Başbakan Yardımcısı Babacan, Otomotivdeki Eylemleri Değerlendirdi Açıklaması
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, otomotiv sektöründeki eylemlerin işçi kesimi ve işveren arasındaki lokal bir konu oludğunu belirterek, "Hükümet bu işin tarafı değil. Çalışma bakanımız sadece bir arabulucu sıfatıyla taraflarla görüştü. Bunun sonucunda da ilerlemeler sağlanıyor" dedi.
Babacan, NTV’de gündemi değerlendirdi. ’Halihazırdaki ekonomide ilk çeyreğe yavaş başladığımıza yönelik işaretler var. Büyüme de durum nasıl?’ sorusuna Babacan, "Öncü göstergeler elimizde kati rakamlar 10 Haziran’da açıklanacak. İlk çeyrek hem Türkiye’de hem dünyada oldukça hareketli bir dönemde. 10 Haziran’da tam değerleri göreceğiz. Ama önemli olan yılın tümüne bakmak lazım. Seçim döneminden sonra ekonomide daha hızlı bir tablo göreceğimize inanıyoruz. Her seçim bir miktar tereddüde bekle gör tutumuna sebep oluyor. Seçim sonrası güçlü bir istikrar zeminin korunduğu ve güçlü bir siyasi iradeyle ekonomi politikalarının devam edeceği ki şu andaki bütün göstergeler buna işaret ediyor ve hızlı toparlanacağımızı işaret ediyor" cevabını verdi.
Babacan, yılın kalanında enflasyon için öngörüsüyle ilgili soruyu, "En son merkez bankamızın enflasyon raporunda yüzde 7’ye yalın bir rakam görüyoruz orada. Gıda ile gıda hariç ürünleri ayrı ayrı değerlendirdiğinizde çok farklı bir tablo var. Bu yılın geri kalan kısmında enflasyonun temel belirleyicisi gıda ürünlerinin fiyatları olacak. Bu da merkez bankamızın çok direk olarak kontrol edemediği bir alan. Gıda komitesini kurduk, ilgili bütün kurumların müsteşarları var. Onlar artık ürün ürün analiz yamaya başladılar. Bazen bakıyoruz ürünün üreticideki fiyatı 2 lira pazardaki fiyatı 10 lira. Arada ne oluyor? Biz arzu ediyoruz ki hem üreticilerimizin eline makul getiri sağlasın ama aynı zamanda tüketici açısından makul fiyatlara alınabilecek ürünler olsun" diye cevapladı.
’Merkez Bankası’nın elini güçlendirmek için gıda komitesi bir adım atar mı yakın zamanda? Bir de ne tür adımlar atması gündemde?’ sorusu üzerine Babacan, "Takvimlendirmek çok kolay değil çünkü her ürün için farklı konular söz konusu. Ürün destek konularımız var bizim. Bazı ürünlerde devlet ürün satın alma yoluyla fiyat oluşturuyor. Bazı ürünlerde dönüm başına destek veriyor bazı ürünlerde kilogram başına destek veriyor. Gümrük ticaret bakanlığından, ekonomi bakanlığına, hazineden maliyeye, merkez bankasına, sanayi bakanlığına kadar pek çok kurumumuz artık beraberce çalışacaklar bu konularda. Ortak akıl ve tek bir perspektif oluşacak ve bunun er ya da geç faydalarını görürüz. Bazı ürünler için karar almak daha zor olabilir. İthalatın yoğun olduğu ürünlerde de daha farklı daha sert uygulamalar söz konusu olabilir" dedi.
’İstihdam konusunda seçime bağlı ya da seçimden sonra bir canlanma bekleyelim mi?’ sorusunu Babacan, "Aslında Türkiye’de yine enteresan bir dönemden geçiyoruz iş gücü piyasaları açısından. Türkiye’de istihdamın aslıdan hızla arttığı bir dönemdeyiz. Son krizden bugüne baktığımız dönemde istihdam çok çok arttı. 2009’dan bugüne 6 milyon 300 bin kişiye ilave istihdam oluştu Türkiye’de. Dolayısıyla Türkiye’de çalışanların sayısı hızla artıyor. Geçen sene yüzde 2.9 büyüdük fakat çalışanlarımızın sayısı yüzde 5.5 arttı. İç dinamikle rolumlu fakat iş gücüne katılım istihdam oluşumundan çok daha hızlı artıyor. Eskiden çalışmayı tercih etmeyen vatandaşlarımızda artık çalışmak için daha gayretli. Örneğin geleneksel iş gücüne katılma oranı kadınlarda yüzde 30 erkeklerde yüzde 70 mertebelerindeyken son 3 yılda yeni işe başlayanlara sorduğumuzda yüzde 46’sı kadın yüzde 54’ü erkek. Biz daha çok yatırım yapmalıyız, daha çok iş sahası açmalıyız ki bu yüksek işgücüne katılıma katkı sağlayacak ve işsizliğin artmamasına hatta gerilemesine sebep olacak bir tabloyu oluşturabilelim" cevabını verdi.
