ANALİZ - Malezya'dan Arakan Çıkışı Ve ASEAN'da Reform İhtimali
Kuala Lumpur’da yaklaşık on bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Arakan’a destek gösterisi, gösteriyi organize eden kurumlar ve liderlerin söylemleriyle ASEAN özelinde yeni bir tartışmayı gündeme getirmeye aday. Malezya ve Myanmar hükumetlerini karşı karşıya getiren bu süreç, Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı insani durumun ötesinde, ASEAN bağlamında siyasi bir krize evrilme olasılığı taşıyor Hükümet adına yapılan bu açıklamaların, ülkedeki geleneksel Müslüman kitlelerin bağlı olduğu PAS tarafından desteklenmesi, konunun sadece Malezya özelinde kalmayacağı, Endonezya’da da zaten var olan duyarlılığın giderek güçlü bir temsiliyette karşılık bulacağı ihtimalini artırıyor
MEHMET ÖZAY - Myanmar’da 9 Ekim'den bu yana Arakan Müslümanlarına yönelik zulüm ve şiddetin ‘etnik soykırıma’ evrildiği konusunda beliren güçlü kanaatler son günlerde bölgede ilk defa tanık olunan tepkileri de beraberinde getiriyor. Bu anlamda pazar günü Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yaklaşık on bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Arakan’a destek gösterisi, niceliksel katılımın ötesinde gösteriyi organize eden kurumlar ve liderlerin söylemleriyle ASEAN özelinde yeni bir tartışmayı gündeme getirmeye aday.
- Malezya’dan üst düzeyde tepki
Söz konusu gösteri, Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu (UMNO) Genel Başkanı ve Başbakan Necib bin Rezak ve Malezya İslam Partisi (PAS) Genel Başkanı ve Uluslararası İslam Alimleri Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Abdülhadi Awang’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Bu gelişme kuşkusuz ki, bugüne kadar Malezya’da Arakan konusunda siyasi bir iradenin ortaya konulması ve bunun yüksek sesle dile getirilmesi adına çok önemli bir adım.
Myanmar’ın Bengal Körfezi’ne bakan batı eyaleti Arakan’da 2012 yılı mayıs ve haziran aylarında yaşanan saldırılar ve göçler sonrasında Malezya’da uluslararası konferanslar ve gösteriler tertip edildiğine tanık olunmuştu. Ancak Malezya Başbakanı tarafından, pazar günkü gösteride yaptığı konuşmada tanık olunduğu gibi net mesajlar verilmemişti.
Başbakan Necib bin Rezak ve PAS Genel Başkanı Hadi Awang, konuşmalarında İslami hassasiyetler ve ümmet olgusu üzerinden birliğe işaret ederken, Myanmar hükümetini zulme ve soykırıma neden olmakla eleştirdiler ve bugüne kadar uluslararası tepkilere rağmen, bu süreci sonlandırma konusunda gerekli adımları atmamakla sorumlu olduğuna dikkati çektiler. Myanmar hükümetinin başkanlık ofisinden geçen cuma günü yapılan ve Başbakan Necib bin Rezak’ın söz konusu gösteriye katılmaması, aksi halde bunun ASEAN sözleşmesine göre ülkenin iç işlerine karışmak anlamı taşıyacağı yönündeki uyarısına verilen karşılık tam da bununla ilgiliydi.
- Myanmar’da ordu nüfuzu ve ASEAN üyeliği
Başbakan Necib, konuşmasında Malezya hükümeti veya kendisinin Myanmar’ın içişlerine karışmasının söz konusu olmadığını, aksine Arakan’da yaşananların bir insanlık suçu olduğunu ve bu çerçevede sessiz kalmama sorumluluklarını yerine getirmekte olduklarına işaret etti. Bu görüşünün de ASEAN sözleşmesinde yer alan insan hakları konusundaki bağlayıcı kararlarla ilgili olduğunu hatırlatırken, Myanmar hükümetinin bu maddeleri niçin görmezden geldiğini de sorguladı. Başbakan bir adım daha ileri giderek, Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin yeniden değerlendirilmeye açılması önerisini gündeme taşıdı.
