CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu Açıklaması
'(Bir grup akademisyenin yayımladığı bildiri) Bu aydınların, entelektüellerin yanında olmaya devam edeceğiz. Doğrudan doğruya kullandıkları ifade özgürlüğüdür. Düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz, karşı da çıkabilirsiniz ama o düşüncelerden dolayı bu aydınları, entelektüelleri, akademisyenleri aşağılamak, yok saymak, cezalandırmak, 'hain' ilan etmek hiçbir demokraside kabul edilebilir bir şey değildir'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bir grup akademisyenin yayımladığı bildiriye ilişkin, 'Bu aydınların, entelektüellerin yanında olmaya devam edeceğiz. Doğrudan doğruya kullandıkları ifade özgürlüğüdür. Düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz, karşı da çıkabilirsiniz ama o düşüncelerden dolayı bu aydınları, entelektüelleri, akademisyenleri aşağılamak, yok saymak, cezalandırmak, 'hain' ilan etmek hiçbir demokraside kabul edilebilir birşey değildir' dedi.
Tanrıkulu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, akademisyenlerin barış çağrısını, 'aydın müsveddesi' gibi ifadelerle değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini savundu.
Barışın olmadığı yerde, bilimin ve özgür düşüncenin gelişemeyeceğini belirten Tanrıkulu, bildiriyi yayımlayan akademisyenlerin, buna destek verenlerin 'barış' talep ettiğini, 'silaha, çatışmaya son verilmesini' istediğini, ölümlere karşı çıktığını kaydetti.
Akademisyenlerin yaptığı çağrının yanında olduklarını vurgulayan Tanrıkulu, iktidarın, 'barış' kelimesine tahammül edemediğini ileri sürdü.
12 Eylül dönemi kurumlarından YÖK'ün, akademisyenler hakkında 'cadı avına' girişmesini kabul etmediklerini ifade eden Tanrıkulu, 'YÖK'ün kurul üyelerine sesleniyorum: Attıkları adımlara dikkat etsinler, mutlaka ve mutlaka bununun hesabı bir gün kendilerinden sorulur. Bu iktidarı ve sarayın vesayetçi tutumunu kendilerine güvence sanmasınlar. Gün gelir, atacakları yanlış adımın hesabını hukuk kuralları içerisinde, yargı önünde verirler' dedi.
Akademisyenlerin, kimseyi çatışmaya çağırmadığını, ölümlerin, çatışmanın son bulması, silahın, şiddetin ve terörün Kürt sorununun çözümünde artık yöntem olmaktan çıkarılmasını istediğini savunan Tanrıkulu, 'İsteyenler kim? Daha düne kadar Sayın Erdoğan'ın kendisine akil insan olarak atadığı aydınlar, yine kendisinin isteği üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi'ne anayasa taslağı hazırlayan aydınlar. Dün Erdoğan'ın yanında bunları söylüyorlardı ama bugün söyledikleri için hain ve müsvedde durumuna düştüler' diye konuştu.
- 'Ötekileştirerek barış sağlanamaz'
Toplumun vicdanı olan aydınları, entelektüelleri, bilim insanlarını 'hain' ilan ederek, ötekileştirerek, haklarında soruşturma açarak, Türkiye'de barışın sağlanamayacağını kaydeden Tanrıkulu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bu aydınların, entelektüellerin yanında olmaya devam edeceğiz. Doğrudan doğruya kullandıkları ifade özgürlüğüdür. Türkiye'nin bir sorunu hakkında düşüncelerini ifade etmişlerdir. Düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz, karşı da çıkabilirsiniz ama o düşüncelerden dolayı bu aydınları, entelektüelleri, akademisyenleri aşağılamak, yok saymak, cezalandırmak, 'hain' ilan etmek hiçbir demokraside kabul edilebilir bir şey değildir. Toplumu kutuplaştırmaktadır, germektedir, bir arada yaşamayı bu söylemler zorlaştırmaktadır.'
'Sokağa çıkma yasaklarına ilişkin AİHM'nin kararının' hatırlatıldığı Tanrıkulu, 'AİHM yeniden başvuruya açık bir biçimde, 'yeterli delilin kendisine ulaşamadığını, yeterli delil ulaştığında yeniden değerlendirme yapacağını' ifade ediyor' karşılığını verdi.
Kaynak: AA
Tanrıkulu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, akademisyenlerin barış çağrısını, 'aydın müsveddesi' gibi ifadelerle değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini savundu.
Barışın olmadığı yerde, bilimin ve özgür düşüncenin gelişemeyeceğini belirten Tanrıkulu, bildiriyi yayımlayan akademisyenlerin, buna destek verenlerin 'barış' talep ettiğini, 'silaha, çatışmaya son verilmesini' istediğini, ölümlere karşı çıktığını kaydetti.
Akademisyenlerin yaptığı çağrının yanında olduklarını vurgulayan Tanrıkulu, iktidarın, 'barış' kelimesine tahammül edemediğini ileri sürdü.
12 Eylül dönemi kurumlarından YÖK'ün, akademisyenler hakkında 'cadı avına' girişmesini kabul etmediklerini ifade eden Tanrıkulu, 'YÖK'ün kurul üyelerine sesleniyorum: Attıkları adımlara dikkat etsinler, mutlaka ve mutlaka bununun hesabı bir gün kendilerinden sorulur. Bu iktidarı ve sarayın vesayetçi tutumunu kendilerine güvence sanmasınlar. Gün gelir, atacakları yanlış adımın hesabını hukuk kuralları içerisinde, yargı önünde verirler' dedi.
Akademisyenlerin, kimseyi çatışmaya çağırmadığını, ölümlerin, çatışmanın son bulması, silahın, şiddetin ve terörün Kürt sorununun çözümünde artık yöntem olmaktan çıkarılmasını istediğini savunan Tanrıkulu, 'İsteyenler kim? Daha düne kadar Sayın Erdoğan'ın kendisine akil insan olarak atadığı aydınlar, yine kendisinin isteği üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi'ne anayasa taslağı hazırlayan aydınlar. Dün Erdoğan'ın yanında bunları söylüyorlardı ama bugün söyledikleri için hain ve müsvedde durumuna düştüler' diye konuştu.
- 'Ötekileştirerek barış sağlanamaz'
Toplumun vicdanı olan aydınları, entelektüelleri, bilim insanlarını 'hain' ilan ederek, ötekileştirerek, haklarında soruşturma açarak, Türkiye'de barışın sağlanamayacağını kaydeden Tanrıkulu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bu aydınların, entelektüellerin yanında olmaya devam edeceğiz. Doğrudan doğruya kullandıkları ifade özgürlüğüdür. Türkiye'nin bir sorunu hakkında düşüncelerini ifade etmişlerdir. Düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz, karşı da çıkabilirsiniz ama o düşüncelerden dolayı bu aydınları, entelektüelleri, akademisyenleri aşağılamak, yok saymak, cezalandırmak, 'hain' ilan etmek hiçbir demokraside kabul edilebilir bir şey değildir. Toplumu kutuplaştırmaktadır, germektedir, bir arada yaşamayı bu söylemler zorlaştırmaktadır.'
'Sokağa çıkma yasaklarına ilişkin AİHM'nin kararının' hatırlatıldığı Tanrıkulu, 'AİHM yeniden başvuruya açık bir biçimde, 'yeterli delilin kendisine ulaşamadığını, yeterli delil ulaştığında yeniden değerlendirme yapacağını' ifade ediyor' karşılığını verdi.