Radyo Ve Televizyon Üst Kurulu Açıklaması
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca (RTÜK) yapılan açıklamada, "Anayasal bir kurumun lağvedileceğini, üyelerinin ve çalışanlarının teröre yardım ve yataklıktan yargılanacağını söylemek bir gazetecinin yetkisi ve haddi içinde bir konu değildir. Bu konuda gerekli yasal süreçler elbette işletilecektir" denildi.
RTÜK tarafından resmi internet sayfasından yapılan açıklamada, bir süredir bazı gazete, televizyon kanalları, internet siteleri gibi medya kuruluşlarında RTÜK'ün, seçim dönemindeki kararları nedeniyle haksız ithamlara maruz kaldığı bildirildi.
RTÜK'ün görev ve sorumluluk alanı ile ilgili kararları ve bu karar süreçlerinde yer alan üyeler ile idari personel hakkında da suç teşkil edebilecek nitelikte karalama kampanyası yürütüldüğünün belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"RTÜK'ün hiçbir birimi lağvedilmemiştir. RTÜK, kurum içinde ihtiyaç duyduğu tüm personel hareketini kendi inisiyatifi ile yapmış olup, bunun dışında iddialar asılsız iddialardır. Üst Kurul, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde olup, mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirmekte ve kullanmaktadır. Bu bağlamda, Üst Kurul'un faaliyetlerini düzenlemekle görevli olduğu medya kuruluşlarının talimat ve yönlendirmeleri ile hareket etmesi asla söz konusu olamaz. RTÜK, TBMM tarafından, siyasi parti gruplarının gösterdiği adaylar arasından yasada belirlenmiş süre için seçilen üyelerden oluşan, tek Anayasal Üst Kurul'dur. Üst Kurul'un oluşumu, zaman zaman yargı gibi benzeri bir takım kurum ve kuruluşlar için de düşünülen demokratik ve çoğulcu bir yapı arz etmektedir. Üst Kurul, bu yapısı ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de kabul gören ve uygulaması olan bir şekilde görevini yürütmektedir."
- "RTÜK, '12 Eylül artığı' bir kurum hiç değildir"
RTÜK'ün kararlarının yargıya açık olduğu ve şeffaf bir şekilde kurum web sitesinde de yayınlandığının vurgulandığı açıklamada, şöyle denildi:
"Seçim döneminin sevk ve idaresi Anayasa'nın 79. maddesi ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde tamamen YSK'ya aittir. YSK, seçim döneminin ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini, bu dönemde hangi yayın kuruluşlarının takip edileceğini, hangi ilkelere göre izleneceğini, bu yayınları kimin izleyip, tespitlerin haftanın hangi günü kendilerine gönderileceğini belirlemektedir. Ayrıca, siyasi reklamlarla ilgili aldığı 'men' kararlarını da gereği için RTÜK'e göndermektedir. RTÜK'ün gönderdiği tespitler dışında, zaman zaman, kuruluş ismi, yayın tarihi ve program adı belirtilerek ilave rapor da talep edilebilmektedir. RTÜK'ün bu dönemde seçim yayınları ile ilgisi, sadece yayın içerikleri ile ilgili tespitleri, ihlal görse de görmese de YSK'ya iletmekle sınırlıdır. YSK, RTÜK'ün görüş ve değerlendirmelerinden tamamen bağımsız hareket edebilmekte ve kendisine iletilen raporlarla ilgili müeyyideleri de yine kendisi belirlemektedir. YSK tarafından belirlenen müeyyideler, gereği için, program ismi de belirtilerek RTÜK'e gönderilmektedir. RTÜK de herhangi bir sorun yaşanmaması için ikame program olarak yayın kuruluşlarına TRT'den ücreti mukabil temin ettiği programları göndermektedir. Ancak hal böyle iken bütün sorumluluğu RTÜK'e yüklemek, büyük bir haksızlıktır.
