'Yazı Yolcusu'Ndan Göktürk Alfabesiyle Zamanda Yolculuk
Bursa'da, lisede okurken güzel yazı dersinden zayıf not alan, daha sonra çalışarak kaligrafi ustası olan Hayri Tekgöz'ün, Göktürk alfabesinden esinlenerek eserler üretiyor.
Kendisini ''yazı yolcusu'' olarak tanımlayan kaligrafi ustası Tekgöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yıldırım İmam Hatip Lisesinde 11'inci sınıfa giderken güzel yazı dersinden zayıf aldığını söyledi.
Güzel yazı konusunda zorlandığını belirten Tekgöz, dersten geçebilmek için ödevlerini hep arkadaşlarına yaptırmak zorunda kaldığını kaydetti.
Okuldan mezun olduktan sonra kaligrafiye ilgi duyduğunu ve kendisine zayıf not veren öğretmeninin seneler sonra atölyesini ziyaret ettiğini dile getiren Tekgöz, ''O zaman seni dersten bırakmıştım ama şimdi 100 puan veriyorum'' diyerek latife yaptığını anlattı.
Yazı sanatıyla ilgili 16 yıl önce az sayıda kaynak bulabildiğini ifade eden Tekgöz, araştırmaları sırasında harflerin büyüsüne kapıldığını ve kendini Latin ve Arapça harfler olarak kısıtlamadığını, bütün harfleri incelemeye başladığını belirtti.
Bu durumun, dünya dillerinde ve alfabelerinde yönelmesini sağladığını vurgulayan Tekgöz, şöyle devam etti:
"Yazı sanatıyla uğraşmaya başladıktan 10 yıl sonra tarzımı ortaya koyabildim. Bu işe sembollerle başladım. Sembolleri yazılarımda işliyordum. Bu sırada bizim ilk somut yazılı kaynaklarımız anlamında Orhun Yazıtları vardı. Buradaki harfler ilgimi çekti. Bunlarla ilgili internette çok kaynak bulamadım. Daha önce fazlaca akademik çalışma yapılmış fakat sanatsal anlamda hat sanatı anlamında herhangi bir çalışmayla karşılaşmadım. Dolayısıyla gördüğüm kadarıyla bulamadığım örneklerle o harfleri işlemeye başladım. Sonrasında bu işin okuma ve yazma dediğimiz kısmıyla ilgilenmeye başladım. O döneme ait 38 harf vardır. Günümüz konuşma dilini tam olarak karşılamıyor. Bu anlamda bununla okuma ve yazmayı da öğrendim."
- Yaptığı işin eski dilde karşılığı "bedizci"
Kendini hattat olarak tanımlamadığını söyleyen Tokgöz, bir nevi Osmanlı Türk hat sanatı'nda Arapça harflerle tarzını oluşturduğunu bildirdi.
Tokgöz, "yazı yolcusu" mahlasıyla çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ederek, "Orhun Yazıtları'nda şöyle bir kelime geçer; bedizci. O zamanlarda günümüzdeki gibi birçok sanat dalı yokmuş. Hattat ya da kaligrafi anlamında birebir karşılayan bir kelime ya da unvanla karşılaşmıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Göktürkler dönemine eş değer bir anlamda yaptığı işi tarif etmek gerekirse kendini "bedizci" olarak tanımlayabileceğini anlatan Tokgöz,Türk tarihinde harflerin sanatsal anlamda işlenmesinin İslam kültürünün başlamasıyla ortaya çıktığını dile getirdi.
Unvan peşinde olmadığını belirten Tokgöz, şunları kaydetti:
"Amacım, gelecek nesillere eserler bırakmak. Bugün varız, yarın yokuz. Zaten beni herkes 'yazı yolcusu' olarak bilir hatta Göktürkçe tamgalara başladığımda bana bir ağabeyimiz 'tamgaların seyyahı' demişti. Bunlar tabii beni memnun ediyor. Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olması, Mısır'da güzel okunması, İstanbul'da da güzel yazılması, Türk hat sanatında önemlidir. Bu anlamda Göktürkçe içinde bir gazeteci arkadaşımız şöyle demişti; 'Göktürk alfabesi Orta Asya'da yazıldı, Avrupalılar tarafından okundu ve Bursa'da yazıldı.' Eserlerimle bin 500 yıllık tarihimizi sanatsal olarak bir tabloda gösterebiliyorum. İnsanlar, eserlerime baktığı zaman Göktürkçe okuyamıyorlar ama ruhen, manevi olarak etkilendiklerini söylüyorlar."