Gösteriye Malezya’daki bazı sivil toplum kuruluşları da katkıda bulunurken, siyasi liderlerin yaptıkları açıklamalara destek verdiler. Konuyla ilgili olarak AA’ya konuşan merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası İslami Sivil Toplum Kuruluşları (IDSB) Güneydoğu Asya sorumlusu Ahmet Azam Abdurrahman, Başbakan Necib bin Rezak ve PAS genel başkanının konuşmalarında Myanmar hükumetine iletilen önemli mesajlar olduğunu söyledi. Ahmet Azam, “Arakanlı Müslümanlara yönelik saldırıların ardında ‘de facto’ hükümet olan ordu bulunuyor” görüşünü dile getirirken, bir anlamda Başbakan Necib bin Rezak’ın Arakan’daki gelişmeler karşısında Su Çi’yi sorumluluğa davet eden açıklamasının neye tekabül ettiği ve ne tür süreçlerle ilintili olduğunu da ortaya koyuyor.
Öte yandan, Malezya Müslüman Öğrenci Derneği (ABIM) Dış İlişkiler Sorumlusu Adli Zakuan ise başbakanın konuşmasında soykırım uygulayan Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin yeniden değerlendirilmeye açılması görüşünü öne çıkardı. Adli Zakuan, Myanmar devletinin Arakanlı Müslümanlara yönelik dışlayıcı ve yok sayıcı yaklaşımının yeni olmadığını ortaya koyma adına, “İnsan hakları uygulamaları dolayısıyla, 1997 yılında Myanmar’ın ASEAN üyeliğine o dönem de ABIM olarak karşı çıkmıştık” cümlesi, Myanmar’da Arakanlı Müslümanlar sorununun, en azından 2012 yılı öncesinde de var olduğunu hatırlatması bağlamında önem arz ediyor.
- ASEAN'da siyasi kriz ihtimali
Malezya ve Myanmar hükümetlerini karşı karşıya getiren bu süreç, Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı insani durumun ötesinde, ASEAN bağlamında siyasi bir krize evrilme olasılığı taşıyor. Malezya’da bizzat başbakan ve bazı bakanlar tarafından hükümet adına yapılan bu açıklamaların, ülkedeki geleneksel Müslüman kitlelerin bağlı olduğu PAS tarafından desteklenmesi, konunun sadece Malezya özelinde kalmayacağı, örneğin Endonezya’da da zaten var olan duyarlılığın giderek güçlü bir temsiliyette karşılık bulacağı ihtimalini artırıyor.
Bununla birlikte, halen varlığını sürdüren diğer bazı bölgesel meselelerden hareketle, ASEAN’ın siyasi birlik konusunda istikrarlı bir yapı oluşturmasından söz edilememesi, önümüzdeki süreçte Arakanlı Müslümanlar konusunda Myanmar’a yönelik ne gibi ciddi bir yaptırımın gündeme getirilebileceğini de şüpheli kılıyor. Kaldı ki, Myanmar özelinde bugüne kadar insan hakları konusundaki uyarıların temelde ABD ve Avrupa Birliği’nden gelmesi nedeniyle, bölge ülkelerinin bu alanda inisiyatif almamasıyla bir tür ‘dışa bağımlılık’ sergileniyordu. Bununla birlikte, ABD’de seçimlerden sonraki gelişmeler, yeni yılla birlikte göreve başlayacak yeni yönetimin Asya-Pasifik bölgesindeki sorunlara, bu çerçevede Myanmar’da genel anlamda insan hakları meselesine ve özelde Arakanlı Müslümanların durumuna yönelik reform mahiyetindeki açılımları ne kadar sürdürülebilir şekilde gündeme getireceğini de belirsiz kılıyor.