RTÜK, paradoksal bir biçimde, gerek bireylerin gerekse de medya kuruluşlarının hem çokça şikayet ettiği hem de sıkça hak aramak için kendisine başvurduğu bir kuruluştur. Geçtiğimiz günlerde şu an medya ile iştigal eden ve sıkça ifade özgürlüğünün kısıtlandığından şikayet eden bazı isimler, bir takım televizyon programlarındaki yayınlarla ilgili, neredeyse yayın ilkelerinin tamamını ihlalden müeyyide uygulanması için RTÜK'e avukatları aracılığı ile yüzlerce şikayette bulunmuşlardır. Sırf, birilerinin tamamen bilgiden yoksun, temelsiz, hadsiz saldırıları ile lağvedilecek bir kurum değildir. Hele bazılarının zaman zaman ileri sürdüğü gibi '12 Eylül artığı' bir kurum hiç değildir."
- "RTÜK, yıpratılmaya çalışılıyor"
Açıklamada, RTÜK'ün bir süredir mesnetsiz, manipülatif ve iftira niteliğinde saldırılar ile karşı karşıya olduğu belirtildi. RTÜK hakkında "FETÖ kanallarına yardım ve yataklık yapıldığı, ihanet içinde davranıldığı" gibi ithamlara da maruz kaldığının vurgulandığı açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Anayasal bir kurum olan RTÜK, 'FETÖ'cü, FETÖ'nün karargahı' gibi hiçbir izahı olmayan ve hukuk ve gerçek dışı ifadelerle yıpratılmaya çalışılmaktadır. Dakikalar içinde teyidi mümkün olan bilgilerin bile, basın ahlak ve ilkelerinden uzak olarak, kasıtlı bir şekilde, isim karışıklığı süsü altında yazıldığı, konuşulduğu, gazetecilik gibi kamu yararı ve sorumluluğu içinde ifa edilmesi gereken bir görevin tamamen istismar edildiği, saldırı ve karalama amaçlı kullanıldığı görülmektedir. RTÜK, düzenleme ve denetleme görevi çerçevesinde binlerle ifade edilebilecek kararlar almaktadır. Bu kararlar, tekemmül ettikten sonra da web sayfasında yayınlanmaktadır. Bu kararlar içinde, elbette, yargının ve başkalarının, hatta bizzat kararda imzası olan kimsenin isabetsiz bulduğu kararların olması mümkündür. Ancak, binlerce karar içinde seçilen birkaç karardan yola çıkarak bir genelleme yapmak, ne hakkaniyete, ne de dürüstlüğe sığar. Burada herkesin ulaşabileceği kararları, gizli ele geçirilmiş bilgiler gibi sunmak, kendilerine bir takım kişisel amaçlarla servis edilen kararların sitede olmadığı yalanını bu kadar kolayca söylemek, aslında bu kişilerin ne kadar ciddiye alınıp alınmaması gerektiği konusunda ipucu vermektedir.
Anayasal bir kurum olan RTÜK'ü, bugün devletin tüm kurum ve kuruluşlarının, terör örgütü kapsamında mücadele ettiği ve yargılaması devam eden bir yapı olan 'FETÖ Karargahı' diye suçlayan ve paralel yayınların korunduğunu ve kollandığını iddia edenler, bunu hangi bilgilere dayanarak yaptıklarını, elbette yargı önünde hesabını vereceklerdir. Zira, paralel olmakla suçladıkları kişiler ve kurum, bizzat 'paralel yapının' medya kuruluşları tarafından günlerce hedef tahtasına konulmuş, haklarında yüz binlerce liralık maddi ve manevi tazminat davaları açılmış, savcılığa suç duyurusunda bulunulması nedeniyle soruşturmalara muhatap olmuştur. Hayatının hiçbir döneminde böyle bir yapı içinde bulunmayanlara, aksine bizzat bu yapının açtığı maddi ve manevi tazminat davaları ve suç duyuruları ile karşı karşıya kalan Üst Kurul Üye ve bürokratlarına karşı söz konusu ithamları yapanların, geçmişte kendi yazdıklarına bakarak bizzat kendilerini ciddi şekilde sorgulaması gerekir. Anayasal bir kurumun lağvedileceğini, üyelerinin ve çalışanlarının teröre yardım ve yataklıktan yargılanacağını söylemek bir 'gazetecinin' yetkisi ve haddi içinde bir konu değildir. Bu konuda gerekli yasal süreçler elbette işletilecektir."
