İrak ve Suriye'deki Son Durum ve Türkiye Konferansı
Sivil toplum örgütü, Uluslararası Kriz Grubunun Ortadoğu ve Kuzey Afrika Program Direktörü Joost Hiltermann, terör örgütü DAEŞ konusunda siyasi çözümler aranması gerektiğini söyledi.
Hiltermann, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı tarafından (TEPAV) düzenlenen, "Irak ve Suriye'deki Son Durum ve Türkiye" başlıklı konferansta, şu anda birçok Ortadoğu ülkesinde karışıklık ve istikrarsızlık yaşandığını, bunun neden olduğu yıkım ve zararların artabileceğini ifade etti.
Ülkelerdeki karışıklıkların mülteci akınlarının artmasına ve yerel çatışmalara neden olacağını, bunların da dış müdahaleleri beraberinde getirebileceğini belirten Hiltermann, "Bunun örneğini Suriye'de görüyoruz. Bunun ilk kanıtı, ülkedeki birçok grubun mali olarak desteklenmesi, onlara askeri destek sağlanması, DAEŞ'e katılan yabancı savaşçılar" dedi.
DAEŞ'in ortaya çıkmasından bu yana Irak'ta da aynı durumun söz konusu olduğunu ifade eden Hiltermann, Yemen'de ise çok fazla ülkenin yer aldığı bir koalisyonun, "ülkenin son derece yerel bir meselesinden doğan çatışmayı askeri araçlarla durdurmaya çalıştığını" söyledi.
Hiltermann, İran'ın Yemen meselesinde en önemli aktörlerden biri olduğunu vurgulayarak, "Bu tarz bir operasyonun başarısı konusunda kuşkucu olmalıyız. Bu tarz konulara askeri müdahale ile cevap verilmesi birçok durumda karışıklığı ve mezhepçiliği artırır. Mezhep çok ciddi bir konu, özellikle DAEŞ'in oluşumunda" değerlendirmesini yaptı.
DAEŞ'in Irak'ta elinde tuttuğu bazı yerleri son zamanlarda kaybettiğine değinen Hiltermann, ülkenin DAEŞ'ten temizlenmesi konusunda asıl sorunun henüz çözülmediğini, çünkü söz konusu örgütü başarılı yapan şeyin Sünnilerin yönetim tarafından dışlanması olduğunu ifade ederek, "Mezhepsel ya da etnik gündemler, olayları sadece daha kötü hale getirir, iyiye değil" diye konuştu.
Mevcut durumda Suriye'de tarafların müzakere ve diplomasi yoluna gitmesinin çok zor göründüğünü aktaran Hiltermann, "Sonuç olarak, DAEŞ sorunu için de siyasi çözümler aramalıyız" ifadesini kullandı.
Uluslararası Kriz Grubu Suriye analisti Noah Bonsey de Suriye'nin güneyinde sınırları kontrol etmenin kuzeydekinden daha kolay olduğunu, bunun güneyde işleri kolaylaştırdığını aktardı.
Muhalifler için durumun güneyde daha iyi göründüğünü, çünkü kendilerinin güneydeki destekçilerinin yardımları koordine etmek konusunda daha etkin olduğunu belirten Bonsey, kuzeyde ise durumun çok daha farklı olduğunu, burada Ürdün, Suudi Arabistan, ABD ile Türkiye ve Katar'ın rolü olduğunu, uzun vadede de kuzeyde herkesin bir etkisi olduğunu bildirdi.
Bonsey, Türkiye'nin ulusal güvenliği için sadece DAEŞ ve PKK değil, El Nusra Cephesi'nin de tehdit oluşturduğuna değinerek, Türkiye ile Suriyeli muhaliflerin diğer destekçilerinin, yapılan yardımları koordine etmesi ve doğru seçimler yapmak konusunda yönlendirmesi gerektiğini, böylelikle onların ileride Suriye siyasetinde gelecekleri olabileceğini söyledi.
Başarısızlığın asıl nedenlerinden birinin muhalifleri destekleyen ülkelerin bir araya gelememesi olduğunun altını çizen Bonsey, "Suriye'de rejim ve muhalifler masaya oturup müzakere etmeyecek ve kimse diğerini yenmeyecek. İki tarafı da destekleyen ülkelerin bu iki tarafı bir çözüme zorlamaları gerek" değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Kriz Grubu Irak analisti Maria Fantappie ise DAEŞ'in son 2 yılda ortaya çıkıp etkisini fazlaca artırmasının bir şok yarattığını ve bölgedeki her ülkeyi uyum konusunda bir teste tabi tuttuğunu belirtti.
Irak'ın önünde Suriye çatışmasının sürmesi ve DAEŞ'in yükselmesinin Irak'ın zayıflığını gösterdiğini dile getiren Fantappie, bu zayıflığın arkasında ABD'nin Irak'a müdahalesi olduğunu vurguladı. Fantappie, bu durumun ülkenin güvenliği, ordusu, polis güçleri ve istihbarat sisteminde olumsuz etkisi olduğunu, böylelikle bölgesel etki ve müdahaleye zemin hazırladığını ifade etti.
Fantappie, Irak'ta sözde hükümet ve gerçek hükümet gibi bir paradoks bulunduğunu, aynı durumun Kürt bölgesi için de söz konusu olduğunu ve DAEŞ'in yükselişinin Kürt partilerini de teste tabi tuttuğunu bildirdi.
