Prof. Dr. Tahsin Görgün Açıklaması 'Modern Batılı Tarihçiler Okuyucularına Karar Hakkı Tanımıyor'
Prof. Dr. Tahsin Görgün, Taberi’nin; “Hakikatin ne olduğuna tarih yazarı karar veremez, her okuyucu kendi sorumluluğunu taşıyarak kararı kendisi vermelidir” prensibine vurgu yaparak modern batılı tarihçilerin okuyucularına hiçbir karar hakkı tanımadığını söyledi.
Kara Süleyman Tekkesi’nde Eyüp Genç Akademi çalışmaları altında yapılan Tarihi Yeniden Düşünmek adlı programda, Prof. Dr. Tahsin Görgün 17’nci yüzyıl ve 19’uncu yüzyıldaki bilim ve kültür alanında yapılan çalışmalara değindi.
Modern Batılı tarihçilerin kendi çıkarlarına göre tarihi yorumlamasını eleştiren Görgün, Taberi’nin; “Hakikatin ne olduğuna tarih yazarı karar veremez, her okuyucu kendi sorumluluğunu taşıyarak kararı kendisi vermelidir” prensibine vurgu yaparak modern batılı tarihçilerin okuyucularına hiçbir karar hakkı tanımadığını ifade etti.
17’nci yüzyıl haritası incelendiğinde henüz Batı Avrupa’nın tarihte yer almadığını, o zamanlar Avrupa’da birçok ırk arasında kanlı savaşların geçtiğini, insanlık tarihinin en kanlısı olan 2’nci Dünya Savaşı’nın seküler bir savaş olduğunu belirten Tahsin Görgün, Roma İmparatorluğu’nun sonradan yapılandırılmış teorik bir yapı olduğunu söyledi.
Görgün, "Kazılarda bulunan ipuçlarıyla bir Roma Hukuku ve imparatorluk teorisi üretip modern tarihin içine yerleştirmeye çalıştılar. Fakat biliniyor ki modern devletin kurulmasında etkin rol oynayan hangi ünlü yazar varsa hepsinin kütüphanesinden İslam eserleri çıktı. Aydınlanma döneminde Hay bin Yekzan’ı örnek alan Spinoza ve diğer önemli yazarlar, insanın aklıyla hakikati bilebilme tezini birçok dile çevirdi. Müslüman şahsiyetler ve İslam eserleri Avrupa’nın bilimsel devrim ve aydınlanma döneminin başlangıcında etken rol oynadı. Batı Avrupa ancak aradan geçen bir asır sonra İslam eserlerinden faydalanarak toplumsal bir ivme kazanmayı başardı" dedi.
"NASIL BİR GELECEK İSTERSENİZ ÖYLE BİR GEÇMİŞ YAŞARSINIZ"
17’nci yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nin sadece askeri olarak değil kültür ve medeniyet olarak dünyanın her tarafında güçlü olduğunu hatırlatan Görgün, Hristiyan dünyasındaki dindar rahiplerin kıyametin kopacağından korktuklarını ve bunun için bazı coğrafik keşifler yaptırtarak kıyametin geciktirmesini hedeflediğinin unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
Görgün konuşmasına şöyle devam etti: "Modern tarih geçmiş değil gelecekle alakalıdır. Nasıl bir gelecek isterseniz öyle bir geçmiş yaşarsınız. Kültürel evrimi kabul ettiğimiz zaman bizi gelişmiş, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere ayırıyorlar. Bu ayrım daha çok yeni olan 19’uncu yüzyılın dili. Biz geçmişte bu ayrımı yapmadan çok daha mutlu ve rahattık zaten. Standart felsefe ansiklopedisi olarak kullanılan ’Encyclopedia of Philosophy’ eseri ve diğer önemli eserlerden de görüyoruz ki liberal düşüncenin piri olarak görülen John Locke, Rene Descartes gibi önemli yazarlar tıp, sosyoloji, felsefe ve uzay bilimi dallarında mutlaka İslam eserlerinin okunması gerektiğini vurguluyor. Her tarafta kilise okulları açılıyor ve öncelik dil ve bilim çalışmaları ekseninde yürütülüyor. Biz kendi kültür ve medeniyetimiz için bir şey yapmazsak kimse bizim için bir şey yapmaz."
Kaynak: İHA
Modern Batılı tarihçilerin kendi çıkarlarına göre tarihi yorumlamasını eleştiren Görgün, Taberi’nin; “Hakikatin ne olduğuna tarih yazarı karar veremez, her okuyucu kendi sorumluluğunu taşıyarak kararı kendisi vermelidir” prensibine vurgu yaparak modern batılı tarihçilerin okuyucularına hiçbir karar hakkı tanımadığını ifade etti.
17’nci yüzyıl haritası incelendiğinde henüz Batı Avrupa’nın tarihte yer almadığını, o zamanlar Avrupa’da birçok ırk arasında kanlı savaşların geçtiğini, insanlık tarihinin en kanlısı olan 2’nci Dünya Savaşı’nın seküler bir savaş olduğunu belirten Tahsin Görgün, Roma İmparatorluğu’nun sonradan yapılandırılmış teorik bir yapı olduğunu söyledi.
Görgün, "Kazılarda bulunan ipuçlarıyla bir Roma Hukuku ve imparatorluk teorisi üretip modern tarihin içine yerleştirmeye çalıştılar. Fakat biliniyor ki modern devletin kurulmasında etkin rol oynayan hangi ünlü yazar varsa hepsinin kütüphanesinden İslam eserleri çıktı. Aydınlanma döneminde Hay bin Yekzan’ı örnek alan Spinoza ve diğer önemli yazarlar, insanın aklıyla hakikati bilebilme tezini birçok dile çevirdi. Müslüman şahsiyetler ve İslam eserleri Avrupa’nın bilimsel devrim ve aydınlanma döneminin başlangıcında etken rol oynadı. Batı Avrupa ancak aradan geçen bir asır sonra İslam eserlerinden faydalanarak toplumsal bir ivme kazanmayı başardı" dedi.
"NASIL BİR GELECEK İSTERSENİZ ÖYLE BİR GEÇMİŞ YAŞARSINIZ"
17’nci yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nin sadece askeri olarak değil kültür ve medeniyet olarak dünyanın her tarafında güçlü olduğunu hatırlatan Görgün, Hristiyan dünyasındaki dindar rahiplerin kıyametin kopacağından korktuklarını ve bunun için bazı coğrafik keşifler yaptırtarak kıyametin geciktirmesini hedeflediğinin unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
Görgün konuşmasına şöyle devam etti: "Modern tarih geçmiş değil gelecekle alakalıdır. Nasıl bir gelecek isterseniz öyle bir geçmiş yaşarsınız. Kültürel evrimi kabul ettiğimiz zaman bizi gelişmiş, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere ayırıyorlar. Bu ayrım daha çok yeni olan 19’uncu yüzyılın dili. Biz geçmişte bu ayrımı yapmadan çok daha mutlu ve rahattık zaten. Standart felsefe ansiklopedisi olarak kullanılan ’Encyclopedia of Philosophy’ eseri ve diğer önemli eserlerden de görüyoruz ki liberal düşüncenin piri olarak görülen John Locke, Rene Descartes gibi önemli yazarlar tıp, sosyoloji, felsefe ve uzay bilimi dallarında mutlaka İslam eserlerinin okunması gerektiğini vurguluyor. Her tarafta kilise okulları açılıyor ve öncelik dil ve bilim çalışmaları ekseninde yürütülüyor. Biz kendi kültür ve medeniyetimiz için bir şey yapmazsak kimse bizim için bir şey yapmaz."