Kaynak: AA
RTÜK'ün görev ve sorumluluk alanı ile ilgili kararları ve bu karar süreçlerinde yer alan üyeler ile idari personel hakkında da suç teşkil edebilecek nitelikte karalama kampanyası yürütüldüğünün belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"RTÜK'ün hiçbir birimi lağvedilmemiştir. RTÜK, kurum içinde ihtiyaç duyduğu tüm personel hareketini kendi inisiyatifi ile yapmış olup, bunun dışında iddialar asılsız iddialardır. Üst Kurul, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde olup, mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirmekte ve kullanmaktadır. Bu bağlamda, Üst Kurul'un faaliyetlerini düzenlemekle görevli olduğu medya kuruluşlarının talimat ve yönlendirmeleri ile hareket etmesi asla söz konusu olamaz. RTÜK, TBMM tarafından, siyasi parti gruplarının gösterdiği adaylar arasından yasada belirlenmiş süre için seçilen üyelerden oluşan, tek Anayasal Üst Kurul'dur. Üst Kurul'un oluşumu, zaman zaman yargı gibi benzeri bir takım kurum ve kuruluşlar için de düşünülen demokratik ve çoğulcu bir yapı arz etmektedir. Üst Kurul, bu yapısı ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de kabul gören ve uygulaması olan bir şekilde görevini yürütmektedir."
- "RTÜK, '12 Eylül artığı' bir kurum hiç değildir"
RTÜK'ün kararlarının yargıya açık olduğu ve şeffaf bir şekilde kurum web sitesinde de yayınlandığının vurgulandığı açıklamada, şöyle denildi:
"Seçim döneminin sevk ve idaresi Anayasa'nın 79. maddesi ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde tamamen YSK'ya aittir. YSK, seçim döneminin ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini, bu dönemde hangi yayın kuruluşlarının takip edileceğini, hangi ilkelere göre izleneceğini, bu yayınları kimin izleyip, tespitlerin haftanın hangi günü kendilerine gönderileceğini belirlemektedir. Ayrıca, siyasi reklamlarla ilgili aldığı 'men' kararlarını da gereği için RTÜK'e göndermektedir. RTÜK'ün gönderdiği tespitler dışında, zaman zaman, kuruluş ismi, yayın tarihi ve program adı belirtilerek ilave rapor da talep edilebilmektedir. RTÜK'ün bu dönemde seçim yayınları ile ilgisi, sadece yayın içerikleri ile ilgili tespitleri, ihlal görse de görmese de YSK'ya iletmekle sınırlıdır. YSK, RTÜK'ün görüş ve değerlendirmelerinden tamamen bağımsız hareket edebilmekte ve kendisine iletilen raporlarla ilgili müeyyideleri de yine kendisi belirlemektedir. YSK tarafından belirlenen müeyyideler, gereği için, program ismi de belirtilerek RTÜK'e gönderilmektedir. RTÜK de herhangi bir sorun yaşanmaması için ikame program olarak yayın kuruluşlarına TRT'den ücreti mukabil temin ettiği programları göndermektedir. Ancak hal böyle iken bütün sorumluluğu RTÜK'e yüklemek, büyük bir haksızlıktır.
RTÜK, paradoksal bir biçimde, gerek bireylerin gerekse de medya kuruluşlarının hem çokça şikayet ettiği hem de sıkça hak aramak için kendisine başvurduğu bir kuruluştur. Geçtiğimiz günlerde şu an medya ile iştigal eden ve sıkça ifade özgürlüğünün kısıtlandığından şikayet eden bazı isimler, bir takım televizyon programlarındaki yayınlarla ilgili, neredeyse yayın ilkelerinin tamamını ihlalden müeyyide uygulanması için RTÜK'e avukatları aracılığı ile yüzlerce şikayette bulunmuşlardır. Sırf, birilerinin tamamen bilgiden yoksun, temelsiz, hadsiz saldırıları ile lağvedilecek bir kurum değildir. Hele bazılarının zaman zaman ileri sürdüğü gibi '12 Eylül artığı' bir kurum hiç değildir."