Haritada bir Irak olduğunu ancak kendi içinde parçalara ayrıldığını söyleyen Fantappie, "Uluslararası toplumun Irak'taki gerçeklerle yüzleşmesine her zamankinden çok ihtiyaç var" dedi.
Kaynak: AA
Ülkelerdeki karışıklıkların mülteci akınlarının artmasına ve yerel çatışmalara neden olacağını, bunların da dış müdahaleleri beraberinde getirebileceğini belirten Hiltermann, "Bunun örneğini Suriye'de görüyoruz. Bunun ilk kanıtı, ülkedeki birçok grubun mali olarak desteklenmesi, onlara askeri destek sağlanması, DAEŞ'e katılan yabancı savaşçılar" dedi.
DAEŞ'in ortaya çıkmasından bu yana Irak'ta da aynı durumun söz konusu olduğunu ifade eden Hiltermann, Yemen'de ise çok fazla ülkenin yer aldığı bir koalisyonun, "ülkenin son derece yerel bir meselesinden doğan çatışmayı askeri araçlarla durdurmaya çalıştığını" söyledi.
Hiltermann, İran'ın Yemen meselesinde en önemli aktörlerden biri olduğunu vurgulayarak, "Bu tarz bir operasyonun başarısı konusunda kuşkucu olmalıyız. Bu tarz konulara askeri müdahale ile cevap verilmesi birçok durumda karışıklığı ve mezhepçiliği artırır. Mezhep çok ciddi bir konu, özellikle DAEŞ'in oluşumunda" değerlendirmesini yaptı.
DAEŞ'in Irak'ta elinde tuttuğu bazı yerleri son zamanlarda kaybettiğine değinen Hiltermann, ülkenin DAEŞ'ten temizlenmesi konusunda asıl sorunun henüz çözülmediğini, çünkü söz konusu örgütü başarılı yapan şeyin Sünnilerin yönetim tarafından dışlanması olduğunu ifade ederek, "Mezhepsel ya da etnik gündemler, olayları sadece daha kötü hale getirir, iyiye değil" diye konuştu.
Mevcut durumda Suriye'de tarafların müzakere ve diplomasi yoluna gitmesinin çok zor göründüğünü aktaran Hiltermann, "Sonuç olarak, DAEŞ sorunu için de siyasi çözümler aramalıyız" ifadesini kullandı.
Uluslararası Kriz Grubu Suriye analisti Noah Bonsey de Suriye'nin güneyinde sınırları kontrol etmenin kuzeydekinden daha kolay olduğunu, bunun güneyde işleri kolaylaştırdığını aktardı.
Muhalifler için durumun güneyde daha iyi göründüğünü, çünkü kendilerinin güneydeki destekçilerinin yardımları koordine etmek konusunda daha etkin olduğunu belirten Bonsey, kuzeyde ise durumun çok daha farklı olduğunu, burada Ürdün, Suudi Arabistan, ABD ile Türkiye ve Katar'ın rolü olduğunu, uzun vadede de kuzeyde herkesin bir etkisi olduğunu bildirdi.
Bonsey, Türkiye'nin ulusal güvenliği için sadece DAEŞ ve PKK değil, El Nusra Cephesi'nin de tehdit oluşturduğuna değinerek, Türkiye ile Suriyeli muhaliflerin diğer destekçilerinin, yapılan yardımları koordine etmesi ve doğru seçimler yapmak konusunda yönlendirmesi gerektiğini, böylelikle onların ileride Suriye siyasetinde gelecekleri olabileceğini söyledi.
Başarısızlığın asıl nedenlerinden birinin muhalifleri destekleyen ülkelerin bir araya gelememesi olduğunun altını çizen Bonsey, "Suriye'de rejim ve muhalifler masaya oturup müzakere etmeyecek ve kimse diğerini yenmeyecek. İki tarafı da destekleyen ülkelerin bu iki tarafı bir çözüme zorlamaları gerek" değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Kriz Grubu Irak analisti Maria Fantappie ise DAEŞ'in son 2 yılda ortaya çıkıp etkisini fazlaca artırmasının bir şok yarattığını ve bölgedeki her ülkeyi uyum konusunda bir teste tabi tuttuğunu belirtti.
Irak'ın önünde Suriye çatışmasının sürmesi ve DAEŞ'in yükselmesinin Irak'ın zayıflığını gösterdiğini dile getiren Fantappie, bu zayıflığın arkasında ABD'nin Irak'a müdahalesi olduğunu vurguladı. Fantappie, bu durumun ülkenin güvenliği, ordusu, polis güçleri ve istihbarat sisteminde olumsuz etkisi olduğunu, böylelikle bölgesel etki ve müdahaleye zemin hazırladığını ifade etti.
Fantappie, Irak'ta sözde hükümet ve gerçek hükümet gibi bir paradoks bulunduğunu, aynı durumun Kürt bölgesi için de söz konusu olduğunu ve DAEŞ'in yükselişinin Kürt partilerini de teste tabi tuttuğunu bildirdi.
Haritada bir Irak olduğunu ancak kendi içinde parçalara ayrıldığını söyleyen Fantappie, "Uluslararası toplumun Irak'taki gerçeklerle yüzleşmesine her zamankinden çok ihtiyaç var" dedi.