ANALİZ - Fırat Kalkanı'nda Kritik Eşik Açıklaması El-Bab Ve Sonrası
Türk ordusu destekli ÖSO güçlerinin ElBab’a ulaşması ile o tarihe kadar nispeten bir uzlaşının olduğu Fırat Kalkanı konusunda itirazlar yükselmeye başladı. Bunun temel nedeni ElBab’ın coğrafi anlamda stratejik önemi Türkiye ElBab’ı ele geçirmeyi sonraki aşamalarda Münbiç, Afrin ve hatta Rakka’daki YPG varlığı ile mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Dolayısıyla Türkiye açısından ElBab hayati ama nihai hedefe giden yolda sadece bir aşama İran ve Rusya rejime destek verse de her iki aktörün Suriye’nin geleceğine ilişkin bakışlarında farklar var. Nitekim Suriye muhalefeti zayıfladıkça bu çelişkiler daha görünür hale geliyor
OYTUN ORHAN - Türkiye’nin Suriye’de başlattığı Fırat Kalkanı operasyonunun ilk aşaması sınır hattının DEAŞ unsurlarından temizlenmesiydi. Türk ordusu destekli Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı güçlerin Cerablus’u alarak sınır hattı üzerinden Çobanbey’e ulaşmasıyla ilk aşama başarı ile tamamlanmış ve DEAŞ ile Türkiye arasındaki sınırdaşlığa son verilmişti.
Operasyonun ikinci aşaması fiili güvenli bölgeye güneye doğru derinlik kazandırılmasıydı. Bu çerçevede Fırat Kalkanı operasyonu köy köy ilerledi ve sınır üzerindeki ince hat güneye doğru genişlemeye başladı. Türkiye operasyonun en başından itibaren nihai hedeflerin El-Bab ve Münbiç olacağını ifade etmişti. Kasım 2016 sonu itibarıyla Fırat Kalkanı operasyonu El-Bab kapısına dayandı.
Türkiye ve ÖSO’nun El-Bab’a ulaşması ile o tarihe kadar nispeten bir uzlaşının olduğu Fırat Kalkanı konusunda itirazlar yükselmeye başladı. Bunun temel nedeni El-Bab’ın coğrafi anlamda stratejik önemi. El-Bab’ı ele geçiren güç, batıda Afrin, doğuda Rakka ve Münbiç ve güneyde de Halep şehir merkezine ulaşmak için çok kritik bir köprübaşı ele geçirmiş olacak.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu ile temel hedeflerinden biri PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’nin Türkiye sınırlarında bütüncül bir bölge oluşturmasını engellemekti. Operasyonun bu hedefe hizmet etmesi açısından El-Bab’ın ele geçirilmesi zorunlu zira YPG’nin halen El-Bab veya daha güneyi üzerinden Afrin-Kobani bağlantısını sağlama imkanı bulunuyor. Ancak Türkiye açısından El-Bab’ın ele geçirilmesi ile sorun bitmiyor. Türkiye El-Bab’ı ele geçirmeyi sonraki aşamalarda Münbiç, Afrin ve hatta Rakka’daki YPG varlığı ile mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Dolayısıyla Türkiye açısından El-Bab hayati ama nihai hedefe giden yolda sadece bir aşama.
- Rejimin askeri operasyonları dış güçlerin kontrolünde
Türkiye’nin El-Bab sınırlarına dayanması ve YPG’yi de hedef alması ile birlikte o döneme kadar ciddi bir karşı çıkış sergilemeyen Suriye rejiminin pozisyonunu değiştirmeye başladığına şahit olundu. Suriye ilk olarak Ekim 2016 ayı içinde “hava sahalarına girecek Türk uçaklarının düşürüleceği” tehdidinde bulundu. Bundan yaklaşık bir ay sonra da El-Bab kırsalında gerçekleşen hava saldırısı sonucunda 4 Türk askeri hayatını kaybetti. Bu saldırıya ilişkin olarak ilk akla gelen soru Suriye rejiminin bunu Rusya desteği, yönlendirmesi ya da en azından onayı ile mi gerçekleştirdiğiydi. Zira bu tespit El-Bab’a ilerlemesi planlanan Fırat Kalkanı’nın geleceği açısından kritik öneme sahip. Türkiye ve Rusya arasında yapılan görüşmelerde saldırıda Rusya’nın dahli olmadığı anlaşıldı.
