Pakistan Askeri İstihbarat Servisinin Eski Başkanı Gül'ün Vefatı
Pakistan'da dün geçirdiği beyin kanaması sonucu 79 yaşında yaşamını yitiren askeri istihbarat servisinin eski başkanı Korgeneral Hamid Gül, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı 10 yıllık işgali sırasında bölgede önemli bir rol oynayan ve Afgan direnişinin mimarı olarak tanınan bir isimdi.
Pakistan'da toplumun hemen her kesiminin saygısını kazanan Gül, özellikle gençler için ilham kaynağı olarak kabul ediliyordu. Hamid Gül'ün ailesi, Pencaplı Patanlardan (Peştunlar) geliyordu ve Yusufzai aşireti mensubuydu. Küçük yaşta ailesiyle Lahor'a taşınan Gül, daha sonra Pakistan Askeri Akademisi'nden mezun oldu.
Genç bir subayken ABD Pasifik Ordusu'nun Japonya'nın Okinawa kentindeki istihbarat okulunda eğitim gören Gül'ün, yüzde 99'luk mezuniyet ortalamasına hala kimse erişemedi. General Hamid Gül, 36 yıllık kariyerinde katıldığı her kursu başarıyla bitirdi, Pakistan ordusunun 1. Zırhlı Tümen ve 2. Müfreze gibi en iyi birimlerinin komutanlığını yaptı.
- Afgan direnişinin fikir babası ve mimarı
Hamid Gül'ün uzun ve başarılı kariyerindeki en önemli görevi, Sovyetler Birliği'nin işgali sırasında başlayan "Afgan cihadı"nın son döneminde 1987-1989 yıllarında Pakistan askeri istihbarat servisinin başkanlığını yürütmek oldu. Gül'ün başkanlığındaki teşkilat, Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) ile işbirliği içinde Afganistan'daki direniş gruplarına destek verdi. Gül, Afgan direnişinin fikir babası ve mimarı olarak kabul edildi.
Gül, kendisini "baba" olarak gören ve derin saygı gösteren mücahit gruplar arasında son derece popülerdi. Mücahit grupların ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından kendi aralarında savaşmaya başladığında da Gül, en az üç farklı olayda Afganistan'da barışın sağlanması için mücahitler üzerindeki nüfuzunu kullandı. Gül'ün mücahit grupları üzerindeki etkisi emekliliğinin ardından da devam etti.
Gül, Afganistan'dan 10 yıllık bir işgal ardından Sovyet ordularının çekilmesi sonrasında Pakistan askeri istihbaratının şefi olarak görev yaparken 1989'da Celalabad'ın Sovyetler Birliği'nin desteklediği Afgan ordusundan geri alınması amacıyla bir operasyon planlayıp yönetti. Bu "geleneksel savaşa" geri dönüş niteliğindeki operasyon, mücahit grupların büyük bir kenti ele geçirecek kapasiteye sahip olmaması gerekçesiyle bazı çevreler tarafından hata olarak görüldü. Afgan ordusunun Sovyetler'in yardımı olmadan da mücadele edebileceğini kanıtlayan operasyon, beklenen sonuçları elde edemedi. Bu başarısızlığın sonucu olarak Hamid Gül, dönemin Başbakanı Benazir Butto tarafından görevden alındı.
- ABD ile değişen ilişkiler
General Gül, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali sırasında CIA ile yakın çalıştı. Ancak 1989'da Sovyetler Birliği'nin geri çekilmesinin ardından Afganistan'a sırtını dönen ve Pakistan'a silah ambargosu uygulamaya başlayan ABD ile ilişkileri değişti.
General Gül, daha sonra "ABD'nin aslında Müslümanlara karşı yürüttüğü sözde terörle savaşına karşı İslam dünyasının birleşmesi gerektiğini" savundu.
Gül, 1993 yılında Usame Bin Ladin ile bir araya geldi ve Bin Ladin hakkında inkar edilemez kanıtlar terör eylemleriyle bağlantısını ortaya koyana kadar onu terörist olarak tanımlamayı reddetti. 11 Eylül saldırılarından sadece günler sonra Gül, bu saldırıların açıkça bir "iç iş" olduğuna dair inancını dile getirdi.