Kaynak: AA
Güzel yazı konusunda zorlandığını belirten Tekgöz, dersten geçebilmek için ödevlerini hep arkadaşlarına yaptırmak zorunda kaldığını kaydetti.
Okuldan mezun olduktan sonra kaligrafiye ilgi duyduğunu ve kendisine zayıf not veren öğretmeninin seneler sonra atölyesini ziyaret ettiğini dile getiren Tekgöz, ''O zaman seni dersten bırakmıştım ama şimdi 100 puan veriyorum'' diyerek latife yaptığını anlattı.
Yazı sanatıyla ilgili 16 yıl önce az sayıda kaynak bulabildiğini ifade eden Tekgöz, araştırmaları sırasında harflerin büyüsüne kapıldığını ve kendini Latin ve Arapça harfler olarak kısıtlamadığını, bütün harfleri incelemeye başladığını belirtti.
Bu durumun, dünya dillerinde ve alfabelerinde yönelmesini sağladığını vurgulayan Tekgöz, şöyle devam etti:
"Yazı sanatıyla uğraşmaya başladıktan 10 yıl sonra tarzımı ortaya koyabildim. Bu işe sembollerle başladım. Sembolleri yazılarımda işliyordum. Bu sırada bizim ilk somut yazılı kaynaklarımız anlamında Orhun Yazıtları vardı. Buradaki harfler ilgimi çekti. Bunlarla ilgili internette çok kaynak bulamadım. Daha önce fazlaca akademik çalışma yapılmış fakat sanatsal anlamda hat sanatı anlamında herhangi bir çalışmayla karşılaşmadım. Dolayısıyla gördüğüm kadarıyla bulamadığım örneklerle o harfleri işlemeye başladım. Sonrasında bu işin okuma ve yazma dediğimiz kısmıyla ilgilenmeye başladım. O döneme ait 38 harf vardır. Günümüz konuşma dilini tam olarak karşılamıyor. Bu anlamda bununla okuma ve yazmayı da öğrendim."
- Yaptığı işin eski dilde karşılığı "bedizci"
Kendini hattat olarak tanımlamadığını söyleyen Tokgöz, bir nevi Osmanlı Türk hat sanatı'nda Arapça harflerle tarzını oluşturduğunu bildirdi.
Tokgöz, "yazı yolcusu" mahlasıyla çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ederek, "Orhun Yazıtları'nda şöyle bir kelime geçer; bedizci. O zamanlarda günümüzdeki gibi birçok sanat dalı yokmuş. Hattat ya da kaligrafi anlamında birebir karşılayan bir kelime ya da unvanla karşılaşmıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Göktürkler dönemine eş değer bir anlamda yaptığı işi tarif etmek gerekirse kendini "bedizci" olarak tanımlayabileceğini anlatan Tokgöz,Türk tarihinde harflerin sanatsal anlamda işlenmesinin İslam kültürünün başlamasıyla ortaya çıktığını dile getirdi.
Unvan peşinde olmadığını belirten Tokgöz, şunları kaydetti:
"Amacım, gelecek nesillere eserler bırakmak. Bugün varız, yarın yokuz. Zaten beni herkes 'yazı yolcusu' olarak bilir hatta Göktürkçe tamgalara başladığımda bana bir ağabeyimiz 'tamgaların seyyahı' demişti. Bunlar tabii beni memnun ediyor. Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olması, Mısır'da güzel okunması, İstanbul'da da güzel yazılması, Türk hat sanatında önemlidir. Bu anlamda Göktürkçe içinde bir gazeteci arkadaşımız şöyle demişti; 'Göktürk alfabesi Orta Asya'da yazıldı, Avrupalılar tarafından okundu ve Bursa'da yazıldı.' Eserlerimle bin 500 yıllık tarihimizi sanatsal olarak bir tabloda gösterebiliyorum. İnsanlar, eserlerime baktığı zaman Göktürkçe okuyamıyorlar ama ruhen, manevi olarak etkilendiklerini söylüyorlar."