Suriye rejimi 6 yıla yakın süredir devam eden iç savaşın ardından giderek zayıfladı ve dış destekçilerine olan bağımlılığı arttı. Bu bağımlılık o denli fazla ki belli devlet kurumları ve sahada yürütülen askeri operasyonlar tamamen ülke dışı güçlerin kontrolüne geçti. Zaman içinde rejimin kendi içinde farklı fraksiyonlar doğdu. Dolayısıyla Suriye’nin davranışlarını anlamaya çalışırken rejim içindeki çelişkiler bağlamında değerlendirme yapmak açıklayıcı olabilir.
- Suriye'de 'Haşdi Şabi' hazırlığı
İran bir taraftan Esed rejimine destek olurken diğer taraftan rejimin giderek zayıflamasının verdiği imkanlardan faydalanarak ülkedeki konumunu güçlendirdi ve askeri varlığını artırdı. DEAŞ’ın Irak’ta yarattığı fırsatı kullanan İran, Şii milis güçler (Haşdi Şabi) üzerinden Irak’ı neredeyse yönetir hale gelmişti. İran benzer bir durumu Suriye’de de yaratma peşinde. İran, Suriye ordusunun milis güçlere artan bağımlılığından faydalanarak kendi kurduğu, finanse ettiği, yönlendirdiği birçok farklı ülkeden milis gücü Suriye sahasına sürdü. Son olarak kasım ayının ortasında İran destekli Hizbullah, Lübnan sınırları dışında ilk kez Suriye’de çok büyük bir askeri geçit töreni yaptı. Bunu takiben Suriye’de Iraklı Haşdi Şabi benzeri bir yapılanmanın kurulacağı haberleri basına yansıdı.
Bu yapının Hizbullah başta olmak üzere İran destekli diğer yabancı milis güçlerden oluşacağı açıklandı. Bu muhtemelen Rusya’nın da uzun vadede görmek istediği Suriye değil. Dolayısıyla İran ve Rusya rejime destek verse de her iki aktörün Suriye’nin geleceğine ilişkin bakışlarında farklar var. Nitekim Suriye muhalefeti zayıfladıkça bu çelişkiler daha görünür hale geliyor. Bu tespit ve Türk askerlerinin hayatını kaybettiği saldırı sonrası Rusya’nın pozisyonu bir arada düşünüldüğünde bunun Rusya desteği olmaksızın gerçekleşmiş olma ihtimali yüksek görünüyor.
- İran, rejim ve YPG’nin çıkarları örtüşüyor
Suriye rejimi ve İran Türkiye’nin El-Bab’a girerek Halep’i menzil altına almasını istemiyor. Muhaliflerin El-Bab’a girmesi Halep merkezin kuzeyinden bir cephe açılması ihtimalini barındırıyor. Bu nedenle rejim ve İran Halep ile El-Bab arasında tampon bölge oluşturmak amacında. Tam bu noktada rejim, İran ve YPG’nin çıkarları örtüşüyor. Türkiye’nin El-Bab’a yaklaşmasına paralel YPG de batıdan Afrin ve doğudan Münbiç tarafından El-Bab’a ilerlemeye başladı. Bu da Türkiye ve muhaliflerin El-Bab’a çok yaklaşmalarına rağmen halen ele geçirememiş olmalarını açıklayan nedenlerden biri. Zira El-Bab çevresindeki güçlerin bir kısmı Münbiç tarafına kaydırılmak durumunda kaldı ve son haftalarda muhalifler ile YPG arasında çatışmalar yaşandı. Yine rejim desteği altında “yerel Arap ve Kürtlerden oluştuğu” iddia edilen Şehba Tugayı adı altında silahlı yapılar oluşturuldu ve bu gruplar kuruluş amaçlarını “Türkiye ile mücadele” olarak açıkladı. İran ve Suriye rejimi bu şekilde Türkiye ile sınır paylaşmadan araya YPG’yi yerleştirmek istiyor. Bu da YPG’nin Afrin ve Ayn El-Arap (Kobani) bağlantısını sağlama hedefi ile örtüşüyor.
Sonuç olarak Türkiye’nin El-Bab hedefinin önünde üç engel görünüyor. Bunlar sırasıyla Suriye rejimi, İran ve YPG. Eğer bu tespit geçerli ise Türkiye’nin El-Bab’a ilerleyişini diğer aktörlere doğru şekilde anlatabilmesi, hedefinin sınırları konusunda net olabilmesi durumunda El-Bab ve Münbiç’e ilerlemesi açısından elinin güçlü olduğu söylenebilir. Ancak El-Bab’ın ele geçirilme amacının doğru anlatılamaması Türkiye karşıtı cepheyi genişletir ve ilerlemeyi imkansız hale getirebilir.
