’da Türkiye’yi pazarlayacak milli bir organizasyonumuz yok. Avrupa’da işte tanınmış firmalar var, Neckermann var işte hatırladığım, başka firmalar var, bunlar pazarlıyorlar. Bizim turizmcilerimiz de, otel yatırımcılarımız da bunlara gidip ben 5 kuruş daha ucuz veriyorum her şey dahil fiyatını, lütfen benim otelime gelin şeklinde bir onların hakimiyetine teslim olmuş durumdayız. Burada belki bir milli şirketin kurulup Türkiye’deki bu turizmin, yatakların, denizimizin, havamızın, otellerimizin pazarlanmasını düşünmemiz lazım ve geç kalmış durumdayız.”
“Aralık ayı verileri ile yıllık sanayi üretimi belli oldu. Aralık ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,5 oranında arttı” diyen Özdebir, “2015’in tümünde ise sanayi üretimi ortalama olarak 3,1 arttı. İmalat sanayindeki artış ise yüzde 3,6. Bu artışların hepsi beklentilerin üzerinde bir artıştır. Umarız ki bu yıl da beklentilerin çok üzerinde artışları sanayimiz gerçekleştirebilir. Çünkü sanayi üretimi ülkenin genel gelişmesinde en önemli ağırlığı olan parametrelerden bir tanesi ve öncü göstergelerden biri” şeklinde konuştu.
“ENFLASYON MUHASEBESİNİN HER YIL UYGULANMASI YERİNDE OLACAKTIR”
Özellikle birikimli enflasyonun şirketlerin mali tablolarını bozarak şirketin mali durumu hakkında yanlış resimler verdiğini söyleyen Özdebir, “Ayrıca, vergiler de enflasyona göre her yıl ayarlandığı için enflasyon şirketlerimizin üzerindeki vergi yükünü de artırmaktadır. İç ve dış talebin zayıf olması ve yüksek rekabet nedeniyle şirketlerimizin fiyat artışları enflasyonun gerisinde kalarak şirket karlarını da eritmektedir. Bu olgular dikkate alınarak, enflasyon muhasebesi uygulamasının gözden geçirilerek enflasyon muhasebesinin her yıl uygulanması yerinde olacaktır. Bizim geçen ayki toplantımız ve bu konuda başka yerlerden de gelen talepler üzerine Maliye Bakanlığı’nda bu konuda bir çalışma olduğunu ve enflasyon muhasebesinin 5 yılda bir birikmiş enflasyonu sıfırlayacak şekilde yeniden tasarlandığını duymuş bulunuyoruz. Ancak, bana gelen bilgiye göre bu uygulamanın 2016 yılındaki bilançolar da çıktıktan sonra onlar üzerinde enflasyonun sıfırlanmasıyla 2017’de bizim reel olarak istifade edebileceğimiz halde uygulanacağı şeklinde. Halbuki yaşamış olduğumuz bu konjonktürde bunun 2015 yılında uygulanmazsa birçok firmamız açısından ve biliyorsunuz Basel-2, Basel-3 kriterleri artık uygulanmaya başlandı, bilançolar üzerinden değerlendiriliyor şirketlerin durumları. Ama gerçek resmi vermeyen bilançoların aslında ne kadar iyi olduğunu bilseler bile, banka müdürlerinin ağır sorumluluklar yükleyen bir kanun karşısında bizim lehimize hareket etmelerini beklememiz de pek mantıklı olmayacaktır. Bunun yanında bir başka bu açıdan finansmana erişimi etkileyecek bir başka risk daha, bu yıl bilançolarımızla beraber realize olmak üzeredir. Biliyorsunuz reel sektörün kredilerinin yüzde 48’i yabancı para cinsindendir. Kurlardaki ani yükselmen nedeniyle kur zararları vadesi gelmeden realize edilmiş gibi bilançolarımızda yer alacak. İlk bakışta vergi matrahlarımızı azaltıcı bir etkeni olduğu için belki hoşumuza gidebilir, ama önümüzdeki dönemde bu bilançolarımıza yansıyan durum bizim finansmana erişimimizi etkileyecektir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Şubat ayı Olağan Meclis toplantısında gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Özdebir, ’’Değerli Meclis üyeleri, Ankara’da son yaşamış olduğumuz terör olayından dolayı, 29 şehit verdik. Bu olaylardan sonra ekonomi konuşmak, günlük hayatın içinden şeylerle uğraşmak pek içimizden gelmese de, aslında terörün amacı da olağan hayatımızın akışını değiştirmek. Onun için biz inatla bütün bunlara rağmen işlerimize devam etmek durumundayız. Tabii şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabırlar diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Öyle bir duruma geldik ki etrafımızda dönen fırıldaklar ve vesayet savaşları Türkiye’deki terör örgütlerinin tümünü birden harekete geçirip hepsi beraber milletimize ve devletimize karşı ciddi bir faaliyet içerisindeler. Suriye’deki olaylar gün geçmiyor ki çok hızlı değişikliklere sebep olmasın. Orada 400 bine yakın insan katledildi, bizim ırkdaşlarımız var, Osmanlı’nın bize Hicaz yolunun güvenliği için emanet ettiği Bayırbucak Türkmenleri var, insanlar var. Netice olarak bunlar çok büyük bir zulüm içerisindeler. Suriye nüfusunun neredeyse 10 milyona yakın kısmı şu anda mülteci durumunda, yerinden yurdundan edilmiş. 