Halkbank Genel Müdürü Taşkesenlioğlu (2) Açıklaması

'2016'da bölgesel istikrarın yeniden oluşması, Türkiye ekonomisinin büyüme motorunu ateşleyecek bir gelişme olabilir' 'Bankacılık sektörümüzün uluslararası rekabet seviyesine gelmesini istiyorsak bankacılıkta maliyetleri artıracak düzenlemelerden kaçınılması gerekir' 'Yeni gelen yabancı bankalara 'hoş geldiniz' diyorum. Bu piyasada bizimle beraber bankacılık yapacaklarsa Türkiye'nin yerel şartlarını bilerek ve yerel düşünerek başarılı olabilirler'

MURAT BİRİNCİ - Halkbank Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu, '2016'da bölgesel istikrarın yeniden oluşması, Türkiye ekonomisinin büyüme motorunu ateşleyecek bir gelişme olabilir' dedi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Taşkesenlioğlu, ABD Merkez Bankasının (Fed) geçen yılın aralık ayında bir faiz artırımı gerçekleştirmesinin ardından, Fed'in 2016'da yeni bir faiz artırım döngüsüne girip girmeyeceğinin henüz öngörülemediğini söyledi.

Taşkesenlioğlu, her durumda, 2016 yılında Fed'in beklenenden daha erken bir faiz artırımına gitme ihtimalinin gelişen ülkelerden sermaye çıkışlarını hızlandırarak, dolar bazlı kredi imkanlarını azaltacak bir risk olabileceğini ifade etti.

İstikrarlı ve öngörülebilen bir yatırım ortamı sunan ve TL cinsi varlıkların daha iyi performans göstereceğini düşündükleri 2016'da, Türk bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısı ve aktif kalitesiyle ekonomik istikrarın en önemli aktörlerinden biri olacağını vurgulayan Taşkesenlioğlu, 'Bu süreçte bankacılık alanındaki köklü deneyimimiz, güçlü bilanço yapımız ve etkin maliyet yönetimimizle karlılığımızı ve ekonomiye desteğimizi sürdüreceğiz' diye konuştu.

Taşkesenlioğlu, geçen yılın ikinci yarısında piyasa canlılığını yeniden kazanan Türkiye ekonomisinin, artan dinamizmiyle 2016'ya oldukça umutlu başladığını dile getirdi.

Geçen yıla nazaran daha istikrarlı ve öngörülebilen bir yatırım ortamı sunduğunu düşündükleri 2016'nın, bugüne kadar başarıyla gerçekleştirilen yapısal reformların etkisini artarak görmeye başladıkları bir sıçrama yılı olacağını aktaran Taşkesenlioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

'2016 yılında Türkiye'nin büyüme performansını güçlü bir biçimde sürdüreceğini, üretimde, ihracatta, istihdam ve yatırımda önemli bir gelişme göstereceğini tahmin ediyoruz. Oluşan istikrar ortamında, Orta Vadeli Program'a uygun olarak yüzde 4,5’lik büyüme hedefinin gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Bu hedeflere ulaşılabilmesi için cari açığın yüzde 5’in altında gerçekleşmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında 2016 yılının, Türkiye'nin ekonomik açıdan beklentilerin üzerinde geliştiği bir yıl olmasını umuyoruz.

Uluslararası denetim şirketlerinin küresel bankacılık sektörünün 2016 yılı görünümüne ilişkin yayımladığı raporlarda öne çıkan konuların başında jeopolitik riskler geliyor. Bu, sadece Türk bankaları açısında değil tüm dünya ekonomisi açısından öne çıkan bir konu. Özellikle Suriye'deki gelişmeler hem doğrudan sonuçları hem de dolaylı etkileri itibarıyla Türkiye ekonomisi üzerinde etkili oluyor. '

Taşkesenlioğlu, makroekonomik görünüm açısından fon akımları ve emtia fiyatları üzerinde bu risklerin önemli sonuçlar doğurduğunu, 2016'da bölgesel istikrarın yeniden sağlanmasının Türkiye ekonomisinin büyüme motorunu ateşleyecek bir gelişme olabileceğini vurguladı.