- Yasadışı göçmen sorunu ve BM Mülteciler Sözleşmesi
Bu noktada bazı istatistiki verilerle Arakanlı göçmenlerin durumuna yakından bakmak mümkün. ASEAN’a üye ülkeler içinde Malezya’da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne kayıtlı yaklaşık 55 bin Arakanlı Müslüman bulunuyor. Ayrıca, Tayland başta olmak üzere, diğer bazı ülkelerdeki Arakanlılar da dikkate alındığında sayısı yüzbinlere ulaşan bir kitlenin varlığı ile karşılaşılıyor. Özellikle 2012 yılından bu yana teknelerle göç maceralarının önemli bir bölümünün sonlandığı yer olan Endonezya’da da Arakanlıların varlığından söz etmek mümkün. Bununla birlikte, Arakanlı Müslümanların söz konusu ülkelerde hukuki statülerinin bulunmadığı da bir gerçek.
Bu noktada, ABIM sorumlusunun dile getirdiği üzere, Malezya hükümeti bir yandan Myanmar’ı eleştirirken, öte yandan ülkedeki Arakanlıları her an soruşturmaya tabi tutabilecek bir yasal sürecin mevcut olduğu ve bunun işletilmesinin bazı kişi ve kurumların inisiyatifine terk edildiği gerçeği ortada duruyor. Bunun temel nedeni, Malezya başta olmak üzere ASEAN’a üye ülkelerde BM Mülteciler Sözleşmesinin halen imzalanmamış olması. Bugüne kadar, örneğin Malezya ve Endonezya’da bu kitlenin şu veya bu şekilde yaşam sürmesinde sivil toplum kuruluşları ile geniş Müslüman kamuoyunun ‘yumuşak’ baskısından söz etmek gerekir. Bu çerçevede, 2015 yılında ASEAN dönem başkanlığını yürüten Malezya hükümeti nezdinde girişimlerde bulunan bazı sivil toplum kuruluşlarının, Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin tartışmaya açılmasını gündeme getirdikleri hatırlatılabilir.
- ASEAN yapısal değişikliğe muhtaç
Bu gelişmeler çerçevesinde, Myanmar devletinin Arakanlı Müslümanlar sorununu çözme konusunda inisiyatif alıp almayacağı bir yana, yeni bir durumun ortaya çıkmakta olduğu söylenebilir. Birincisi, ASEAN sözleşmesindeki “üye ülkelerin birbirlerinin içişlerine karışmaması” maddesinin yeniden ele alınması gerektiği. İkincisi ise yukarıda değinildiği üzere, Arakanlı Müslümanların sadece Malezya ve Endonezya’da değil, Tayland gibi bölgedeki diğer bazı ülkelerde de siyasi ve toplumsal statülerinin belirsizliği içerisinde hayat sürdükleri konusunun gündeme taşınacak olması. Her iki durum da ASEAN genel sekreterliği marifetiyle ele alınacak. Başta Arakanlı Müslümanlar olmak üzere bölgedeki yasadışı göç akışları ve göçmenlerin statüsü, ‘insan hakları temelinde’ yeni bir çerçeveye oturtulmayı bekliyor.
ASEAN’a üye ülkelerden, aralarında Kamboçya ve Filipinler olan birkaçı hariç diğerlerinin Birleşmiş Milletler Mülteciler Sözleşmesi’ni halen imzalamamış olması başlı başına bir sorun. Bu durumun, geçen yıl Malezya yönetimince gündeme getirilen ‘insan odaklı ASEAN’ konseptiyle bağdaşmadığı da apaçık ortada. Bugün Malezya hükümetinin siyasi bir irade olarak ön plana çıkarmaya çalıştığı Arakanlı Müslümanlar meselesiyle ilgili, ülkede yaşayan Arakanlılara yönelik yasal göçmenlik hakkından mahrumiyet ve bunun neden olduğu sosyo-kültürel, ekonomik koşullar ortada ikircikli bir durum olduğuna işaret ediyor.
