İstanbul'daki 'Askeri Casusluk'Davasındaki İhlal Kararı
Anayasa Mahkemesinin, İstanbul'daki "askeri casusluk" davasında, sanıkların adil yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin kararının gerekçesi, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 22 başvurucu hakkında oy birliğiyle aldığı kararın gerekçesinde, başvurucuların yargılamanın temelini oluşturan dijital verilerin sıhhati konusunda bilirkişi raporu talebinin mahkemece reddedildiği belirtildi.
Sanıklara isnat edilen eylemlerin esas olarak bilgisayar programlarıyla oluşturulmuş CD, DVD, flaş bellek, harici disk gibi belgelere dayandığı ifade edilen gerekçede, bu belgelerin içeriklerinin maddi olay ve olguları yansıttığının ve gerçek olduklarının Mahkemece kabul edildiği anlatıldı.
Gerekçede, 16 Aralık 2011 tarihli celsede dinlenen uzmanın, bu verilerin müdahale edilebilir nitelikte olduğunu belirtilmesi karşısında, bilirkişiye başvurulmasının ve bir heyet tarafından verilecek raporların maddi gerçeğe ulaşmada önemsiz olduğunun söylenemeyeceği kaydedildi.
- Dijital deliller üzerindeki teknik incelemenin gerekliliği
"Dijital deliller üzerinde yapılacak teknik incelemenin suçların sübutu ve sanıkların bu suçlarla ilgisinin tespiti bakımından belirleyici olabileceği açıktır" denilen gerekçede, başvurucuların dijital delilleri oluşturmadıkları iddialarıyla ilgili yargılama makamınca bir inceleme yaptırılması gerektiği ifade edildi.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesinin, iddia makamının bütün maddi delilleri açıklamasını gerektirdiği vurgulanan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Fakat suçlamaya konu delillere erişim hakkı mutlak bir hak değildir. Ulusal güvenlik, tanıkların korunması ve benzeri gibi tedbirlerle ve ancak zorunlu olduğu ölçüde savunma hakkı kısıtlanabilir. Bu amaçlarla bazı delillerin savunmadan saklı tutulması gerekebilir. Ancak savunma hakkını kısıtlayan bu yola kesinlikle gerekli olması halinde başvurulabilir. Böyle bir durumun varlığında bu sınırlamadan kaynaklanan zorlukların yargı makamlarınca başka usullerle mutlaka dengelenmesi gerekir. Bu usuller silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmalı ve gerekli güvenceleri de içermelidir. Bu imkanların sağlanamadığı ve gizlenen delilin belirleyici bir kanıt olduğu durumda silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş olabilir. İsnatların esasını oluşturan delillerle ilgili savunmanın etkisiz kalmasını doğuracak şekilde erişim ve inceleme imkanının sağlanmaması, ceza yargılamasının temel işlevinin yerine getirilmemesi sonucunu doğurur. Suçlamaların temelini oluşturan delillerin suçun sübutu bakımından uygun yöntemlerle ve uzman kişilerce incelenmemesi, savunmanın faydasız ve gereksiz olması durumunu ortaya çıkarmaktadır."
- "Mahkeme yalnızca savcıya itibar etmiş"
Bilirkişinin sunduğu rapor ve mütalaaların, derece mahkemeleri açısından bağlayıcı olmadığı hatırlatılan gerekçede, somut davada, ilk derece mahkemesinin esasa ilişkin değerlendirmelerinde Cumhuriyet Savcısı tarafından yaptırılan incelemelerin belirleyici bir etkisi olduğu kaydedildi.
İlk derece mahkemesinin, mahkumiyete esas alınan dijital deliller üzerinde yalnızca Cumhuriyet Savcısı tarafından yaptırılan çözümleme ve incelemelere itibar ettiği kaydedilen gerekçede, başvurucuların dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere bilirkişi heyeti tayin edilmesi ve rapor aldırılması yönündeki talepleri ile bu belgelerin imajlarının verilmesi talebini reddettiği hatırlatıldı.
- "Silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiştir"
Dijital deliller içindeki bilgi ve belgelere dayanılarak mahkumiyet kararı verildiği vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Başvurucuların deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması veya bunlara ilişkin imajların verilmesi taleplerinin, 'dijital belgelerin içeriklerinin devlet sırrı kapsamında kaldığından ve dijital delillerin usulüne uygun aramalar sonucu ele geçirildiğinden' bahisle reddedilmesi, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. Mahkemece delillerin bu şekilde gizlenmiş olması, özellikle de devlet sırrı gerekçesiyle delillerin savunma makamına açılmaması ve incelettirilmemiş olması, başvurucuların, dijital delillerin sıhhati konusundaki iddialarını tam olarak ileri sürmesini imkansız kılmıştır. Oysa mahkeme, bu dijital delillere göre bir değerlendirme yaparak mahkumiyet kararı vermiş ve Yargıtay tarafından aynı nedenlerle verilen hüküm onanmıştır. Bu koşullarda mahkemece izlenen usul ve yöntemin, silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini yeterince koruyan bir güvence içermediği açıktır. Bu şekilde başvurucuların, kendilerine yöneltilen suçlamaların dayanağı delillere karşı savunma yapma imkanı ve kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakkı kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik 'silahların eşitliği' ilkesi ihlal edilmiştir. Bu açıklamalar karşısında başvurucuların, anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
Kaynak: AA
Sanıklara isnat edilen eylemlerin esas olarak bilgisayar programlarıyla oluşturulmuş CD, DVD, flaş bellek, harici disk gibi belgelere dayandığı ifade edilen gerekçede, bu belgelerin içeriklerinin maddi olay ve olguları yansıttığının ve gerçek olduklarının Mahkemece kabul edildiği anlatıldı.
Gerekçede, 16 Aralık 2011 tarihli celsede dinlenen uzmanın, bu verilerin müdahale edilebilir nitelikte olduğunu belirtilmesi karşısında, bilirkişiye başvurulmasının ve bir heyet tarafından verilecek raporların maddi gerçeğe ulaşmada önemsiz olduğunun söylenemeyeceği kaydedildi.
- Dijital deliller üzerindeki teknik incelemenin gerekliliği
"Dijital deliller üzerinde yapılacak teknik incelemenin suçların sübutu ve sanıkların bu suçlarla ilgisinin tespiti bakımından belirleyici olabileceği açıktır" denilen gerekçede, başvurucuların dijital delilleri oluşturmadıkları iddialarıyla ilgili yargılama makamınca bir inceleme yaptırılması gerektiği ifade edildi.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesinin, iddia makamının bütün maddi delilleri açıklamasını gerektirdiği vurgulanan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Fakat suçlamaya konu delillere erişim hakkı mutlak bir hak değildir. Ulusal güvenlik, tanıkların korunması ve benzeri gibi tedbirlerle ve ancak zorunlu olduğu ölçüde savunma hakkı kısıtlanabilir. Bu amaçlarla bazı delillerin savunmadan saklı tutulması gerekebilir. Ancak savunma hakkını kısıtlayan bu yola kesinlikle gerekli olması halinde başvurulabilir. Böyle bir durumun varlığında bu sınırlamadan kaynaklanan zorlukların yargı makamlarınca başka usullerle mutlaka dengelenmesi gerekir. Bu usuller silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmalı ve gerekli güvenceleri de içermelidir. Bu imkanların sağlanamadığı ve gizlenen delilin belirleyici bir kanıt olduğu durumda silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş olabilir. İsnatların esasını oluşturan delillerle ilgili savunmanın etkisiz kalmasını doğuracak şekilde erişim ve inceleme imkanının sağlanmaması, ceza yargılamasının temel işlevinin yerine getirilmemesi sonucunu doğurur. Suçlamaların temelini oluşturan delillerin suçun sübutu bakımından uygun yöntemlerle ve uzman kişilerce incelenmemesi, savunmanın faydasız ve gereksiz olması durumunu ortaya çıkarmaktadır."
- "Mahkeme yalnızca savcıya itibar etmiş"
Bilirkişinin sunduğu rapor ve mütalaaların, derece mahkemeleri açısından bağlayıcı olmadığı hatırlatılan gerekçede, somut davada, ilk derece mahkemesinin esasa ilişkin değerlendirmelerinde Cumhuriyet Savcısı tarafından yaptırılan incelemelerin belirleyici bir etkisi olduğu kaydedildi.
İlk derece mahkemesinin, mahkumiyete esas alınan dijital deliller üzerinde yalnızca Cumhuriyet Savcısı tarafından yaptırılan çözümleme ve incelemelere itibar ettiği kaydedilen gerekçede, başvurucuların dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere bilirkişi heyeti tayin edilmesi ve rapor aldırılması yönündeki talepleri ile bu belgelerin imajlarının verilmesi talebini reddettiği hatırlatıldı.
- "Silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiştir"
Dijital deliller içindeki bilgi ve belgelere dayanılarak mahkumiyet kararı verildiği vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Başvurucuların deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması veya bunlara ilişkin imajların verilmesi taleplerinin, 'dijital belgelerin içeriklerinin devlet sırrı kapsamında kaldığından ve dijital delillerin usulüne uygun aramalar sonucu ele geçirildiğinden' bahisle reddedilmesi, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. Mahkemece delillerin bu şekilde gizlenmiş olması, özellikle de devlet sırrı gerekçesiyle delillerin savunma makamına açılmaması ve incelettirilmemiş olması, başvurucuların, dijital delillerin sıhhati konusundaki iddialarını tam olarak ileri sürmesini imkansız kılmıştır. Oysa mahkeme, bu dijital delillere göre bir değerlendirme yaparak mahkumiyet kararı vermiş ve Yargıtay tarafından aynı nedenlerle verilen hüküm onanmıştır. Bu koşullarda mahkemece izlenen usul ve yöntemin, silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini yeterince koruyan bir güvence içermediği açıktır. Bu şekilde başvurucuların, kendilerine yöneltilen suçlamaların dayanağı delillere karşı savunma yapma imkanı ve kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakkı kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik 'silahların eşitliği' ilkesi ihlal edilmiştir. Bu açıklamalar karşısında başvurucuların, anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