- "RTÜK, yıpratılmaya çalışılıyor"
Açıklamada, RTÜK'ün bir süredir mesnetsiz, manipülatif ve iftira niteliğinde saldırılar ile karşı karşıya olduğu belirtildi. RTÜK hakkında "FETÖ kanallarına yardım ve yataklık yapıldığı, ihanet içinde davranıldığı" gibi ithamlara da maruz kaldığının vurgulandığı açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Anayasal bir kurum olan RTÜK, 'FETÖ'cü, FETÖ'nün karargahı' gibi hiçbir izahı olmayan ve hukuk ve gerçek dışı ifadelerle yıpratılmaya çalışılmaktadır. Dakikalar içinde teyidi mümkün olan bilgilerin bile, basın ahlak ve ilkelerinden uzak olarak, kasıtlı bir şekilde, isim karışıklığı süsü altında yazıldığı, konuşulduğu, gazetecilik gibi kamu yararı ve sorumluluğu içinde ifa edilmesi gereken bir görevin tamamen istismar edildiği, saldırı ve karalama amaçlı kullanıldığı görülmektedir. RTÜK, düzenleme ve denetleme görevi çerçevesinde binlerle ifade edilebilecek kararlar almaktadır. Bu kararlar, tekemmül ettikten sonra da web sayfasında yayınlanmaktadır. Bu kararlar içinde, elbette, yargının ve başkalarının, hatta bizzat kararda imzası olan kimsenin isabetsiz bulduğu kararların olması mümkündür. Ancak, binlerce karar içinde seçilen birkaç karardan yola çıkarak bir genelleme yapmak, ne hakkaniyete, ne de dürüstlüğe sığar. Burada herkesin ulaşabileceği kararları, gizli ele geçirilmiş bilgiler gibi sunmak, kendilerine bir takım kişisel amaçlarla servis edilen kararların sitede olmadığı yalanını bu kadar kolayca söylemek, aslında bu kişilerin ne kadar ciddiye alınıp alınmaması gerektiği konusunda ipucu vermektedir.
Anayasal bir kurum olan RTÜK'ü, bugün devletin tüm kurum ve kuruluşlarının, terör örgütü kapsamında mücadele ettiği ve yargılaması devam eden bir yapı olan 'FETÖ Karargahı' diye suçlayan ve paralel yayınların korunduğunu ve kollandığını iddia edenler, bunu hangi bilgilere dayanarak yaptıklarını, elbette yargı önünde hesabını vereceklerdir. Zira, paralel olmakla suçladıkları kişiler ve kurum, bizzat 'paralel yapının' medya kuruluşları tarafından günlerce hedef tahtasına konulmuş, haklarında yüz binlerce liralık maddi ve manevi tazminat davaları açılmış, savcılığa suç duyurusunda bulunulması nedeniyle soruşturmalara muhatap olmuştur. Hayatının hiçbir döneminde böyle bir yapı içinde bulunmayanlara, aksine bizzat bu yapının açtığı maddi ve manevi tazminat davaları ve suç duyuruları ile karşı karşıya kalan Üst Kurul Üye ve bürokratlarına karşı söz konusu ithamları yapanların, geçmişte kendi yazdıklarına bakarak bizzat kendilerini ciddi şekilde sorgulaması gerekir. Anayasal bir kurumun lağvedileceğini, üyelerinin ve çalışanlarının teröre yardım ve yataklıktan yargılanacağını söylemek bir 'gazetecinin' yetkisi ve haddi içinde bir konu değildir. Bu konuda gerekli yasal süreçler elbette işletilecektir."