Tbmm Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu

AK Parti Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu, aile içi sorunlarda arabuluculuk konusunda bir kavram kargaşası olduğuna işaret ederek, "Şiddete maruz kalan kadının şiddete maruz kalmasını benimsettirmek, kabul ettirmek ve devam ettirmek üzere onu ikna etme mekanizması olarak değerlendirmek son derece yanlış" dedi.

TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Komisyonu AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil başkanlığında toplandı.
Komisyonda, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Temsilcisi Gülsen Ülker, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneğinden Editör Selen Doğan, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde sivil toplum kuruluşlarının rolü ve bu alanda alınması gereken idari ve hukuki önlemler üzerine sunum yaptılar.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülriz Uygur, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun uygulamasında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri üzerine bilgi verdi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Temsilcisi Ülker, konuşmasının başında 70 kadın örgüt adına hazırlanan sunumu gerçekleştirdiğini ifade ederek, Meclis Araştırma Komisyonunun çalışma yöntemini eleştirdi.

Kadına yönelik şiddet konusunda çalışma yapan kadın örgütlerinin büyük çoğunluğunun komisyona davet edilmediğini savunan Ülker, "Görüşlerimizin süreçte dikkate alınmayışı bizde bu komisyonunun çalışmalarının da tıpkı öncekiler gibi Meclis raflarında kalacağı izlenimi yaratmaktadır. Ancak her şeye rağmen deneyimlerimizi paylaşmayı tarihsel sorumluluğumuzun bir gereği olarak görüyoruz" diye konuştu.


Ülker, siyasi iktidarın söylemlerinin kadın erkek arasındaki fiili eşitsizliği derinleştirdiğini ileri sürerek, "Bu beyanların gelişi güzel söylendiğine inanmadığımızı, cinsiyetçi söylemlerin politik ve bilinçli olduğunun farkında olduğumuzu belirtmek isteriz" dedi.

Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın ölümünün ardından gündeme gelen idam ve hadım tartışmalarına da değinen Ülker, bu tartışmaları kabul etmediklerini, bir kimsenin yaşam hakkının devlet tarafından elinden alınmasına ilişkin düzenlemelere karşı olduklarını söyledi.

"Bizler Meclis'in komisyon çalışmalarını beklemeden kadın ve trans cinayetlerini engelleyecek ve takip edecek özel bir birimi derhal kurmasını ve konuyla ilgili tüm bakanlıkların acil olarak ortak bir eylem planı oluşturmasını da olmazsa olmaz önemde buluyoruz" diyen Ülker, kadın sorunlarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nca değil, ayrıca kurulacak bir kadın bakanlığınca ele alınmasını da istedi.

-"Sigara sansürüne gösterilen hassasiyet silahlara da gösterilmeli"

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneğinden Selen Doğan da şiddeti önlemenin ilk koşulunun toplumsal cinsiyet eşitliğinden korkmamak olduğunu, eşitlik yerine adalet kavramını koymayı kabul etmediklerini belirtti.

Doğan, "2010 yılında 62 olan sığınak sayısının 2013'te 123'e çıktığını biliyoruz. Fakat halen yüzde 70'in üstünde bir eksik kapasite vardır" dedi.

Medyanın sürekli izlenerek kadın ve çocuklara karşı şiddeti teşvik eden yapımlar konusunda uyarılması gerektiğini savunan Doğan, "Sigara sansürüne gösterilen hassasiyetin silahlara da gösterilmesini istiyoruz" ifadesini kullandı.
Çocuk yaşta evliliklerin aile içi şiddetin hem sebebi hem de sonucu olduğuna işaret eden Doğan, şiddetle mücadelede bu konunun da üzerinde önemle durulması, kadın ve erkek için evlenme yaşının en az 18 olması gerektiğini aktardı.

-"Hukukçular kanunu bilmiyor"

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülriz Uygur ise kadına yönelik şiddet konusunda Özgecan Aslan cinayetine gelinceye kadar şiddeti sorumsuzca veren medyanın, etek boyuna, ruj rengine kadar inen cinsiyet eşitliğine aykırı söylemlerin, kadına şiddet suçlarında ceza indirimi uygulayan hukukçuların herkesin sorumluluğu bulunduğunu vurguladı.
Kadına yönelik şiddetle mücadele için yalnızca yasa yapmanın yeterli olmadığının altını çizen Uygur, "Bizim kanunlarımız vardır, kanunların uygulanmasıyla ilgili ciddi problemlerimiz var" dedi.