Hamid Gül, 12 Mart 2007'de liberal demokratik partilerin yandaşları ve emekli üst düzey subaylarla General Pervez Müşerref'e karşı yargı mensupları lehine yürüdü.
Gül'ün, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgalinin ardından 1989'dan itibaren tartışmalı Keşmir bölgesinde Hindistan'a karşı milliyetçi gruplara gizlice destek verdiğine de inanılıyor. ABD tarafından bu tür gruplarla bağlantılı olmakla suçlanan Gül, iddiaları reddetti.
Gül, daha sonra Benazir Butto'nun sol görüşlü Pakistan Halk Partisi'ne (PPP) karşı İslami Demokratik İttifakı'nın kurulmasına da katkıda bulundu.
Hamid Gül, askeri kariyerinin en verimli döneminde Genelkurmay Başkanlığı için aday gösterildi. Ülke dışından gelen siyasi baskılar nedeniyle göreve seçilmeyen Gül, bir askeri sanayi tesisinin başına getirildi. Gül, görevi kabul etmeyerek ordudan istifa etti.
ABD önderliğindeki operasyon karşısında Afgan direnişine verdiği destek nedeniyle Taliban yönetiminin de saygısını kazanan Gül, 19 Ağustos 2001'deki Afgan Ulusal Günü geçit törenine onur konuğu olarak davet edildi.
Gül, Afgan halkının birliği için uzlaşmanın sağlanmasında önemli bir rol oynayabilecek kişi olarak görülüyordu.
Ulema, entellektüeller ve teknokratların yanı sıra ordunun görevdeki ve emekli tüm üyelerinin saygısını kazanan Gül, kendi ülkesinde de onur, dürüstlük, birlik ve milli çıkarlarda cesur duruşun simgesi olarak kabul ediliyordu. Dünya medyası, sıklıkla Gül'ün görüş ve fikirlerine yer verdi.
Gül, sol görüşlü liberaller arasında karşıt eğilimler başlattı ve İslam'ın yükselmesinden korkanların tepkisini çekti.
Sadece parlak bir asker ve stratejist olarak değil aynı zamanda ulusal ve uluslararası konularda kalemini son derece etkili kullanan kanaat önderlerinden biri olarak kabul edilen Gül, bir Rus diplomat tarafından da "Afgan mücahitlerin başkomutanı" olarak tanımlandı. Alman İstihbaratı tarafından kendisine Berlin Duvarı'ndan alınmış ve üzerine "ilk darbenin vurulmasına yardımcı olan General Hamid Gül'e derin saygılarımızla" yazılı bir plaket iliştirilmiş taş parçası verildi.
Kaynak: AA
Genç bir subayken ABD Pasifik Ordusu'nun Japonya'nın Okinawa kentindeki istihbarat okulunda eğitim gören Gül'ün, yüzde 99'luk mezuniyet ortalamasına hala kimse erişemedi. General Hamid Gül, 36 yıllık kariyerinde katıldığı her kursu başarıyla bitirdi, Pakistan ordusunun 1. Zırhlı Tümen ve 2. Müfreze gibi en iyi birimlerinin komutanlığını yaptı.
- Afgan direnişinin fikir babası ve mimarı
Hamid Gül'ün uzun ve başarılı kariyerindeki en önemli görevi, Sovyetler Birliği'nin işgali sırasında başlayan "Afgan cihadı"nın son döneminde 1987-1989 yıllarında Pakistan askeri istihbarat servisinin başkanlığını yürütmek oldu. Gül'ün başkanlığındaki teşkilat, Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) ile işbirliği içinde Afganistan'daki direniş gruplarına destek verdi. Gül, Afgan direnişinin fikir babası ve mimarı olarak kabul edildi.
Gül, kendisini "baba" olarak gören ve derin saygı gösteren mücahit gruplar arasında son derece popülerdi. Mücahit grupların ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından kendi aralarında savaşmaya başladığında da Gül, en az üç farklı olayda Afganistan'da barışın sağlanması için mücahitler üzerindeki nüfuzunu kullandı. Gül'ün mücahit grupları üzerindeki etkisi emekliliğinin ardından da devam etti.