- Rusya'nın önceliği kazanımlarını korumak
İran ve Rusya arasında Suriye konusundaki çelişkiler derinleştikçe Türkiye ve Rusya arasında işbirliği için daha fazla imkan doğabilir. İki ülke Halep, Esed’in geleceği gibi konularda farklı pozisyonda. Ancak Rusya artık Suriye’de sınırlarına ulaştı ve savaşı sürdürmekten ziyade kazanımlarını korumak amacında. Rusya, İran ve Suriye’den farklı olarak iç savaşı hiçbir taviz vermeden bitirmenin mümkün olmadığının farkında. Bunun için de Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin kendi güvenlik endişeleri sınırları içinde hareket ederek ilerlemesi durumunda Rusya’nın çok itiraz geliştirmeyeceği öngörülebilir. Ancak bütün çelişkilere rağmen Rusya’nın Suriye’deki en yakın müttefikinin halen rejim olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
Türkiye bütün bu zorlukları aşabilirse El-Bab sonrasındaki hedefi Münbiç olacaktır. Münbiç’te ise Türkiye’nin karşısına bu sefer YPG ile birlikte ABD çıkabilir. Ancak ABD ile daha önce Münbiç konusunda varılan mutabakat, Türkiye’nin sahadaki askeri varlığı ve Türkiye’nin Münbiç’e hayati önem vermesi Türkiye’yi öne çıkarıyor. ABD daha önceden YPG’ye “Fırat’ın batısında yalnızsın” mesajı vermişti. ABD hava korumasından mahrum YPG’nin sadece ABD’den alacağı silah yardımları ile Fırat Kalkanı’na uzun süre direnmesi zor görünüyor. Ancak Fırat Kalkanı’nın alanı genişledikçe Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla kaynak aktarması ve daha fazla Suriyeli muhalif ile birlikte hareket etmesi gerektiği de ortada. Farklı cephelerin açılması Fırat Kalkanı’nda zaafiyete yol açabilir.
El-Bab ve Münbiç ele geçecek olursa Fırat Kalkanı’nın başlangıcında açıklanan hedeflere ulaşılmış olacak. Ancak bunlar taktiksel hedefler. Stratejik hedef Suriye’nin kuzeyinden tüm terör unsurlarının temizlenmesi. Azez-Cerablus hattının terörden arındırılması Afrin ve Fırat’ın doğusundaki YPG ve Rakka’daki DEAŞ varlığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla Fırat Kalkanı operasyonunun sonraki hedeflerinin bu bölgeler olmasını beklemek gerekiyor.
Oytun Orhan. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı
Kaynak: AA
Operasyonun ikinci aşaması fiili güvenli bölgeye güneye doğru derinlik kazandırılmasıydı. Bu çerçevede Fırat Kalkanı operasyonu köy köy ilerledi ve sınır üzerindeki ince hat güneye doğru genişlemeye başladı. Türkiye operasyonun en başından itibaren nihai hedeflerin El-Bab ve Münbiç olacağını ifade etmişti. Kasım 2016 sonu itibarıyla Fırat Kalkanı operasyonu El-Bab kapısına dayandı.
Türkiye ve ÖSO’nun El-Bab’a ulaşması ile o tarihe kadar nispeten bir uzlaşının olduğu Fırat Kalkanı konusunda itirazlar yükselmeye başladı. Bunun temel nedeni El-Bab’ın coğrafi anlamda stratejik önemi. El-Bab’ı ele geçiren güç, batıda Afrin, doğuda Rakka ve Münbiç ve güneyde de Halep şehir merkezine ulaşmak için çok kritik bir köprübaşı ele geçirmiş olacak.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu ile temel hedeflerinden biri PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’nin Türkiye sınırlarında bütüncül bir bölge oluşturmasını engellemekti. Operasyonun bu hedefe hizmet etmesi açısından El-Bab’ın ele geçirilmesi zorunlu zira YPG’nin halen El-Bab veya daha güneyi üzerinden Afrin-Kobani bağlantısını sağlama imkanı bulunuyor. Ancak Türkiye açısından El-Bab’ın ele geçirilmesi ile sorun bitmiyor. Türkiye El-Bab’ı ele geçirmeyi sonraki aşamalarda Münbiç, Afrin ve hatta Rakka’daki YPG varlığı ile mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Dolayısıyla Türkiye açısından El-Bab hayati ama nihai hedefe giden yolda sadece bir aşama.