’Yargı konusunda esas sorunu nerede görüyorsunuz ve ne yapılmalı?’ sorusunu Babacan şöyle cevapladı:
"Ne yapılmalının cevabını sayın başbakanımız 17 Nisan’da açıkladığı yargı reformu stratejisi ile ortaya koydu. Yargının insan kaynağı stratejisinden tutun kurumsal yapılanmasına kadar, uluslar arası boyutlarına kadar ve bilir kişilik müessesesinin yeniden dizayn edilmesine kadar çok sayıda unsur var içinde. Problem ne diye baktığımızda aslında yargı gibi en çok güvenilmesi gereken kurumun maalesef kredibilite açısından olumsuz etkilendiğini gördük. Bizim yargı sistemimiz için işini çok iyi bilen çok iyi yapan bağımsız dürüst kendi vicdanı ile karar veren insanlarımız sayıca çok ve ağırlıkta. Fakat maalesef paralel yapı başta olmak üzere bazı yapılanmalarında bazı yargı mensuplarımız üzerinde etki olduğunu bu dönemde yaşadık. Bunun en kısa zamanda düzeltilmesi ve toparlanması gerekiyor. Yargının hiç bir etki altında kalmadan, uluslararası hukuk normları, anayasa, yasalar ve hür vicdana dayanan kararlar üretmesi gerekiyor. Sistemin daha hızlı çalışması gerekiyor. Bununla ilgili yapılacaklar belli. Burada siyasi iradenin güçlü olması çok çok önemli zayıf hükümetlerin yapabileceği işler değil bunlar".
Otomotiv eylemleriyle ilgili Babacan şunları kaydetti: "Bu bizim bir toplu sözleşme süreciyle hükümetin içinde olduğu bir konu değil. Buradaki konu sendika ile işçi kesimi ve işveren arasındaki lokal bir konu. Orada belli sektörlerde belli firmaları ilgilendiren bir konu. Hükümet bu işin tarafı değil. Bizim bu aşamada hem çalışanlarımızı hem de işverenlerimize tavsiyemiz hukuk içinde hareket etmeleri. Hukuk ne diyorsa o çerçevede hareket edilmeli. Çalışma bakanımız sadece bir arabulucu sıfatıyla taraflarla görüştü. Bunun sonucunda da ilerlemeler sağlanıyor. Zamanlama açısından birim çok dikkatimizi çekmişti seçimlere iki üç hafta kala dedik hani siyasi bir tavır var mıdır yok mudur, arkasında başka sebepler var mıdır buna da bakılması gerektiğini kayda geçirmek istedik. Öyle bir şey yoksa zaten taraflar anlaşıp orta yolu bulup ilerlerler".
’Kamunun katılım bankaları konusunda BDDK izinleri çıktı ama ne zaman faaliyete başlarlar. Katılım bankacılığın sektördeki payı açısından nasıl bir hedefi var ekonomi yönetiminin?’ sorusuna Babacan, "Katılım bankalarımız aslında geçtiğimiz dönemde çok hızlı büyüdüler. Büyümeleri çok hızlı oldu ama bu noktada yüzde 5 gibi bir payları var. Bundan biz memnun değiliz potansiyeli olduğunu fakat gerçekleşemediğini düşünüyoruz. Biz bunun için kamu bankalarını işe sokalım dedik ve Ziraat Bankası ilk etapta arkasından VakıfBank nihayetinde de Halk Bankası’nın katılım bankacılığına başlamasını arzu ettik. Ziraat Bankası yüzde yüz hazinenin olduğu için mevzuat çok daha rahat. Gelecek hafta Cuma günü hemen açılışını gerçekleştireceğiz. Birkaç ay sonra Vakıf Bank girebilir. Halk Bank’ta yüzde 49’luk halka açıklık var bunun için yasa gerekecek ve meclisin açılması lazım bunun içinde. Basamak basamak devreye girmeleri çok önemli. Katılım bankacılığından pay almak yerine katılım bankacılığından faydalanmayanları hedefleyeceksiniz diyoruz biz hep" cevabını verdi.
