'Tahşiyecilere Kumpas' İddianamesi (6)

İSTANBUL - "Tahşiye soruşturması"nda kumpas kurup usulsüzlükler yaptığı iddia edilen Paralel Devlet Yapılanması'na yönelik iddianamede, örgütün, devlet yapılanması içerisinde en güçlü olduğu alanların başında güçlü bir istihbarat ağına sahip olmasının geldiği belirtilerek, "FETÖ/PDY, Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek, 'güvenlik bürokrasisi' ve 'istihbarat’ alanında bir ağ oluşturma yoluna gitmiştir" denildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 398 sayfalık iddianamede, şüpheli Fetullah Gülen'in oluşturduğu yapılanmanın niteliği ve terör örgütü olarak kabulünün gerekçeleri açıklandı.

Fetullah Gülen'in 1958'den itibaren çeşitli illerde imam ve vaiz olarak görev yaptığı belirtilen iddianamede, 1970 yılında İzmir Kestanepazarı Kur'an Kursu'nda görev yaptığı dönemde çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri de kullanmak (istismar etmek) suretiyle örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturarak müstakil hareket etmeye başladığı anlatıldı.

İddianamede, Gülen'in faaliyetlerini daha ziyade 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırdığı kaydedilerek, teyp ve video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini ulaştırdığı sempatizan grubu ile kendi adıyla anılan örgütünü kurduğu, özellikle 1990'lı yılların başından itibaren yurtdışına da açılmaya başlayan yapının, zaman içerisinde hayatın doğal akışına aykırı şekilde dünya genelinde 160 ülkede faaliyet gösterir hale geldiği bildirildi.

Örgütün kuruluş yıllarından itibaren toplumun dini duygularını suistimal ederek, "himmet" adı altında para topladığı aktarılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Topladığı finans ile yurtiçi ve dışında faaliyete geçirdiği eğitim müesseseleri üzerinden amaç ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirdiği öğrencilerini, elde ettiği finans ve siyasi gücünü, örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm anayasal kurumlarını (yasama, yürütme, yargı erklerini) ele geçirmek amacında olduğu, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili, siyasi ve ekonomik güç haline gelmeyi amaçladığı geçmişte örgüt içinde faaliyet göstermiş kişilerin beyanlarından anlaşılmaktadır."

İddianamede, örgütün 1970'li yıllardan günümüze kadar uygulamış olduğu "örgütlenme yöntemleri", "taktik" ve "stratejiler" çerçevesinde incelendiğinde, uygulanan yöntemler değişse de amacının değişmediği, temel hedefinin Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını ele geçirmek olduğunun anlaşıldığı vurgulandı.

Bu kapsamda örgütün tabanında bulunan insanları istismar ederek, kaynak ve meşruiyet devşirme amacında olduğu belirtilen iddianamede, öğrenci seçme ekipleri ile köy ve semtlerden topladığı gençleri, bünyesindeki vakıf, ışık evleri, okul ve dershaneleri marifetiyle ideolojisi doğrultusunda yetiştirerek insan gücü elde ettiği anlatıldı.

İddianamede, örgütün devlet modeline uygun bir paralel örgütlenme ile gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, maliye, askeriye ve emniyet olmak üzere devletin tüm kılcal damarlarına sızma, yurt, okul, dershane ve ışık evlerinde, beyin yıkama metotları ile sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan yapıya bağlı insan tipi yetiştirme, dinler arası diyalog çerçevesinde, semavi dinlerin temsilcileri ile görüşerek, kendisini İslam adına muhatap göstermeye çalıştığı vurgulandı.

Fetullah Gülen'in kasetlerdeki vaazları, röportajları ile kitaplarda yer alan taktik ve strateji içeren sözlerine de yer verilen iddianamede, "Pensilvanya örgütünün strateji ve hedeflerini adeta özetleyen bu ifadeler, fetvalarla 'Tedbir ve İstihbarat', 'Maarif ve Şirket' ilkesine göre yetiştirilen örgüt mensuplarının, amaçlarına giden yolda hasım olarak gördükleri diğerlerini de etkisiz kılarak devlet içinde etkin bir duruma gelmeleri hedefini göstermektedir" görüşlerine yer verildi.

- "Olağanüstü haller yaşamış bir veli olduğu' görüşü"

İddianamede, şunlar kaydedildi:

"Örgüt içerisinde Fetullah Gülen'in 'olağanüstü haller yaşamış bir veli olduğu" görüşü yaygındır. Etrafında bu kadar çok insanın toplanabilmesinin arkasında bu anlayışın yattığı söylenebilir. Fetullah Gülen, örgüt üyelerine gelişen teknoloji ile birlikte teyp kasetleri, video kasetleri, kitapları, çeşitli dergilerde yer alan başyazıları, internet siteleri, radyo ve televizyon programları ile görüşlerini rahatça iletebilmiştir. Gülen'in, örgüt üyeleri üzerinde, kendi ifadesiyle 'uyarılarının ve tavsiyelerinin, birinci derecede hareket ettirici etkiye sahip olduğu' söylenebilir. Bu nedenle, Gülen'in kişisel görüşleri; aynı zamanda örgütün görüşleri anlamına geldiğinden, Gülen'in düşüncelerinin analizi, örgüt hakkında da ayrıntılı bilgilere ulaşılması anlamına gelmektedir."

- Örgütün yönetim modeli

"Pensilvanya Örgütü'nün", lider merkezli bir yapıya sahip olduğu vurgulanan iddianamede, FETÖ/PDY örgütlenmesinin, gizlilik, hiyerarşik yapılanma, pelür kağıtları ile haberleşme, öz geçmiş raporu verme ve kod adı kullanma gibi özellikleri ile yasa dışı terörist örgütlenmelerin taktiklerini kullandığı kaydedilerek, örgüt mensuplarının evliliklerinin dahi bağlı bulundukları imamların izin ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiği belirtildi.

