Edirne'deki 'Altın Üçgen' Ziyaretçileri Kendine Çekiyor
Edirne'de inşa edildikleri yer bakımından bir üçgeni andıran duruşlarıyla Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski camileri, "inanç turizminin altın üçgeni" olarak ifade ediliyor.
Osmanlı'ya 92 yıl başkentlik yapmasının bakiyesini günümüze kadar özenle saklayan Edirne, dünyada metrekareye en çok tarihi eser düşen kentler arasında başı çekiyor. Bu özelliğiyle yılın her günü ziyaretçi çeken eski payitaht, ramazanda inanç turizminden yoğun ilgi görüyor.
Mimar Sinan'ın sanatının zirvesi Selimiye Camisi ile ilklerin denendiği Üç Şerefeli Cami ve Eski Cami, kentte inanç turizmi açısından büyük önem taşıyor. Önemli tarihi camilerin birbirine yakın olması da ziyaretçilere büyük kolaylık sağlıyor. Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski camilerin içinde bulunduğu alan, bu yapıların dizilimi açısından "altın üçgen" olarak anılıyor.
- "Taş dehaya ulaştı, deha taş kesildi"
II. Selim'in emriyle yaptırılan, Mimar Sinan'ın tüm sanat ve tekniğini konuşturduğu, "Taş dehaya ulaştı, deha taş kesildi" diye de tasvir edilen Selimiye Camisi, 4,5 asırdır Türk-İslam sanatının en zirve örneği olarak Edirne'den dünyayı selamlıyor.
Padişahın vefatı nedeniyle açılışını göremediği cami, Mimar Sinan'ın usta dokunuşuyla, yüzyıllardır tüm heybetiyle ziyaretçilerine kucak açıyor.
Tek kubbesinin Allah'ın birliğini, pencerelerin 5 kademeli oluşunun İslam'ın 5 şartını, 4 vaaz kürsüsünün 4 mezhebi, külliyedeki 32 kapının 32 farzı, arka minaredeki 6 yolun imanın 6 şartını, 12 şerefesinin ise 12. Osmanlı Padişahı döneminde yaptırılmasını temsil ettiği söylenen Selimiye Camisi, yılın her dönemi yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
- İlk revaklı avlu denemesi: Üç Şerefeli Cami
"Altın üçgen"in diğer eseri Üç Şerefeli Cami de Osmanlı'da revaklı avlunun ilk kez denendiği yapı olarak mimarideki yerini alıyor. Cami, bir minareden çıkan üç kişinin birbirini görmeden şerefelere erişmesi tekniğiyle de dönemin mimari imkanlarına göre değerlendirenlerin büyük hayranlığını kazanıyor.
Rivayete göre, II. Murat, dönemin ünlü mimarlarından Müslihiddin Ağa'dan bayram namazını resmeden bir cami yapmasını ister. Müslihiddin Ağa'nın 1437'de temellerini attığı, 2 rekat bayram namazını temsilen 2 sütun üzerinde yükselen ve 9 tekbiri temsilen de 9 kubbeden oluşan caminin yapımı 10 yılda tamamlandı.
Selçuklu etkisindeki çok kubbeli cami mimarisinin, Üç Şerefeli Cami'de denenen tek kubbe örneğiyle aşıldığı, Osmanlı mimarisinde yeni bir akım meydana getirdiği biliniyor. Caminin ortasında bulunan 24 metre çapındaki büyük kubbe, 2'si serbest, 4'ü duvarlar içinde bulunan 6 paye (ayak) ile taşınıyor. Ana kubbe, yan kısımlardaki 9 ayrı kubbeyle destekleniyor. Kubbeli ve revaklı harem avlusunun ilk kez uygulandığı Üç Şerefeli Cami'nin avlusunda 4 minare bulunuyor. Minareler, burgu, baklavalı, şişhaneli, çubuklu motifleriyle de dikkati çekiyor. Külahıyla birlikte 76 metre yüksekliğinde ve 203 basamak sayısı bulunan camiye de adını veren üç şerefeli minare, tekniği açısından ilk olma özelliği taşıyor.
- Hat yazılarıyla büyülüyor
Osmanlı'nın Fetret döneminde, Süleyman Çelebi'nin emriyle yapımına başlanan, I. Mehmet döneminde bitirilen, mimarlığını Konyalı Hacı Alaaddin'in yaptığı Eski Cami'de "Hacerü'l Esved" taşının bir parçası da bulunuyor.
