Aile Bütünlüğünün Korunmasını Araştırma Komisyonu

Komisyon Başkanı Keşir: 'Menfur saldırıda hayatını kaybeden TSK mensuplarına, personeline, sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağolsun' Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Kerimoğlu: 'Kadına yönelik şiddeti kadın sorunu olarak gördüğümüz sürece bu sorunu çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorum'

Aile Bütünlüğünün Korunmasını Araştırma Komisyonu Başkanı Ayşe Keşir, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, 'Bu menfur saldırıda hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarına, personeline, sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağolsun' dedi.

Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, Keşir başkanlığında toplandı.

Keşir, toplantıda yaptığı konuşmada, Ankara'daki terör saldırısına değinerek, 'Bu menfur saldırıda hayatını kaybeden TSK mensuplarına, personeline, sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağolsun' diye konuştu.

Milletin büyük bir aile ve yaralarını sarma konusunda geçmişte çok ciddi tecrübeleri olduğunu ifade eden Keşir, 'Bu konuda birbirine kenetlenmiş bu milletin yaralarını birlikte saracağına olan inancımla tekrar milletimize başsağlığı diliyorum' dedi.

- 'Esefle kınıyorum'

Daha sonra toplantıda sunum yapan İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Psikologları Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Malkoç, Ankara'daki terör saldırısını esefle kınayarak, bu saldırının son olması dileğinde bulundu.

Prof. Dr. Malkoç, TÜİK'in verilerine göre, boşanmaların yüzde 96,97 oranında şiddetli geçimsizlikten kaynaklandığını ifade ederek, şunları kaydetti:

'Şiddetli geçimsizliğin içine mutlaka birçok şey giriyor. Hakim orada artık bir karar verecek ve 'şiddetli geçimsizlik' diyor ve kararı böyle veriyor. Bence bu noktada da bir çalışma yapılması lazım. Şiddetli geçimsizlikten bahsedilen nedir? Belki de şiddetli geçimsizlik değil başka bir problem var. Bunların da kararlarının bence açık ve net bir şekilde yazılması gerekir. Biz bunlardan hareket ederek çeşitli araştırmalar yapabilelim. Bizim derneğimizin kadın biriminin bana verdiği bilgilere dayanarak söylüyorum; boşanma olaylarında aile içi şiddetle kadına yönelik şiddetin önemli rol oynağını düşünüyorum.'

Bazen boşanmanın gerekli olduğunu belirten Prof. Dr. Malkoç, ancak kırsal kesimde boşanmanın olumsuz bir kavram olarak nitelendirilmesi nedeniyle oradaki kadınlar ve çocukların öğrenilmiş çaresizlik içerisine girdiğini söyledi.

Bunun da çözülmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Malkoç, Türkiye'de bu sorunları çözmeye dönük yasaların, altyapının olduğunu düşündüğünü ama uygulamada çeşitli sıkıntılar bulunduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Malkoç, kadına yönelik şiddetin ciddi bir problem olduğunu ve mutlaka çözülmesi gerektiğini vurguladı. Bu durumdan çocukların da olumsuz etkilendiğini dile getiren Prof. Dr. Malkoç, 'Sağlıksız ve mutsuz çocuklar yetişmesine sebep oluyoruz. Çocuklar bunu bulaşıcı hastalık olarak alıyor ve sonraki yaşamında bunu uyguluyor. Travma kuşaklar arasında bulaşıcı bir hastalık gibi devam ediyor' dedi.

- 'Çocuklar en fazla etkilenen ve travmaya uğrayan kesim'

Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadriye Bakırcı, iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması konusuna değindi.

Gebe veya emziren kadınlar yönetmeliğinde problemler bulunduğuna işaret eden Prof. Dr. Bakırcı, 'Çocuk bakımı, engelli ve yaşlı bakımı meselesini gerçekten bir politika olarak bence devletin yüklenmesi gerekiyor' diye konuştu.

Prof. Dr. Bakırcı, Almanya'da yapılan ve iş ile aile yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik bir araştırmaya değinerek, bu araştırmanın, çocuklara zaman ayrılan ve bakım yükümlülüğünün yerine getirildiği evliliklerin daha uzun sürdüğünü gösterdiğini kaydetti.

Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu, kadına yönelik şiddet projesinde elde ettikleri verileri anlattı.

Kerimoğlu, 'Kadına yönelik şiddeti kadın sorunu olarak gördüğümüz sürece bu sorunu çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü kadına yönelik şiddetin öncelikli muhatabı belki kadın ama aslında şiddet; uygulayan erkeğin de sorunu, o ailede yaşayan çocuğun da sorunu, ailenin sorunu, toplumun sorunu. Bir halk sağlığı ve toplumun bütün kesimlerini etkileyen bir sorun gibi ele alınması, toplumun bütün kesimlerinin de bu soruna duyarlı hale getirilmesi açısından kıymetli diye düşünüyorum.'

Şiddete doğrudan muhatap olmak kadar şiddete tanık olmanın da travmalar yarattığını vurgulayan Kerimoğlu, çocukların en fazla etkilenen ve travmaya uğrayan kesim olduğunu söyledi.

-'Türkiye OECD içinde boşanma oranı en düşük ülkelerden biri'

Eşitlik İzleme Kadın Grubu adına konuşan Hülya Gülbahar da kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinde artış olduğunu ifade ederek, 'Bunun devletin tüm kademelerinde kadın-erkek eşitliği politikalarına aykırı söylemlerin sonucu olduğunu da burada saptamamız gerekiyor. Siz 'kadınlar ve erkekler eşit değildir' derseniz, eşitlik temeline dayalı bir aile de kuramazsınız, toplumsal bir yapı da oluşturamazsınız. Bu aynı zamanda kadınların özgüvenine saldırı anlamındaki devlet eliyle psikolojik şiddettir' dedi.

TÜİK'in bir devlet politikası olarak neredeyse 3 ayda bir 'Boşanmalar artıyor' diye alarm zilleri çaldıran istatistikler yayınladığını iddia eden Gülbahar, şöyle devam etti:

'Ben bu uyarının, ideolojik ve eldeki rakamlardan saptırılmış bir uyarı olduğuna inanıyorum. Türkiye OECD ülkeleri içinde boşanma oranının en düşük olduğu ülkelerden biri. Hatta en düşük olduğu ülke, sondan ikinci sırada. Türkiye'de evlilik oranları çok yüksek, boşanma oranları da batıdaki oranlara göre çok düşük. Üstelik boşananlar da yeniden evleniyor. 'Türkiye'de alarm çanları çaldıracak şey nedir?' diye bakmamız gerekiyor. Bizim oturup, toplanıp mesai harcayacağımız birinci öncelikli şey aile ve toplum içerisinde kadına karşı uygulanan şiddet ve ayrımcılık politikalarının resmi devlet politikası haline gelmesidir.'

İstanbul Kadın ve Kadın Kuruluşları Derneği Başkanı Funda Özcan Akyol da Aile Odaklı Medya İzleme ve Değerlendirme Projesi hakkında bilgi verdi.
Kaynak: AA