- Rejimin askeri operasyonları dış güçlerin kontrolünde
Türkiye’nin El-Bab sınırlarına dayanması ve YPG’yi de hedef alması ile birlikte o döneme kadar ciddi bir karşı çıkış sergilemeyen Suriye rejiminin pozisyonunu değiştirmeye başladığına şahit olundu. Suriye ilk olarak Ekim 2016 ayı içinde “hava sahalarına girecek Türk uçaklarının düşürüleceği” tehdidinde bulundu. Bundan yaklaşık bir ay sonra da El-Bab kırsalında gerçekleşen hava saldırısı sonucunda 4 Türk askeri hayatını kaybetti. Bu saldırıya ilişkin olarak ilk akla gelen soru Suriye rejiminin bunu Rusya desteği, yönlendirmesi ya da en azından onayı ile mi gerçekleştirdiğiydi. Zira bu tespit El-Bab’a ilerlemesi planlanan Fırat Kalkanı’nın geleceği açısından kritik öneme sahip. Türkiye ve Rusya arasında yapılan görüşmelerde saldırıda Rusya’nın dahli olmadığı anlaşıldı.
Suriye rejimi 6 yıla yakın süredir devam eden iç savaşın ardından giderek zayıfladı ve dış destekçilerine olan bağımlılığı arttı. Bu bağımlılık o denli fazla ki belli devlet kurumları ve sahada yürütülen askeri operasyonlar tamamen ülke dışı güçlerin kontrolüne geçti. Zaman içinde rejimin kendi içinde farklı fraksiyonlar doğdu. Dolayısıyla Suriye’nin davranışlarını anlamaya çalışırken rejim içindeki çelişkiler bağlamında değerlendirme yapmak açıklayıcı olabilir.
- Suriye'de 'Haşdi Şabi' hazırlığı
İran bir taraftan Esed rejimine destek olurken diğer taraftan rejimin giderek zayıflamasının verdiği imkanlardan faydalanarak ülkedeki konumunu güçlendirdi ve askeri varlığını artırdı. DEAŞ’ın Irak’ta yarattığı fırsatı kullanan İran, Şii milis güçler (Haşdi Şabi) üzerinden Irak’ı neredeyse yönetir hale gelmişti. İran benzer bir durumu Suriye’de de yaratma peşinde. İran, Suriye ordusunun milis güçlere artan bağımlılığından faydalanarak kendi kurduğu, finanse ettiği, yönlendirdiği birçok farklı ülkeden milis gücü Suriye sahasına sürdü. Son olarak kasım ayının ortasında İran destekli Hizbullah, Lübnan sınırları dışında ilk kez Suriye’de çok büyük bir askeri geçit töreni yaptı. Bunu takiben Suriye’de Iraklı Haşdi Şabi benzeri bir yapılanmanın kurulacağı haberleri basına yansıdı.
Bu yapının Hizbullah başta olmak üzere İran destekli diğer yabancı milis güçlerden oluşacağı açıklandı. Bu muhtemelen Rusya’nın da uzun vadede görmek istediği Suriye değil. Dolayısıyla İran ve Rusya rejime destek verse de her iki aktörün Suriye’nin geleceğine ilişkin bakışlarında farklar var. Nitekim Suriye muhalefeti zayıfladıkça bu çelişkiler daha görünür hale geliyor. Bu tespit ve Türk askerlerinin hayatını kaybettiği saldırı sonrası Rusya’nın pozisyonu bir arada düşünüldüğünde bunun Rusya desteği olmaksızın gerçekleşmiş olma ihtimali yüksek görünüyor.
