Şizofreni Hastaları Sanatla Kendilerini Keşfediyor
AEÜ Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde tedavi gören şizofreni hastaları, ilaç tedavisinin yanı sıra resim, el işi, filografi, müzik ve spor etkinlikleriyle hem kaybolan yeteneklerini yeniden keşfediyor hem de topluma kazandırılıyor Yrd. Doç. Dr. Taktak: 'Burası sanki eskinin şifahanesi gibi bir yer. Selçuklu ve Osmanlı'da, yani kültürümüzde var olan bir tedaviyi aslında biz yeniden canlandırmaya çalışıyoruz'
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi (AEÜ) Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet veren Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde sanat, spor ve müzikle verilen eğitimle şizofreni hastaları, hem topluma kazandırılıyor hem de kaybolan yeteneklerini yeniden keşfediyor.
Selçuklu ve Osmanlı devletleri dönemlerinde 'şifahane' adıyla duygu, düşünce ve davranış bozukluğu yaşayan şizofrenlere verilen tedavi, şimdilerde toplum ruh sağlığı merkezlerinde modern yöntemlerle sürdürülüyor.
Evlerinden bile çıkmayan, konuşamayan, birilerinin kendilerini takip ettiği şüphesiyle yaşayan hastalar, ilaç tedavisinin yanı sıra resim, el işi, filografi gibi sanatsal faaliyetler, müzik ve sporla tedavi edilerek, kazandıkları güvenle de topluma adapte oluyor.
Kırşehir'de yaklaşık 5 yıldır hizmet veren toplum ruh sağlığı merkezinde hekimler ve sağlık çalışanları, şizofreni hastalarının tespiti, tedavisi ve takibi için köylere kadar giderek hizmet vermeye çalışıyor.
AEÜ Toplum Ruh Sağlığı Merkezi psikiyatri uzmanı ve AEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şafak Taktak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kırşehir'de çeşitli ruh sağılığı bozukluğu yaşayan yaklaşık bin hastaya hizmet verdiklerini, bunlardan daha ağır seyreden 15-20'sini merkeze getirerek tedavi etmeye gayret gösterdiklerini söyledi.
Merkezde, ilaç tedavisinin yanı sıra resim, el işi, filografi gibi sanatsal faaliyetler, müzik ve sporla tedavi uyguladıklarını ifade eden Taktak, amaçlarının onlara kaybolan yeteneklerini yeniden kazandırarak kendilerine olan güveni aşılamak ve hastalıklarının alevlenmesini önlemek olduğunu belirtti.
- 'Burada hastalığın yıkıcı etkisini azaltmaya çalışıyoruz'
Taktak, hastaların ağır ruh sağlığı bozukluğu nedeniyle kaybettikleri yeteneklerini yeniden kazanmaları için gayret gösterdikleri vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Burada hastalığın yıkıcı etkisini azaltmaya çalışıyoruz. Etkiyi azalttıktan sonra, kaybettikleri yeteneklerini tekrar kazandırmaları için sanat, spor, müzik gibi elimizden ne geliyorsa çeşitli faaliyetler yürütüyoruz. Yani, psikososyal beceriler kazandırmaya çalışıyoruz. Mesela resim çok iyi geliyor hastalara. Sanatsal faaliyetlerin terapötik etkisi var. Kişinin kendisini keşfetmesine neden oluyor. Bir şeyler ürettiği zaman kendisiyle gurur duyuyor. Bu da kendine güveni artırdığı için şizofreni hastalığının yıkıcı etkisini daha da azaltmış oluyor. Böylece, tedaviye daha iyi cevaplar verebiliyor. Hiç evden çıkmayan insanlar fiziksel aktivitelere başlıyor burada.'
Toplum ruh sağlığı merkezlerinin, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerindeki şifahanelerin adeta devamı niteliğinde olduğuna işaret eden Taktak, 'Burası sanki eskinin şifahanesi gibi bir yer. Selçuklu ve Osmanlı'da yani kültürümüzde var olan bir tedaviyi aslında biz yeniden canlandırmaya çalışıyoruz.' dedi.
Hastalardan Metin Kılıçarslan, evden hiç çıkmadığı için buraya gelmeden önce 120 kilo olduğunu belirterek, tedavi ve aktivitelerle 100 kiloya kadar düştüğünü anlattı.
Merkezde filografi öğrendiğini hatta bundan harçlık da kazanmaya başladığını anlatan Kılıçarslan, 'Çok mutluyum. Buraya gelmeden önce bazı sorunlarım vardı. Evden çıkamıyordum. Filografi ve satranç öğrendim. Bütün hocalarıma teşekkür ediyorum.' ifadelerini kullandı.