- 'Merkez Bankası faiz oranlarını koruyarak radikal bir adım atmaktan kaçındı'

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) sıkı para politikası ve araç sadeleştirmesine ilişkin soruya ise Taşkesenlioğlu, para politikaları belirlenirken kredilerdeki reel büyüme oranının, ekonominin reel büyümesinin üzerinde olmaması gerekliliğinin öne çıktığını anlattı.

Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:

'Bu kapsamda Merkez Bankasının kısa vadede piyasada son dönemde artan oynaklık ve çekirdek enflasyondaki yüksek seyir nedeniyle daha sıkı bir likidite politikası uygulaması bekleniyor. Merkez Bankasının önümüzdeki aylarda dünya ekonomisi ve Türkiye'deki bankacılık sektöründe yaşanacak gelişmeler doğrultusunda, pozisyonunu revize edeceği ve üretimdeki artışın da biraz daha ılımlı bir seyir izleyeceği görüşündeyiz.

Yeni hükümet programında Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirlemeye devam edeceğinin vurgulanması önemli bir noktaydı. Enflasyon hedeflemesi, para politikasının temel belirleyeni olmayı sürdürecektir. Hem yerli hem yabancı yatırımcılar, piyasa faizlerinin ağırlıklı ortalamasını hesaplayarak hareket etseler de para politikalarındaki gelişmeleri yakından izlerler. Bu noktada Türk lirası ve döviz likiditesine erişimin daha sade ve şeffaf hale getirilmesi elbette olumlu bir adım.'

Merkez Bankasının muhtemel faiz değişikliğinin sektöre etkisine de değinen Taşkesenlioğlu, Fed'den küçük artışının zaten beklendiğini, mevcut faiz oranlarını değiştirmek için Fed'in bundan sonra atacağı adımlara bakmanın daha doğru olacağını söyledi.

Taşkesenlioğlu, şu görüşleri paylaştı:

'Fed'in faiz artırımından sonra piyasadaki bazı oyuncular Merkez Bankasının da faiz artırımı yapacağı tahmininde bulunuyordu ama ekonomik reformların önünü kesecek şekilde bir karar çıkmadı. Merkez Bankası bunun yerine, faiz oranlarını koruyarak radikal bir adım atmaktan kaçındı. Ayrıca bu aşamada yapılacak bir düzenlemeyi piyasa göstergelerine değil, politika faizinde yapılacak teknik bir düzeltme olarak görmek gerekir.

Bildiğiniz üzere döviz kuru enflasyonun yükselmesine neden olurken, reel faizlerin artırılması da enflasyon seviyesini kontrol altına almaya yarayan araçlardan biridir. Bu kapsamda faizlerin seyrinde de enflasyon ve genel ekonomik tabloda yer alan öncelikler belirleyici olacaktır. Kısa vadede yaşanabilecek iniş çıkışlara rağmen güçlü bankacılık sistemimiz ve istikrarlı ekonomi politikalarımızla ekonomik büyümemizi bundan sonra da sürdüreceğimize ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasındaki yerimizi koruyacağımıza inanıyorum.'

- 'Makroihtiyati önlemlerde bir takım gevşemeler söz konusu olabilir'

Taşkesenlioğlu, Fed'in faiz artışının negatif yansımalarının telafi edilmesi için daha önce cari açığı düşürmek amacıyla alınan makroihtiyati önlemlerde bir takım gevşemelerin söz konusu olabileceğini ifade etti.

Yurt içinde Merkez Bankasının politika faizinde yapacağı düzenlemelerin, bankalara maliyet artırıcı yansımalarının görülebileceğini dile getiren Taşkesenlioğlu, 'Bu etkileri azaltmak üzere tüketimi sınırlamaya dönük artan regülasyonlar, sektör düzenlemeleri ve kredilere getirilen kısıtlamalar üzerinde bir esneme söz konusu olabilir. Eğer bankacılık sektörümüzün uluslararası rekabet seviyesine gelmesini istiyorsak bankacılıkta maliyetleri artıracak düzenlemelerden kaçınılması gerekir' diye konuştu.

