RTEÜ'den Nükleer Karşıtlarına Bilimsel Yanıt
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) akademisyenleri, Çernobil Kazası sonrası Doğu Karadeniz Bölgesi ile ilgili ortaya atılan bir çok iddiaya bilimsel olarak cevap verdi.
RTEÜ, 1986 yılında yaşanan Çernobil Nükleer kazası sonrası Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki en kapsamlı bilimsel araştırmayı tamamladı. RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baltaş yürütücülüğünde TÜBİTAK desteği ile gerçekleştirilen projede, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde denizdeki 12 farklı noktada iki yıl boyunca yılın her dönemi midyeler, deniz suyu ve selimentler üzerinde analizler yapıldı. Çapılan çalışma neticesinde nükleer karşıtlarının iddialarının aksine, Çernobil’den yayılan sezyum bulutlarının Doğu Karadeniz’e uğramadığı tespit edildi. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki insan kaynaklı radyasyon oranının ise yok denecek kadar düşük seviyede olduğu anlaşıldı.
Konuyla ilgili açıklama yapan RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Fizim Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baltaş, proje ile bölgede ki radyo aktif kirliliğin tespit edilerek veri tabanı oluşturmayı hedeflediklerini ifade ederek “2012 yılında TUBİTAK tarafından desteklenen projemin konusu Doğu Karadeniz Bölgesi’nde radyoaktif kirliliğinin tespitine yönelikti. 2012 yılında başladı ve iki yıllık süreçte projemizi tamamladık. Projemizin amacı yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nde gündemde olan radyasyon miktarının ne ölçüde olduğunu tespit edip kapsamlı bir veri tabanı oluşturmaktı. Projemiz kapsamında Rize, Giresun, Trabzon ve Artvin kıyıları boyunca deniz ortamında, seliment, midye ve deniz suyu örneklerinde aynı noktalardan dört mevsim olmak üzere örnekleme yaptık. Bu çalışma sonucunda midye örneklerinde radyoaktivite seviyelerini belirledik” dedi.
Neden midye seçildi ?
Baltaş, projede analiz için midyeyi seçmelerinin nedenini ise şu şekilde anlattı:
“Niye midyeyi seçtik ? neden deniz ortamını seçtik ? Midye tüm denizlerde kirliliği bünyesinde barındıran en önemli canlıdır. Yani denizin çöpçüsüdür. Bir midye birkaç saat içerisinde bünyesinde yaklaşık 15 litre suyu süzmektedir. Bu suyu süzerken de içerisindeki kirliliği bünyesinde toplamaktadır. Biz bu canlıda radyoaktivite değerini belirleyip, deniz ortamının radyoaktif ve metal bakımından kirlilik derecesini gösterge olarak kabul ediyoruz. Yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nin 1986 yılında Çernobil’deki nükleer kazadan dolayı radyasyondan etkilendiği hep söylendi. Bu söylentiler üzerine genel olarak baktığımızda söylentilerin bilimsel bir veri tabanı yok. Bölgenin radyoaktif kirli olduğuna dair bilimsel bir veri yok. Biz çalışmamız neticesinde şunu gördük; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde deniz ortamında radyoaktivite açısından kirlilik bulunmadığını gördük. Bilimsel olarak Doğu Karadeniz Bölgesi’nde midye örneklerinde kirlilik yoktur. Çernobil’de çevreye yayılan insan kaynaklı sezyumdur. Dolayısı ile biz araştırmamızı bunun üzerine yaptık. Sezyum değerini özellikle ele aldık. Örneklerde sezyum değerinin çok çok düşük olduğunu tespit ettik. Çernobil sonrası yağmur bulutları ile atmosfere yayılan sezyumun, hava akımı nedeni ile aslında Avrupa’ya ya yayıldığını biliyoruz. O dalga Doğu Karadeniz Bölgesi’ne gelmemiştir.”
"Sinop’un şimdiden radyasyon haritası çıkartılacak"
Prof. Dr. Hasan Baltaş, RTEÜ olarak nükleer santral yapılacak olan Sinop’un nükleer santral öncesi radyasyon haritasını çıkartacaklarını da açıkladı.
Baltaş, konuyla ilgili olarak, “Bilindiği gibi Sinop’da bir nükleer santral kurulacak. Bugün Çernobil’den sonraki bilimsel veriler üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Öncesini bilmiyoruz. Bu nedenle şimdi diyoruz ki, santralin yapılacağı bölgedeki tüm ilçelerin şimdiden radyasyon haritasını çıkartıyoruz. Santral kurulduktan 5-10-20 ve 30 yıl sonra aynı noktalardan ölçüm yaparak kurulacak santralin bölgeye olan etkilerini değerlendirebileceğiz. Bir veri tabanı oluşturmuş olacağız. Bu çok önemli. İleride insanların kafasında şüpheler olmayacak“ diye konuştu.
RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ise yaptığı açıklamada, bölgedeki kanser vakalarının Çernobil’e dayandırılmasının altında bilimsel bir kanıt bulunmadığını belirterek bölgedeki kanser artış oranının ve kanser etkenlerinin tespiti için yurt geneline yayılacak bilimsel bir çalışma yapılması gerektiğine dikkat çekti. Karaman, ayrıca yabancı bilim adamları tarafından hazırlanan Çernobil kazası sonrası sezyum parçacıklarının yayılma simülasyonuna bağlı olarak, Çernobil sonrası radyoaktivite taşıyan bulutların Doğu Karadeniz Bölgesi’ne uğramadığını Avrupa Kıtası’na yayıldığını söyledi.
Kaynak: İHA
Konuyla ilgili açıklama yapan RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Fizim Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baltaş, proje ile bölgede ki radyo aktif kirliliğin tespit edilerek veri tabanı oluşturmayı hedeflediklerini ifade ederek “2012 yılında TUBİTAK tarafından desteklenen projemin konusu Doğu Karadeniz Bölgesi’nde radyoaktif kirliliğinin tespitine yönelikti. 2012 yılında başladı ve iki yıllık süreçte projemizi tamamladık. Projemizin amacı yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nde gündemde olan radyasyon miktarının ne ölçüde olduğunu tespit edip kapsamlı bir veri tabanı oluşturmaktı. Projemiz kapsamında Rize, Giresun, Trabzon ve Artvin kıyıları boyunca deniz ortamında, seliment, midye ve deniz suyu örneklerinde aynı noktalardan dört mevsim olmak üzere örnekleme yaptık. Bu çalışma sonucunda midye örneklerinde radyoaktivite seviyelerini belirledik” dedi.
Neden midye seçildi ?
Baltaş, projede analiz için midyeyi seçmelerinin nedenini ise şu şekilde anlattı:
“Niye midyeyi seçtik ? neden deniz ortamını seçtik ? Midye tüm denizlerde kirliliği bünyesinde barındıran en önemli canlıdır. Yani denizin çöpçüsüdür. Bir midye birkaç saat içerisinde bünyesinde yaklaşık 15 litre suyu süzmektedir. Bu suyu süzerken de içerisindeki kirliliği bünyesinde toplamaktadır. Biz bu canlıda radyoaktivite değerini belirleyip, deniz ortamının radyoaktif ve metal bakımından kirlilik derecesini gösterge olarak kabul ediyoruz. Yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nin 1986 yılında Çernobil’deki nükleer kazadan dolayı radyasyondan etkilendiği hep söylendi. Bu söylentiler üzerine genel olarak baktığımızda söylentilerin bilimsel bir veri tabanı yok. Bölgenin radyoaktif kirli olduğuna dair bilimsel bir veri yok. Biz çalışmamız neticesinde şunu gördük; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde deniz ortamında radyoaktivite açısından kirlilik bulunmadığını gördük. Bilimsel olarak Doğu Karadeniz Bölgesi’nde midye örneklerinde kirlilik yoktur. Çernobil’de çevreye yayılan insan kaynaklı sezyumdur. Dolayısı ile biz araştırmamızı bunun üzerine yaptık. Sezyum değerini özellikle ele aldık. Örneklerde sezyum değerinin çok çok düşük olduğunu tespit ettik. Çernobil sonrası yağmur bulutları ile atmosfere yayılan sezyumun, hava akımı nedeni ile aslında Avrupa’ya ya yayıldığını biliyoruz. O dalga Doğu Karadeniz Bölgesi’ne gelmemiştir.”
"Sinop’un şimdiden radyasyon haritası çıkartılacak"
Prof. Dr. Hasan Baltaş, RTEÜ olarak nükleer santral yapılacak olan Sinop’un nükleer santral öncesi radyasyon haritasını çıkartacaklarını da açıkladı.
Baltaş, konuyla ilgili olarak, “Bilindiği gibi Sinop’da bir nükleer santral kurulacak. Bugün Çernobil’den sonraki bilimsel veriler üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Öncesini bilmiyoruz. Bu nedenle şimdi diyoruz ki, santralin yapılacağı bölgedeki tüm ilçelerin şimdiden radyasyon haritasını çıkartıyoruz. Santral kurulduktan 5-10-20 ve 30 yıl sonra aynı noktalardan ölçüm yaparak kurulacak santralin bölgeye olan etkilerini değerlendirebileceğiz. Bir veri tabanı oluşturmuş olacağız. Bu çok önemli. İleride insanların kafasında şüpheler olmayacak“ diye konuştu.
RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ise yaptığı açıklamada, bölgedeki kanser vakalarının Çernobil’e dayandırılmasının altında bilimsel bir kanıt bulunmadığını belirterek bölgedeki kanser artış oranının ve kanser etkenlerinin tespiti için yurt geneline yayılacak bilimsel bir çalışma yapılması gerektiğine dikkat çekti. Karaman, ayrıca yabancı bilim adamları tarafından hazırlanan Çernobil kazası sonrası sezyum parçacıklarının yayılma simülasyonuna bağlı olarak, Çernobil sonrası radyoaktivite taşıyan bulutların Doğu Karadeniz Bölgesi’ne uğramadığını Avrupa Kıtası’na yayıldığını söyledi.