Babacan, ’Hazine müsteşarlığına atama seçi,m sonrasına mı kalıyor?’ sorusunu şöyle cevapladı:
"Ekonomik birimlerimizin başındaki arkadaşlarımızın teknik donanımı hiç kimsenin tartışamayacağı kadar güçlü. Bugün BDDK’da bir önceki başkanımız vefat etti yaklaşık 6 kadar 2.başkanımız vekaleten başkanlık yaptı ama hiçbir boşluk olmadı. Hazineye baktığımızda şu anda hazine müsteşarlığımıza vekalet eden sayın Cavit Dağdaş teknik donanım konusunda Türkiye’de ve uluslar arası camiada hiç kimsenin toz konduramayacağı bir arkadaşımız. Yanlış bir asaleten atama doğru bir vekaleten atamadan çok daha kötü bir tabloyu ortaya getirebilir. Onun için asil mi vekil mi bunlara takılmamak lazım".
Kaynak: İHA
Babacan, yılın kalanında enflasyon için öngörüsüyle ilgili soruyu, "En son merkez bankamızın enflasyon raporunda yüzde 7’ye yalın bir rakam görüyoruz orada. Gıda ile gıda hariç ürünleri ayrı ayrı değerlendirdiğinizde çok farklı bir tablo var. Bu yılın geri kalan kısmında enflasyonun temel belirleyicisi gıda ürünlerinin fiyatları olacak. Bu da merkez bankamızın çok direk olarak kontrol edemediği bir alan. Gıda komitesini kurduk, ilgili bütün kurumların müsteşarları var. Onlar artık ürün ürün analiz yamaya başladılar. Bazen bakıyoruz ürünün üreticideki fiyatı 2 lira pazardaki fiyatı 10 lira. Arada ne oluyor? Biz arzu ediyoruz ki hem üreticilerimizin eline makul getiri sağlasın ama aynı zamanda tüketici açısından makul fiyatlara alınabilecek ürünler olsun" diye cevapladı.
’Merkez Bankası’nın elini güçlendirmek için gıda komitesi bir adım atar mı yakın zamanda? Bir de ne tür adımlar atması gündemde?’ sorusu üzerine Babacan, "Takvimlendirmek çok kolay değil çünkü her ürün için farklı konular söz konusu. Ürün destek konularımız var bizim. Bazı ürünlerde devlet ürün satın alma yoluyla fiyat oluşturuyor. Bazı ürünlerde dönüm başına destek veriyor bazı ürünlerde kilogram başına destek veriyor. Gümrük ticaret bakanlığından, ekonomi bakanlığına, hazineden maliyeye, merkez bankasına, sanayi bakanlığına kadar pek çok kurumumuz artık beraberce çalışacaklar bu konularda. Ortak akıl ve tek bir perspektif oluşacak ve bunun er ya da geç faydalarını görürüz. Bazı ürünler için karar almak daha zor olabilir. İthalatın yoğun olduğu ürünlerde de daha farklı daha sert uygulamalar söz konusu olabilir" dedi.
’İstihdam konusunda seçime bağlı ya da seçimden sonra bir canlanma bekleyelim mi?’ sorusunu Babacan, "Aslında Türkiye’de yine enteresan bir dönemden geçiyoruz iş gücü piyasaları açısından. Türkiye’de istihdamın aslıdan hızla arttığı bir dönemdeyiz. Son krizden bugüne baktığımız dönemde istihdam çok çok arttı. 2009’dan bugüne 6 milyon 300 bin kişiye ilave istihdam oluştu Türkiye’de. Dolayısıyla Türkiye’de çalışanların sayısı hızla artıyor. Geçen sene yüzde 2.9 büyüdük fakat çalışanlarımızın sayısı yüzde 5.5 arttı. İç dinamikle rolumlu fakat iş gücüne katılım istihdam oluşumundan çok daha hızlı artıyor. Eskiden çalışmayı tercih etmeyen vatandaşlarımızda artık çalışmak için daha gayretli. Örneğin geleneksel iş gücüne katılma oranı kadınlarda yüzde 30 erkeklerde yüzde 70 mertebelerindeyken son 3 yılda yeni işe başlayanlara sorduğumuzda yüzde 46’sı kadın yüzde 54’ü erkek. Biz daha çok yatırım yapmalıyız, daha çok iş sahası açmalıyız ki bu yüksek işgücüne katılıma katkı sağlayacak ve işsizliğin artmamasına hatta gerilemesine sebep olacak bir tabloyu oluşturabilelim" cevabını verdi.