Her ne kadar geçen hafta İçişleri Bakanı Ahmet Zahidi Hamid, “Malezya olarak Arakanlılara doğum yapma hakkı veriyoruz” demiş olsa da mevcut durumda Malezya’daki söz konusu kitlenin, Arakanlıların geniş bir çerçeveden bakılmayı gerektiren sosyo-kültürel ve ekonomik varlıkları içindeki yeri oldukça sınırlı. Öyle ki, ABIM Dış İlişkiler Sorumlusu Adli Zakuan bu konuyu daha geniş bir çerçevede değerlendirerek, ‘Başbakan Necib bin Rezak’ın gösterideki konuşmasının ümit verici olduğunu, ancak bunun yansımalarının pratikte karşılık bulmasıyla Arakanlıların maruz kaldığı zorlukların en azından bir bölümünün çözüme kavuşturulabileceğini’ ifade ederek daha yapılacak çok iş olduğunun altını çiziyordu.
Kaynak: AA
- Malezya’dan üst düzeyde tepki
Söz konusu gösteri, Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu (UMNO) Genel Başkanı ve Başbakan Necib bin Rezak ve Malezya İslam Partisi (PAS) Genel Başkanı ve Uluslararası İslam Alimleri Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Abdülhadi Awang’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Bu gelişme kuşkusuz ki, bugüne kadar Malezya’da Arakan konusunda siyasi bir iradenin ortaya konulması ve bunun yüksek sesle dile getirilmesi adına çok önemli bir adım.
Myanmar’ın Bengal Körfezi’ne bakan batı eyaleti Arakan’da 2012 yılı mayıs ve haziran aylarında yaşanan saldırılar ve göçler sonrasında Malezya’da uluslararası konferanslar ve gösteriler tertip edildiğine tanık olunmuştu. Ancak Malezya Başbakanı tarafından, pazar günkü gösteride yaptığı konuşmada tanık olunduğu gibi net mesajlar verilmemişti.
Başbakan Necib bin Rezak ve PAS Genel Başkanı Hadi Awang, konuşmalarında İslami hassasiyetler ve ümmet olgusu üzerinden birliğe işaret ederken, Myanmar hükümetini zulme ve soykırıma neden olmakla eleştirdiler ve bugüne kadar uluslararası tepkilere rağmen, bu süreci sonlandırma konusunda gerekli adımları atmamakla sorumlu olduğuna dikkati çektiler. Myanmar hükümetinin başkanlık ofisinden geçen cuma günü yapılan ve Başbakan Necib bin Rezak’ın söz konusu gösteriye katılmaması, aksi halde bunun ASEAN sözleşmesine göre ülkenin iç işlerine karışmak anlamı taşıyacağı yönündeki uyarısına verilen karşılık tam da bununla ilgiliydi.
- Myanmar’da ordu nüfuzu ve ASEAN üyeliği
Başbakan Necib, konuşmasında Malezya hükümeti veya kendisinin Myanmar’ın içişlerine karışmasının söz konusu olmadığını, aksine Arakan’da yaşananların bir insanlık suçu olduğunu ve bu çerçevede sessiz kalmama sorumluluklarını yerine getirmekte olduklarına işaret etti. Bu görüşünün de ASEAN sözleşmesinde yer alan insan hakları konusundaki bağlayıcı kararlarla ilgili olduğunu hatırlatırken, Myanmar hükümetinin bu maddeleri niçin görmezden geldiğini de sorguladı. Başbakan bir adım daha ileri giderek, Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin yeniden değerlendirilmeye açılması önerisini gündeme taşıdı.
Gösteriye Malezya’daki bazı sivil toplum kuruluşları da katkıda bulunurken, siyasi liderlerin yaptıkları açıklamalara destek verdiler. Konuyla ilgili olarak AA’ya konuşan merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası İslami Sivil Toplum Kuruluşları (IDSB) Güneydoğu Asya sorumlusu Ahmet Azam Abdurrahman, Başbakan Necib bin Rezak ve PAS genel başkanının konuşmalarında Myanmar hükumetine iletilen önemli mesajlar olduğunu söyledi. Ahmet Azam, “Arakanlı Müslümanlara yönelik saldırıların ardında ‘de facto’ hükümet olan ordu bulunuyor” görüşünü dile getirirken, bir anlamda Başbakan Necib bin Rezak’ın Arakan’daki gelişmeler karşısında Su Çi’yi sorumluluğa davet eden açıklamasının neye tekabül ettiği ve ne tür süreçlerle ilintili olduğunu da ortaya koyuyor.