Taşkesenlioğlu, hükümetin, ekonominin rekabet gücünü gözeten bir program uygulayacağının ve sanayi sektörünün istikrarlı bir büyüme eğilimi içerisine girmesini sağlayacak önlemler alacağının vurgulandığını hatırlattı.

Gelecek dönemde yurt içi üretimi artırma ve ithalata bağımlılığı azaltma perspektifiyle imalat sanayisinin GSYH içindeki payını artırmaya dönük atılımların, bankacılık sektörünün stratejisi üzerinde belirleyici olacağına işaret eden Taşkesenlioğlu, 'Yatırımcıların da güven tazelediği bu sürecin hem bankacılık sektörü hem de Türkiye ekonomisi açısından pozitif sonuçları olacağı kanaatindeyim' dedi.

- 'Türkiye pazarındaki gelişmeler yabancı yatırımcıların ilgisini cezbetmeye devam ediyor'

İstanbul Finans Merkezi projesi hakkında da konuşan Taşkesenlioğlu, kurumları bir araya toplamakla finans merkezi olunmayacağını belirtti.

Taşkesenlioğlu, 'İşlemlerinizle ve faaliyetlerinizle ne kadar yurt dışına açılırsanız iş birliklerini ne kadar genişletirseniz onunla burayı finans merkezi haline getirebilirsiniz. Yoksa Halkbankın, Ziraat Bankasının ve VakıfBankın binalarının yan yana dizilmesiyle İstanbul finans merkezi olmaz. Hükümet de çıkaracağı bazı kanunlarla buna destekçi olacaktır. Üzerimize düşen görevi fazlasıyla yerine getiririz. Bugün Halkbank olarak uluslararası bir banka gibi çalışıyoruz' yorumunda bulundu.

Taşkesenlioğlu, bankacılık sektöründe son dönemde yurt içindeki yatırımlarını geri çeken bazı yabancı firmalar olsa da bunların aldıkları kararlarda Türkiye ekonomisinin genel görünümünün ciddi bir ağırlığının bulunmadığını söyledi.

Bunların daha çok grup içi yatırım stratejisi çerçevesinde verilmiş kararlar olduğuna dikkati çeken Taşkesenlioğlu, diğer yandan Türkiye pazarındaki gelişmelerin yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ettiğini vurguladı.

Taşkesenlioğlu, şöyle devam etti:

'Bunun bir göstergesi olarak da bankacılık sektörü alanında Çin'in Türkiye’ye önemli bir kaynak ayırarak yaptığı yatırımı gösterebiliriz. Bankacılık sektörünün girdiği dönüşüm süreci içinde, tüketici beklentileri ve ihtiyaçları sürekli değişirken uluslararası deneyimi olan yatırımcıların Türkiye gibi gelişen bir ekonomide uzun vadeli adımlar atması pozitif bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Yerel şartları göz önüne almadıkları için beklediklerini bulamayanlar var. Yeni gelen yabancı bankalara 'hoş geldiniz' diyorum. Bu piyasada bizimle beraber bankacılık yapacaklarsa Türkiye'nin yerel şartlarını bilerek ve yerel düşünerek başarılı olabilirler.'

Taşkesenlioğlu, Türkiye'nin bölgelerinin bile kendine has şartları olduğunu, Halkbank'ta bu sene içerisinde Bölgesel Kredi Tahsis Müdürlükleri kuracaklarını anlattı.

Bu çalışmaların KOBİ ölçeğindeki krediler için olacağı bilgisini veren Taşkesenlioğlu, 'İstanbul Finans Merkezi'nde oturup, Diyarbakır'ın, Rize'nin, Van'ın, Denizli'nin, Kayseri'nin, Hakkari'nin, Adana'nın yerel şartlarını bilmek çok zor. Biz Türkiye'de bile bankacılık yaparken yerele iniyoruz. Yabancı bankalar gelirken kadrolarını ona göre oluşturması lazım' uyarısında da bulundu.

(Bitti)
Kaynak: AA