Uygur, 6284 sayılı yasanın İstanbul Sözleşmesi'nin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi dışında hiçbir fakültede müfredatlarda yer almadığını ifade ederek, sorunların sürmesinde ilgili yasayı bilmeyen hukukçuların da payı olduğunu söyledi.

Özellikle Aile Mahkemesi hakimlerine yönelik eğitim çalışmaları düzenlenmesi gerektiğini belirten Uygur, "Hakimler, avukatlar, savcılar ve elbette kolluğa yönelik ciddi eğitimler verilmesi gerekir. Bu eğitimlerin de verilecek kişiye göre farklılaşması zorunludur" değerlendirmesinde bulundu.
Uygur, kadına yönelik şiddette artış ya da azalmayı sadece 6284 sayılı yasanın yürürlüğe girmesine bağlanamayacağını belirterek, konunun bir anlayış sorunu olduğunun altını çizdi. Şiddet uygulayanın üzerindeki çevre etkisine de dikkati çeken Uygur, çevrenin genellikle şiddeti körükleyen bir anlayışla yaklaştığını, "git öldür, namusunu temizle, hapiste rahat rahat yat" tavrını sergilediğini belirtti.

Uygur, bu nedenle kapsamlı bir zihniyet değişikliğine gereksinim olduğunu vurguladı.

-"Anadolu'yu tanımanız, köye gitmeniz, oradaki insanları tanımanız lazım"

Sunumlarından komisyon üyesi milletvekilleri, katılımcılara sorular yönelttiler.
Bu sırada söz alan CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven, sorularından önce TBMM Genel Kurulu'nda yaşanan kavgaya değinerek, olaylar sırasında fotoğraf çekmek istediğini, ancak iktidar milletvekillerinin kendisini engellediğini söyledi.

AK Parti Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu de parlamentodaki şiddeti kabul etmenin mümkün olmadığının altını çizerek, geçmişte aynı katı paylaştığı bir CHP milletvekilinin rahatsızlanması sırasında hekim olarak müdahale etmek istediğini ancak bir başka CHP milletvekilinin ise kendisine izin vermeyerek, "Biz AKP'li doktor istemiyoruz" dediğini anlattı. Kavuncu, "Bunları burada paylaşmak doğru mu bilmiyorum ama Sayın milletvekili anlatınca ben de anlatma gereği duydum" dedi.

Güven tekrar söz alarak "Sizin karşılaştığınız olayla benim karşılaştığım olayı aynı torbaya koymamız gerektiğini düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Kavuncu, sunum yapan sivil toplum örgütü temsilcilerinin de öneri sunmak yerine subjektif yaklaşımlar ve ayrıntılar üzerinden yalnızca eleştirel yaklaşımlar sergilediğini belirtti.

Sunum yapanların arabuluculuk mekanizmasına karşı olduklarını belirttiklerini hatırlatan Kavuncu, şöyle devam etti:
"Arabuluculuk konusunda bir yanlış anlaşılma olabilir. Şiddete maruz kalan kadının şiddete maruz kalmasını benimsettirmek, kabul ettirmek ve devam ettirmek üzere onu ikna etme mekanizması olarak değerlendirmek son derece yanlış. Arabuluculuk mekanizması masa başında alınacak bir karar da değil. Anadolu'yu tanımanız, köye gitmeniz, oradaki insanları tanımanız lazım. Oradaki insanlar böyle bir anlaşmazlık, sıkıntı olduğunda, aile büyükleri, oranın ileri gelenleri kime itibar ediyorsa, imama itibar ediyorsa imam, başka bir devlet büyüğüne, kaymakama, öğretmene itibar ediyorsa o. Böyle bir mekanizma varsa, bizim masa başından böyle bir geleneği kaldırmamız mümkün değil. Ama bu geleneği daha doğru hale getirmek için, arabulucuları daha doğru bir eğitimle nasıl geliştirebiliriz belki bunu düşünmeliyiz."
Sivil toplum örgütü temsilcileri Ülker ve Doğan, soruların yanıtlanması sırasında söz almak istemeleri üzerine bir milletvekilinin "size sorulmadı" demesine tepki gösterdiler. Komisyon Başkanı Dedegil de soruların yöneltildiği kişilere söz verdiğini hatırlatarak, "Burası parlamento, bir üslubumuz var" uyarısında bulundu.
Ülker ise kendilerini azarlar şekilde "size sorulmadı" denildiğini ileri sürerek, parlamentonun üslubuna saygılı olduklarını ancak bir üslup sorunu olduğunu da ifade etmek istediğini söyledi.

Kaynak: AA