Öte yandan, Malezya Müslüman Öğrenci Derneği (ABIM) Dış İlişkiler Sorumlusu Adli Zakuan ise başbakanın konuşmasında soykırım uygulayan Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin yeniden değerlendirilmeye açılması görüşünü öne çıkardı. Adli Zakuan, Myanmar devletinin Arakanlı Müslümanlara yönelik dışlayıcı ve yok sayıcı yaklaşımının yeni olmadığını ortaya koyma adına, “İnsan hakları uygulamaları dolayısıyla, 1997 yılında Myanmar’ın ASEAN üyeliğine o dönem de ABIM olarak karşı çıkmıştık” cümlesi, Myanmar’da Arakanlı Müslümanlar sorununun, en azından 2012 yılı öncesinde de var olduğunu hatırlatması bağlamında önem arz ediyor.
- ASEAN'da siyasi kriz ihtimali
Malezya ve Myanmar hükümetlerini karşı karşıya getiren bu süreç, Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı insani durumun ötesinde, ASEAN bağlamında siyasi bir krize evrilme olasılığı taşıyor. Malezya’da bizzat başbakan ve bazı bakanlar tarafından hükümet adına yapılan bu açıklamaların, ülkedeki geleneksel Müslüman kitlelerin bağlı olduğu PAS tarafından desteklenmesi, konunun sadece Malezya özelinde kalmayacağı, örneğin Endonezya’da da zaten var olan duyarlılığın giderek güçlü bir temsiliyette karşılık bulacağı ihtimalini artırıyor.
Bununla birlikte, halen varlığını sürdüren diğer bazı bölgesel meselelerden hareketle, ASEAN’ın siyasi birlik konusunda istikrarlı bir yapı oluşturmasından söz edilememesi, önümüzdeki süreçte Arakanlı Müslümanlar konusunda Myanmar’a yönelik ne gibi ciddi bir yaptırımın gündeme getirilebileceğini de şüpheli kılıyor. Kaldı ki, Myanmar özelinde bugüne kadar insan hakları konusundaki uyarıların temelde ABD ve Avrupa Birliği’nden gelmesi nedeniyle, bölge ülkelerinin bu alanda inisiyatif almamasıyla bir tür ‘dışa bağımlılık’ sergileniyordu. Bununla birlikte, ABD’de seçimlerden sonraki gelişmeler, yeni yılla birlikte göreve başlayacak yeni yönetimin Asya-Pasifik bölgesindeki sorunlara, bu çerçevede Myanmar’da genel anlamda insan hakları meselesine ve özelde Arakanlı Müslümanların durumuna yönelik reform mahiyetindeki açılımları ne kadar sürdürülebilir şekilde gündeme getireceğini de belirsiz kılıyor.
- Yasadışı göçmen sorunu ve BM Mülteciler Sözleşmesi
Bu noktada bazı istatistiki verilerle Arakanlı göçmenlerin durumuna yakından bakmak mümkün. ASEAN’a üye ülkeler içinde Malezya’da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne kayıtlı yaklaşık 55 bin Arakanlı Müslüman bulunuyor. Ayrıca, Tayland başta olmak üzere, diğer bazı ülkelerdeki Arakanlılar da dikkate alındığında sayısı yüzbinlere ulaşan bir kitlenin varlığı ile karşılaşılıyor. Özellikle 2012 yılından bu yana teknelerle göç maceralarının önemli bir bölümünün sonlandığı yer olan Endonezya’da da Arakanlıların varlığından söz etmek mümkün. Bununla birlikte, Arakanlı Müslümanların söz konusu ülkelerde hukuki statülerinin bulunmadığı da bir gerçek.