- 'Artık insanlarla konuşabiliyorum'
Nuray Can da merkeze gelmeden önce ruhsal bozukluklar yaşadığını dile getirerek, 'Buradan çok memnunum. Zımpara, resim, spor yapıyorum. Buraya gelmeden önce çok kötüydüm. Yemek yemiyordum. Hastalandım. Sesler geliyordu. İlacımı içmediğimde arkamda birileri var gibi geliyordu. Buraya gelince onlar geçmeye başladı, yemek yemeye başladım. Uykularım düzeldi. Artık insanlarla konuşabiliyorum. Önceden çekiniyordum, konuşamıyordum.' şeklinde konuştu.
Kaynak: AA
Selçuklu ve Osmanlı devletleri dönemlerinde 'şifahane' adıyla duygu, düşünce ve davranış bozukluğu yaşayan şizofrenlere verilen tedavi, şimdilerde toplum ruh sağlığı merkezlerinde modern yöntemlerle sürdürülüyor.
Evlerinden bile çıkmayan, konuşamayan, birilerinin kendilerini takip ettiği şüphesiyle yaşayan hastalar, ilaç tedavisinin yanı sıra resim, el işi, filografi gibi sanatsal faaliyetler, müzik ve sporla tedavi edilerek, kazandıkları güvenle de topluma adapte oluyor.
Kırşehir'de yaklaşık 5 yıldır hizmet veren toplum ruh sağlığı merkezinde hekimler ve sağlık çalışanları, şizofreni hastalarının tespiti, tedavisi ve takibi için köylere kadar giderek hizmet vermeye çalışıyor.
AEÜ Toplum Ruh Sağlığı Merkezi psikiyatri uzmanı ve AEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şafak Taktak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kırşehir'de çeşitli ruh sağılığı bozukluğu yaşayan yaklaşık bin hastaya hizmet verdiklerini, bunlardan daha ağır seyreden 15-20'sini merkeze getirerek tedavi etmeye gayret gösterdiklerini söyledi.
Merkezde, ilaç tedavisinin yanı sıra resim, el işi, filografi gibi sanatsal faaliyetler, müzik ve sporla tedavi uyguladıklarını ifade eden Taktak, amaçlarının onlara kaybolan yeteneklerini yeniden kazandırarak kendilerine olan güveni aşılamak ve hastalıklarının alevlenmesini önlemek olduğunu belirtti.
- 'Burada hastalığın yıkıcı etkisini azaltmaya çalışıyoruz'
Taktak, hastaların ağır ruh sağlığı bozukluğu nedeniyle kaybettikleri yeteneklerini yeniden kazanmaları için gayret gösterdikleri vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Burada hastalığın yıkıcı etkisini azaltmaya çalışıyoruz. Etkiyi azalttıktan sonra, kaybettikleri yeteneklerini tekrar kazandırmaları için sanat, spor, müzik gibi elimizden ne geliyorsa çeşitli faaliyetler yürütüyoruz. Yani, psikososyal beceriler kazandırmaya çalışıyoruz. Mesela resim çok iyi geliyor hastalara. Sanatsal faaliyetlerin terapötik etkisi var. Kişinin kendisini keşfetmesine neden oluyor. Bir şeyler ürettiği zaman kendisiyle gurur duyuyor. Bu da kendine güveni artırdığı için şizofreni hastalığının yıkıcı etkisini daha da azaltmış oluyor. Böylece, tedaviye daha iyi cevaplar verebiliyor. Hiç evden çıkmayan insanlar fiziksel aktivitelere başlıyor burada.'
Toplum ruh sağlığı merkezlerinin, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerindeki şifahanelerin adeta devamı niteliğinde olduğuna işaret eden Taktak, 'Burası sanki eskinin şifahanesi gibi bir yer. Selçuklu ve Osmanlı'da yani kültürümüzde var olan bir tedaviyi aslında biz yeniden canlandırmaya çalışıyoruz.' dedi.
Hastalardan Metin Kılıçarslan, evden hiç çıkmadığı için buraya gelmeden önce 120 kilo olduğunu belirterek, tedavi ve aktivitelerle 100 kiloya kadar düştüğünü anlattı.
Merkezde filografi öğrendiğini hatta bundan harçlık da kazanmaya başladığını anlatan Kılıçarslan, 'Çok mutluyum. Buraya gelmeden önce bazı sorunlarım vardı. Evden çıkamıyordum. Filografi ve satranç öğrendim. Bütün hocalarıma teşekkür ediyorum.' ifadelerini kullandı.
- 'Artık insanlarla konuşabiliyorum'
Nuray Can da merkeze gelmeden önce ruhsal bozukluklar yaşadığını dile getirerek, 'Buradan çok memnunum. Zımpara, resim, spor yapıyorum. Buraya gelmeden önce çok kötüydüm. Yemek yemiyordum. Hastalandım. Sesler geliyordu. İlacımı içmediğimde arkamda birileri var gibi geliyordu. Buraya gelince onlar geçmeye başladı, yemek yemeye başladım. Uykularım düzeldi. Artık insanlarla konuşabiliyorum. Önceden çekiniyordum, konuşamıyordum.' şeklinde konuştu.