2,5 milyonu ülkemiz sınırları içerisinde. Bir o kadar da diğer ülkelerde misafir edilmekteler. Ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor. Niye yaşanıyor? Yine insanın ve global güçlerin bitmez-tükenmez ve insan canına rağmen olan hırsların nedeniyle devam etmekte. Bu arada Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi Türkiye’nin gelişmesi, bölgesel bir aktör olması ve bunu istemeyen ülkelerin destekleriyle terör harekatının bir müddet daha ülkemizde devam edeceği gözüküyor. Ama artık gecenin en karanlık zamanı, şafağa en yakın zamandır. Ben böyle bir zaman süreci içerisinde olduğumuza inanıyorum. Ve maalesef o güçler tarafından bazı terör örgütlerine de kuzu postu giydirilmeye, kuzu postuna sarındırılmaya çaba gösteriliyor. Milletimizin ve devletimizin gücü bütün bunların üstesinden gelebilecek iradeye sahiptir. Yeter ki millet olarak biz yekvücut olalım, birlik içerisinde olalım, dışarıya karşı en azından birliğimizi-beraberliğimizi muhafaza edelim” dedi.
“CARİ AÇIĞIN FİNANSMANINDAKİ ZORLUKLARIN BU YIL DA DEVAM ETMESİ BEKLENMEKTEDİR”
2014 yılında 43,5 milyar dolar cari açık verdiklerini belirten Özdebir, 2015 yılında yüzde 26 oranında bu cari açığı azalttıklarını ve 32,2 milyar dolara indirdiklerini ifade etti.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin dünyada 2015 yılındaki büyümesiyle 5. sırada yer aldığını ve gelişmekte olan ülkeler içerisinde olduğunu dile getiren Özdebir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte Çin’le başlayan, Hindistan, Çin falan, 5. sırada da Türkiye geliyor. Türkiye’nin aslında potansiyeli bunun çok daha üzerinde. Birazcık daha derlenip toparlanabilsek, bir organize olabilsek, bundan daha fazla işleri yapabilmemiz mümkün. Cari açıktaki azalmaya rağmen sermaye girişlerinde de ciddi bir azalma olmuştur. 2014’te 41,6 milyar dolar yabancı sermaye ülkemize girerken, 2015 yılında bu rakam 10,7 milyar dolara düşmüştür. Görüldüğü gibi, cari açıktaki düşüşle kıyaslandığında sermaye girişlerindeki düşüş daha yüksek orandadır. Bu durum, cari açığın finansmanında zorluk yaşadığımızı, sıkıntı yaşadığımızı göstermektedir. 2015 yılında kaynağı belli olmayan döviz girişi ise 9,7 milyar dolardır. Yani yaklaşık 20 milyar doları cari açığımızın bu kaynaklardan telafi etmişiz, gerisini ise Merkez Bankası rezervlerinden karşılamışız. Bu şartlar altında da Merkez Bankası’nın brüt rezervi 92 milyar dolara düşmüştür. Cari açığın finansmanındaki zorluklar, bu yıl da devam etmesi beklenmektedir. Hizmet gelirlerindeki düşüş bu yıl da devam edecek gibi gözükmektedir. 2014 yılında 34,3 milyar dolar olan turizm gelirlerimiz, 2015 yılında küresel daralmanın da etkileriyle beraber yüzde 8,3 düşerek 2015 yılında 31,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bu yıl terör eylemleri nedeniyle yaşanan tur iptalleri, Rusya’yla ilişkili olan krizler, etrafımızdaki ülkelerin durumları nedeniyle bu azalmanın devam etmesi beklenmekte. Tabii Allah bir kapıyı açıyor, bir kapıyı kapıyor. Rusya’ya yapılan ihracat, meyve-sebze ihracatında işte Yahudilerin belli dönemlerde inançları gereği toprağı nadasa bırakmaları gerektiği için bu sene öyle bir dönemmiş, İsrail’e ihracatımız da yüzde 50’ler, yüzde 60’lar civarında, belki daha yüksek oranda meyve-sebze ihracatında artış var. Alternatif pazarlar aranıyor, turizmde de alternatif olarak mutlaka aranıyor. Devletimizde çeşitli hibe ve destek programları açıkladılar. Ancak şunu unutmamamız lazım ki, turizmde de edilgen bir durumdayız, etken değiliz. Yani dünyada bizim en büyük pazarımız Avrupa, Avrupa’da Türkiye’yi pazarlayacak milli bir organizasyonumuz yok. Avrupa’da işte tanınmış firmalar var, Neckermann var işte hatırladığım, başka firmalar var, bunlar pazarlıyorlar. Bizim turizmcilerimiz de, otel yatırımcılarımız da bunlara gidip ben 5 kuruş daha ucuz veriyorum her şey dahil fiyatını, lütfen benim otelime gelin şeklinde bir onların hakimiyetine teslim olmuş durumdayız. Burada belki bir milli şirketin kurulup Türkiye’deki bu turizmin, yatakların, denizimizin, havamızın, otellerimizin pazarlanmasını düşünmemiz lazım ve geç kalmış durumdayız.”
“Aralık ayı verileri ile yıllık sanayi üretimi belli oldu. Aralık ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,5 oranında arttı” diyen Özdebir, “2015’in tümünde ise sanayi üretimi ortalama olarak 3,1 arttı. İmalat sanayindeki artış ise yüzde 3,6. Bu artışların hepsi beklentilerin üzerinde bir artıştır. Umarız ki bu yıl da beklentilerin çok üzerinde artışları sanayimiz gerçekleştirebilir. Çünkü sanayi üretimi ülkenin genel gelişmesinde en önemli ağırlığı olan parametrelerden bir tanesi ve öncü göstergelerden biri” şeklinde konuştu.
“ENFLASYON MUHASEBESİNİN HER YIL UYGULANMASI YERİNDE OLACAKTIR”
Özellikle birikimli enflasyonun şirketlerin mali tablolarını bozarak şirketin mali durumu hakkında yanlış resimler verdiğini söyleyen Özdebir, “Ayrıca, vergiler de enflasyona göre her yıl ayarlandığı için enflasyon şirketlerimizin üzerindeki vergi yükünü de artırmaktadır. İç ve dış talebin zayıf olması ve yüksek rekabet nedeniyle şirketlerimizin fiyat artışları enflasyonun gerisinde kalarak şirket karlarını da eritmektedir. Bu olgular dikkate alınarak, enflasyon muhasebesi uygulamasının gözden geçirilerek enflasyon muhasebesinin her yıl uygulanması yerinde olacaktır. Bizim geçen ayki toplantımız ve bu konuda başka yerlerden de gelen talepler üzerine Maliye Bakanlığı’nda bu konuda bir çalışma olduğunu ve enflasyon muhasebesinin 5 yılda bir birikmiş enflasyonu sıfırlayacak şekilde yeniden tasarlandığını duymuş bulunuyoruz. Ancak, bana gelen bilgiye göre bu uygulamanın 2016 yılındaki bilançolar da çıktıktan sonra onlar üzerinde enflasyonun sıfırlanmasıyla 2017’de bizim reel olarak istifade edebileceğimiz halde uygulanacağı şeklinde. Halbuki yaşamış olduğumuz bu konjonktürde bunun 2015 yılında uygulanmazsa birçok firmamız açısından ve biliyorsunuz Basel-2, Basel-3 kriterleri artık uygulanmaya başlandı, bilançolar üzerinden değerlendiriliyor şirketlerin durumları. Ama gerçek resmi vermeyen bilançoların aslında ne kadar iyi olduğunu bilseler bile, banka müdürlerinin ağır sorumluluklar yükleyen bir kanun karşısında bizim lehimize hareket etmelerini beklememiz de pek mantıklı olmayacaktır. Bunun yanında bir başka bu açıdan finansmana erişimi etkileyecek bir başka risk daha, bu yıl bilançolarımızla beraber realize olmak üzeredir. Biliyorsunuz reel sektörün kredilerinin yüzde 48’i yabancı para cinsindendir. Kurlardaki ani yükselmen nedeniyle kur zararları vadesi gelmeden realize edilmiş gibi bilançolarımızda yer alacak. İlk bakışta vergi matrahlarımızı azaltıcı bir etkeni olduğu için belki hoşumuza gidebilir, ama önümüzdeki dönemde bu bilançolarımıza yansıyan durum bizim finansmana erişimimizi etkileyecektir” ifadelerini kullandı.