'Türkiye'de Nakit, Hazine ve Risk Yönetimi' Konferansı
Akbank Kurumsal Bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alper Hakan Yüksel, "Türk şirketleri dünya şirketlerine kıyasla, oynak piyasalarda iş yapma ve onları yönetmeyi iyi başarıyor" dedi.
Akbank'ın ana sponsorluğunda EuroFinance'ın düzenlediği ve 2 gün sürecek olan "11'inci Türkiye'de Nakit, Hazine ve Risk Yönetimi" konferansı başladı.
Konferansın açılışında konuşan Akbank Kurumsal Bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alper Hakan Yüksel, değişimin hayatın bir parçası olduğu, konferansta değişime ve geleceğe adapte olacak iş modelleri ile ilgili paylaşımlar yapılacağını bildirerek, ekonomi ve iş dünyasındaki zorluklar, bu zorluklara karşı şirketler için öne çıkan aksiyonlara değindi.
Global ekonomi ve Türkiye ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Yüksel, gelişmiş ülkelerde 2000'li yıllarda başlayan durgunluğun 2008 global krizi ile derinleştiğini, bazı ülkelerin bu krizi atlattığını bazılarının ise bu krizden çıkmaya çalıştığını anlattı.
Yüksel, gelişmekte olan ülkelerde de ekonomik durgunluğun gözlendiğine işaret ederek, bu durgunluğun, demografik yapı, ülkeye yapılan yatırımın azlığı gibi nedenlerden kaynaklanabildiğini aktardı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin de Yüksel, şunları kaydetti:
"Son 3 senede büyüme hızımız yüzde 3'lere düşmüş durumda ve milli gelir olarak birkaç senedir 10 bin dolar seviyesindeyiz. Ekonomistler buna 'orta gelir tuzağı' diyor. yine ekonomistler bu durumu aşmak için reçeteler sunuyor, bu reçetelerin iki önemli bileşeni var; biri insan sermayesine yatırım, diğeri de fiziksel sermayeye yatırım.
İnsan sermayesine yatırım bizim için daha önemli bir konu, iki kelimeyle özetlemek gerekirse 'Eğitim şart'. Bu konuda en önde gelen çözüm belki de eğitim. Türkiye'de ortalama eğitim süresi 7,6 yıl. Yakalamaya çalıştığımız ülkelerde bu süre çok daha yüksek. Gidilecek çok yolumuz var."
Alper Yüksel, orta gelir tuzağının aşılması için fiziksel sermaye yatırımının önemine de işaret ederek, Türkiye'nin tasarruf miktarlarındaki azlığıyla ilgili son dönemde alınan tedbirlerin sonuçlarını görmeyi ümit ettiklerini söyledi.
Fiziksel yatırımların kalıcı ve sürekli devam etmesi için ekonomide istikrarın da önemli olduğunu dile getiren Yüksel, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye'de bu alanda yapılan çalışmalar var. 10. Kalkınma Planı ve çok yakın zamanda eylem planları ile birlikte uygulamaya konulan Ekonomik Dönüşüm Programlarında amaç, Türkiye'nin ithalata bağımlılığını azaltmak, verimliliği artırmak, genel olarak işgücünden çok daha etkin faydalanmak, işgücünün kalitesini artırmak ve teknolojiyi uygulamak. Amaçlar son derece doğru, ama uygulamasının sonuç vermesi tabii ki zaman alacaktır."
Yüksel, orta gelir tuzağından kurtulabilmek için teknolojide ticarileşme konusunun ve Türkiye ekonomisinde önemli yere sahip KOBİ'lerin gelişmesi ve desteklenmesinin önemli olduğunu kaydetti.
- "Banka CEO'ları özellikle regülasyonun getirdiği maliyetlerden şikayetçi"
Son dönemde yapılan bir araştırmanın sonuçları hakkında katılımcıları bilgilendiren Yüksel, şirket CEO'larına sorulan, "kendilerini en çok endişelendiren konular" kapsamlı soruya verilen "regülasyon", "jeopolitik belirsizlik ve siber tehdit", "tüketici trendlerinin çok hızlı değişmesi", "sosyal istikrarsızlık" gibi yanıtların ilginç olduğunu aktardı.
Yüksel, araştırma sonuçlarına göre banka CEO'larının özellikle regülasyonun getirdiği maliyetlerden şikayetçi olduğunu dile getirerek, ürünler ve hizmetlerle ilgili getirilen kısıtlamaların da banka CEO'larını rahatsız ettiğini söyledi.