Gül, Afganistan'dan 10 yıllık bir işgal ardından Sovyet ordularının çekilmesi sonrasında Pakistan askeri istihbaratının şefi olarak görev yaparken 1989'da Celalabad'ın Sovyetler Birliği'nin desteklediği Afgan ordusundan geri alınması amacıyla bir operasyon planlayıp yönetti. Bu "geleneksel savaşa" geri dönüş niteliğindeki operasyon, mücahit grupların büyük bir kenti ele geçirecek kapasiteye sahip olmaması gerekçesiyle bazı çevreler tarafından hata olarak görüldü. Afgan ordusunun Sovyetler'in yardımı olmadan da mücadele edebileceğini kanıtlayan operasyon, beklenen sonuçları elde edemedi. Bu başarısızlığın sonucu olarak Hamid Gül, dönemin Başbakanı Benazir Butto tarafından görevden alındı.
- ABD ile değişen ilişkiler
General Gül, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali sırasında CIA ile yakın çalıştı. Ancak 1989'da Sovyetler Birliği'nin geri çekilmesinin ardından Afganistan'a sırtını dönen ve Pakistan'a silah ambargosu uygulamaya başlayan ABD ile ilişkileri değişti.
General Gül, daha sonra "ABD'nin aslında Müslümanlara karşı yürüttüğü sözde terörle savaşına karşı İslam dünyasının birleşmesi gerektiğini" savundu.
Gül, 1993 yılında Usame Bin Ladin ile bir araya geldi ve Bin Ladin hakkında inkar edilemez kanıtlar terör eylemleriyle bağlantısını ortaya koyana kadar onu terörist olarak tanımlamayı reddetti. 11 Eylül saldırılarından sadece günler sonra Gül, bu saldırıların açıkça bir "iç iş" olduğuna dair inancını dile getirdi.
Hamid Gül, 12 Mart 2007'de liberal demokratik partilerin yandaşları ve emekli üst düzey subaylarla General Pervez Müşerref'e karşı yargı mensupları lehine yürüdü.
Gül'ün, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgalinin ardından 1989'dan itibaren tartışmalı Keşmir bölgesinde Hindistan'a karşı milliyetçi gruplara gizlice destek verdiğine de inanılıyor. ABD tarafından bu tür gruplarla bağlantılı olmakla suçlanan Gül, iddiaları reddetti.
Gül, daha sonra Benazir Butto'nun sol görüşlü Pakistan Halk Partisi'ne (PPP) karşı İslami Demokratik İttifakı'nın kurulmasına da katkıda bulundu.
Hamid Gül, askeri kariyerinin en verimli döneminde Genelkurmay Başkanlığı için aday gösterildi. Ülke dışından gelen siyasi baskılar nedeniyle göreve seçilmeyen Gül, bir askeri sanayi tesisinin başına getirildi. Gül, görevi kabul etmeyerek ordudan istifa etti.
ABD önderliğindeki operasyon karşısında Afgan direnişine verdiği destek nedeniyle Taliban yönetiminin de saygısını kazanan Gül, 19 Ağustos 2001'deki Afgan Ulusal Günü geçit törenine onur konuğu olarak davet edildi.
Gül, Afgan halkının birliği için uzlaşmanın sağlanmasında önemli bir rol oynayabilecek kişi olarak görülüyordu.
Ulema, entellektüeller ve teknokratların yanı sıra ordunun görevdeki ve emekli tüm üyelerinin saygısını kazanan Gül, kendi ülkesinde de onur, dürüstlük, birlik ve milli çıkarlarda cesur duruşun simgesi olarak kabul ediliyordu. Dünya medyası, sıklıkla Gül'ün görüş ve fikirlerine yer verdi.
Gül, sol görüşlü liberaller arasında karşıt eğilimler başlattı ve İslam'ın yükselmesinden korkanların tepkisini çekti.
Sadece parlak bir asker ve stratejist olarak değil aynı zamanda ulusal ve uluslararası konularda kalemini son derece etkili kullanan kanaat önderlerinden biri olarak kabul edilen Gül, bir Rus diplomat tarafından da "Afgan mücahitlerin başkomutanı" olarak tanımlandı. Alman İstihbaratı tarafından kendisine Berlin Duvarı'ndan alınmış ve üzerine "ilk darbenin vurulmasına yardımcı olan General Hamid Gül'e derin saygılarımızla" yazılı bir plaket iliştirilmiş taş parçası verildi.