Örgütün hiyerarşik yapısının da ele alındığı iddianamede, "FETÖ/PDY mensuplarınca 'kainat imamı' ve 'mehdi' olarak kabul edilen Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı örgüt, danışman kadrosu, kıta imamları, ülke imamları, bölge imamları, il imamları, ilçe imamları, esnaf imamları, semt imamları, ev imamları üzerinden örgütlenmiş ve tabana yayılmıştır" denildi.

İddianamede, Gülen'in 1970'lerin sonunda başlattığı uzun vadeli projenin ilk halkasını eğitimin oluşturduğu, tedrisattan geçenlerin başta emniyet, yargı, TSK ve Mülkiye olmak üzere, devletin önemli kademelerine yerleştirildiği, bir kısmının ise iş adamı olmaya aday gösterildiği aktarılarak, örgütün bir yandan eğitimle kadro yetiştirip, bir yandan da diğer alanlarda etkinliğini artırdığı ifade edildi.

- Paralel devlet kurma çabaları

Örgütün özellikle TSK, emniyet, yargı, MİT, mülkiye ve bürokrasideki örgütlenmesi ile yasa dışı faaliyetlerinin, muhtelif tarihlerde resmi kurumlar ve istihbarat birimlerince hazırlanan çeşitli raporlarla devlet arşivlerine girdiği vurgusu yapılan iddianamede, şu bilgilere yer verildi:

"FETÖ/PDY, yurtiçinde ve dışında çok miktarda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane, öğrenci yurdu, yayın organı, gazete, TV istasyonu, faizsiz finansman kurumu, sigorta şirketi ve radyo istasyonunu denetim altında bulundurarak, amacına uygun planlı, programlı ve gizli olarak faaliyetlerini yürütmüştür. Örgütün, diğer devlet kurumları gibi polis teşkilatı içinde de örgütlendiği, öteden beri kamuoyu tarafından bilinmektedir. Örgüt, Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşmasını belirli bir düzeye ulaştırdıktan sonra, buradaki gücünü operasyonlarının ana aracı olarak kullanmaya başlamıştır."

İddianamede, örgütün, devlet yapılanması içerisinde en güçlü olduğu alanların başında, güçlü bir istihbarat ağına sahip olmasının geldiği belirtilerek, "FETÖ/PDY, Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek, 'güvenlik bürokrasisi' ve 'istihbarat’ alanında bir ağ oluşturma yoluna gitmiştir" görüşüne yer verildi.

-160 ülkede faaliyet gösteriyorlar

Dünya genelinde 160 ülkede faaliyet gösteren ve binlerce mensubu olan örgüt için; haberleşme, talimatların alınıp verilmesi, gelişmelerin güvenli ve zaman kaybetmeksizin aktarılması, faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin hayati öneme sahip olduğu aktarılan iddianamede, faaliyet alanlarının çeşitliliğine paralel olarak örgütün haberleşme yöntemlerinin de çeşitlilik arz ettiği ifade edilerek, ''En önemli haberleşme aracı GSM hatlarıdır. Bu hatlar, genel olarak başkası adına kayıtlı ya da örgüt kontrolündeki kurum/kuruluş adına kayıtlı olan, abone bilgilerinden gerçek kullanıcısına ulaşılamayan hatlardır. Yaklaşık 3 ayda bir yeni bir GSM hattı temin edilmekte ve eski hatla birlikte telefon cihazı da değiştirilmektedir. Örgüt mensuplarının kendi adlarına olmayan GSM hatları temin edip bunları belirli aralıklarla cihazlarıyla birlikte değiştirmeleri dahi, legal olduğunu iddia ettikleri faaliyetlerinin illegal olduğunu ve bunları gizlemeye çalıştıklarını ortaya koymak açısından önemli bir veridir. İnternet üzerinden haberleşmeye imkan tanıyan Skype, Tango, WhatsApp vb. programlar şifreli ve düşük maliyetli olması nedeniyle oldukça sık tercih edilen haberleşme yöntemlerindendir'' denildi.

İddianamede, Türkiye'de Almanya, ABD ya da başka bir ülkeye kayıtlı GSM hatlarının kullanılmasının, örgütün üst düzey abilerinin tercih ettiği yöntemlerden biri olduğu aktarıldı.

- Kod isim kullanıyor

Kurye kullanılmasının, örgütün sağlıklı haberleşme yöntemlerinden biri olarak kabul edildiği, talimat almak ve faaliyetler hakkında bilgi vermek amacıyla doğrudan ABD/Pensilvanya'ya gidilerek örgüt lideri şüpheli Gülen ile yüz yüze görüşüldüğü ve talimatların bizzat alındığı bildirilen iddianamede, Gülen'in, "Çok önemli hususların yüz yüze görüşülmesi" yönünde talimatlarının olduğuna dair bilgilerin mevcut olduğu kaydedildi.

Örgüt mensuplarının, tedbir olarak haberleşme araçlarını değiştirdikleri gibi isim zikretmekten imtina ettikleri, "abi" ya da "hocam” şeklinde genel ifadeler kullanmaya özen gösterdikleri ifade edilen iddianamede, il ve ilçe imamlarının genel olarak kod isim kullandıkları ve örgütsel görüşmeler sırasında ''hizmet, şakirt, Fetullah Gülen, cemaat" gibi kelimelerin telefonda zikredilmemesine özen gösterildiği, buluşma yeri söyleneceği zaman şifreli ifadelerin kullanıldığı belirtildi.

(Sürecek)

Kaynak: AA