II. Murat döneminde Edirne'de Eski Cami'de Hacı Bayram Veli'nin vaaz verdiği kürsü, saygı nedeniyle imamlarca kullanılmıyor. I. Mahmut döneminde duvarlarına büyük puntolarla nakşedilen hat yazılarına onarımlar sırasında yenileri eklenen cami, halk arasında "Ulu Cami" ya da "Yazılı Cami" olarak da anılıyor.
Kaynak: AA
Mimar Sinan'ın sanatının zirvesi Selimiye Camisi ile ilklerin denendiği Üç Şerefeli Cami ve Eski Cami, kentte inanç turizmi açısından büyük önem taşıyor. Önemli tarihi camilerin birbirine yakın olması da ziyaretçilere büyük kolaylık sağlıyor. Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski camilerin içinde bulunduğu alan, bu yapıların dizilimi açısından "altın üçgen" olarak anılıyor.
- "Taş dehaya ulaştı, deha taş kesildi"
II. Selim'in emriyle yaptırılan, Mimar Sinan'ın tüm sanat ve tekniğini konuşturduğu, "Taş dehaya ulaştı, deha taş kesildi" diye de tasvir edilen Selimiye Camisi, 4,5 asırdır Türk-İslam sanatının en zirve örneği olarak Edirne'den dünyayı selamlıyor.
Padişahın vefatı nedeniyle açılışını göremediği cami, Mimar Sinan'ın usta dokunuşuyla, yüzyıllardır tüm heybetiyle ziyaretçilerine kucak açıyor.
Tek kubbesinin Allah'ın birliğini, pencerelerin 5 kademeli oluşunun İslam'ın 5 şartını, 4 vaaz kürsüsünün 4 mezhebi, külliyedeki 32 kapının 32 farzı, arka minaredeki 6 yolun imanın 6 şartını, 12 şerefesinin ise 12. Osmanlı Padişahı döneminde yaptırılmasını temsil ettiği söylenen Selimiye Camisi, yılın her dönemi yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
- İlk revaklı avlu denemesi: Üç Şerefeli Cami
"Altın üçgen"in diğer eseri Üç Şerefeli Cami de Osmanlı'da revaklı avlunun ilk kez denendiği yapı olarak mimarideki yerini alıyor. Cami, bir minareden çıkan üç kişinin birbirini görmeden şerefelere erişmesi tekniğiyle de dönemin mimari imkanlarına göre değerlendirenlerin büyük hayranlığını kazanıyor.
Rivayete göre, II. Murat, dönemin ünlü mimarlarından Müslihiddin Ağa'dan bayram namazını resmeden bir cami yapmasını ister. Müslihiddin Ağa'nın 1437'de temellerini attığı, 2 rekat bayram namazını temsilen 2 sütun üzerinde yükselen ve 9 tekbiri temsilen de 9 kubbeden oluşan caminin yapımı 10 yılda tamamlandı.
Selçuklu etkisindeki çok kubbeli cami mimarisinin, Üç Şerefeli Cami'de denenen tek kubbe örneğiyle aşıldığı, Osmanlı mimarisinde yeni bir akım meydana getirdiği biliniyor. Caminin ortasında bulunan 24 metre çapındaki büyük kubbe, 2'si serbest, 4'ü duvarlar içinde bulunan 6 paye (ayak) ile taşınıyor. Ana kubbe, yan kısımlardaki 9 ayrı kubbeyle destekleniyor. Kubbeli ve revaklı harem avlusunun ilk kez uygulandığı Üç Şerefeli Cami'nin avlusunda 4 minare bulunuyor. Minareler, burgu, baklavalı, şişhaneli, çubuklu motifleriyle de dikkati çekiyor. Külahıyla birlikte 76 metre yüksekliğinde ve 203 basamak sayısı bulunan camiye de adını veren üç şerefeli minare, tekniği açısından ilk olma özelliği taşıyor.
- Hat yazılarıyla büyülüyor
Osmanlı'nın Fetret döneminde, Süleyman Çelebi'nin emriyle yapımına başlanan, I. Mehmet döneminde bitirilen, mimarlığını Konyalı Hacı Alaaddin'in yaptığı Eski Cami'de "Hacerü'l Esved" taşının bir parçası da bulunuyor.
II. Murat döneminde Edirne'de Eski Cami'de Hacı Bayram Veli'nin vaaz verdiği kürsü, saygı nedeniyle imamlarca kullanılmıyor. I. Mahmut döneminde duvarlarına büyük puntolarla nakşedilen hat yazılarına onarımlar sırasında yenileri eklenen cami, halk arasında "Ulu Cami" ya da "Yazılı Cami" olarak da anılıyor.