Bu noktada, ABIM sorumlusunun dile getirdiği üzere, Malezya hükümeti bir yandan Myanmar’ı eleştirirken, öte yandan ülkedeki Arakanlıları her an soruşturmaya tabi tutabilecek bir yasal sürecin mevcut olduğu ve bunun işletilmesinin bazı kişi ve kurumların inisiyatifine terk edildiği gerçeği ortada duruyor. Bunun temel nedeni, Malezya başta olmak üzere ASEAN’a üye ülkelerde BM Mülteciler Sözleşmesinin halen imzalanmamış olması. Bugüne kadar, örneğin Malezya ve Endonezya’da bu kitlenin şu veya bu şekilde yaşam sürmesinde sivil toplum kuruluşları ile geniş Müslüman kamuoyunun ‘yumuşak’ baskısından söz etmek gerekir. Bu çerçevede, 2015 yılında ASEAN dönem başkanlığını yürüten Malezya hükümeti nezdinde girişimlerde bulunan bazı sivil toplum kuruluşlarının, Myanmar’ın ASEAN üyeliğinin tartışmaya açılmasını gündeme getirdikleri hatırlatılabilir.
- ASEAN yapısal değişikliğe muhtaç
Bu gelişmeler çerçevesinde, Myanmar devletinin Arakanlı Müslümanlar sorununu çözme konusunda inisiyatif alıp almayacağı bir yana, yeni bir durumun ortaya çıkmakta olduğu söylenebilir. Birincisi, ASEAN sözleşmesindeki “üye ülkelerin birbirlerinin içişlerine karışmaması” maddesinin yeniden ele alınması gerektiği. İkincisi ise yukarıda değinildiği üzere, Arakanlı Müslümanların sadece Malezya ve Endonezya’da değil, Tayland gibi bölgedeki diğer bazı ülkelerde de siyasi ve toplumsal statülerinin belirsizliği içerisinde hayat sürdükleri konusunun gündeme taşınacak olması. Her iki durum da ASEAN genel sekreterliği marifetiyle ele alınacak. Başta Arakanlı Müslümanlar olmak üzere bölgedeki yasadışı göç akışları ve göçmenlerin statüsü, ‘insan hakları temelinde’ yeni bir çerçeveye oturtulmayı bekliyor.
ASEAN’a üye ülkelerden, aralarında Kamboçya ve Filipinler olan birkaçı hariç diğerlerinin Birleşmiş Milletler Mülteciler Sözleşmesi’ni halen imzalamamış olması başlı başına bir sorun. Bu durumun, geçen yıl Malezya yönetimince gündeme getirilen ‘insan odaklı ASEAN’ konseptiyle bağdaşmadığı da apaçık ortada. Bugün Malezya hükümetinin siyasi bir irade olarak ön plana çıkarmaya çalıştığı Arakanlı Müslümanlar meselesiyle ilgili, ülkede yaşayan Arakanlılara yönelik yasal göçmenlik hakkından mahrumiyet ve bunun neden olduğu sosyo-kültürel, ekonomik koşullar ortada ikircikli bir durum olduğuna işaret ediyor.
Her ne kadar geçen hafta İçişleri Bakanı Ahmet Zahidi Hamid, “Malezya olarak Arakanlılara doğum yapma hakkı veriyoruz” demiş olsa da mevcut durumda Malezya’daki söz konusu kitlenin, Arakanlıların geniş bir çerçeveden bakılmayı gerektiren sosyo-kültürel ve ekonomik varlıkları içindeki yeri oldukça sınırlı. Öyle ki, ABIM Dış İlişkiler Sorumlusu Adli Zakuan bu konuyu daha geniş bir çerçevede değerlendirerek, ‘Başbakan Necib bin Rezak’ın gösterideki konuşmasının ümit verici olduğunu, ancak bunun yansımalarının pratikte karşılık bulmasıyla Arakanlıların maruz kaldığı zorlukların en azından bir bölümünün çözüme kavuşturulabileceğini’ ifade ederek daha yapılacak çok iş olduğunun altını çiziyordu.