’Yargı konusunda esas sorunu nerede görüyorsunuz ve ne yapılmalı?’ sorusunu Babacan şöyle cevapladı:
"Ne yapılmalının cevabını sayın başbakanımız 17 Nisan’da açıkladığı yargı reformu stratejisi ile ortaya koydu. Yargının insan kaynağı stratejisinden tutun kurumsal yapılanmasına kadar, uluslar arası boyutlarına kadar ve bilir kişilik müessesesinin yeniden dizayn edilmesine kadar çok sayıda unsur var içinde. Problem ne diye baktığımızda aslında yargı gibi en çok güvenilmesi gereken kurumun maalesef kredibilite açısından olumsuz etkilendiğini gördük. Bizim yargı sistemimiz için işini çok iyi bilen çok iyi yapan bağımsız dürüst kendi vicdanı ile karar veren insanlarımız sayıca çok ve ağırlıkta. Fakat maalesef paralel yapı başta olmak üzere bazı yapılanmalarında bazı yargı mensuplarımız üzerinde etki olduğunu bu dönemde yaşadık. Bunun en kısa zamanda düzeltilmesi ve toparlanması gerekiyor. Yargının hiç bir etki altında kalmadan, uluslararası hukuk normları, anayasa, yasalar ve hür vicdana dayanan kararlar üretmesi gerekiyor. Sistemin daha hızlı çalışması gerekiyor. Bununla ilgili yapılacaklar belli. Burada siyasi iradenin güçlü olması çok çok önemli zayıf hükümetlerin yapabileceği işler değil bunlar".
Otomotiv eylemleriyle ilgili Babacan şunları kaydetti: "Bu bizim bir toplu sözleşme süreciyle hükümetin içinde olduğu bir konu değil. Buradaki konu sendika ile işçi kesimi ve işveren arasındaki lokal bir konu. Orada belli sektörlerde belli firmaları ilgilendiren bir konu. Hükümet bu işin tarafı değil. Bizim bu aşamada hem çalışanlarımızı hem de işverenlerimize tavsiyemiz hukuk içinde hareket etmeleri. Hukuk ne diyorsa o çerçevede hareket edilmeli. Çalışma bakanımız sadece bir arabulucu sıfatıyla taraflarla görüştü. Bunun sonucunda da ilerlemeler sağlanıyor. Zamanlama açısından birim çok dikkatimizi çekmişti seçimlere iki üç hafta kala dedik hani siyasi bir tavır var mıdır yok mudur, arkasında başka sebepler var mıdır buna da bakılması gerektiğini kayda geçirmek istedik. Öyle bir şey yoksa zaten taraflar anlaşıp orta yolu bulup ilerlerler".
’Kamunun katılım bankaları konusunda BDDK izinleri çıktı ama ne zaman faaliyete başlarlar. Katılım bankacılığın sektördeki payı açısından nasıl bir hedefi var ekonomi yönetiminin?’ sorusuna Babacan, "Katılım bankalarımız aslında geçtiğimiz dönemde çok hızlı büyüdüler. Büyümeleri çok hızlı oldu ama bu noktada yüzde 5 gibi bir payları var. Bundan biz memnun değiliz potansiyeli olduğunu fakat gerçekleşemediğini düşünüyoruz. Biz bunun için kamu bankalarını işe sokalım dedik ve Ziraat Bankası ilk etapta arkasından VakıfBank nihayetinde de Halk Bankası’nın katılım bankacılığına başlamasını arzu ettik. Ziraat Bankası yüzde yüz hazinenin olduğu için mevzuat çok daha rahat. Gelecek hafta Cuma günü hemen açılışını gerçekleştireceğiz. Birkaç ay sonra Vakıf Bank girebilir. Halk Bank’ta yüzde 49’luk halka açıklık var bunun için yasa gerekecek ve meclisin açılması lazım bunun içinde. Basamak basamak devreye girmeleri çok önemli. Katılım bankacılığından pay almak yerine katılım bankacılığından faydalanmayanları hedefleyeceksiniz diyoruz biz hep" cevabını verdi.
Babacan, ’Hazine müsteşarlığına atama seçi,m sonrasına mı kalıyor?’ sorusunu şöyle cevapladı:
"Ekonomik birimlerimizin başındaki arkadaşlarımızın teknik donanımı hiç kimsenin tartışamayacağı kadar güçlü. Bugün BDDK’da bir önceki başkanımız vefat etti yaklaşık 6 kadar 2.başkanımız vekaleten başkanlık yaptı ama hiçbir boşluk olmadı. Hazineye baktığımızda şu anda hazine müsteşarlığımıza vekalet eden sayın Cavit Dağdaş teknik donanım konusunda Türkiye’de ve uluslar arası camiada hiç kimsenin toz konduramayacağı bir arkadaşımız. Yanlış bir asaleten atama doğru bir vekaleten atamadan çok daha kötü bir tabloyu ortaya getirebilir. Onun için asil mi vekil mi bunlara takılmamak lazım".