- İran, rejim ve YPG’nin çıkarları örtüşüyor
Suriye rejimi ve İran Türkiye’nin El-Bab’a girerek Halep’i menzil altına almasını istemiyor. Muhaliflerin El-Bab’a girmesi Halep merkezin kuzeyinden bir cephe açılması ihtimalini barındırıyor. Bu nedenle rejim ve İran Halep ile El-Bab arasında tampon bölge oluşturmak amacında. Tam bu noktada rejim, İran ve YPG’nin çıkarları örtüşüyor. Türkiye’nin El-Bab’a yaklaşmasına paralel YPG de batıdan Afrin ve doğudan Münbiç tarafından El-Bab’a ilerlemeye başladı. Bu da Türkiye ve muhaliflerin El-Bab’a çok yaklaşmalarına rağmen halen ele geçirememiş olmalarını açıklayan nedenlerden biri. Zira El-Bab çevresindeki güçlerin bir kısmı Münbiç tarafına kaydırılmak durumunda kaldı ve son haftalarda muhalifler ile YPG arasında çatışmalar yaşandı. Yine rejim desteği altında “yerel Arap ve Kürtlerden oluştuğu” iddia edilen Şehba Tugayı adı altında silahlı yapılar oluşturuldu ve bu gruplar kuruluş amaçlarını “Türkiye ile mücadele” olarak açıkladı. İran ve Suriye rejimi bu şekilde Türkiye ile sınır paylaşmadan araya YPG’yi yerleştirmek istiyor. Bu da YPG’nin Afrin ve Ayn El-Arap (Kobani) bağlantısını sağlama hedefi ile örtüşüyor.
Sonuç olarak Türkiye’nin El-Bab hedefinin önünde üç engel görünüyor. Bunlar sırasıyla Suriye rejimi, İran ve YPG. Eğer bu tespit geçerli ise Türkiye’nin El-Bab’a ilerleyişini diğer aktörlere doğru şekilde anlatabilmesi, hedefinin sınırları konusunda net olabilmesi durumunda El-Bab ve Münbiç’e ilerlemesi açısından elinin güçlü olduğu söylenebilir. Ancak El-Bab’ın ele geçirilme amacının doğru anlatılamaması Türkiye karşıtı cepheyi genişletir ve ilerlemeyi imkansız hale getirebilir.
- Rusya'nın önceliği kazanımlarını korumak
İran ve Rusya arasında Suriye konusundaki çelişkiler derinleştikçe Türkiye ve Rusya arasında işbirliği için daha fazla imkan doğabilir. İki ülke Halep, Esed’in geleceği gibi konularda farklı pozisyonda. Ancak Rusya artık Suriye’de sınırlarına ulaştı ve savaşı sürdürmekten ziyade kazanımlarını korumak amacında. Rusya, İran ve Suriye’den farklı olarak iç savaşı hiçbir taviz vermeden bitirmenin mümkün olmadığının farkında. Bunun için de Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin kendi güvenlik endişeleri sınırları içinde hareket ederek ilerlemesi durumunda Rusya’nın çok itiraz geliştirmeyeceği öngörülebilir. Ancak bütün çelişkilere rağmen Rusya’nın Suriye’deki en yakın müttefikinin halen rejim olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
Türkiye bütün bu zorlukları aşabilirse El-Bab sonrasındaki hedefi Münbiç olacaktır. Münbiç’te ise Türkiye’nin karşısına bu sefer YPG ile birlikte ABD çıkabilir. Ancak ABD ile daha önce Münbiç konusunda varılan mutabakat, Türkiye’nin sahadaki askeri varlığı ve Türkiye’nin Münbiç’e hayati önem vermesi Türkiye’yi öne çıkarıyor. ABD daha önceden YPG’ye “Fırat’ın batısında yalnızsın” mesajı vermişti. ABD hava korumasından mahrum YPG’nin sadece ABD’den alacağı silah yardımları ile Fırat Kalkanı’na uzun süre direnmesi zor görünüyor. Ancak Fırat Kalkanı’nın alanı genişledikçe Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla kaynak aktarması ve daha fazla Suriyeli muhalif ile birlikte hareket etmesi gerektiği de ortada. Farklı cephelerin açılması Fırat Kalkanı’nda zaafiyete yol açabilir.
El-Bab ve Münbiç ele geçecek olursa Fırat Kalkanı’nın başlangıcında açıklanan hedeflere ulaşılmış olacak. Ancak bunlar taktiksel hedefler. Stratejik hedef Suriye’nin kuzeyinden tüm terör unsurlarının temizlenmesi. Azez-Cerablus hattının terörden arındırılması Afrin ve Fırat’ın doğusundaki YPG ve Rakka’daki DEAŞ varlığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla Fırat Kalkanı operasyonunun sonraki hedeflerinin bu bölgeler olmasını beklemek gerekiyor.
Oytun Orhan. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı