İstanbul İle Van Arasında Deyim Polemiği
Türkiye’de yaygın olarak bilinen ve giren çıkanın belli olmadığı yer, durum ya da ortamları anlatmak için sıklıkla kullanılan “Burası Dıngo’nun ahırı mı?” deyiminin Van’a ait olduğu ortaya çıktı.
Van Toplum Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Murat Oto, “Burası Dıngo’nun ahırı mı?” deyimi ile ilgili yaptığı araştırmalarda, deyimin Van’a ait olduğunun belgelendiğini söyledi.
Toplumda deyim ile ilgili bazı soruların da yaygınlığa bağlı olarak gündeme geldiğini ifade eden Oto, “Akla gelen ilk soru bu deyim nereden çıkmıştır? Diğer yandan Dıngo ne demek? Dıngo’nun ahırı ne demek? Dıngo kimdir? Dıngo’nun ahırı nerededir? Gibi sorular da deyimin kullanım sıklığına göre insanların aklında cevap bekleyen sorular olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
İnternet ortamında konu ile ilgili bir hikâye bulunduğuna işaret eden Oto, “Kaynağı ve yazanı belli olmayan ve doğruluğu destek isteyen bu hikâyeye göre; eski yıllarda Beyoğlu’nda tramvayın atlarla yürütüldüğü zamanlarda, bu atların dinlendirildiği bir ahır vardır. Bu atlardan ve ahırdan sorumlu Rum kökenli Dıngo adlı bir kişinin olduğu; tramvayın her bir seferinde yorulmuş olan atlar, bu ahırdaki dinlenmiş atlarla yer değiştirildiği, bu işlemler sırasında o ahıra girip çıkan atların ve sayısının belirsiz olmasına atıfla, ‘Burası Dıngo’nun ahırı mı?’ deyiminin ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Halk söylencelerinde, hikâyelerinde, efsanelerinde veya mitlerinde bir ölçüde kaynak ve köken aranmayabilir. Çünkü halk hikâyeleri, tarihin bilinmeyen bir döneminde, bilinmeyen bir biçimde ve nedenle ortaya çıkmışlardır. Dilden dile değişerek, gelişerek ve anlatılarak günümüze kadar gelmişlerdir. Ancak yukarıdaki hikâyede mekan, zaman, kişi ve olay açık olarak verilmektedir. İstanbul gibi dünya tarihinin en kadim ve köklü kentlerinden birinde ortaya çıktığı söylenen bu hikâyenin, sağlam verilerle ispatı gerekmektedir. Tramvayın günümüzde olduğu gibi geçmişte de kamu hizmeti olduğu aşikârdır. Bu bağlamda Beyoğlu’nda tramvay seferleri her ne zaman başlamış ise, o tarihten itibaren bu hizmette çalışanların kayıtları İstanbul’un ilgili arşivlerinde bulunması gerekir. Yani tramvaya koşulan atların barındığı bu ahırın sorumlusu olduğu iddia edilen Dıngo adlı kişinin, bir yerlerde kaydı bulunması gerekir. Diğer yandan o yıllarda yaşamış ya da yaşayan kişilerden destekleyici bilgiler sunulması gerekir. Ayrıca Rum’lar arasında Dıngo adı var mıdır? Önümüzdeki zamanlarda bu soruların yanıtları kamuoyu ile paylaşılırsa, bu hikâyenin doğruluğu kabullenilmiş, tartışmalar da kapanmış olacaktır” ifadelerini kullandı.
Dilden dile dolaşan “Burası Dıngo’nun ahırı mı?” deyiminin Vanlı Faik (Fayık) Ulugöl, nam-ı diğer Dıngo Fayık ile ilgili bir deyim olduğunu ve Van halk kültüründe önemli bir yeri bulunduğunu iddia eden Oto, “Van’da adı, soyadı, ailesi, evi ve ahırı bilinen gerçek bir kişi yaşamıştır. Van’ın yerli ailelerinden Nalçacıoğullarından (Nalçacızadeler) olan Dıngo Fayık, 1904 tarihinde doğmuş, 1966 tarihinde vefat etmiştir. İki çocuğu vardır ve çocukları vefat etmiştir. Alaaddin Ulugöl, Zeynel Abidin Ulugöl ve Vahdettin Ulugöl, 10 torunlarından sadece üçüdür. Bu yazı hazırlanırken de bazı bilgilerde kendilerine başvurulmuştur. Dıngo Fayık’ın bir evi, bu günkü şehir stadyumunun yanındaki amatör sahanın yerindeydi. Ayrıca Mercimek Mahallesi yakınındaki Hanikoğlu Mahallesi’nde, yani şimdiki Tunca Uras İlköğretim Okulu’nun yakınında da yedi dönümlük büyük bir üzüm bağı vardı. Asıl ikamet ettiği yer de bu mahalleydi. Dıngo Fayık; çevresinde sevilen, çalışkan, ailesine düşkün biriydi. Geçimini sağlamak için bir yandan inek besler, bir yandan da üzüm bağından hasat ettiği üzümleri satardı. Üzümleri Van’da meşhurdu. Bugün yaklaşık 60-70 yaşlarında olan Vanlıların, Dıngo Fayık’ın bağından üzüm çalmaya gittiklerine dair maceraları, halen ortamlarda gülümseten güzel anılar olarak anlatılmaktadır. Yere inmeden ağaçtan ağaca geçerek kavak budaması ile de meşhur olan Dıngo Fayık, çok iyi sebze de üretir, ürettiği sebzeler çevre illere dahi pazarlanırdı. Ayrıca dolama denilen bugünkü dönme dolabın küçük bir modeli olan ve çarkları elle çevrilen eski oyuncağı da çalıştırdığını, Abbas Güven (1926-2012) tarafından belirtilmiştir (2005)” ifadelerine yer verdi.
Dıngo sözcüğü kökeninin hangi dilden geldiği net olmasa da, Van’da farklı kaynak kişilerden birden çok anlam derlendiğini söyleyen Murat Oto, “Dıngo sözcüğü, Van kültüründe çok sık karşımıza çıkmaktadır. Dıngo sözcüğü Van türkülerinin birinde de geçmekte olup, üç varyantlı bir ezgiye sahip olan bu türküde geçmesinin yanında Kültür ve Turizm Bakanlığı halk oyunları repertuarına geçmiş olan ‘Dıngo’ adlı Van yöresine ait bir oyunun da adıdır. Sözlü ezginin kaynak kişisi Mehmet Kürşat ve Mustafa Solmaz’dır. Van’da eski yıllarda hemen herkesin bir lakabı vardı ve o kimse bu lakap ile anılmadığında tanınmazdı. Faik Ulugöl’ün lakabı da ‘Dıngo Fayık’ idi. Bu lakabın kendisine hangi anlamı kastederek takıldığı konusunda çeşitli rivayetler vardır, ancak burada önemli olan Dıngo Fayık diye birinin var olduğu ve Van kültür tarihinde iz bırakan biri olduğudur” diye konuştu.
Van’da hafızalara yerleşmiş Dıngo Fayık ile ilgili iki deyimin öne çıktığını, bu deyimlerden ilkinin “Allah verdimi Dıngo’nun (Fayık) bağından da verir”, ikincisinin ise “Sen kim Dıngo’nun (Fayık) ahırı kim” deyimi olduğuna dikkat çeken Oto, deyimin Van’ın müzik geleneklerinden olan “Van Oturma-Eğlenti Geceleri” ile bağlantısının olduğunu dile getirdi. Oto, “Anadolu’nun hemen her yerinde olan, yöreye göre Yeren Gecesi, Sıra Gecesi, Kürsübaşı, Barana, Gezek gibi adlarla anılan geleneksel sohbet ve eğlence geceleri Van’da da ‘oturma, eğlenti ya da divanhane geceleri’ olarak anılmaktadır. Refah seviyesinin günümüzdeki gibi olmadığı eski yıllarda Van’da hayvan barınaklarının, yani ahırların üzerine bir kat daha yapılır, bu bölümlere ‘ahır odası’ adı verilirdi. Ahırın üzerine yapılmasının nedeni soğuk kış gecelerinde alttaki hayvanların yaydığı ısı ile üstteki bu odayı ısıtmasını sağlamaktı. Bu odalar özel davetler ve oturma geceleri toplantıları için özel döşenirdi. Bu yapılar ahırın sahibinin adıyla anılırdı. Oturma geceleri yapılacağı zaman mesela ‘Akşam Mehmet’in ahırında toplanıyoruz’ şeklinde ifade edildiğinde, buradaki ‘Mehmet’in ahırı’ tabiri ile Mehmet’in hayvanlarını beslediği ahırın üzerine özel olarak yapılmış olan ve özel döşenmiş olan ahır odasının kastedildiği anlaşılırdı. Nazif Çilingir ve Kubilay Altaylı’nın belirttiğine göre bu ahır odalarına ‘Taman’ ya da ‘Tarma’ da denirdi. Bir rivayete göre bu tabir ‘Keçel Mısto (Kel Mustafa)’ adlı kişi için söylendiği yönündeyse de genel kanı bu tabirin Dıngo Fayık için söylendiği yönündedir. 2005 yılında Van türküleri araştırmaları sırasında Dıngo adlı türkü ve halk oyunu hakkında kendisinin bilgisine başvurulan Fevzi Levendoğlu (1927-2012) şunları belirtmiştir; ‘Dıngo Fayık’ın çok lüks bir ahır odası vardı. Dıngo’nun ahır odasında bulunmak bir ayrıcalıktı. Bu nedenle bazı kişiler başkasını küçümseme anlamında ‘Sen Kim Dıngo’nun Ahırı Kim’ diye Van’a özgü bir deyim geliştirmişlerdir.’ Fevzi Levendoğlu ve birçok Van kültürü konusunda birikimi ve derinliği olan kişilerin belirttiğine göre, ‘Burası Dıngo’nun Ahırı mı?’ ifadesinin gelip geçenin belli olmadığı bir yer anlamında değil; aslında tam ters bir anlam olarak, herkesin giremeyeceği yerler için kullanılan bir ifade olduğu yönündedir” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Toplumda deyim ile ilgili bazı soruların da yaygınlığa bağlı olarak gündeme geldiğini ifade eden Oto, “Akla gelen ilk soru bu deyim nereden çıkmıştır? Diğer yandan Dıngo ne demek? Dıngo’nun ahırı ne demek? Dıngo kimdir? Dıngo’nun ahırı nerededir? Gibi sorular da deyimin kullanım sıklığına göre insanların aklında cevap bekleyen sorular olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
İnternet ortamında konu ile ilgili bir hikâye bulunduğuna işaret eden Oto, “Kaynağı ve yazanı belli olmayan ve doğruluğu destek isteyen bu hikâyeye göre; eski yıllarda Beyoğlu’nda tramvayın atlarla yürütüldüğü zamanlarda, bu atların dinlendirildiği bir ahır vardır. Bu atlardan ve ahırdan sorumlu Rum kökenli Dıngo adlı bir kişinin olduğu; tramvayın her bir seferinde yorulmuş olan atlar, bu ahırdaki dinlenmiş atlarla yer değiştirildiği, bu işlemler sırasında o ahıra girip çıkan atların ve sayısının belirsiz olmasına atıfla, ‘Burası Dıngo’nun ahırı mı?’ deyiminin ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Halk söylencelerinde, hikâyelerinde, efsanelerinde veya mitlerinde bir ölçüde kaynak ve köken aranmayabilir. Çünkü halk hikâyeleri, tarihin bilinmeyen bir döneminde, bilinmeyen bir biçimde ve nedenle ortaya çıkmışlardır. Dilden dile değişerek, gelişerek ve anlatılarak günümüze kadar gelmişlerdir. Ancak yukarıdaki hikâyede mekan, zaman, kişi ve olay açık olarak verilmektedir. İstanbul gibi dünya tarihinin en kadim ve köklü kentlerinden birinde ortaya çıktığı söylenen bu hikâyenin, sağlam verilerle ispatı gerekmektedir. Tramvayın günümüzde olduğu gibi geçmişte de kamu hizmeti olduğu aşikârdır. Bu bağlamda Beyoğlu’nda tramvay seferleri her ne zaman başlamış ise, o tarihten itibaren bu hizmette çalışanların kayıtları İstanbul’un ilgili arşivlerinde bulunması gerekir. Yani tramvaya koşulan atların barındığı bu ahırın sorumlusu olduğu iddia edilen Dıngo adlı kişinin, bir yerlerde kaydı bulunması gerekir. Diğer yandan o yıllarda yaşamış ya da yaşayan kişilerden destekleyici bilgiler sunulması gerekir. Ayrıca Rum’lar arasında Dıngo adı var mıdır? Önümüzdeki zamanlarda bu soruların yanıtları kamuoyu ile paylaşılırsa, bu hikâyenin doğruluğu kabullenilmiş, tartışmalar da kapanmış olacaktır” ifadelerini kullandı.
Dilden dile dolaşan “Burası Dıngo’nun ahırı mı?” deyiminin Vanlı Faik (Fayık) Ulugöl, nam-ı diğer Dıngo Fayık ile ilgili bir deyim olduğunu ve Van halk kültüründe önemli bir yeri bulunduğunu iddia eden Oto, “Van’da adı, soyadı, ailesi, evi ve ahırı bilinen gerçek bir kişi yaşamıştır. Van’ın yerli ailelerinden Nalçacıoğullarından (Nalçacızadeler) olan Dıngo Fayık, 1904 tarihinde doğmuş, 1966 tarihinde vefat etmiştir. İki çocuğu vardır ve çocukları vefat etmiştir. Alaaddin Ulugöl, Zeynel Abidin Ulugöl ve Vahdettin Ulugöl, 10 torunlarından sadece üçüdür. Bu yazı hazırlanırken de bazı bilgilerde kendilerine başvurulmuştur. Dıngo Fayık’ın bir evi, bu günkü şehir stadyumunun yanındaki amatör sahanın yerindeydi. Ayrıca Mercimek Mahallesi yakınındaki Hanikoğlu Mahallesi’nde, yani şimdiki Tunca Uras İlköğretim Okulu’nun yakınında da yedi dönümlük büyük bir üzüm bağı vardı. Asıl ikamet ettiği yer de bu mahalleydi. Dıngo Fayık; çevresinde sevilen, çalışkan, ailesine düşkün biriydi. Geçimini sağlamak için bir yandan inek besler, bir yandan da üzüm bağından hasat ettiği üzümleri satardı. Üzümleri Van’da meşhurdu. Bugün yaklaşık 60-70 yaşlarında olan Vanlıların, Dıngo Fayık’ın bağından üzüm çalmaya gittiklerine dair maceraları, halen ortamlarda gülümseten güzel anılar olarak anlatılmaktadır. Yere inmeden ağaçtan ağaca geçerek kavak budaması ile de meşhur olan Dıngo Fayık, çok iyi sebze de üretir, ürettiği sebzeler çevre illere dahi pazarlanırdı. Ayrıca dolama denilen bugünkü dönme dolabın küçük bir modeli olan ve çarkları elle çevrilen eski oyuncağı da çalıştırdığını, Abbas Güven (1926-2012) tarafından belirtilmiştir (2005)” ifadelerine yer verdi.
Dıngo sözcüğü kökeninin hangi dilden geldiği net olmasa da, Van’da farklı kaynak kişilerden birden çok anlam derlendiğini söyleyen Murat Oto, “Dıngo sözcüğü, Van kültüründe çok sık karşımıza çıkmaktadır. Dıngo sözcüğü Van türkülerinin birinde de geçmekte olup, üç varyantlı bir ezgiye sahip olan bu türküde geçmesinin yanında Kültür ve Turizm Bakanlığı halk oyunları repertuarına geçmiş olan ‘Dıngo’ adlı Van yöresine ait bir oyunun da adıdır. Sözlü ezginin kaynak kişisi Mehmet Kürşat ve Mustafa Solmaz’dır. Van’da eski yıllarda hemen herkesin bir lakabı vardı ve o kimse bu lakap ile anılmadığında tanınmazdı. Faik Ulugöl’ün lakabı da ‘Dıngo Fayık’ idi. Bu lakabın kendisine hangi anlamı kastederek takıldığı konusunda çeşitli rivayetler vardır, ancak burada önemli olan Dıngo Fayık diye birinin var olduğu ve Van kültür tarihinde iz bırakan biri olduğudur” diye konuştu.
Van’da hafızalara yerleşmiş Dıngo Fayık ile ilgili iki deyimin öne çıktığını, bu deyimlerden ilkinin “Allah verdimi Dıngo’nun (Fayık) bağından da verir”, ikincisinin ise “Sen kim Dıngo’nun (Fayık) ahırı kim” deyimi olduğuna dikkat çeken Oto, deyimin Van’ın müzik geleneklerinden olan “Van Oturma-Eğlenti Geceleri” ile bağlantısının olduğunu dile getirdi. Oto, “Anadolu’nun hemen her yerinde olan, yöreye göre Yeren Gecesi, Sıra Gecesi, Kürsübaşı, Barana, Gezek gibi adlarla anılan geleneksel sohbet ve eğlence geceleri Van’da da ‘oturma, eğlenti ya da divanhane geceleri’ olarak anılmaktadır. Refah seviyesinin günümüzdeki gibi olmadığı eski yıllarda Van’da hayvan barınaklarının, yani ahırların üzerine bir kat daha yapılır, bu bölümlere ‘ahır odası’ adı verilirdi. Ahırın üzerine yapılmasının nedeni soğuk kış gecelerinde alttaki hayvanların yaydığı ısı ile üstteki bu odayı ısıtmasını sağlamaktı. Bu odalar özel davetler ve oturma geceleri toplantıları için özel döşenirdi. Bu yapılar ahırın sahibinin adıyla anılırdı. Oturma geceleri yapılacağı zaman mesela ‘Akşam Mehmet’in ahırında toplanıyoruz’ şeklinde ifade edildiğinde, buradaki ‘Mehmet’in ahırı’ tabiri ile Mehmet’in hayvanlarını beslediği ahırın üzerine özel olarak yapılmış olan ve özel döşenmiş olan ahır odasının kastedildiği anlaşılırdı. Nazif Çilingir ve Kubilay Altaylı’nın belirttiğine göre bu ahır odalarına ‘Taman’ ya da ‘Tarma’ da denirdi. Bir rivayete göre bu tabir ‘Keçel Mısto (Kel Mustafa)’ adlı kişi için söylendiği yönündeyse de genel kanı bu tabirin Dıngo Fayık için söylendiği yönündedir. 2005 yılında Van türküleri araştırmaları sırasında Dıngo adlı türkü ve halk oyunu hakkında kendisinin bilgisine başvurulan Fevzi Levendoğlu (1927-2012) şunları belirtmiştir; ‘Dıngo Fayık’ın çok lüks bir ahır odası vardı. Dıngo’nun ahır odasında bulunmak bir ayrıcalıktı. Bu nedenle bazı kişiler başkasını küçümseme anlamında ‘Sen Kim Dıngo’nun Ahırı Kim’ diye Van’a özgü bir deyim geliştirmişlerdir.’ Fevzi Levendoğlu ve birçok Van kültürü konusunda birikimi ve derinliği olan kişilerin belirttiğine göre, ‘Burası Dıngo’nun Ahırı mı?’ ifadesinin gelip geçenin belli olmadığı bir yer anlamında değil; aslında tam ters bir anlam olarak, herkesin giremeyeceği yerler için kullanılan bir ifade olduğu yönündedir” şeklinde konuştu.