Konuşmasında şirketlerin kendilerini nasıl konumlandırması gerektiğine de değinen Yüksel, yeni pazarlara açılma, yatırım yapma ve varolan pazardaki konumları koruma konusunda daha iyi ve daha detaylı çalışılması gerektiği, şu dönemde şirketlerin likiditeye ağırlık verip, bunun getirdiği ufak maliyete göğüs germesinin mantıklı olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Yüksel, "Türk şirketleri dünya şirketlerine kıyasla, oynak piyasalarda iş yapma ve onları yönetmeyi iyi başarıyor. Önümüzdeki günlerde artan bir oynaklık olursa bunu da yine bizim şirketlerimizin çok iyi yöneteceğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Konferansın açılışında konuşan Akbank Kurumsal Bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alper Hakan Yüksel, değişimin hayatın bir parçası olduğu, konferansta değişime ve geleceğe adapte olacak iş modelleri ile ilgili paylaşımlar yapılacağını bildirerek, ekonomi ve iş dünyasındaki zorluklar, bu zorluklara karşı şirketler için öne çıkan aksiyonlara değindi.
Global ekonomi ve Türkiye ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Yüksel, gelişmiş ülkelerde 2000'li yıllarda başlayan durgunluğun 2008 global krizi ile derinleştiğini, bazı ülkelerin bu krizi atlattığını bazılarının ise bu krizden çıkmaya çalıştığını anlattı.
Yüksel, gelişmekte olan ülkelerde de ekonomik durgunluğun gözlendiğine işaret ederek, bu durgunluğun, demografik yapı, ülkeye yapılan yatırımın azlığı gibi nedenlerden kaynaklanabildiğini aktardı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin de Yüksel, şunları kaydetti:
"Son 3 senede büyüme hızımız yüzde 3'lere düşmüş durumda ve milli gelir olarak birkaç senedir 10 bin dolar seviyesindeyiz. Ekonomistler buna 'orta gelir tuzağı' diyor. yine ekonomistler bu durumu aşmak için reçeteler sunuyor, bu reçetelerin iki önemli bileşeni var; biri insan sermayesine yatırım, diğeri de fiziksel sermayeye yatırım.
İnsan sermayesine yatırım bizim için daha önemli bir konu, iki kelimeyle özetlemek gerekirse 'Eğitim şart'. Bu konuda en önde gelen çözüm belki de eğitim. Türkiye'de ortalama eğitim süresi 7,6 yıl. Yakalamaya çalıştığımız ülkelerde bu süre çok daha yüksek. Gidilecek çok yolumuz var."
Alper Yüksel, orta gelir tuzağının aşılması için fiziksel sermaye yatırımının önemine de işaret ederek, Türkiye'nin tasarruf miktarlarındaki azlığıyla ilgili son dönemde alınan tedbirlerin sonuçlarını görmeyi ümit ettiklerini söyledi.
Fiziksel yatırımların kalıcı ve sürekli devam etmesi için ekonomide istikrarın da önemli olduğunu dile getiren Yüksel, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye'de bu alanda yapılan çalışmalar var. 10. Kalkınma Planı ve çok yakın zamanda eylem planları ile birlikte uygulamaya konulan Ekonomik Dönüşüm Programlarında amaç, Türkiye'nin ithalata bağımlılığını azaltmak, verimliliği artırmak, genel olarak işgücünden çok daha etkin faydalanmak, işgücünün kalitesini artırmak ve teknolojiyi uygulamak. Amaçlar son derece doğru, ama uygulamasının sonuç vermesi tabii ki zaman alacaktır."
Yüksel, orta gelir tuzağından kurtulabilmek için teknolojide ticarileşme konusunun ve Türkiye ekonomisinde önemli yere sahip KOBİ'lerin gelişmesi ve desteklenmesinin önemli olduğunu kaydetti.
- "Banka CEO'ları özellikle regülasyonun getirdiği maliyetlerden şikayetçi"
Son dönemde yapılan bir araştırmanın sonuçları hakkında katılımcıları bilgilendiren Yüksel, şirket CEO'larına sorulan, "kendilerini en çok endişelendiren konular" kapsamlı soruya verilen "regülasyon", "jeopolitik belirsizlik ve siber tehdit", "tüketici trendlerinin çok hızlı değişmesi", "sosyal istikrarsızlık" gibi yanıtların ilginç olduğunu aktardı.
Yüksel, araştırma sonuçlarına göre banka CEO'larının özellikle regülasyonun getirdiği maliyetlerden şikayetçi olduğunu dile getirerek, ürünler ve hizmetlerle ilgili getirilen kısıtlamaların da banka CEO'larını rahatsız ettiğini söyledi.
Konuşmasında şirketlerin kendilerini nasıl konumlandırması gerektiğine de değinen Yüksel, yeni pazarlara açılma, yatırım yapma ve varolan pazardaki konumları koruma konusunda daha iyi ve daha detaylı çalışılması gerektiği, şu dönemde şirketlerin likiditeye ağırlık verip, bunun getirdiği ufak maliyete göğüs germesinin mantıklı olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Yüksel, "Türk şirketleri dünya şirketlerine kıyasla, oynak piyasalarda iş yapma ve onları yönetmeyi iyi başarıyor. Önümüzdeki günlerde artan bir oynaklık olursa bunu da yine bizim şirketlerimizin çok iyi yöneteceğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.